İrlanda ve Kolombiya'daki "Çözüm Süreçleri" nasıl yapıldı?

İrlanda ve Kolombiya'daki "Çözüm Süreçleri" nasıl yapıldı?
"İrlandalılar'ın sahip olduğu eğitim, sağlık, konut hakları gibi hakları istiyorduk ama bizi tanklar ve coplarla kontrol altına almaya çalıştılar. Özgür Belfast Radyosu'nu kurdum. İnsanlar her gün kapıya gelip isteklerde bulunuyorlardı. Çünkü BBC bizim şarkılarımızı çalmıyordu. Britanya yargısı bir savaş makinası gibi çalışyordu." 

BEKİR GÜNEŞ'İN İRLANDA İZLENİMLERİ...

Tigris Haber- Demokratik Gelişim Enstitüsü (DPI), İrlanda, Güney Afrika, Kolombiya, İspanya gibi ülkelerde uzun yıllar yaşanmış iç savaş ve barış süreçleri deneyimlerini araştıran ve Türkiye ile paylaşan bir kuruluş. Bu amaçla zaman zaman Türkiye'de her farklı görüşten Gazeteci'yi bu bölgelere götürüp oradaki deneyimleri gözlemlemelerini sağlıyor. 

Bu defa ise 'Çatışma Çözümünde Medyanın Rolü' başlığı ile İrlanda ve Kuzey İrlanda'da bir dizi toplantı yapıldı. Toplantıya Türkiye'deki farklı basın yayın organında çalışan gazeteci davet edilmişti. 

Ben de Gazete Emek ve Tigris Gazetesi adına bu önemli toplantıya davet edildim. Türkiye'de yaşanan çatışma ve kısa çözüm sürecini yakından takip etmiştim ama İrlanda deneyimini ilk defa yerinde dinledim ve tecrübe ettim. 

Gazetecilik kariyerimin en önemli tecrübelerinden birini yaşattıkları için ilk olarak DPI Direktörü Kerim Yıldız ve 'kendi yavrusu' gibi ilgilenen Esra Elmas'a teşekkür ediyorum. 

Dublin Havaalanı'na indiğim andan itibaren ilk olarak 10 yıllarca çatışmalara, gerginliklere, kavgalara ve açlığa ev sahipliği yapmış Dublin'de nasıl bir yaşam inşa edilmiş onu merak ediyordum. Havaalanı dışına çıktığımız gibi büyük farklılıklar hemen göze çarpmaya başladı. Çok düzenli bir şehir inşa edilmiş. Şehrin mimarisi çok iyi. Hem yeni yapılar var hem de eski kültürel yapıların tarihi dokusu korunmuş. 

Trafik çok düzenli bir şekilde akıyor. 4 gün orada kaldım ve o kadar yoğun trafiğe rağmen tek bir korna sesi duymadım. Türkiye'de yaşayan birisi için bu çok büyük bir farklılık. Sokaklarda asker, polis, güvenlik güçleri neredeyse hiç yok. Ha bir de dikkatimi çeken başka bir konu, gittiğim yerlerde özelikle dikkat ettim, güvenlik kameraları ve mobeseler de yok. Varsa bile çok azdır ben göremedim. Muhtelemen çok ihtiyaç duymuyorlardır. 

Ha bir de orada hayat çok çok "pahalı"! Biz de Euro 7 lirayı geçince paramızın orada pek bir kıymeti harbiyesi kalmamış. Onlar orada bin 700- bin 800 Euro'dan aşağı maaş almadıkları için belki onlara çok pahalı gelmiyor olabilir ama Türkiye'den gidenler için baya bi pahalı. Düşünsenize orada Su, 1 euro'dan aşağı değil (yani en az 7 lira) , çay en az 2,5 euro (en az 16-17 lira, düzgün bir yemek yemek isterseniz en az 15-20 euro'yu (150 lira) gözden çıkarmanız gerekiyor. Bizdeki dövizin bu kadar yükselmesinden kaynaklı yurtdışında paramız 5 kuruş etmiyor onu bilin yani.

