Diyarbakır Esnaf Sanatkarlar Odası Başkanı Ebedinoğlu’ndan önemli çağrı:

Diyarbakır Esnaf Sanatkarlar Odası Başkanı Ebedinoğlu’ndan önemli çağrı:
Diyarbakır Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Alican Ebedinoğlu, sokağa çıkma yasağının uygulandığı ve çatışmaların yaşandığı Silvan ve Sur ilçelerinin afet bölgesi kapsamına alınmasını istedi.

 

Silvan ve Sur Afet bölgesi ilan edilsin

 

Özcan YILDIZ /ÖZEL

 

Olaylar nedeniyle 1000'e yakın iş yerinin kapandığını ve binlerce gencin işsiz kaldığını ifade eden Ebedinoğlu, sosyal patlama uyarısında bulundu. 5233 sayılı yasa ile halkın ve esnafın zararlarının karşılanmayacağını hatırlatan Ebedinoğlu, “Eğer devlet 12 günlük bir sokağa çıkma yasağı uyguluyorsa, bu yasağın halkta ve  esnafta yarattığı tüm zararı karşılamalıdır. Sadece, cam çerçeve parasının karşılanmasıyla halkta, esnafta oluşan bu tahribat giderilemez” dedi.

 

Diyarbakır Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Alican Ebedinoğlu, sokağa çıkma yasağının uygulandığı ve yoğun çatışmalarla harabeye dönen Diyarbakır'ın Silvan ilçesindeki esnafın durumunu ve  adım adım kaosa sürüklenen  bölgenin yeniden barış ve huzur ortamına kavuşabilmesinin olanaklarını gazetemize değerlendirdi.

 

Bölgede şehir merkezlerinde yaşanan çatışmalı ortamı ve halkın bu çatışmalar içinde yaşadığı sıkıntıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

"90'LARDAN DAHA VAHİM EKONOMİK VE SOSYAL YIKIM VAR"

Bölgemizde 30 - 35 yıldır yaşanan çatışmalar ve akabinde gelişen olaylar bölgemizi çok olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Ve bölgede yaşanan bu olumsuz atmosferin etkileri ülkenin bütününe yansımaktadır. Yıllardır bölgede bir deprem var ve bu depremin artçı şokları ülkenin tamamına yayılmaktadır. Bölgede daha önceleri de çok kez ateşkes süreçleri yaşanmıştı ancak 2013 yılında Öcalan'ın çağrısıyla yapılan ateşkes bölgede çok büyük bir umut yarattı. Oluşan bu umut atmosferi ekonomide çok ciddi bir hareketliliğin yaşanmasına yol açtı. Bölgeye birçok yatırım yapılmaya başlandı. Yeni işyerleri açıldı. Hatta Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesinin 2.'sinin planları yapıldı. 2. Organize sanayi bölgesinin altyapısı yapılmaya başlandı. Birçok yatırımcı iş yeri açabilmek için yoğunluktan yer bulamamaya başladı. Tüm bu olumlu gelişmeler sadece 2 yıl içinde ve sadece barışın, çözümün konuşulabildiği bir siyasal atmosferin içinde oldu.  Ta ki 6 - 7 Ekim olaylarına kadar... 6 - 7 Ekim olaylarında yaşanan olumsuzluklar ve bu olaylarda yaşanan can kayıpları ne yazık ki bize çözüm sürecinin hiç de sağlam temellere oturtulamadığını gösterdi. Ve bu olumsuz gidişat 7 Haziran seçimlerine kadar, karşılıklı sert konuşmalarla, sataşmalarla, restleşmelerle sürdürüldü.  7 Hazirandan sonra bölgede yaşananların ise, 1990'lardan daha vahim ekonomik ve sosyal olarak ağır sonuçları oldu.  Bölge her anlamda adeta  bir yıkıma uğradı.

 

Sizce bu olaylar nasıl biter?

 

