“Kudüs olayı Kürtlerin birinci meselesi değil”

“Kudüs olayı Kürtlerin birinci meselesi değil”
HAK PAR Genel Başkanı Refik Karakoç, "Kürtlerin esas sorunu Kudüs değil, Kürt meselesidir" dedi.

HAK PAR Genel Başkanı Refik Karakoç, Kürtlerin esas sorununun Kudüs değil, Kürt meselesi olduğunu belirterek, “Kudüs olayı çıktıktan sonra Kürtlerin tutumundan hoşnut değiliz; bu Kürtlerin birinci meselesi değil. Güney Kürdistan’da referandum kararı sonrası Türkiye oradaki insanları açlıkla terbiye etti ve hava sahalarını kapattı. Kudüs’e bu tepkiyi verirken; Kerkük’te işgaller gerçekleşti, sesiniz çıkmadı, neden tepki vermediniz? Oysaki Kürtlerdeki Müslümanlık oranı bütün milletlerden daha yüksektir” dedi.

Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) Genel Başkanı Refik Karakoç ve beraberindeki heyet,  gazetemizin genel yayın yönetmeni İlyas Akengin’i ziyaret ederek, gündeme ilişkin konular hakkında açıklamalarda bulundu.

Siyasiler kutuplaştırıyor

Türkiye’de siyasilerin birleştiren değil, kutuplaştıran bir dil kullandıklarını belirten HAK-PAR Genel Başkanı Refik Karakoç, “Bizler parti olarak bu dili ret ediyoruz. Partimiz, ötekileştirme yerine birleştirici dil kullanan ve iyi komşuluk ilişkileri yaratacak şekilde davranış gösteren bir siyaset tarzı yürütüyor. Böyle bir siyaset tarzının ne yazık ki bizim ülkemizde şu anda yeri az. Yeri niye az derseniz; Türkiye’de siyaset yapmak biraz  paraya endekslenmiş biraz da bu istismarcı politikalara endekslenmiş, bunları aşmak kolay değil ama  bir kesimi seven, geleceği kurtarmaya çalışan, sorunları çözmek isteyen bir siyasetin bütün bunlarla boğuşması, mücadele etmesi gerekir. Biz şimdi Hak-Par olarak bütün bunlara önlem olabilecek bir proje ortaya koyuyoruz.  Bizim programımız aslında Türkiye’nin ve Kürt halkının geleceğidir. Örneğin; biz bütün sorunları eşitlik temelinde uzlaşarak çözebiliriz. Türkiye’nin bir demokrasi sorunu var bunun çözümü de Kürt sorunun demokratik tarzda çözümüne bağlı. İkisi birbirini etkiliyor bir terazi misali. Dolayısıyla; biz bu iki sorunu birlikte ele alıyoruz .  Türkiye ‘nin özgürlüğü demokrasidir. Bu sorunu bundan öncekiler yani mevcut hükümet, mevcut iktidar  şimdiye kadar nesnel olarak çözüme kalksaydılar, bugün Türkiye çok daha ileri bir konumda olabilirdi;  demokrasisi, kalkınmışlığı, milli hasılası, kişi başına düşen milli gelir 9-10 bin dolar yerine 20-35 bin dolar olabilirdi. Bunu biz neye dayanarak söylüyoruz, bunu bu gereksiz savaşa hazırlanan rakamları göz önüne alarak  söylüyoruz. Ne diyor bu son resmi rakamlar bu son 35 -40 yılda 500-600 milyar dolarlık  bir harcama var. Bu kaynakların hepsi bu ülkeye yeraltı çalışması, alt yapı çalışması ekonomik  alt yapı için harcanabilirdi. Nasıl olurdu? Demokratik şekilde uzlaşarak, anlaşarak insan hak ve özgürlükleri herkese vererek yapılırdı. Nitekim bizim gibi sorunu olan ülkeler bu sorunları uzlaşarak, konuşarak çözdüler” dedi.

