NACİ SAPAN

NACİ SAPAN

Devlet ve miras-2

Devlet ve miras-2

Osmanlı egemenliğindeki ortak coğrafyadaki topraklar üzerinde tüm haksız uygulamalara rağmen yaşamlarını birlikte sürdürme gayreti gösteren Türk ve Kürt halklarını, Arap ve Fars halklarından ayıran özellikleri, güzellikleri; Ortak yaşam çabasının ne olduğunu tartışma konusu yapmaktır. Belki bu satırlara sığmaz ancak, kısa beyin turları ile aradaki farkları her zaman, özellikle de bu günlerde hafızalarımızda canlı tutmakta yarar var. Lozan ve Sevr arasına sıkıştırılmış ortak yaşamlarımızı çatıştırmak fikri bugünlerde kendiliğinden tezahür etmiyor.

 

Paylaşımcı devletlerin cetvelle çizdiği, devlet olma özelliği olmayan Araplara bu

Hakkı veren emperyalist devletler, bugünlerin hesabını yaparak, Kürtleri rezervde tuttu. 4 ayrı devletin kontrolünün Kürtler üzerinde ömür boyu sürmeyeceğini çok iyi hesaplayanlar, bugün Kürtlere yaptıkları haksızlıkların giderilmesi yönünde oynadıkları rolü demokrasi ve insan hakları ile çerçevelemeye çalışıyor.

 

Irak, İran, Türkiye, Suriye; Kürtleri kendilerine ait bir sömürgeci mantığıyla, baskı ile silah gücü ile 4 parçada ayrı ayrı yaşamaya mahkûm etmedi. Batılı emperyalist güçlerin sunduğu bu nimet, bir süre sonra bu ülkelerde, sömürgeci mantığın gelişmesine ve devlet politikası haline dönüşmesine zemin yarattı. Kürtlerin dağlara çekilmesi, sınırları içinde yaşadıkları devletlere karşı silahlı mücadele vermesi ile ilgili tarihlere doğru göz attığımızda, Lozan’dan sonra daha aktiftir. Bunun nedeni de, bütün halkların ortak mirası olan bu coğrafyada yaşayan Kürtlere, dört devletin de eşit ve adaletli davranmamasıdır. Haksızlık, hukuksuzluk, dört ülkede de Kürtlerin dağlarda savaşmasına zemin yaratmıştır.

 

Kürtleri sadece dağlık bölgelere mahkûm eden Lozan anlaşmasındaki emperyalist mantığın bunu düşünerek, bugünleri hesaplayarak dörde bölme politikası uyguladığından artık şüphe etmiyoruz.

 

Şimdiki hesapları ne?

Çok detay bilmemekle beraber, bakir Kürt topraklarındaki sayısız rezervlere ortak olma düşüncelerinin olduğu muhakkak. İran ve Suriye devletlerinin bundan sonraki Kürt politikalarının nasıl olacağı yönünde fikir yürütmemiz, bu devletlerin kapalı rejimleri açısından biraz zor. Ancak, sorunun çözümüne en yakın ülke olarak Türkiye’nin bu aşamadan sonra, İran ve Suriye’nin politikalarına bağlı bir duruş sergilemeden, bu sorunu parlamento çatısına taşıyarak, bütün kesimleri ortaklaştırarak eşit ve adaletli çözüme süratli adım atması lazım.

 

Hiç kimse bu ortak mirası tek başına istediği gibi kullanma hakkına sahip olmadığı gibi, aynı şekilde hiç kimsenin de bu mirası ret etme hakkına sahip olmadığının altını hep birlikte çizmemiz gerekiyor. Politika yapanlar, güç ve iktidarları için karşılıklı ret etme pozisyonu alabilirler. Ancak, bu pozisyon halkların pozisyonu değil. Bu pozisyon tehlikeli bir pozisyon. Ölümlere, kanın akmasına, kardeşlik hukukunun zedelenmesine neden olacak bir pozisyon. Kardeşler mirasa eşitlik temelinde sahip çıkmaz ise, göz dikenler bu mirası kardeşlerin elinden alır, kimsenin de ruhu duymaz. Yazık olur, çok yazık.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
NACİ SAPAN Arşivi
SON YAZILAR