En azından paramızın ne kadar değerli olduğunu anlatmak için bu örnekleri verdim. Şimdi geçelim asıl Dublin'e geliş sebebimize ve önemli toplantılara. 

 

ilk olarak İrlanda Dışişleri Bakanlığı’ndan Çatışma Çözümleri Direktörü ve eski bir büyükelçi olan Aine Hearns ile başladık. Hearns son sürece ilişkin önemli bilgiler verdi. 

Aine Hearns, yapılan antlaşmanın hedefinin Birleşik İrlanda’yı oluşturmak olduğuna dikkat çekerek, "sınır koymak değil. Sınırı tamamen kaldırmak gerekiyor” dedi. 

irlanda-hearns-foto.jpg

KADINLARIN KATILIMI BARIŞ SÜREÇLERİNİ EN AZ 2 YIL UZATIYOR

Her sürecin kendine özgü özeliklerininin olduğunu belirten Hearns, "2007'de kurulan birim ile sürecin her tarafına söz hakkı veriyoruz. Çeşitli raporlar hazırlayıp taraflara sunuyoruz. Yaptığımız araştırmalar sonucu gösteriyor ki; kadınların süreçte yer alması süreci daha da kolaylaştırıyor. 2. ulusal eylem planını uyguluyoruz şimdi. Bu plan üzerinde herkes çalışıyor. Özelikle kadınların bu süreçteki rolü çok önemli. Kadınların özelikle üst düzey temsiliyetini önemsiyoruz. İrlanda'da kadınların barış süreçlerine katılması barış süreçlerini en az 2 yıl daha uzatıyor. Gençler genelde hep tehlike olarak görülüyor ancak çözüm süreçlerinde çok etkili bir şekilde kullanılabilirler. 

HİÇ ŞİDDET GÖRMEMİŞ 2 KUŞAK YETİŞTİ

Yeni bir beyaz dosya çalışmamız var. Doğru yolda olduğumuzu biliyoruz ve devam edeceğiz. Bir İrlanda tecrübemiz var bunu da pratiğe döküyoruz. Kolombiya, Ukrayna ve Türkiye'de çeşitli angajmanlarımız oldu. Kolombiyalılar, İrlanda sürecinden çok faydalandıklarını söyledi. İrlanda, Kolombiya'ya maddi de olmak üzere çok ciddi desteklerde bulundu. Hayırlı Cuma anlaşması Kuzey İrlanda ile aramızda çok iyi bir anlaşma oldu. Hayırlı Cuma anlaşmasının üzerinden 20 yıl geçti. Şiddeti hiç görmemiş 2 kuşak yetişti. Şuan bir yasama meclisimiz, bir parlementomuz yok farkındayım." dedi.

GAZETECİLER BARIŞ SÜRECİNDE OLUMLU ROL OYNADI

İrlanda sürecinde medyanın olumlu rolüne vurgu yapan Hearns, "Bazen çözüm süreçleri daha konuşulurken sosyal medyada paylaşılıyor. Bazen sahte haberler de var. Bunlar çözüm süreçlerini de etkiliyor. İrlandalı Gazeteciler Barış sürecinde haberler yaparken kendi fikirlerini çok dahil etmediler. Çok sade ve tarafsız bir şekilde aktardılar. Bu da çok olumlu oldu. 20 yıl geçti üzerinden artık paydaşlar yaşananları kamuoyu ile paylaşıyor. Kuzey İrlanda'nın brexit meselesi durumu yeniden değiştirdi çünkü bir sınır meselesi var. Tekrar referandum gündeme getirilebilir.  


