Diyarbakır'da Taşeron ‘kıyımı’ sürüyor

Diyarbakır'da Taşeron ‘kıyımı’ sürüyor
Diyarbakır’da taşeron işçilerin kadroya geçişi hüsranla sonuçlandı. Taşerondan kadroya geçmek için bekleyen yaklaşık bin kişi, güvenlik soruşturmasından geçemedikleri işin işten atıldı.

Büyükşehir, Kayapınar, Bağlar, Yenişehir, Sur, Ergani ve Bismil belediyelerinde çalışan binlerce işçinin işine son verildi. Bağlar Belediyesinden atılan 255 işçi, belediye konferans salonunda DİSK Genel İş temsilcileriyle bir araya gelerek işe geri alınmaları için Bağlar Belediyesi Başkanı Birsen Ayla Akat ile görüştüler.

Bağlar Belediyesinde işten çıkarılan 255 işçi sendika temsilcileri ile görüştü. Bağlar Belediyesi Konferans salonunda DİSK Genel İş temsilcileriyle görüşen işçilerin, sendikadan hukuki yardım aldığı öğrenildi. İşçiler belediye içinde sendikacılarla görüşürken çevik kuvvet polislerinin de Bağlar Belediyesi etrafında güvenlik önlemi aldığı görüldü.

Bağlar Belediyesinden atılan işçilerle görüşen DİSK Genel İş Diyarbakır 2 No’lu Şube sekreteri Hasan Hayri Eroğlu, işçilerin iş akitlerinin sonlandırılmasının 18’inci maddeden yapılması için görüşmeler sürdürdüklerini ifade etti.

‘Bu yapılanlar hukuksuzluktur’

31 Mart itibariyle bine yakın işçinin işine son verildiğini belirten Eroğlu, “Bağlar Belediyesinden 255 arkadaşımız Cuma günü itibariyle işine son verildi. Büyükşehir’den 242, Kayapınar’dan 190, Sur Belediyesinden 42, Yenişehir Belediyesinden 52, Ergani Belediyesinden 56 olmak üzere toplam 500’e yakın arkadaşımız işten çıkarıldı. Bugün sabah saatlerinde Bağlar Belediyesi ile görüşmelerimiz oldu. Belediye Başkanı ve bürokratlarının bu konuda bir takdir yetkisi vardır. Her ne kadar bu arkadaşların güvenlik soruşturması olumsuz olarak gelmişse de bu arkadaşlarımız hakkında herhangi bir soruşturma, açılmış bir dava ya da mahkeme kararı, bir mahkûmiyet yok. Bundan dolayı bu işten çıkarmalar hukuksuzdur. Bunu kabul etmediğimizi Belediye Başkanının kendisine de ilettik. Takdir yetkisini kullanabileceğini söyledik. Mesela Iğdır Belediye Başkanı takdir yetkisini kullandı ve güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlananlarla ilgili bir işten çıkarma yapmadı. Burada Kayyum atanmadı ama yetkiler Kaymakama devredilmiş. Dolayısıyla burada belediye başkanı bizden hukuki bir gerekçe istiyor. Kendi avukatı da huzurdaydı, sendikamızın avukatı da huzurdaydı. Yani, bu işten çıkarmaların hukuki bir dayanağı yok. Daha önce haklarında dava olan ya da arşiv kaydı olan arkadaşlarımız zaten Bağlar Belediyesinde işten çıkarılmışlardı. Bugün atılan arkadaşlar ise “temiz” olan arkadaşlardı ve buna rağmen işten çıkarıldılar. Bu keyfi bir işten çıkarmadır ve bunun takipçisi olacağız” diye konuştu.