Bölgede daha önceleri yaşanan çatışmalar daha çok kırsal alanda yaşanıyor ve bu çatışmaların olumsuz etkileri münferit de olsa şehirlere yansıyordu.  Ama öyle ciddi şekilde vatandaşa, esnafa huzursuzluk veren bir nitelikte olaylar değildi. 7 Haziran'dan sonra yaşanan çatışmalı süreçte ise,  bölgenin yeni bir kaosun içine sürüklendiğini gördük ne yazık ki. Şehir merkezlerinde yaşanan bu çatışmalı ortam, bölgeye yatırım yapmayı düşünen girişimciyi, iş adamını, esnafı durdurdu. Ve bölgeden bir sermaye göçü başladı. Yatırım gücü olan girişimciler artık yönlerini batıya çevirdiler. Özellikle kent merkezlerine açılan hendekler ve yaşanan yoğun çatışmalar esnafı çok olumsuz etkiledi. Diyarbakır'ın tüm ilçelerini etkileyen bu olumsuz tablo en çok da Sur İçi ve Silvan ilçelerini vurdu.  Sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte evlerinde çıkamayan, temel tüketim maddelerini dahi karşılayamayan vatandaşlar bir yanda; dükkanlarını açamayan, dükkanlarındaki tüketim maddeleri çöp olan esnaflar diğer yanda. Tüm halk bir bütün olarak büyük bir çaresizlik ve yıkım yaşadı.  Şu anda halk da esnaf da şehir merkezlerinde bir çatışma istemiyor.  Ayrıca, halk bir bütün olarak bu sorunun çatışmalarla, ölümlerle çözüleceğine inanmıyor. Diyalog ve müzakere yolunun yeniden açılmasını istiyor. Halk da esnaf da artık savaş değil, huzur istiyor.  Çünkü huzurun olmadığı bir yerde hiçbir şeyi konuşamayız. Ekonomiyi de konuşamayız, gelişmeyi de konuşamayız. Savaşın olduğu bir yerde hangi ekonomik tedbirleri alırsanız alın bir sonuç elde edemezsiniz. Ekonomik tedbirler, yaşanan çözüm süreci deneyiminden de gördüğümüz gibi, ancak barış ve huzur ortamının içinde bir işe yarar.  Elbette ki, politik ve siyasal çözümün bir ayağı da ekonomidir, ancak siyasal istikrarsızlık ortamında ekonomik gelişme sakatlanır. Ekonomi tek başına ayakta duramaz. Biz, bölgenin Esnaf ve sanatkarlar odası olarak, yaşanan olayların esnafa, halka faturasını rapor olarak yetkililere sunduk. Olaylardan sonra bölgede kapanan işyerlerini, kapanan işyerlerinde işsiz kalan işçileri tüm bunların raporları devlet, hükümet yetkililerindedir. Hiç bir tarihte halk, esnaf böylesine büyük bir kıyım, yıkım yaşamamıştır. Geçtiğimiz yıllara göre iş yeri kapanan esnaf sayısı ikiye katlanmıştır. Tabii ki bu rakam resmi olarak bize yansıyan kadarıdır, gerçek rakam bunun çok çok üzerindedir. Tüccar,  esnaf bankalarla, çek, senet, kredi kartıyla çalışıyor. Ve bu olaylardan dolayı çeklerini senetlerini ödeyemedikleri için, esnaf'ın , tüccar'ın bankalarla arası bozuluyor. Esnaf bankaların gözünde sabıkalı bir duruma düşüyor ve kredi konusunda sıkıntı yaşıyor. Bankalara karşı sicili bozulan esnaf, devletin desteğinden de yararlanamıyor.

 

Esnaf Sanatkarlar Odası olarak,  yeni kurulacak olan hükümetten beklentileriniz nelerdir?

 