2. oturum Kolombiya deneyimine ilişkindi. "Çatışma ve barışın haberini vermek: Kolombiya'a gazetecilik deneyimi başlığı ile Kolombiya Devlet Başkanı'nın Barışın Pedagojisinden sorumlu Danışmanı ve Gazeteci Maria Alejandra Villamizar Maldonado ve DPI Direktörü Kerim Yıldız'ın sunumu ile başladı. 

irlanda-mariya-ve-kerim-yildiz.jpg

YILDIZ: BİZİM İÇİN TÜNELİN UCUNDA IŞIK VAR

Türkiye'deki çatışma ve barış sürecini de iyi bilen Yıldız, her zaman umutlu olunması gerektiğini vurguladı. "Tekrar o barış sürecine nasıl varılır biz onu arıyoruz" diyen Yıldız, "Kimileri tünelin ucunda ışık olmadığını söylüyor ama bizim için ışık var. Umutlu ve iyimser olmaya bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Diğer ülkelerdeki barış süreçlerini iyi irdeleyip barışı el birliğiyle getirebiliriz" dedi. 

KOLOMBİYA'DA ÇATIŞMA HABERLERİ ARTIK ÇOK NORMALLEŞMİŞTİ

Kolombiya'da yaşananları detaylı bir şekilde anlatan Maria Alejandra Villamizar Maldonado ise Kolombiya'da yaşanan 60 yıllık bir çatışmadan sonra barış görüşmelerinin daha devam ettiğini ve halen bir anlaşmasının imzalanmadığını söyledi. Kolombiya'nın her bir köşesinde barış için çalışan insanların hikayeleri ile dolu olduğunu belirten Maria Alejandra Villamizar Maldonado, "Bu hikayeler ana akım medyada çok anlatılan hikayeler değil. Gazeteler korkunç olaylar karşısında gündemi halka taşıdılar. Çatışmalar gündelik hayatın bir parçası olmuştu. Çatışma alanından gelen haberler artık diğer haberler gibi normalleşmişti." dedi.  

BARIŞ İÇİN HABER YAPANLAR VE BARIŞA KARŞI HABER YAPANLAR VARDI

Hep aynı haberlerin yapıldığına dikkat çeken Maria Alejandra Villamizar Maldonado, "Kurbanların acısı kabul edilmiyordu. İnsanlar bu şiddetin normal olmadığını anlamıyordu. Ülkenin kaynakları daha çok güvenlik alanına aktarılıyordu. Medya iki kutup, iki bakış açısından bakıyordu. Barış için haber yapanlar ve barışa karşı haber yapanlar vardı. Kolombiya'da bazı gazeteciler sadece haber yapmakla kalmadılar aynı zamanda barışın bir tarafı oldular. Kolombiya ordusu Latin Amerika'nın en büyük ordusuydu ve ABD'de artık bu savaşın bitmesini istiyordu. Bazı gazeteciler ülkedeki çatışma süreci nedeniyle Küba ve Havana'ya gitti. Daha sonra bu kişiler dışarıdan haber yapamadı. 

SAVAŞTA TARAFSIZLIĞA İNANMIYORUM

Bazı Gerilla liderleri çeşitli medya kuruluşlarına açıklamalarda bulundu. Bu kişiler yaşanan katliamlar nedeniyle özür dilemeyeceklerini söyledi. Bu söylemler muhalefetin elini güçlendirdi. Bazı kişiler ise anlaşmaların neden gizli yapıldığını eleştiriyordu. Gazeteciler bir anda kutuplaşmış siyasi partilerin arasında buldu kendisini. Bazı gazeteciler Kolombiya'da gerilla olmak ve onların tarafı olmakla suçlandı. Savaşta tarafsızlığa inanmıyorum. İster istemez kendinizi bir tarafta görüyorsunuz." diye konuştu. 

'Şuan nasıl bir durum söz konusu?' sorusuna Maria Alejandra Villamizar Maldonado şu cevabı verdi: Halkın beli bir bölümü FARC'tan nefret ediyor. Gerillalar'ın anlaşmaya uymayacağını söylüyorlar. Ama bugün Gerilla silah bıraktı. 10 binden fazla Gerilla başka bölgelere dağıldı. Köylerine gidenler oldu, yeni bir siyasi parti kuranlar oldu. Bugün mecliste temsil ediliyorlar. Bazı Gerillalar ise uyuşturucu ve silah ticaretine girdi. Gerillalar'ın hepsi temiz bir şekilde gelmedi. Yaptığımız barış süreci en az 3 hükümet tarafından devam ettirilecek şekilde yapıldı. Kolombiya'da yargı da çok bağımsız bir hale geldi. 