DİSK hükümet ile görüşecek’

Atılan 255 işçinin durumuna ilişkin Bağlar Belediyesi Başkanı ile görüşmeler gerçekleştirdiklerini ifade eden Eroğlu, “Bu sabah yaptığımız görüşmelerde de arkadaşlarımızın işten çıkarılmamaları ve Belediye Başkanının takdir yetkisini kullanması gerektiğini belirttik. Bizce bunu yapabilirlerdi. Ama Belediye Başkanı da hukuki bir dayanak istiyor ve yetkinin kendisinde olmadığını ifade ediyor. Konfederasyonumuzun Genel Merkezinde hükümet yetkilileri ile de bu konu görüşülecek. Yerelde ise biz bunun takipçisi olacağız. Bir sonuç elde etmek için zorlayacağız fakat görünen o ki şuana kadarki görüşmelerimizde pek bir sonuç ortaya çıkmadı. Arkadaşlarımızın işsizlik maaşlarından faydalanabilmeleri için uygun maddeden iş çıkışlarının yapılmasını talep edeceğiz” dedi.

İşçiler atıldı ama hangi maddeden?

DİSK Genel İş Diyarbakır 2 No’lu Şube sekreteri Hasan Hayri Eroğlu’nun işçilerin iş akitlerini sonlandıran şirket temsilcileri ile yaptıkları görüşmenin sonuçları henüz netleşmezken, işçiler işten atılmalarından çok hangi maddeden atıldıklarını öğrenmenin telaşına düştüler. İşçilerin iş akitlerinin feshedildiği madde konusunda belirsizlik sürüyor.

‘Baştan beri sonumuzun böyle olacağı belliydi’

Kadro beklerken işine son verilen ve Bağlar Belediyesinde temizlik işinde çalışan işçilerden Ahmet Okan, şunları söyledi: “Doğrusu şuanda yeni bir süreç ile karşı karşıyayız. 3 gün önce ayın ikisi ile birlikte bizim çıkışımızın verileceği bize bildirildi. Şuanda bunun için belediyeye geldik burada görüşmelerimiz var. Bunun böyle olacağı baştan beri belliydi. Zaten bu sistemin çıkarılmasının amacı buydu. Mevcut işçileri tasfiye etmek amacıyla yapılan yani getirilen bir sistemdir. Sözüm ona bütün taşeron işçiler kadroya alınacak adı altında bir sistem getirildi. Bunu işçi işi olmadığı işçilere kadro amacı taşımadığı tamamıyla işçiyi tasfiye etmek ve geçmiş haklarını gasp etmek amacıyla etmek olduğu baştan beri belliydi. Dolayısıyla baştan beri sonumuzun böyle olacağı belliydi.”

‘Hiçbir arkadaşımız çıkışı hak edecek bir suç işlememiştir’

 Haklarını arama noktasında hukuki yollara başvuracağını belirten Okan, “Bundan sonraki süreçlerde yapmamız gereken neyse biz onu yapacağız. Ki zaten bu şartlarda yasal yollarında kapalı olduğunu bundan bir sonuç elde edemeyeceğimizi biliyoruz. Yinede biz yasal yollara başvuracağız.  Hukuksal açıdan işe geri dönüş için ne yapılması gerekiyorsa biz yine bunun mücadelesini vereceğiz. Ne yapmamız gerekiyorsa onu yapacağız. OHAL olduğu sürece sonuç alamayacak belki. Zaten mahkemelerin bizim için olumlu bir karar verme cesaretinde olamayacaklarını da biliyoruz. Bundan sonra üst yargılara gideceğiz. Nihai hedefimiz ki olması gereken ve olacağı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aşamasıdır. Biz süreci buraya taşıyıp, haklarımızı buralardan geri almaya yönelik çalışmalarımız olacak. Hiçbir arkadaşımız çıkışı hak edecek bir suç işlememiştir. Çünkü herhangi bir mağduriyet kararı haklarında bir mahkeme kararı yok, tamamıyla keyfi uygulamalarla hiçbir haklı gerekçe olmadan çıkarıldılar. Bundan dolayı biz haklı olduğumuzu ve eninde sonunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aracılığıyla da olsa bu işimize gereceğiz döneceğiz.  Geriye yönelik tüm haklarımızı alacağımızdan eminiz” şeklinde konuştu.

