'Dersim ile yüzleşme Seyid Rıza'nın mezarının yerini açıklamakla başlar'

'Dersim ile yüzleşme Seyid Rıza'nın mezarının yerini açıklamakla başlar'
"Süngü ve Yara" adlı kitabın yazarı Yusuf Baran Beyi"Dersim'de yapılanlarla yüzleşmek ve özür dilemek, ilk önce Seyid Rıza'nın mezarının yerini açıklamakla başlar" dedi.

Dersim isyanının liderlerinden Seyid Rıza, oğlu ve 5 arkadaşıyla birlikte 15 Kasım 1937 tarihinde Elazığ Buğday Meydanı'nda idam edildi. İdam edildiğinde 75 yaşında olduğu belirten Seyid Rıza ve Dersim 38 katliamına ilişkin 4 yıllık bir araştırma yapan Araştırmacı-Yazar Yusuf Baran Beyi, bu araştırmalarını "Süngü ve Yara/Dersim 38 Katliamı ve Sürgün Tanıkları" adlı belgesel niteliğindeki kitapta topladı. Sene başında kitap raflarındaki yerini alan kitap, 1937-1938 yıllarında Dersimde yapılan soykırım tanıkların anlatımlarıyla okura sunuluyor. 

Kitabın yazarı Baran Beyi, idam edilen Seyid Rıza'nın dini kimliğinin yanında Kürtlük kimliği de olduğunu ifade ederek, "Seyid Rıza'nın kimsenin çok bilmediği bir geçmişi var. Bunlardan önemlisi Erzincan'ın Ruslar tarafından işgal edildiği dönemde Osmanlı Devleti'nin önemli komutanları, Seyid Rıza ve Dersim aşiretleriyle görüşmeler yapıyor. Bunun sonucunda Dersim'deki aşiretler Seyid Rıza önderliğinde 12 gün Ruslarla savaşarak, Erzincan'ı geri alıyor. Zaferden sonra Seyid Rıza, Osmanlılar tarafından bir kurtarıcı ve fatih olarak görüldü. Devletçe kutsanıyor ve alkışlanıyordu. Seyid Rıza onlar için bir 'Dersim generaliydi.' Seyid Rıza zaferden sonra Erzincan'da arabayla gezdirilerek, halka tanıtıldı" dedi. 

Günümüzde Seyid Rıza'nın bazı çevrelerce "sıradanlaştırılmaya" çalışıldığını belirten Baran Beyi, "1921 yılındaki Koçgiri isyanından sonra Alişer, Nuri Dersimi, Alişan ile birlikte yaklaşık 30 bin kişi Dersim dağlarına sığınıyor. Seyid Rıza bu dönemden sonra Nuri Dersimi ve Alişer ile ulusal bilinç, Kürt kimliği üzerinden ortaklaşmaya başlıyor" diye konuştu. 

'Kurşuna dizdiler'

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra dönemin devlet yetkililerinin Dersim üzerinde imha amaçlı özel politikaları uygulamaya koyduğunu belirten Baran Beyi, Dersim gerçeğini, Şeyh Said isyanıyla ortaya çıkan "Kürt gerçeğini nasıl yok edeceğiz" politikası üzerinden değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Baran Beyi, Dersim katliamı sırasında Albay olarak görev yapan Hulusi Yahyagil'in Dersim ile ilgili "1938'de bizi Dersim isyanını önlemeye ve bastırmaya memur etmişlerdi. İsyan dedikleri şey de bazı dağ köyleri, o yıl vergi vermemişti. Bize verilen emir ise tek kelimeydi: İmha. Ama gerçek neden, Dersim'i Türkleştirmekti. Bize verilen emir 'canlı hiçbir şey bırakmayın'" dediğini kaydetti. 

Baran Beyi, Dersim katliamı sırasında 4. Umum Müfettişi olan Ragıp Gümüşpala'nın yanında askerî istihbarat subayı olarak çalışan Mehmet Ali Doğaner ile Meclis Araştırma Komisyonu'nun yaptığı görüşmelerde, katliamla ilgili "Kadın çoluk-çocuk ölmüştür, yalan değil. Öyle öldürme de değil, kurşuna dizdiler hem de. Yalan söyleyecek halimiz yok. Miktarını veremem. Kaçanlar, kurtulanlar kurtuldu" itiraflarının katliamın yaşandığının bir göstergesi olduğunu dile getirdi. 