1999'da özel bir sözlük çıkarıldı. Çatışma süreci terimleri diye. Genelde o süreçte medya hükümeti destekledi. Kolombiya'da gazeteciler bağımsızdır diyebiliriz. 

Maria Alejandra Villamizar Maldonado'ya şu soruyu sordum: Siz bütün konuşmanız boyunca FARC üyeleri için Gerilla dediniz. Bu dil sonradan mı değişti? Çünkü bizim ülkemizde PKK üyelerine ana akım medya ve siyasetçiler 'terörist' diyor. Hatta televizyon programlarında bazı konuklara bu yönde telkinlerde de bulunuluyor. Harflerin kullnanımı bile taraf  belirleme açısından çok belirleyici oluyor bizde. Bu durum sizde nasıl değişti?

TERÖRİST Mİ SİYASİ SAVAŞÇI MI?

Maria Alejandra Villamizar Maldonado soruma şöyle cevap verdi: Bizde de 2011 yılına kadar 'terörist' deniliyordu. 2011 yılından sonra bu dil biraz olsun değişti. Hangisi hakikat, Terörist mi siyasi savaşçı mı? Kolombiya'da gazetecilerin büyük bir bölümü Gerilalar'a 'terörist' diyordu. Bazıları ise demiyor. Bugün ise Kolombiya'da görece gazeteciler açısından bir özgürlük söz konusu. İş güvenceleri var. Bugün iki taraf da uyuşturucuya karşı ortak mücadele ediyor. Ateşkes ve barış süreci aynı anda birlikte yürüyor. 2011 yılında barış süreçleri için yeni bir terimler sözlüğü hazırlandı. Şuan FARC artık bir siyasi parti, kendi televizyonları, gazeteleri var. Sosyal medya konusunda ise karamsarım. Çünkü sosyal medyada çok fazla barış karşıtı paylaşım yapılıyor. 

SOSYAL MEDYA, "BARIŞ DÜŞMANIDIR"

Kolombiya sürecine yakından baktıktan sonra tekrar İrlanda meselesine geri döndük. Bu defa çok önemli 2 ismin konuşmalarını aktaracağım size. İlki, 'Barış sürecinde hükümet ve medya arasındaki iletişim' konusu ile Derek Mooney. Mooney, Brüksel Avrupa Çalışan ilişkileri Grubu ile Halkla ilişkiler ve iç iletişim direktörü. Aynı zamanda eski bir gazeteci olan Mooney, İrlanda barış sürecini çok yakından takip eden biri. 

HEVESLİ APTALLAR SÜRECE ZARAR VERMEYE ÇALIŞTI

irlanda-derek-mooney.jpg

Mooney, sosyal medya konusundaki karamsarlığını anlatarak ve gazetecileri eleştirerek başlıyor konuşmasına, "Gazetecilerin işi sadece gazeteciliktir. 2 taraf vardı ancak medya tarafından sanki sadece bir taraf haklı gibi anlatılıyordu. Konu çok fazla dramatize edildi. Siyasi partiler içerisindeki bazı 'hevesli aptallar' bu sürece zarar vermeye çalıştı. Sırf 'ben çok şey biliyorum' diyen yetkisiz insanlar bilgi sızdırabliyordu. 