Bin kişi işsiz kaldı

Hükümet kurulur kurulmaz, çatışmaların yaşandığı bölgelerin afet bölgesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Daha önce afet bölgesi kapsamına alınan bölgeler var: Soma, Reyhanlı. Bu bölgelerdeki esnaf  iki yıl desteklendi. Biz ise bölge olarak bu afeti sürekli yaşıyoruz ve bölgemizde her gün bombalar patlıyor. Hükümet yetkililerinden, çatışmaların yaşandığı ilçelerdeki esnafımıza afet yardımı yapılmasını, esnafımızın borçlarının ertelenmesini istiyoruz. SSK ve Bağ-Kur primlerinde devletin destek çıkmasını, vergileri en az bir yıl almamasını istiyoruz. Bölgemiz bir sanayi bölgesi değil. Bugün Organize Sanayi Bölgemizde 4 bin beş yüz işçi istihdam edilirken, esnaf ve sanatkarlarımızın yanında 100 bin çalışanımız istihdam edilmektedir. Onun için diyoruz ki, eğer bir önlem alınmazsa bir işsizler ordusuyla karşı karşıya kalabiliriz. Artık işten çıkarılmalar başlamıştır. Diyarbakır genelinde 1000'e yakın esnaf işyerini kapatmak zorunda kalmıştır. Buna bir örnek vereyim: Sur İçinde bir çiğercimiz'de  45 gencimiz çalışmaktaydı. Günde 250 kilo ciğer satışı yapılıyordu. Bu olaylardan sonra  ciğer satışı 50 kiloya, çalışan sayısı da 13'e düştü. Sadece bir işletmede 32 insanımız işten çıkarılmak zorunda kalındı. Ve bu örnekte yaşandığı gibi bugün binlerce gencimiz işsiz  kaldı. Bu yaşanan olumsuzluklar aynı zamanda  bir sosyal patlamanın da birikimleri olabilecek sıkıntıları içinde barındırıyor. İşsiz kalan bir insan her türlü yola baş vurabilir. O yüzden diyoruz ki, sosyal devletin sorumluluğu bu insanlara sahip çıkmayı gerektiriyor. Bu ülke bir gemidir ve bu gemi su alırsa hep birlikte batarız. Devletin bir an önce çözüm sürecine yeniden başlaması ve bölgenin ekonomik sorunlarına tedbirler geliştirmesi gerekiyor. Bugün halihazırda bölgemiz risk bölgesi olarak görüldüğü için bankalar kredi vermiyor. Bölge olarak dışa bağımlı olduğumuzdan, peşin para olmadan esnaf dışarıdan mal alamıyor. Esnaf hem bankalardan kredi alamıyor, hem batıdan vadeli mal alamıyor hem  de sokağa çıkma yasakları yüzünden işyerini açamıyor. Dolayısıyla esnaf dört bir yandan darbe üstüne darbe alıyor. Şu anda bölge bu şekilde ekonomik bir kaosa doğru sürüklenmektedir ve acilen tedbir alınması gerekmektedir. Bölge esnafına acil olarak can suyu kredisi verilmelidir.

 

Esnaf sanatkarlar odası olarak 12 günlük sokağa çıkma yasağının Silvan halkına ve esnafına faturasının bilançosunu açıklar mısınız?

 

5233 SAYILI YASA VATANDAŞIN ZARARINI KARŞILAMADA YETERSİZ

 

Silvan'a, hem sokağa çıkma yasağı olduğu zaman hem de yasağın kalktığı zaman gittim ve oradaki durumu bire bir gözledim. Gerçekten Silvan'da çok büyük bir tahribat var. Binlerce evin kapısı, camı kırılmış, evler büyük bir hasar almıştı. Onlarca esnafın iş yeri tahrip olmuştu. Hatta 3 - 4 esnafımızın iş yeri tamamen yanmıştı. Valilik tarafından, 5233 yasa kapsamında esnafın zararı karşılanacak, ama bu sadece fiziki olarak tahrip olan demirbaşların zararlarının karşılanması düzeyinde olacaktır. 12 günlük sokağa çıkma yasağı sırasında elektrikler kesildi ve esnafın dolabındaki gıda maddeleri bir bütün olarak kullanılamaz hale geldi, hepsi çöpe gitti. Bu zararların 5233 sayılı yasa kapsamında ödemesi yapılmıyor ne yazık ki. Ayrıca, esnafın 12 gün boyunca iş yapamamasının zararını da karşılamıyor bu yasa. Kasap, manav, market, lokanta işleten esnafımız,  elektrik kesintisi yüzünden kaybettiği malların zararını sineye çekmek zorunda bırakılıyor bu yasayla.  Eğer devlet 12 günlük bir sokağa çıkma yasağı uyguluyorsa, bu yasağın halkta, esnafta yarattığı tüm zararı karşılamalıdır. Sadece, cam çerçeve parasının karşılanmasıyla halkta, esnafta oluşan bu tahribat giderilemez. Ayrıca; bu yaşanan tahribat sadece sokağa çıkma yasaklarının olduğu bölgelerle sınırlı kalmıyor,  bu bütün bir bölgenin ekonomisini, sosyal yaşamını etkiliyor. Çünkü, bu çatışmalı ortam yüzünden insanlar sokağa çıkıp alışveriş yapmak istemiyor. İnsanlar temel gıda maddelerini karşılamanın ötesinde bir alışveriş yapmıyorlar. Bölge inşaat sektörüyle ayakta. Bugün inşaat sektöründe % 30'a varan bir düşüş var. Müteahhitler işleri durdurdu. Bütün bu olumsuzluklar bölgeyi tamamen sarmalamış durumda. Onun için devlet de hükümet de PKK 'de bir an önce çözüm sürecine geri dönmeli, diyalog ve müzakere masasına oturmalıdırlar. Aksi takdirde bunun kazananı olmayacaktır. Bu sorunun, eylemlerle, çatışmalarla, ölümlerle çözülemeyeceğini artık herkes biliyor. Bugün halkın her iki taraftan da  beklentisi sadece huzur ve barış ortamının sağlanmasıdır. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.