Mümin Ağcakaya

Mümin Ağcakaya

BATAN ATLANTİS Mİ? ÇÖKEN ÜTOPYA MI?-3

BATAN ATLANTİS Mİ? ÇÖKEN ÜTOPYA MI?-3

 

Hitler’in Çöken Rüyası

Ari ırk yaratma sevdasına düşen Hitler; ırklarının köklerini aramak için araştırma ekipleri oluşturuyor. Atlantis adasında yaşayanların Ari ırkından olduklarına inanan Hitler araştırmalarını bu yönde yoğunlaştırıyorlar.  Hatta kendisi bununla özel olarak ilgileniyor. Atlantis’in ırksal ve arkeolojik kalıntılarını bulmak üzere İzlanda, Grönland, Orta Ame­rika, Tibet ve Etiyopya’ya kadar bu keşif ekiplerini gönderiyor.

         Hitler Almanya’sı yenildiğinde Heinrich Himler’in kütüphanesinde ele geçen Ernst Höbiger’in Dünya Buzul Tarihi adlı kitabının bir kopyasını buluyorlar. Kitapta uzaydan gelen süper ırkın Atlantis adasına yerleştiğini, Yunanlılara ve Mısırlılara uygarlığı öğrettiğini yazmaktadır.

         Himmler’e göre süper insan olan Atlantislilerin Ari,  Almanların da onların torunları olduklarına inanıyordu. Himmler’e dünyayı kasıp kavuran SS’leri oluşturması da bu düşüncelerin sonucudur. Soylu Alman ırkı yaratmak için kökenlerini böylesine gizemli bir tarihsellikle bağlantılandırmak istiyordu.

         Hitlerin büyük bir heyecanla oluşturulup gönderilen araştırma ekipleri;Etopya gezilerinden, daha sonra da İzlanda ve Grondland adasına yaptıkları  gezilerden elleri boş döndüler. Atlantis ve Ari’lerle ilgili hiçbir iz bulamamışlardı. Hayal kırıklığı yaşanmasına rağmen Hitler bu çabalarından ve Almanların üstün ırk olduğu iddiasından vazgeçmedi.   Hitler bundan sonra Ernest Schafer adındaki kişiyi Tibet’e gönderiyor. Ona buzul çağında dağılan Arileri bulmasını emrediyor. Fakat, turistik bir geziden öteye gidemeyen bu çabalardan da istenilen bir sonuç elde edilemiyor. Hitler kendine dayanak yapmak istediği, üstün yeteneklere sahip Ari ırkından insanların yaşadığını düşündüğü Atlantis’ten geriye kalan tarihsel izleri bir türlü yakalayamadı.

Nazi Almanya’sı ortadan kalktıktan sonra da Atlantis konusu ilgi odağı olmaya devam etti. Uygarlığın Mezopotamya’dan dünyaya yayıldığını bir türlü kabullenmek istemeyen Batılı bazı kesimler, bu arayışlarına Hitlerin bıraktığı yerden devam etmeye çalışmaktadır. Mısırdan Mayalara kadar eski uygarlıkların kaynağının geçmiş varlığı bir türlü ispatlanamayan denizin dibine batan adadan kaynaklamış olabileceği saplantılarında ısrara devam ettiler.

Şimdiye kadar tarih, sosyoloji, arkeoloji, antropoloji gibi pozitif bilimlerin insanlığın ve uygarlığın kökenine ve gelişme seyrine ilişkin ortaya koyduğu; ilklerin yurdu olan Mezopotamya kaynaklı tarihsel, toplumsal  gelişmeleri; Ortadoğu halklarının kendi başlarına vebir evrimleşme sonucu yarattıklarını bir türlü kabullenememektedirler.  . Mezopotamya kökenli gelişen uygarlığı ve halkların varlığını sürekli yadsıyan bu anlayış; bir kurtarıcı olarak gördüğü Atlantis hikâyesine dört elle sarılmış, fakat tüm çabaları boşa çıkmıştır. Bu gerçekliği yadsıyan ilginç fikirlerden birini; başkanlık seçimlerinde aday olmuş, tarihçi de olan  Donnelly'ye şöyle dile getirmektedir.’’ Platon'un Atlantis'i Mısır, Mezopotamya, İndus Vadisi ve Avrupa'nın olduğu kadar Güney ve Kuzey Amerika uygarlıklarının kaynağı ve büyük kültürel başarıların kökenidir.’’ Demektedir. Donnelly'nin tezi çağdaş arkeoloji ya da jeoloji araştırmaları altındaki dayanak noktalarından yoksun olduğu gibi; bu yaklaşım kültürlerin evrimlerini, değil Atlantis'e, borçlu olduğuna işaret etmektedir. Bu görüşü destekleyecek hiçbir kanıt olmamasına rağmen böylesine bilimsel temelleri olmayan açıklamalarını altında yatan temel etmen yukarı da belirtilen yaklaşımlardan kaynaklanmaktadır. İnsanlığa,üretime, bilime kısacası uygarlığa ait gelişmelerin ilkinin ortaya çıktığı Mezopotamya ülkelerine ve halklarına bunu yakıştıramamalarından kaynaklanmaktadır.
 

Pozitif bilimler Platonun ortaya attığı Atlantis olayını onaylamamış, daha çok bunu bir öykünme olarak görmüşlerdir. Hatta Platonun ne kadar mükemmel bir kurgulayıcı olduğunu düşünenlerde olmuştur. Tarihi iyi bildiğine ve elinde tarihi kayıtların olduğuna inanılan platonun isbatlanamayacak tezleri ortaya atması düşünülemezdi. Platon eski Atina’ya özlem duyuyordu bunu kurgusal olarak yeniden düzenliyerek, öğrencilerinin yaratıcı zekasını geliştirmek istemesi daha doğru bir yaklaşım olarak ortaya çıkıyor. Ayrıca Platon bu düşüncelerinin Hitler gibi diktatörlerin kendisi dışında insanlığı katledecek birilerine malzeme olacağını tahmin edebilseydi; Atlantis fikrini hiç ortaya atmayabilirdi.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mümin Ağcakaya Arşivi
SON YAZILAR