KISSADAN HİSSELER KISSADAN HİSLER
Mor menekşe: Bülbül güle
aşık olmuş duydun mu?
Papatya: gülün derdi, bana
ne?
Mor menekşe: bülbülün derdi
demek istedin galiba.
Papatya: gülün derdi. Aşk
yanmayı göze alabilmektir,
gün gelecek BÜL-BÜL yanıp
KÜL,KÜL olacak, ve
bir gün gül hiç böyle sevilemeyeceğini
geç de olsa
anlayacak… gülün derdi…
Dip not: BÜL: Cilt yanıklarında
ortaya çıkan içi su dolu
kabarcık… yanık travması-
nın en basit hali…
BEKLEYiŞ:Umut ile umutsuzluk
arasındaki çizgi…
UMUt: ışık ile karanlık arasındaki
çizgi…
KArANLıK: Görme ile bakma
arasındaki çizgi…
YAŞAMAK: Olmak yada olmamak
(=to be or not to
be) arasındaki çizgi…
ÖLMEK: Cennet ile cehennem
arasındaki çizgi…
Ve bizler; ince çizgide ayak izi
bırakmayan ip cambazları…
ÖZDEMir ASAF: Kitap bası-
ma hazır
yayıncı: Sevindim. ismi ne
olacak?
ÖZDEMir ASAF: Yuvarlağın
köşeleri…
yayıncı: Yuvarlağın köşesi mi
olur hoca? ilgi çekici olsun
dedik saçma olsun demedik…
ÖZDEMir ASAF: Yuvarlağın
köşesi de olur açısı da…
Görebilene… Bakma ile
görme arasındaki ince çizgi
dostum..…
yayıncı: Hoca
hoca çizgiyi aşı-
yorsun…
ÖZDEMir ASAF:
Ne mutlu bana!
Doğru olsam ok
gibi, yabana atarlar
beni,
Eğri olsam yay
gibi elde tutarlar
beni. MEVLANA
OK: Hedefe varacağım, 12
den vuracağım.
YAY: Belki eğriyim, lakin ben
olmasam bir arpa boyu yol
alamayacağını da bilesin.
OK: Bana yol veren sen değilsin,
doğruluktan kaskatı
kesilmiş arkandaki ip…
Mevlana dostunun dükkanın
dan çıkmış, ağır adımlarla
evine doğru yürürken kafasında
bin bir soru-cevap labirentinde
kaybolmamayı
umuyordu. Aniden bir kadın
sesiyle dünyaya geri
döndü, baktı kadına, üstü
başı harapçaydı, buyur
dedi. Kadın çocuğunun çok
hasta olduğunu dermanının
istanbul’da bir doktor da
olduğunu, oraya gidecek ne
parası ne de gücünün oldu-
ğunu söyledi.
Mevlana kadının söylediğini
ikiletmedi, ‘al şu parayı bir
atın yeteceği arabayı da 1
aylık yemeğinizi de karşı-
lar’ diyerek, cebindeki keseyi
içindekileri saymadan
kadına verir. Kadın koşar
adım mutlu mu mutlu uzaklaşır
oradan.
Olayı dükkanın dan gören
dostu bir nefeste Mevlana’
nın yanına gelmiş.
Dostu: O kadın sahtekar, in-
şallah bir şey vermedin
Mevlana: Çocuğu hastaymış,
ölümcül…
Dostu: Çocuğu turp gibi ma-
şallah, ne hastası
Mevlana: Yani ölümü bekleyen
bir çocuk yok mu?
Dostu: Yok…
Mevlana: işte bu, bu hafta
duyduğum en güzel haber…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.