Şeyhmus DİKEN

Şeyhmus DİKEN

Asmin’le Berat Beran…

Asmin’le Berat Beran…

Yazmak kolay iş değildir. Önce gönül, sonra emek, en sonunda da zaman ayırmakla ilgili bir iştir yazmak! Hepsinden öncesi de yazmanın bir gereklilik olduğuna inanmak işidir yazmak!

İşin doğrusu bunca “hayata” dair işlerinin arasında, adeta varlık nedenini bir zamandır yazma işinde bulmuş bir garip “beni âdemdir” sevgili Berat Ağabey, dost Berat Beran…

Yazanlar ve okurlar da bilir ki; edebiyatın en zor kalem oynatılan alanlarıdır: mizah, şiir bir de polisiye ya da gerilim edebiyatı.

İşin doğrusu ben daha Berat Beran’ın “Henek” kitabını okuduğumda, satır aralarında ince bir ironi gibi zulasında şiirlerinin de olabileceğini hissetmiştim. Henek, gergef gibi, bir şehre gönül bağı, bir de vicdanı ile bağlı olan bir eski şehirlinin anılarına, yaşadıklarına ve şehrine mizahın ustalığını da katarak anı-mizah tadında önemli bir eser olmuştu.

Sonra bir gün sıkı bir polisiyeyi aratmayan “Güle güle sevgili arkadaşım” kitabını okudum Berat Beran’ın. Şimdi de Asmin…

İşin doğrusu; İbn-ül Emin Mahmut Kemâl bir kitabında Diyarbekirli bir şairin hayatını anlatırken der ki; “O zamanlar çok farklı bir Diyarbakır vardı. Her hangi bir namaz vakti, Ulu Camiinin önüne gelip iki kolunuzu açın! Kucaklayabileceğiniz kadar kalabalığı kuşatın. Gözlerinizi kapayıp içlerinden birini çekip çıkarın. Tuttuğunuz bu şahıs, ya şairdir ya da muşir.”

Elbette bu belirleme yerindedir ve boşuna değildir.

Diyarbekirde eczacılık yaparken Berat Ağabeyin eczanesi Ulucamiinin cümle kapısının hemen yanındaydı. Şehrin dünyasında yeri olan bütün eşhasla olduğu gibi halkla da içli dışlıydı.

Mardinkapı gibi şehrin şeceresinde başköşeye oturmuş bir kapının ve mahallenin çocuğuydu. Bu vesileyle o, edebiyatla buluşmayacak da kim buluşacaktı. Sanırım Diyarbekir Salnamelerinde okumuştum. Osmanlının son dönemlerinde yapılan bir araştırmaya göre nüfusuna göre en çok şair-yazar-edebiyatçı yetiştiren şehirmiş Diyarbekir.

İşte, Berat Beran da bu gelenekten geliyor…

Asmin, adını koyduğu şiir kitabında imgesel dünyanın labirentlerine girmek yerine düz şiiri yeğlemiş Berat Beran. İyi de etmiş, onun diline yakışan bu…

Uzağa düşenlerin, düşlerinde bile artık silik bir görüntü oluşturan şehri, onun dünyasında hep diridir. Küçücük “kuş lokması” şiirler yazıyorum dese de, yazmadık tek kelime bırakmamış şairler dese de; bulmuş buluşturmuş kelimeleri; “Bende yaşanacak üç beş yaz / üç beş kış kala geldin” diyen şairdir Beran…

Şiirin en zor el atılan dünyasına, aşka çentik atmış Berat Beran. İster şehre dair mekânsal aşk, isterse insan tekine dair aşk. Ne şiirlerimi sevdin? / Ne beni! / Oysa ben, deli gibi sevmiştim seni, diyen şairin şiirlerini ben sevdim. Fazla söze ne hacet şairi dizeleriyle okumak en iyisi…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyhmus DİKEN Arşivi
SON YAZILAR