‘Benim bir suçum varsa devlet gelip beni alsın’

Kürtçe konuşan 15 yıllık işçi Rıfat Hayme, “Biz yıllardır Diyarbakır’da yaşıyoruz eğer bir suçumuz olsaydı devlet evlerimizi biliyor gelip bizi alırdı. Zaten hepimizin Nüfusta adres kaydı var ki bu kaydı yapamayanlar zaten devlet kurumlarında bir işlem yapamazlar. Dolayısıyla bizim adreslerimizi biliyorlardı. Ben buna inanıyorum ki burada işten atılan işçi kardeşlerimizin hiç birinin bir suçu yoktur. OHAL’i gerekçe göstererek beni ve arkadaşlarımı işten çıkarıyorlar. Ben bu kadar süredir çalışıyorum ve üstelik benim ciddi sağlık sorunlarım var. Ben ve arkadaşlarım yıllarca belediyelerde çalıştık ve bu gün burada olmamızın temel amacı da budur. Biz tabii ki sorunlarımızı başta çalıştığımız kurumlar olmak üzere STK’lara dile getireceğiz. İnsanların bizim haksızlığa uğradığımız görmeleri için basına dertlerimiz anlatmasak kime sıkıntılarımızı dile getireceğiz. Bizim yaşadığımız sorunların muhatabı kimse ise biz oralara gidip haklarımız için çalışacağız. Ailelerde sabıka kaydı vesaire bir kişisel sorunu olan varsa bu aile içinde bireye ait bir şeydir bizi bağlaması mantıksızdır. Bu gün benim bir suçum varsa devlet gelip beni alsın niye gidiyor benim kardeşimi alıyor?” diye konuştu.

‘Çocuklarımın hakkını da arıyorum kendi hakkımı da arıyorum’

Kadın Kurumunda çalışan işçilerden Sıdıka Şimşek, kendisinin değil çocuklarının geleceği için mücadele edeceğini ifade etti. Şimşek, şunları söyledi: “Hem bir anne hem de bir kadın olarak beni mağdur ettiler. Bir işçi olarak demiyorum bir kadın olarak diyorum bu bir haksızlıktır. Çünkü evine geçindiren çocuklarını okutan bir kadın bir anneyim. Benim geleceğim değil o çocuklarımın geleceği ne olacak. Diyorlar ya iyi bir genç yetişsin okusunlar iyi bir yere gelsinler. Benim mağduriyetim okuyan çocuklarımı ne kadar etkileyecek ve mağdur edecek? Hani hak? Hani hukuk? Hani yasa? Bas basa bağırıyorlar iyi gençler yetişsin diye… Evde benim psikolojimin bozulduğunu gören çocuklarım ne kadar derslerine konsantre olabilirler ki? Dershanelere nasıl gidecek para olmasa? Ne olacak; işin bitti, git evinde otur ile mi kalacak? Ben bir anne olarak iyi gençler yetiştirmek istiyorum. Türkiye nasıl bir gençlik yetiştirmek istiyor? Çocuklarımın hakkını da arıyorum kendi hakkımı da arıyorum.”

‘Havuzun kapatılması yetmedi beni de işten çıkardılar’

