Köle pazarında satılan 14 yaşındaki Êzidî çocuğun gözünden DAİŞ vahşeti

Köle pazarında satılan 14 yaşındaki Êzidî çocuğun gözünden DAİŞ vahşeti
Şengal'e DAİŞ çeteleri tarafından gerçekleştirilen vahşetin ardından köle pazarlarında satılmak üzere zorla kaçırılan Kürt Êzidî çocuklarından biri olan 14 yaşındaki Ş.E, minik bedeninden kat be kat ağır bir vahşet yaşarak birçok barbarlığa şahit oldu.

Bazen ölüm daha kolay gelir insana. Şengal'de DAİŞ çeteleri tarafından kaçırılarak, tecavüz edilen ve köle pazarlarında satılan yüzlerce Ezidî Kürt kadınının yaşadıkları gibi. Saldırıda direk hedef haline gelen ve zorla kaçırılarak, tecavüz, zorla evlendirme ile köle pazarlarında satılan Ezidî Kürt kadını ve çocuklarından biri de minik bedeninden kat be kat büyük drama şahit olan 14 yaşındaki Ş.E. isimli Ezidi Kürt çocuğu. Küçük yaşına rağmen, savaş ortasından kaçırılarak ailesinden koparılan ve Faysal isimli DAİŞ emirine satılan Ş.E, 10 Ezidî kadının da din değiştirmemek için kendilerini suya atarak intihar etmesine tanıklık etti. DAİŞ çetelerinin Şengal'e saldırması sonucu kaçırılan Ş.E, 3 ay boyunca insanlık dışı muamelelere muraz kalıp DAİŞ çeteleri tarafından Irak, Suriye sınırları arasında bilmediği bir yolcluğa çıkarıldıktan sonra çetelerin elinden kaçmayı başardı. 7 kişilik ailesini DAİŞ çetelerinin elinde bırakmak zorunda kalarak önce Kobanê, oradan da Suruç üzerinden Şırnak'a gelerek, "Şehît Bişenk Kampı"nda bulunan amcasının yanına yerleşen Ş.E. DAİŞ çetelerinin elinde geçirdiği 3 aylık dehşet verici süreci anlattı. Ş.E, kendisini satın alan DAİŞ emiri Faysal'ın, "Eğer Kobané'yi alırsak Kürdistan'ı alırız. Kürtlerin hepsini yok edeceğiz. Kürtlerin yeterli gücü yok" iddialarında bulunduğunu aktardı.


10 Êzidî kadın suya atlayarak intihar ettiler

Şengal baskınının ilk gününde Til Keseb köyünden annesi ve 7 kardeşiyle birlikte birçok kişinin daha kaçırıldığını söyleyen Ş.E, çetelerin kendilerini Şengal'in merkezinde topladıktan sonra kadın, çocuk ve erkekleri ayırdığını, kız çocuklarının ve kadınların bir kısmının Musul'a bir kısmının da Baac köyüne götürüldüğünü söyledi. 4 gün boyunca Baac'da kaldığını ve burada ilkin kendilerine bir şey yapılmadığını kaydeden Ş.E, daha sonra Telafer'e götürüldüklerini 2 gün kaldıktan sonra Musul ve Telafer arasında kalan Baduş Hapishanesi'ne kapatıldıklarını anlattı. Ş.E, hapishanede kaldığı süre içerisinde kardeşleri ve annesi ile birlikte 7 gün kaldığını ifade etti. Ş.E, yaşadıklarını şöyle anlatmaya devam etti: "Burada kaldığımız sırada hapishane etrafı helikopterler tarafından vuruldu. Bunun üzerine bizi tekrar Telafer'e getirip ayırdılar kadın ve çocukları okulda tuttular. Benim de içinde olduğum grubu da Musul'a getirdiler. Buradan da tekrar bizden yaklaşık 60 kişiyi seçip başka yere naklettiler. 2 gün Musul'da kaldıktan sonra büyük bir otobüsle bizi Şengal üzerinden Suriye'nin Rakka kentinin bir köyüne geçirdiler."

Musul'dan Rakka'nın civar bir köyüne götürüldüklerinde 60 kişi olduklarını, yol boyunca kendilerine sadece gazoz ve ekmek verildiğini söyleyen Ş.E, Rakka'nın civar köyünde 6 gün tutulduklarını dile getirdi. Ş.E, "Ardından da çeteler kaldığımız eve geldi. Aramıza gelip koyun gibi bizi seçmeye başladılar. Bizi Rakka'ya doğru götürürlerken bir nehir kenarında mola verildi. Bu sırada ihtiyaçlarını gidermek bahanesi ile su kenarına giden 10 Êzidî genç kadın, 'İnancımızı ve şerefimizi kaybetmektense ölürüz' diyerek kendilerini suya attı. Suya kapılıp boğuldular. Geri kalan kadınları da başka kişilere sattılar" şeklinde konuştu. 

'Beni bir emire sattılar'

"Birçok erkek bizi almak için toplanmıştı ve hepsi uzun sakallıydı, istedikleri kadınları seçiyorlardı. Hepsinden daha genç olduğum için ilk beni ayırdılar. Adı Ebu Zeyd olan biri tarafından Faysal adında bir Emir'e satıldım. Beni kaç paraya aldığını bilmiyorum; ancak kullandıkları para dolardı. Beni 'satın aldıktan' sonra Rif Rakka denilen bir köye götürüldüm. Evinde hizmetçi olarak çalıştırıyordu" diyen Ş.E, kaldığı evde hem emir tarafından hem de eşi tarafından sürekli hakaret ve kötü muameleye maruz kaldığını belirtti.
Uğradığı baskı ve şiddet sonucu intihar etmek istediğini; ancak kendisine engel olunduğunu dile getiren Ş.E, kaçış öyküsünü ise şu şekilde anlattı: "Dört günün sonunda ölümü göze alıp kaçmanın daha iyi fikir olacağını düşündüm. Öğle yemeklerini verdikten sonra bahçe duvarı üzerinden atlayarak köyün 3-4 kilometre dışındaki bostanlıklara saklandım. Bu sırada beni aradılar fakat bulamadılar. Kara çarşaf giydiğim için de kimse beni tanımıyordu. Bostan sahipleri beni buldu kendimi onlara tanıtarak durumumu anlattım. Onlar bunun üzerine bana yardım edip evlerine götürdüler."

2 gün sandıkta saklandı

Bostan sahibinin Arap bir köylü olduğunu söyleyen Ş.E, kendisini bulan kişinin kendisine iyi davranarak, kızı gibi olduğunu ve hangi dine mensup olduğunun öneminin olmadığını, kendi eviymiş gibi rahat etmesini istediğini kaydetti. Ş.E, bostan sahibinin kendisini çete üyelerine karşı iki gün boyunca evin içinde bir sandıkta sakladıktan sonra yaklaşık 45 gün boyunca evinde misafir ettiğini, ev sahibi akrabalarından birinin çetelere üye olması nedeniyle kendisini evde kaldığını öğrenme ihtimaline karşı Kürt bir ailenin yanına bıraktığını belirtti. Ş.E, "Bu ailenin de yanında 15 gün kaldım. Kaldığım aile babam ve akrabalarımla iletişime geçerek beni Türkiye'ye geçirdi" dedi. Ferzen Çatak/Erdal Kabul/Diha

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.