Müslüm Üzülmez

Müslüm Üzülmez

Diyarbakır’dan Işıltılı Bir Yıldız Kaydı

Diyarbakır’dan Işıltılı Bir Yıldız Kaydı

Sevgili Kemal Ezber’imiz aramızdan ayrıldı. Ölüm haberini 30 Aralık 2014 günü Şeyhmus Diken’in Tigrishaber Sitesi’nde yayınlanan yazısından öğrendim.Anısına saygı, vefa borcu niyetine anılarımı paylaşmak istiyorum.

1974-75 yıllarında Diyarbakır’da henüz İlerici Gençler Derneği-İGD kurulmamış, yavaş yavaş kurulma çalışmaları yapılmaktaydı. Ben Ankara’da öğrenciydim. Tatillerde Ergani’ye ailemin yanına döndüğüm zamanlar bazen Diyarbakır’a da uğruyor ve İGD görüşünü benimseyen arkadaşlarla buluşup sohbetler ediyorduk.

Diyarbakır’da o yıllarda CHP İl Başkanı Hasan Değer, Gençlik Kolları Başkanı da Kemal Ezber’di. Ve CHP Genel Başkanı Ecevit’in de “Karaoğlan” olduğu yıllardı. O zamanlar İGD görüşünü benimseyen gençlerin bir kısmı CHP Gençlik Kollarında çalışıyordu (Diyarbakır’da İlerici Yurtsever Gençlik Gazetesi Bürosu 1976’da açıldı). Bir gün Diyarbakır’a gittiğimde arkadaşlar beni Ulucami’nin arkasında taş duvarlarla çevrili geniş bir avlusu olan eski bir Diyarbakır evinde çalışmalarını yürüten CHP İl Örgütü’ne götürdüler. Kemal Ezber’le ilk defa burada tanıştım. Bizleri tanıştıran kimdi, şimdi tam hatırlamıyorum, Kemal Yıldız olabilir. Çaylarımızı içip güzel bir sohbet etmiştik. Daha çok ev sahibi olarak Kemal konuşmuş, ben misafir olarak dinlemiştim. Sohbetimiz konusu 12 Mart darbesi, cezaevleri, yapılacak seçimler, devrimci-sol-sosyalist gruplar, Kürt sorunu, antifaşist mücadele ve Diyarbakır Öğretmen Okulu ile Eğitim Enstitüsü’ndeki MHP-Ülkü Ocaklı faşist işgalin kırılması üzerine olmuştu.

1977’de okulu bitirip Diyarbakır’a döndüğümde Kimya Mühendisi olarak iş aramaya başladım. İş yok. Bir gün Ergani CHP İlçe başkanı olan ve benimde çok saygı duyduğum Dicle Köy Enstitüsü mezunu emekli öğretmen Cuma Yiğit’le birlikte Diyarbakır Belediye Başkanı Okay Kalfagil’in makamına çıktık. Cuma hoca Başkanla konuştu. Diyarbakır’ı fazla tanımıyor, Belediye çalışmalarından ise bîhaberim, ama 7 Kasım 1977 günü Diyarbakır Belediyesi’ne vekâleten Temizlik İşleri Müdürü olarak atandım.

Diyarbakır Belediyesi’nde göreve başladığım gün Müdürlük odasına gittiğimde birde baktım odada Kemal Ezber oturmuş temizlik işçileriyle bir şeyler konuşuyor. “Kemal merhaba. Burada ne yapıyorsun?” diye sorunca, kendisinin Belediye Başkan Yardımcısı olduğunu, ama görevden alındığını ve Temizlik İşleri Müdürlüğü’ne takıldığını söyledi. Ben mahcup bir şekilde; “Yapma yav, ben de yeni Müdür olarak buraya atandım. Senin görevden alındığını ve buraya takıldığını bilmiyordum. Çok üzüldüm” mealinde bir şeyler söyledim. Bunun üzerine; “Sıkma canını. Şanslıyız. Nasıl olsa birileri atanacaktı buraya. Senin atanman iyi olmuş” diyerek centilmence bir duruş sergilemiş ve çalışmalarımda bana çok yardımcı olmuştu: O günleri hiç unutmam. Kısa bir süre sonra11 Aralık 1977’de Belediye Başkanlığı seçimleri yapıldı. Mehdi Zana Diyarbakır’da Belediye Başkanı seçildi. Görüş ayrılığı nedeniyle ben Belediye’den ayrılmak zorunda kaldım, Kemal’in ayrılışını ise hatırlamıyorum.

Kemal Ezber gerçek anlamıyla bir Diyarbakır çocuğuydu. Yiğitti, mertti, zeki ve hoş sohbetti. Tanınan, sevilen ve çevresi geniş olan biriydi. Değişik devrimci sol gruplara mensup kişilerin çoğuyla dostane ilişkisi vardı. 1970’li yıllarda CHP İl Örgütü ve Diyarbakır Belediyesi’nde oldukça etkindi. Sol çevreden birçok kişi onun döneminde Belediye’de işe alındı. Örneğin Ruhi Koç onun vasıtasıyla Belediye’ye girdi. Ruhi’nin Kemal Ezber’in yardımlarıyla Belediye’de sendikal çalışmalara başlamasıyla Diyarbakır’daki sol sendikal harekette bir canlanma başladı ve Ruhi, Genel-İş Sendikası’nın Diyarbakır Şube Başkanı oldu.1970’li yılların başlarında Türkeş'in Diyarbakır’a sokulmamasına kadar Diyarbakır Öğretmen Okulu ve Diyarbakır Eğitim Enstitüsü’nde MHP-Ülkü Ocaklı faşistlerin görece bir gücü vardı. Bu güç saldırgan bir rol oynuyordu. Bu okullarda faşistlerin geriletilmesinde Kemal aktif bir rol oynadı. 1974 yılı başlarında bir grup ülkücünün saldırısına uğradığında yiğitçe direnmiş, epeyce dayak yemesine rağmen pes etmemiş, burun kemiği üç yerden kırılmıştı. Diyarbakır’da o zamanlar cerrahi plastik denen şey olmadığından olacak ki burnunda oluşan kırıklığın yaratmış olduğu izi bir onur nişanı gibi yüzünde hep taşıdı.

