Hrant Dink Diyarbakır'da Anıldı

Hrant Dink Diyarbakır'da Anıldı
Agos Gazetesi yazarı ve genel yayın yönetmeni Hrant Dink katledilişinin sekizinci yılında Diyarbakır'da anıldı.

Şeyhmus DİKEN

Diyarbakır Surp Giragos Ermeni Kilisesi Vakfı yöneticilerinden Gafur Türkay'ın yönettiği ve Agos gazetesi yazarlarından Pakrat Estukyan, Avukat Sabih Ataç ve Selçuk Mızraklı'nın konuşmacılarından olduğu Panel Gafur Türkay'ın açılış konuşmasını yapmak üzere Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak'ı davetiyle başladı.

Kışanak'ın "Hrant bize dostluğu, insanlığı birlikte yaşamanın hatırlama mirasını bırakıp gitti" diyerek başladığı konuşmasını doğruların kıymeti ve insanlığın kardeşlik temelli zenginliğinin bu topraklarla eşdeğer olduğunu dile getirdi. "Bugünler neleri hatırlamamızın gerektiği günlerdir. Onlar, katiller; Hrant'ı susturarak sayfanın kapanacağını sandılar. Ama Hrant bize ne kadar kıymetli olduğunu giderken de hatırlattı. O hep bizimle olacak. Halkların kardeşliğinin sembolü olarak hep yaşayacak. Şunu bir kez daha ifade edeyim ki; Hrant'ı katledenler ve arkasındakiler bulunup cezalandırılmadıkça hesap vermedikçe insanlığımız bu ülke için kayıp olarak hatırlanacak" dedi.

Türkiye'nin bir faili meçhuller mezarlığı haline dönüştüğü gerçeğine parmak basan Gültan Kışanak; "Bunları koruyan zihniyet sürdükçe tehlike hep var olacak. Biz bu katillerin teşhir edilmesini bekliyoruz. Hrant'ı anmak her yıl çok zordu. Ama bu yıl daha zor oldu. Bu yılın zorluğu Ermeni Soykırımının 100. yılı olması ile çakışmasıdır. Tam bir yüzyıl Ayıp ve Acı ile geçti. Amasız ve fakatsız bu soykırımı lanetlemek gerek. Özür dilemek gerek" dedi. Eveleyip gevelemeden yalın hakikati kabulünün zamanının geldiğini dile getiren Gültan Kışanak "Türkiye bu katliam yükünden kurtulmak zorunda" diyerek konuşmasını tamamladı.

Panel moderatörü Gafur Türkay bu yılki anma ve etkinliği Diyarbakır Ermenileri ve Diyarbakır Barış Girişimi ile birlikte yaptıklarını anımsatarak ilk sözü Selçuk Mızraklı'ya verdi. Mızraklı; "Bu öykü hepimizin öyküsüdür. Yani iki mazlum millet Ermeniler ve Kürtler. Onlar önce Ermeni'yi katlettiler, sonra da Kürtleri. Bilmeliler ki insanları öldürüp evleri yıkabilirler ama kültürleri yok edemezler. Mazlumların kaderi ortaktır" dedi.

Daha sonra Hrant Dink'in avukatı Erol Bakırcıoğlu telekonferansla katıldığı anmaya davanın sekiz yıl boyunca işleyen sürecini paylaştı. Avukat Bakırcıoğlu'nun sunumundan sonra Sabih Ataç;  "Bu ülkede hukuktan istifa etmiş bir hukukçuyum" diyerek 1998 yılında Diyarbakır'da Büyükşehir Belediyesinin konferans salonunda Hrant Dink'le birlikte katıldığı programdaki anısını paylaşarak konuşmasına başladı. "Ben Kerboran-Dargeçitliyim, Xelilanım yani. Çocukken yazları Dargeçide giderdik. Köyün çoğunluğu Hıristiyan'dı. Sabahları önce büyükbaş hayvanların sesiyle uyanır sonra tekrar uyurdum. Hocanın ezan sesi ile bir daha uyanır sonra tekrar uyurdum. En sonunda da çan sesi ile uyanır artık uyumazdım. Farklı bir ruh hali ve zenginlikti. Yıllar sonra aynı duygularla bir daha Kerboran'a gittim. Yine aynı ritüeli yaşarım beklentisi ile. Önce hayvanların sesini duyup uyudum. Sonra ezan sesi geldi bir daha uyudum. Ama Çan sesi, beklememe rağmen yoktu susmuştu işte o an neleri kaybettiğimizi anladım. Benim bir parçam Hıristiyan'dı demiştim. Panel sonrası Hrant yanıma geldi. Galiba bizim de bir parçamız Müslüman olmalı dedi. O günden sonra arkadaş olduk Hrantla" diyerek Hrant'ı rahatsız eden geçmişten gelen çığlıklar ve seslerdi gerçekliğine vurgu yaparak konuşmasını tamamladı.

Son konuşmacı olan agos yazarı Pakrat Estukyan; "Bu haftanın önemi nedeniyle bir çok yerde konuşmalar yaptım röportajlar verdim. Hepsinde de önceden hazırlık yapmıştım. Fakat burada şu ortamda fark ettim ki farklı bir duygusallık var ve bu sebeple düşündüğüm metne bağlı kalmadan konuşacağım" deyip ekledi. "Sekiz yıl oldu cinayet işleneli. Yedi yıldır insanlar Agosun önünde toplanıyorlar. Bu bir bilinç birikimidir. Ben tam da işte bu bilinç birikiminin başkentindeyim. Ülkemizin tarihi, zulümler tarihidir. Osmanlı da, Bizans da, Roma da zulümler tarihidir. Bugün de öyle. Bir zulüm imparatorluğunda ve zulüm altındayız. Hayatım boyunca gördüm ki; insanlar evde farklı sokakta farklı olmaklıklarıyla öğünüyorlar. 'Babam Çerkez ama ben Türküm' diyebiliyorlar. Ama biz evde neysek sokakta da oyuz geleneğinden gelenlerdeniz. Yeni bir hayat mümkün. Canımız çok yandı. Ama şimdi saat doğruyu yanlıştan ayırmanın saatidir. Bu saatten artık geri dönüş olmaz. Otuz yıldır Hrant dahil bu mücadelede düşenler boşuna düşmediler. Düşen bütün gençler gibi yarın daha aydınlık olacak" diyerek konuşmasını tamamladı.

Panelin ardından sahnede boyveren "Buradayız Ahparig" devasa pankartının önünde İstephan İlhan ve ardından Udi Yervant sahne alarak hüzün şarkılarını söyleyip anma programı tamamlandı.  

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.