4 ÇEŞİT GAZETECİ VAR

Bu insanlardan bilgi almak çok kolay. Bazen öyle zamanlar oldu ki her iki taraf da birbirini suçlamaya başladı. Sızıntılar konusunda hükümet eleştirildi. Medyanın bu süreçte kazanımları ve tavizleri abartmaması gerekiyor. Barış sürecinin medya tarafından çok titiz ele alınması gerekiyor. Bu süreç çok tarafsız bir şekilde ele alınmıyordu." dedi ve Gazeteciler'i bu süreçler için 'Belge Yayımcısı Gazeteci, İşbirlikçi Gazeteci' diye 4 gruba ayırdı. Mooney, Gazeteciler'in böyle süreçlerde hem süreci bozan hem de katkı sağlayabilen roller oynayabileceğine dikkat çekti. 

Hepimizin en çok merakla konuşmasını beklediği kişi ise Danny Morrison’du. Morrison uzun yıllar IRA yanlısı yayın kuruluşlarında çalışmış olmasının yanında aynı zamanda ünlü bir yazar. Morrison altmışlı yıllardan başlayarak çalıştığı kurumlarda bir çok defa silahlı ve bombalı saldırıya uğradı. Aynı zamanda IRA ile İngiliz hükümeti arasındaki çatışmaları bitiren ‘Hayırlı Cuma’ antlaşmasının mimarlarından sayılıyor. Sinn Fein'in siyasi danışmanlığını da yapan Morrison, 8 yıl cezaevinde kaldı. 

BİZİ TANKLAR VE COPLARLA KONTROL ETMEYE ÇALIŞTILAR

irlanda-dany-morrison.jpg

Marrison, daha önce hiç bu kadar Gazeteci'ye seslenmediğini belirterek konuşmasına başladı. Resmi bir yanı yoktu ve çok mütevazı bir yaklaşımı vardı. Bütün hayatının polemik ve tartışmalarla geçtiğini söyledi. Geçmişin derslerini öğrenmemiz gerektiğini söyleyen Marrison, "Uğruna arkadaşlarımı kaybettiğim bir dava. Birleşik İrlanda taraftarları çok basit haklar için yürüdü. İrlandalılar'ın sahip olduğu eğitim, sağlık, konut hakları gibi. Bizi tanklar ve coplarla kontrol altına almaya çalıştılar. Özgür Belfast Radyosu'nu kurdum. İnsanlar her gün kapıya gelip isteklerde bulunuyorlardı. Çünkü BBC bizim şarkılarımızı çalmıyordu. 

BÜYÜK BİR BASKI İLE KARŞI KARŞIYAYDIK

Bütün becerilerimi Cumhuriyetçiler'e verdim. Cumhuriyetçiler'e 1975'de 22 yaşımda girdiğimde. Cumhuriyetçi Gazetesi'nin editörü oldum. Gazetecilerimiz vuruldu, öldürüldü, dağıtımcılarımız kaçırıldı, ordu tarafından matbalarımız basıldı, ofislerimiz basıldı. Ben birçok defa silahlı saldırılara uğradım. Gerry Adams ve beni birçok defa hedef aldılar. Britanya Hükümeti Gazetemizi kapattı bizi 14 kişiyi tutukladılar. Britanya basını ile kurduğumuz ilişki çok zordu. Gazeteciler kirli savaşı deşifre ettikleri için sınır dışı edildi. Barış görüşmeleri için İngiltere'ye davet edildik ancak sabaha karşı İngiltere'ye girişimiz yasaklandı. Medya bizi IRA'nın temsilcisi gibi gösteriyordu. Milletvekili olmasına rağmen Gerry Adams yasaklandı. İnsanlar alternatif olmadığı için silahlı mücadeleye devam etti. Yurtdışı'nda İngiltere'de liberal demokrasi var gibi bir algı var ancak bizim şarkılarımız bile yasaklandı. Bu kadar baskı olunca insanlar, "Allah sizi kahretsin" diyorlardı. 1990'da bir basın toplantısına katıldım diye tutuklandım ve 8 yıl hapis yattım. 

BİR GAZETECİ İÇİN HAKİKAT MI BARIŞ MI DAHA ÖNEMLİ?

