Kimi hayatlar vardır, doğuştan itibaren dramla başlar ve sonucunda da yine başka dramlar damgasını vurur. Sanki nasıl başlarsa öyle biter gibi. Louis Aragon Else’yi daha ilk gördüğünde, gözlerine baktığında, göz bebeğinde kendisini bulunduğu dünyadan çekip alan başka bir dünya görür. Else’nin gözleri Aragon’u bu dünyadan alır başka dünyalara götürür. Artık Aragon için Else bir ömür boyu etrafında döneceği ilham kaynağı ve çekim merkezi olur. Aşkı Else’yi büyütür. Elsenin büyümesi Aragon’u aşkına daha fazla bağlar. Âşık Veysel’in söylediği gibi; Aragon’un aşkı Else’yi Kerem’in Aslı’sı, Ferhat’ın Şirin’i, Mem’in Zin’i yapar. Aragon’un aşkı da; Anadolu’nun bu aşk öykülerinde geçtiği gibi sonunu mutlu bitiremez. Kalbi kırgın ve küskün olarak dünyaya veda eder. Bu aşka şahit olanlar ölenlerin mezarlarını Mem ile Zin gibi yan yana koyarlar.

Ünlü Fransız şairi Louis Aragon 3 Ekim 1897’de doğar. Avukat olan babası evi terk eder. Annesi tarafından büyütülür. Annesi kendisini ablası olarak tanıtır. Babası ise sadece vasiliğini üslenir. Şairin deyimiyle “Mutsuz Aragon” ablası olarak bildiği annesini, vasi olarak bildiği babasını yirmi yaşına geldiğinde öğrenir. Bir çocuk için en felaket durum dünyaya geldiğinde anne ve babasında mahrum olarak büyümesidir. Aragon için de mutsuzluk dünyaya gelişiyle başlar. Yaşama trajik başlangıç yapması, yaşamının sonlarına doğru yaşamın cilvesi bu kez onu aşkıyla sınar.

         Beş yaşındayken Kleopatranın Çocukları oyununu kafasında düşler ve söylediklerini teyzesi kaleme alır. Yedi yaşında yazdığı,”ne kutsal ruh” şiiri ilerde, Literature dergisinde yayınlanır.19 yaşında annesinin ısrarıyla girdiği tıp fakültesinde 5 yıl okuduktan sonra okulu bırakır. Birinci Dünya Savaşında orduya çağrılır. Cephede yardımcı doktor olarak görev yapar ve savaş da kahramanlık madalyası verilerek ödüllendirilir. Savaştan sonra dönemin edebiyat çevrelerine katılır. Bohem bir hayat yaşamaya başlar.   

 İlk şiir kitabını 1920’de Sevinç Ateşi adıyla çıkarır.  Daha sonra Anicet ya da Panaroma hikâyesini yayımlar. Kitap, edebiyat çevrelerinde büyük yankı uyandırır. Onun eşsiz hayal gücünü ve derin şiir duygusunu açıkça ortaya koyar. Gerçeküstü akımının öncülerinden şair Andre Breton ile tanışır. Paul Elluard, Phillipe Soupailt ile dostluk kurar.   Litterature dergisinde edebiyat günlüklerini yayınlar. İsviçreli şair Dadacı akımın öncüsü Tristan Tzara ile tanışır, Zürich'e gider. Savaşa ve toplumsal düzensizliğe karşı başkaldırmadan doğan bir sanat akımı olan, Dadacı akıma katılır.  Daha sonraları, Breton ve Soupaux ile tanışır ve birlikte bu kez, Sürrealizm kurucularından biri olur.
        1920'de ilk şiir kitabı, "Fue de Joie"yi yayınlar. Önce Amerikalı, sonra İngiliz bir bayana âşık olur. Hep mutsuzdur, bir defasında umutsuz bir aşk yüzünden Venedik'de kendini öldürmeye kalkar.