Bağlar Belediyesi Kültür Birimi çalışanı Yüzme öğretmeni Hüseyin Nazlı ise şöyle konuştu: “Ben Diyarbakır’ı hem ulusalda hem uluslararası alanda temsil etmeye yönelik kendi sporcularımızı kendi çocuklarımızı yetiştirme mücadelesi veriyordum burada. Kendi kapalı yüzme havuzumuzu yaptık. Orada çocuklarımıza daha iyi bir eğitim veriyorduk. Bu havuzu bir ara kapattılar mücadele ettik tekrar açtılar. Bir ay oluyor bu havuzun tekrar açılması ama bu kez de ben çıkarıldım. Havuzun kapatılması yetmedi bu sefer beni çıkardılar ve bir gerekçe sunulmadan. Her yaz binlerce çocuk gelip orada eğitim alıyor ve kendi deneyimlerimizi onlara aktarıyorduk. Bundan sonra biz olmayacağız. Ki bu gün çocuklar havuza gitmiş ve eve gidin hocalarınız yok havuz yok demişler. Ben şunu merak ediyorum bizden sonra acaba nasıl hocalar gelecek bizim kendimizi onlara sevdirdiğimiz gibi onlarda bizim gibi sevgi ile eğitim verebilecekler mi? Şuna değinmek istiyorum madem güvenlik soruşturması temiz olmayan bir insanı işten çıkarıyorsunuz, o zaman neden güvenlik soruşturması temiz çıkmayan insanları askere alıyorsunuz? Onları askere de almayın hiçbir yere de almayın.”

Atılan işçiler Bağlar Belediyesine işe iade dilekçeleri yazarak yeniden işe alınmalarını istediler.

Bismil’de 32 işçi

 Bismil'de ret kararı alan 32 işçi Belediyeye itiraz dilekçesi verdi. Diyarbakır Bismil ilçesinde ise yazılı sınavdan geçtikleri ancak sözlü mülakat sınavından geçemedikleri gerekçesiyle 32 işçinin kadroya geçişine komisyon tarafından ret kararı verildi.

Gazetemizi arayan işçiler yaşanan duruma ilişkin açıklamalarda bulunarak yaşananlara ilişkin hukuk mücadelesi vereceklerini aktararak şunları dile getirdi; “ Yasal haklarımız konusunda gerekli adımları atacağız.  Bu gün Bismil Belediyesine bir dilekçe ile itiraz edeceğiz. Bu itirazımız olumlu karşılık bulmaz ise mahkemelerde hakkımızı arayacağız. Bu hakkımızı mutlaka bir gün geri alacağız.”

İşçiler neden 18. Madde ile çıkışlarını istiyor?

Güvenlik soruşturmasını geçemedikleri gerekçesiyle iş akitlerinin sonlanması 36.madde üzerinden gerçekleştirilen işçiler, ‘atılıyorsak bari haklarımız gasp edilmesin’ diyerek 18. Madde ile işten çıkarılmayı uygun gördüklerini dile getirdiler.

Söz konusu 36. Maddeden atılan işçiler haktan mahrum kalıyor. Bunlardan bazılar; hiçbir şekilde sigortalı işte çalışamazlar(özel kurumlarda sigortalı çalışılabilinir mi? konusu tartışmalı), işsizlik maaşından faydalanamama ve tazminat alamama gibi birçok haktan faydalanmıyorlar.

İşçilerin ısrarcı oldukları 18.madde ise tam tersine işlerine son verilen işçiler mevcut haklarını ve ileriye dönük haklarını talep edebilme yasal hakları bulunuyor.

Ailelerimiz de mağdur edildi

Kendilerine ret kararının gerekçesinin sunulmadığını belirten belediye işçileri, bir yandan işleri için mücadele vereceklerini diğer yandan da bazı işlerde çalışacaklarını aktararak şunları söyledi; “Yaşanan mağduriyetler bireysel mağduriyetler değil ailelerimizde işin içinde. Çocuklarımız okul okuyor. Onları nasıl okutacağız. Zaten ret kararı alan 32 kişi olarak aramızda en düşük yaş sınırı 30 ve her birimiz en az 5 yıldır çalışıyoruz. Bu saatten sonra resmi olarak bir yerde işe girmemiz mümkün değil. Ama biz çocuklarımız için bu zorlu ekmek mücadelesini tarla, bağ-bahçe ve günlük hamallık işlerinde çalışarak vereceğiz.”

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.