1992'de ateşkesi savunmaya başladım. Çok iyi müzakerecilere ihtiyacımız vardı. Gerry Adams bunlardan biriydi. Eğer birlikçiler Hayırlı Cuma'da verdikleri hakları öncesinde verseydi bunlar olmazdı. Hakikat çok önemli fakat çok tehlikelidir. Örneğin bazı IRA mensuplarının hükümete çalıştığını ya da bazı asker polislerin IRA'ya çalıştıklarını sonradan öğrendik eğer bunları açıklasaydık ailelerin durumlarını bir düşünün. Bir gazeteci için hakikat mı barış mı daha önemlidir?" diye konuştu. 

BİZ ÇOK ÖDÜN VERDİK

Barış süreçlerinin daha tamamlanmadığına dikkat çeken Morrison, "Halla birlikçiler tarafından ortaya atılan sorunlar var. İrlandalılar 3 savaş sayesinde bir parlementer sisteme sahip oldu. Bizler çok fazla ödün vermemize rağmen Britanya tarafı çok fazla geri adım atmadı. Britanya yüzlerce kişiyi katletti ama bunları IRA'nın üzerine attı. Basın açıklamasına katılmamızı bile reddediyorlardı. Gerry Adams'a çok az basında yer veriyorlardı." dedi.  

TEKRAR 1960 ÖNCESİNE DÖNEBİLİRİZ

Yeniden bir çatışma ve savaş ortamı ve zemini var mı peki diye sorduğumda ise Morrison şu cevabı verdi:

En büyük tehdit Britanya Hükümeti'nin kendisidir. Tekrar bir fiziksel sınır getirmek istiyorlar. Sınırı tekrar getirirlerse yerel halk çok fazla öfkelenecektir. Büyük bir hınç olacak. Polis bir eyleme saldırırsa karşılıklı bir çatışma ortamı yeniden doğabilir. 1960 öncesine tekrar dönebililiriz. Bize karşı olanlarla bir araya geliyoruz. Bu her şeyin çok iyi olduğu anlamına gelmiyor. Demokratik Birlikçi Parti, Hayırlı Cuma anlaşmasına hep karşı çıktı. Demografik olarak milliyetçiler büyüdü. İlk olarak toplumun yüzde 50'sinden azdık ama şimdi bu tablo değişti. Parlementoda daha önce 25 sandalyemiz vardı şimdi ise 29'a çıktı. Biz birçok ders aldık. Yeni İrlanda'yı kuracaksak Birlikçiler'in de desteği önemlli ama birlikçiler bu tür süreçlere hep karşı çıkıyorlar. Yargıyı ise Büyük Britanya Devleti'nin bir savaş makinası olarak görüyorum.

Danny Morrison'un toplantıda anlattıkları bizim çok yabancı olduğumuz konular değildi. Çok tanıdık sözler sarfetti. Toplantıda önemli bölgelerden gelen konuşmacıların konuşmalarını size detaylı olarak anlattım. Sonraki gün ise Belfast'a gidilecekti orada devam edilecekti ancak ben ve 2 Gazeteci arkadaşım İngiltere vizemiz olmadığı için gidemedik. Biz de Dublin'in gezemediğimiz arka sokaklarını gezdik. Her girdiğimiz sokakta "Ahhh ahhh" etsek de yapacak bir şey gelmiyor maalesef elden. Belki bir 400 yıl sonra bizim şehirlerimiz ve sokaklarımız hatta insanlarımız da o şekilde olabilir. Saygıyı, sevgiyi, medeniyeti, şehirleşmeyi, barışı belki biz de birgün bunlara baka baka öğreniz. Sonrasında ise gözlerimizi açtık ve İstanbul trafiğinde kaybolmuş halde bulduk kendimizi. Sonraki gün ise Diyarbakır'a geldim ve gördüğüm herkese orada gördüklerimi ve yaşanılanları anlatmaya başladım. Umarım bir gün biz de birbirimizi öldürmeden birlikte yaşamayı öğrenebiliriz. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.