'Soykırımın nedeni isyan değil Dersim'in Kürtlük kimliği'

Dersim katliamının Kürtlere yönelik yapılan kırımın son halkası olduğunu ifade eden Baran Beyi, "Katliamdan sonra Kürt kimliği Kürt meselesi yasaklanarak toprağın altına gömülmeye çalışıyorlar. Ama yanıldılar" dedi. Cumhuriyetin kuruluş döneminde Anadolu'nun batısında ortaya çıkan 30'a yakın ayaklanmada hiç bir katliamın yapılmadığına dikkat çeken Baran Beyi, "Ancak Dersim'de isyan etiketi adı altında soykırım yapıldı. Soykırımın yapılma nedeni isyan değil, orada yaşayan halkın Kürtlük kimliğidir" diye konuştu. Dersim katliamı konusunda, "Atatürk hastaydı, Dersim'den haberi yoktu" sözlerinin de gerçeği yansıtmadığının altını çizen Baran Beyi, Dersim harekatı ile ilgili alınan kararlarda Mustafa Kemal'in imzasının olduğunu ve bu kararların belgeleri olduğunu söyledi. Seyid Rıza'nın Dersim'de katliam yapılmaması için dönemin devlet yetkililerine mektup gönderdiğini dile getiren Baran Beyi, Seyit Rıza'nın 20 Mayıs 1937 tarihinde Korgeneral rütbesiyle Dersim katliamında yer alan Abdullah Alpdoğan'a gönderdiği bir mektupta, "Kan dursun yeter ki! Beni ve aşiretimi, Erzurum'a yollayın. Ya da hükümet benden şüphe ediyorsa Halep'e gideyim. Veyahut Türkistan'a geri gönderin" diye yazdığını kaydetti. 

'Sandalyeye ayağıyla tekme vurdu, infazını gerçekleştirdi'

Seyid Rıza'nın hukuksuz bir şekilde yargılandığını ve idamının "dramatik" olduğunu belirten Baran Beyi, "Seyid Rıza ve arkadaşlarının Elazığ'da yargılandığında Mustafa Kemal, Malatya'dan Elazığ'a gelerek burada bekliyor. Seyid Rıza bu sırada yangından mal kaçırırcasına al acele yargılanarak idam cezasına çarptırılıyor. Yargılamanın ardından Seyid Rıza, saati ve 40 lirasını oğlu Resik Hüseyin'e verilmesi istiyor. Ancak oğlunun idam edileceğini bile bilmiyor. Burada ilginç bir şey daha var. Türkiye'de isyanlarda ilk önce isyan liderleri asılırken, Seyid Rıza'nın ricasına rağmen en sona alınıyor. Bu durum Seyid Rıza'nın Atatürk ile görüştürüldüğü yorumunu ortaya çıkarıyor. Seyid Rıza'nın idama giderken yaşadıklarını dönemin Malatya Emniyet Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil'in anılarından öğreniyoruz. Çağlayangil Seyid Rıza'nın Elazığ Buğday Meydanı'nda idam edildiği geceyi şöyle anlatıyor; Seyid Rıza'yı meydana çıkardık. Hava soğuktu, etrafta kimse yoktu. Ama Seyid Rıza meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti. 'Kerbela evladıyız. Hatasızız, günahsızız. Bu ayıptır, zulümdür, cinayettir' diye bağırdı. Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap-rap yürüdü. Çingeneyi (celladı) omzuyla itti. İpi boynuna geçirdi. Sandalyeye ayağıyla tekme vurdu, infazını gerçekleştirdi" diye konuştu. 

'Bu sözler hem yol gösterici hem de ibret verici'

Seyid Rıza'nın idama giderken herkesin değer verdiği bir duruşu olduğunu belirten Baran Beyi, "Seyid Rıza'nın idam sehpasına gitmeden önce dönemin en üst düzey devlet yetkililerine söylediği, 'Yalanlarınız ve hilelerinizle baş edemedim. Bu bana dert oldu. Ama ben de önünüzde diz çökmedim. Bu da size dert olsun' sözleri, sadece düşmanına değildi. Bu sözler bizlere hem yol gösterici hem de ibret verici. Seyid Rıza darağacına giderken, Dersimlilere, Kürtlere ve Alevilere bu sözleri miras bıraktı" diye konuştu. Baran Beyi, "Dersimlilere karşı yapılan bu soykırımın yüzsüz ve yüreksizleri, er ve geç Seyid Rıza'nın mezarının yerini açıklamak zorundalar. Dersim'de yapılanlarla yüzleşmek ve özür dilemek ilk önce buradan başlar" diye belirtti. 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.