Dereler ıslah olmaz insanlar ıslah olur!

Dereler ıslah olmaz insanlar ıslah olur!
Hopa-Sel felaketinin etkilerinin devam ettiği Hopa'da, Pançol köyüne hala karadan ulaşım sağlanamıyor.

 Heyelan tehlikesinin olduğu bölgede sık sık sel uyarıları yapılırken, korku ve tedirginlik haline dönüşen yağmurun kendini göstermesiyle köylüler evlerini hızlıca terk ediyor. Pançol ve Papilat bölgesinde yaşayan köylüler, felaketin ana sebebinin, ıslah edilen dereler üzerine kurulan köprüler ve HES'ler olduğunu belirterek, "Dereler ıslah olmaz insanlar ıslah olur, insanlar. İnsanlar ıslah olunca her şey düzelir" diyor. Toprak altında kalan iki cenazenin çıkarılması için başlatılan çalışmalar yetersiz ve umutsuz bir şekilde sürüyor. 


İktidara gelmesiyle birlikte doğal alanları inşaat şirketleri için rant alanına çeviren AKP'nin plansız yol projeleri, dere ıslah çalışmaları ve HES yapımları sonucu Hopa'da yaşanan ve 10 yurttaşın canına mal olan sel felaketinin ardından çalışmalar yetersizliklerle dolu sürüyor. Felaketin üzerinden bir hafta geçmesine rağmen yetkililer hala heyelan sonucu kapanmış olan köy yollarını açmak için çalışıyor. Felaketin şiddetli bir şekilde yaşandığı Sugören'in yukarı bölgelerinde bulanan köylere hala karadan ulaşım sağlanamıyor. Karayolunun kapalı olduğu köylerden biri de "Karadeniz'in asi çocuğu" Kazım Koyuncu'nun köyü, Pançol. 

Sugören'de "ıslah edilmiş dere" boyunca birkaç yüz metre yukarı doğru yürüdüğümüzde Kazım Koyuncu'nun anıt mezarına giden yolu tarif eden bir talebe ile karşılaşılıyoruz. Tabelanın bulunduğu bölgenin adı Papilat. Laz ve Hemşin halkının yaşadığı bölgedeki köy isimleri, 1980 Askeri Darbesi'nde sonra değiştirilerek, Türkçeleştirilmiş. Papilat bölgesinin yeni adı, "Papatya" diye değiştirilmiş. Bölgenin sağ tarafında hala yolu kapalı olan Zennat bulunuyor. Yeni adıyla Bağcılar köyü. Kazım'ın fotoğrafının bulunduğu tabelanın yukarısındaki yol ise, 150 metrelik dik sırtların üzerinde kurulan 150 kişinin yaşadığı Pançol'a (Yeşilköy) doğru uzanıyor.

Karayoluyla ulaşılamayan ve daha yüksek yerlerde insanların mahsur kaldığı Pançol'a, Hopa'da kurulan Dayanışma İnisiyatifi'nden gençler bir bölgeden sonra heyelan tehlikesini göze alıp yürüyerek ekmek ve su götürüyor. Köyün daha üst bölgelerine ise sadece helikopterlerle yardım ulaştırmak mümkün.

Tehlike devam ediyor

Pançol'a doğru çıkarken, yol boyu taşmış dere yataklarına sırtlardan çamur akmaya devam ediyor. Yol boyu zaten ince bir tabaka halinde yapılmış asfaltta çöküntüler tehlike yaratırken, çay bahçelerinden kopan küçük çaplı toprak kaymalarının yanı sıra büyük bir heyelan riski devam ediyor. Heyelan riskinden kaynaklı geceyi geçirmek için akrabalarına giden köylülerle yol boyunca karşılaşıyoruz. Papilat bölgesi sakinlerinden Nadiye Uzun da, "Yağmurun yağacağını anladığımız an da evleri boşaltıyoruz, herkes korkuyor. Akrabalarımıza gidiyoruz" diyor.

Pançol'a çıkarken çamur bataklığına dönüşen dere kenarları ve heyelanın kapattığı yollar kullanılmadığı için çoğu zaman derelerin kenarlarına yapılan istinat duvarlarının üzerinden yürümek zorunda kalıyoruz. İstinat duvarlarının her iki yanında ise restoran gibi işletmelerin inşaatları bulunuyor. Selin yıkıp geçtiğini bu işletme inşaatları aslında iddia edildiği gibi ıslah çalışmalarının bölge halkının yararı içinde yapılmadığını, bölgenin rant ve kar için talan edildiğini kanıtlar nitelikte.

