Mümin Ağcakaya

Mümin Ağcakaya

CENAZELERİN AİLELERE VERİLMESİ İYİ BİR BAŞLANGIÇ OLMAZ MI?

CENAZELERİN AİLELERE VERİLMESİ İYİ BİR BAŞLANGIÇ OLMAZ MI?

 

                                                                

            Şeyh Said ve arkadaşlarının idam edilişlerinin yeni bir yıldönümündeyiz. Kürt halkının hafızasının derinliklerinde yer eden, trajik olaylardan biri. Bir kez daha tarihsel acıyla anılacaklar. İdam edilişlerinin üzerinden neredeyse bir asırlık zaman geçti. Şeyh Said 47 arkadaşıyla birlikte istiklal mahkemesinin bilinen hukukuyla, verilen kararın temyiz hakkının bile olmadığı; tartışmalı yargılamalardan sonra idamlarına karar verilir. İdamlar, kararın ertesi günü, Dağ Kapı meydanında infaz edilir. Cenazeler gizlice gömülür. Cenazeleri ve onlardan geriye kalan eşyaları bu güne kadar ailelerine teslim edilmez.

         Seyit Rıza da aynı şekilde, önce 18 yaşını doldurmamış oğlu babasının gözleri önünde idam edilir. Sonra da, Seyit Rıza ve arkadaşları... Onların da cenazeleri ailelerine verilmez.

         Said’i Nursi’nin de ölümünden sonra cenazesi mezarından çıkarılarak alıp götürülür ve onun da akıbeti meçhul olur.

         Devlet sırrı ve devlet güvenliği gerekçesiyle üzeri örtülür. İdam edilenlerin ailelerinin cenazeleri geri alma talepleri, bu sırra çarparak yanıtsız bırakılır.

         Bu gizemli durumun devam etmesinin, koşulları ve gereği de artık kalmamıştır. Çünkü; en kavgalı olduğumuz komşu devletlerle bile geçmiş sorunları çözme çabalarının yoğunlaştığı bu günlerde; bu coğrafyada, geçmişte yaşanan toplumsal problemler de çok rahat çözülebilir. 70 yıldır yüzbinlerce insanın ölümüne,10 milyon insanın göç etmesine, binlerce insanın kaybedilmesi gibi çok kanlı iç savaşın yaşandığı Kolombiya’da güçler bu sorunu çözmek için barış antlaşması yaptığına göre bu coğrafyada daha kolay çözülmesi gerekiyor. Tarihle yüzleşme artık, bir zorunluluk olarak kendini dayatıyor. Tarihsel sorunlarla yüzleşmeden, sağlıklı bir geleceği inşa etmek ve geleceğe sağlıklı yürümek gerçekleşemiyor. Geçmiş tarihle yüzleşme, öncelikle bu cenazelerin ailelerine verilmesiyle, bir jest yapılarak başlanamaz mı? Onların cenazelerine çocukları kavuşamadılar. Geride kalan torunlarına, dedelerinin kemiklerine kavuşma hakkını tanımak iyi bir başlangıç olmaz mı?

         Günümüzde; 1960, 12 Mart ve 12 Eylül yargılamalarının, ne kadar hukuka uygun olduğu çokça tartışılmıştır. Bu konuda kamuoyu neredeyse hemfikir olmuştur. Ayrıca; Takriri Sükûn döneminde kurulan; İstiklal Mahkemelerinin yargılamalarının, hak ve hukuktan ne kadar uzak ve keyfi olduğu bilinmektedir.

         Tekrar hatırlarsak; 1960 darbesi sonrası Adnan Mendereslerin ve arkadaşlarının yargılanmaları ve kararları hep tartışılmıştır.

         12 Mart döneminde Deniz, Yusuf ve İnan’ın idamları da o tarihten beri sürekli tartışılmış; eylem ve fiillerinin başka koşullarda idamı gerektirmeyeceği tartışılmıştır.

         12 Eylül’ün simgesi haline gelen Erdal Eren’in ve diğerlerinin idam kararlarının vicdanları nasıl yaraladığı da çok konuşulmuştur.

         Demek ki, olağan dışı bazı dönemlerin siyasal koşullarında yargılamalar, kararlar hep tartışmalıdır. Çünkü bu kararlara o dönemin siyasal yaklaşımları damgasını vurmaktadır. Dolayısıyla bu kararlar toplumun vicdanında derin yaralar açmaktadır. Fırtınalı dönemler geçtikten sonra bu kararlar, uygulamalar hep tartışılmıştır. Ancak bu tartışmaların gerekleri de çoğu zaman yerine getirilmediğinden, kanayan yara olarak kalmaktadır. Sonraki iktidarlar da geçmişin bu sorunlarını kendisinden sonra geleceklere havale etmektedir. Mağduriyetleri gideren ve çetrefilli toplumsal sorunları çözme iradesini gösterenler tarihe daha farklı geçmektedir. Mağduriyetlerin devam etmesi, gelecek kuşakların sorumluluğunu ve yükünü daha fazla arttırmaktadır.

        Devlet ve toplum olarak bu yüklerden kurtulmamız gerekiyor. Bunun öncelikli yolu tarihle, geçmişimizle yüzleşmeden geçiyor. Bu yapılmadan geleceğe yürümek zor ve sıkıntılıdır. Etrafımızdaki coğrafyada yaşananlar bize yeterince örnektir. Geleceği karartmayalım. Çözüm halka ve halklara dayanan demokrasidir. Güvenmek ve adım atmak sorunların önemli bölümünü çözmek demektir. Bunu başaranlar tarihe büyük olarak geçmektedir.

         Cenazeler ailelerine verilmeli. Bu adım iyi bir başlangıç olabilir. Tarihe geçmek ve tarihe not düşmek başkalarının yapamadığını yapmaya cesaret etmektir.

        

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mümin Ağcakaya Arşivi
SON YAZILAR