Diyarbakır’da, o dönem yakın arkadaşları -benim bildiklerim- Berat Beran, Vedat Hayrullahoğlu, Ruhi Koç, Seyfettin Kızılkan, İsfendiyar Eyyüboğlu, Kemal Yıldız idi. Yine bildiğim kadarıyla Diyarbakır’da o dönemTürkiye Komünist Partisi’ne ilk üye yapılan 3 kişiden biri Kemal Ezber’dir (Üyeliği 1975 ya da 1976’da olmalı).Bu üç kişiyiTKP’ye üye yapan da İstanbul Gayrettepe’de Emniyet Müdürlüğü’nde 1982’de öldürülüp İstanbul’da Kimsesizler Mezarlığı’na gömülen Deniz Yoldaş olarak bilinen Mustafa Hayrullahoğlu’dur. Ama Kemal Ezber TKP’likimliğiyle değil, CHP’li kimliğiyle öne çıktı ve tanındı.

1977 Eylül’ünde ben Diyarbakır’da TKP’ye üye olduktan sonra TKP’nin çalışmalarında çeşitli görevler aldım. Bu çalışmalarımda Kemal Ezber’le partili olarak ne tanıştım ne de çalıştım. Diyarbakır’da yolda, kahvelerde ya da çeşitli dernek veya siyasi grupların düzenlemiş olduğu etkinliklerde arada sırada karşılaştığımızda sadece hal hatır sorardık, fazla bir ilişkimiz olmadı. Ama onun farklı görüşlerden devrimcilere ve TKP taraftarlarına lojistik destek sağlayanlardan biri olduğunu biliyorum.

7 Ekim 1982’de yakalanıp tutuklandıktan sonra Saygon zindanlarına rahmet okutan Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevi’ne gönderildim. Cezaevine girdikten sonra Kemal Ezber’in de cezaevinde olduğunu, “hoş geldin dayağı”nda komaya sokulduğunu, psikolojik ve fiziki baskılara maruz kaldığını ve sağlığının biraz iyi olmadığını öğrendim. Tutuklanması “TKP Davası”ndan değildi, başka nedenlerden olduğu için cezaevindeyken mahkemelere gidiş gelişlerde, duruşmalarda kendisiyle hiç karşılaşmadım. Koğuşlarda da karşılaşmadık.

14 Haziran1984’te cezaevinden ben tahliye oldum. Çok sonra tesadüfen 1994 yılında İstanbul’da karşılaştık Kemal’le. Bu son görüşmemiz oldu. Sonrasında bir daha görüşemedik. Bazen ortak dostlarımızdan sağlığının iyi olmadığını, amansız hastalığa yakalandığına dair bilgiler alıyordum. Bir iki defa da selam gönderdiğimi hatırlıyorum. 27 Aralık 2014 günü çok çeşitli zorlukları geride bırakarak 65 yaşında (d.1950) aramızdan ayrıldı, yaşama veda etti. Eski dostlar arasındaki ilişkilerin eskisi gibi sıcak olmayışına ve vefa denen şeyi unuttuğumuza üzülüyorum ve bitmez dünya işlerinin bizleri bu kadar çok sarıp sarmalayışına kahroluyorum. Ama elden bir şey gelmiyor.

Rüzgâr tersten esiyor,şimdilik naçarız.İnsanlar kentleşiyor, eğitim düzeyleri yükseliyor, sürü anlayışından kurtulup birey oluyor, ama açlık, yoksulluk, göç, çevre, sağlık ve psikolojik sorunları da katlanarak artıyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi düzen insanları işkolik ve alışverişkolik yaptı/yapıyor. Sosyal yaşam fazlasıyla farklılaşmaya; aile, akrabalık, dostluk, arkadaşlık gibi değerler aşınmaya başladı. İnsanların artık eşine, çocuğuna, arkadaşına ayıracak zamanı yok. Ya karın doyurma derdinde ya da para kazanma. Oysa teknolojik gelişmeyle insanların daha fazla zamanı olacağı, kendisine, eşine, çocuklarına, sevdiklerine, dostlarına daha fazla zaman ayıracağı öngörülmekteydi. Fakat tam tersi oldu. Ütopik vizyonun yerine; daha fazla olmak, daha fazla yapmak, daha fazla kazanmak, daha fazlasına sahip olmak günümüz insanının vizyonu oldu. Bu durum, dünya genelinde güven kırılmasına; bireyler, kurumlar/şirketler, ülkeler, uluslar/etnik topluluklar, inançlar, toplumsal sınıflar arasında kopuşlara ve güven duygusunun ağır yaralar almasına neden oldu. Para, hırs ve güç için çok kişi ya da kurum şeytanla pazarlığa oturarak ruhlarını kirletti. Ama Kemal Ezber, -bana göre- ruhunu kirletmeyenlerden biri olarak kaldı.

Sevgili Şeyhmus Diken’in yazdığı gibi; “Geçmiş ve yakın dönem Hafıza Kültürünün hayli sığlaştığı zor zamanlarda nerelerden nerelere geldik diyebileceğimiz yılların şahsiyetler üzerinden okumalarından biriydi Kemal Ezber.”

Mekânı cennet olsun.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Müslüm Üzülmez Arşivi
SON YAZILAR