Yağmur artık korku ve tedirginlik sebebi

Papilat'tan yaklaşık bir saat süren zorlu bir yürüyüşün boyunca evleri daha az hasar görmüş köylüler tarafından yukarı çıkan herkese sel uyarısı yapılıyor. Bölgede hafif bir yağmur bile artık ciddi bir korku ve tedirginlik nedeni. Güneşin açmasıyla birlikte, selden hafif zararla kurtulmayı başaran çay ve fındık bahçesi olan köylüler bahçelerinde çalışmaya başlıyor, ancak bir gök gürültüsü, yağmur belirtisi bile köylüleri kendi açtığı patikalardan tekrar aşağıya, Sugören yönüne doğru hareketleniyor.

Muhtar 'Dere ıslah edilsin' diyor, köylüler karşı çıkıyor 

Pançol'a yakın olmayan bir mesafede yolun heyelan ve devrilen ağaçlarla kapandığını ve bazı bölgelerinin de çöktüğünü görüyoruz. Yolu açmak için bir iş makinesi çalışırken, operatöre bilgi veren Pançol Muhtarı Mehmet Kaptanoğlu ile yaşanan felaketi konuşmaya başlıyoruz. Muhtar Kaptanoğlu, bölgeye gelip inceleme yapan uzmanların ve köylülerin aksine taşkının dere ıslahından kaynaklanmadığını, istinat duvarlarının tüm dere boyunca yapılması durumunda sel felaketinin bir daha yaşanmayacağını iddia ediyor. Muhtar, köylere ekmek ve su yardımda bulunan ve Vali'ye tepki gösterdikleri görüntüleri yayınlanan Hopalı gençler için de, "Ben böylelerini buraya sokmak istemiyorum" diyerek de "makamına" uygun bir davranış sergiliyor.

'Dere duvarların gösterdiği yerden gitmez'

Yağmurun başlamasının ardından kendileriyle birlikte bizi de Sugören'e inmeye zorlayan köylüler, muhtarın iddialarını yalanlıyor. İlk olarak eşi ve çocuğu ile sabah çalıştığı tarladan alelacele inmeye çalışan Yüksel İskender adlı sel mağduru ile konuşuyoruz. Felaketin sebebi olarak gösterdiği istinat duvarların üzerinde yürürken anlatmaya başlayan İskender, "Baraj yapacakmış. Baraj yaptı mı ne olacak, bizi patlatacak. Derenin yatağı burada, bu dere duvarların gösterdiği yerden gitmez" diyor. İskender, 60 yıldır bu bölgede yaşadığını ve kadar büyük bir sele tanık olmadığını söylüyor.

'Dereler ıslah olmaz insanlar ıslah olur insanlar' 

Az ileride, ağaçların kökünden ayrılmadığı bir yamaçtan eşiyle birlikte aşağıya inen Selahattin Balta ise, kameraların görür görmez, "Dererler ıslah olmaz insanlar ıslah olur, insanlar. İnsanlar ıslah olunca her şey düzelir" diyerek felaketin nedenini özetliyor. Balta, dereyi kapatan duvarların yabani hayvanların su içmesini de engellediği ayrıca duvarın ilaçlı olduğu ve balıkları da zehirlediğini anlatıyor.

'Kamyoneti bulamıyoruz, cenazeyi nasıl bulalım'

Sugören'e tekrar yaklaştığımızda bulunduğumuz bölgeden daha yukarıda enkaz altında kalan ve hala bulunamayan Sugörenli Kaşki ailesinden iki ferdin cenazelerinin arama çalışmalarına şahit oluyoruz. Cenazelerin yukarıdan toprakla beraber sürüklendiği ve bataklığa saplandığı düşüncesi üzerinden çalışmalar yürütülüyor. Batla ve İskender aileleriyle birlikte çalışma yapan bir kepçenin ağzında bataklık bölgeyi aşıyoruz. Çalışmaların akıbetini sorduğumuz bir AFAD çalışanı, "Kırmızı bir kamyonet kaybolmuş onu bulamıyoruz, cenazeleri nereden bulacağız" diyor. AFAD çalışanının bu ifadesi, AKP hükümetinin doğayı talan eden politikalarının bölge halkına ödettiği bedelin ağırlığını anlatmaya yetiyor. Deniz Nazlım/Şerife Oruç(diha)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.