Anayasa bu ülkenin insanlarını yok sayıyor

Türkiye’de 18 kez Anayasanın değiştiğini hatırlatan Karakoç, “19 kere değiştirmeniz lazım, niçin çünkü anayasa bu ülkenin insanlarını yok sayıyor bazıları temel hak ve hukuku bile kabul etmiyor mesela Kürtler bu ülkede az mı bir halktır?  Halkın kendi dilinde eğitim yapmaması, son derece üzüntü verici; dünyada kabul görür bir durum da değildir,  Niçin biz bunların alt yapısı yapmıyoruz. Dolayısıyla Hak- Par olması gereken bir siyasi parti ve halk üzerine siyaset yapıyor bizim değerimiz halk ama biz olması gerekenleri yutkunmadan söyleyeceğiz. Bu ülkede Kürt sorunu vardır ve bu siyasi bir sorundur, çözümlenmesi gerekir. Hak Par diyor ki; demokratik federal bir sistem, huzura kavuşturur. Çözüm net sorun giderildiğinde çevre sorunu düzelir, işsizlik sorunu çözülür, gelir dağılımı adaletli bir şekilde olur, gelir dağılımı yükseldikçe topluma huzur refah gelir ve tüm  batı ülkelerin de gördüğümüz huzur ortamı olur, herkesin iş güç sahibi olmasını sağlar yani herkesin yarınından endişe etmeyeceği bir düzen olur.  Bu mümkün. Şimdi niye yapmıyoruz diye bakarsak halk nezdinde böyle bir problem yok. Kürtlerin arasına girin; onların direkt bir başkasıyla problemi yok; Kürt vatandaşla birebir konuşun; Kürtlerin varlığını da hukukunu da herkes kabul ediyor. Ama bu işi siyaset noktasına taşıdığınız zaman bu çelişkileri oy peşinde. Bu çelişkileri deşerek içinde hala iktidar olma umutlarını taşıyorlar ve dolayısıyla bugünkü kaos ortamında siyasi kurumlar yüzünden oluşuyor;  mesela bir çözüm süreci yaşadık, Kürtler buna yüzde 90 olarak onay verdi neden? Kan akmasın, barış olsun, insanlar huzur içinde yaşamlarını sürdürsün. Türk halkı da yüzde 70 oranında aynı şekilde barış ve demokratik bir şekilde olması için onay verdi. Demek ki Türkiye’de yaşayan halklar arasında bir problem yok. Ya da Aleviyle, Sünniler arasında. Tam şikayet ettiğimiz konu burası. Bunun bir önce terk edilmesi gerekir. Bunun seçeneğinin ortaya çıkması lazım. yani çelişkileri kuran, ötekileştirmeyen, barış dili kullanan, komşu devletlerle   iyi ilişkilerde bulunan bir siyasi tarzın kullanılması lazım. Hak Par’ın önemi burada ortaya çıkıyor. Biz böyle bir siyasi çizgiyiz; Demokrasi, Barış, özgürlük asla ötekileştirmeyi kabul etmeyen bütün şiddeti her şekilde reddeden” diye konuştu.

Çözümün adresi vardır

HAK-PAR’ın önümüzdeki günlerde sahaya ineceğini ifade eden Karakoç, “Dilimiz döndüğü kadar, bundan sonra meydanlarda her yerde anlatacağız. Seçim hukukunu da elde etmek üzere bir çalışma yürütüyoruz bu düşüncelerimizi, bu programımızı hayatın her alanında kitlelerin önünde sergileyeceğiz.  Diyeceğiz ki çözüm vardır; işte adres, işte formül. Bizim programımıza bakıldığı zaman Biz Türkiye’nin geleceğiyiz. Federal bir sisteme geçiyoruz Merkeziyetçi bir sistem uyguluyoruz. Özellikle yerel yönetimler kendi işlerini kendini organize etsin. Belediye Başkanı gibi  Vali de seçilsin ve dış güçleri itibariyle , savunma itibariyle genel yönetimin dışında, bütün işleri insanlar  hangi dilde yapacağını, ticaretini, ulaşımını,  imarını, trafiğini, düzenini kendi halkıyla birlikte yapsın. Çözümlerimiz bu. Bu yeniden yapılandırma. Bunu nasıl yapacağız? Önce kendi halkımızı buna ikna edeceğiz. Sonra Türkiye’nin genelini  buna ikna edeceğiz. Önümüzdeki yeni süreçte bu gündeme gelen siyaseti farklı bir siyaseti Türkiye’nin gündemine sereceğiz” ifadelerini kullandı.

Çözüm için birilerinin devreye girmesi lazım

Ülke olarak zor günlerden geçtiklerini kaydeden Karakoç, “Böyle devam ederse Türkiye daha da sıkıntılar yaşar. Hem dış politika itibariyle hem de içerde. Bu yanlış bir politikadır. Bu kalıplaşma devam ederse Türkiye ciddi sıkıntılar yaşar. Bugün bile sıkıntılar yaşanıyor. İçerdeki ve dış politikadaki sıkıntılar gerilimi daha da arttırıyor. Belki siyasetçiler bunu oy amacıyla yapıyor ama sonuç itibariyle bu etki toplumda bomba gibi patlar. Şu anda bile böyledir. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir ülkesinde; günde bir tane kadın öldürülmüyor. Şu anda bizim insanlarımız cebinde bıçak, tabanca ve arabasında sopa taşıyor. Bu var olabilecek her çelişkiyi, sorunu şiddetle çözmek demektir. Toplum bir günde bu hale gelmedi. Toplum uzun yıllar devletin kendi yarattığı ve karşında bir şiddet sürecinin arkasından bu hale geldi ve kimse, kimse ile diyalog kuramıyor. Bu evin,  ailelerin içine,  dek yansımış durumda. Bunların çözümü için birilerinin mutlaka devreye girmesi lazım.  Farklı seçenekler yaratmak lazım. En zor şey ikna etmek yanlış olan şey unutmak. Biz bunu yapmaya çalışıyoruz, biz bunu anlatabildiğimiz oranda bir destek aldığımızı görebiliyoruz. Bunun için de önemli bir örgütlenme yapmamız lazım . Diğer partilerle ilgili kamuoyuna barış dilinin gündeme gelmesi, kardeşlik duygularının öne çıkması, herkesin birbirinin hakkına saygı göstermesi bu anlayışın kitlelerinin önüne sergilenmesine bağlıdır. Bu bir noktada tersine dönmesi lazım. Bu gidişat doğru değil bunun sonu kesinlikle felakettir. Dolayısıyla biz şunu toplumda görüyoruz artık toplum şiddetten bıkmış ve bundan yeterince zarar görmüş ki tepkilerini artık ortaya koyuyor” dedi.

Kuzey Irak’ta yapılan referandum seçimlerinden sonra Kürtlerin Ak Partiye kırgın olduğunu belirten Karakoç, “Kürtlerde büyük bir tepki var. Hak-Par’da bu tepki var. AKP de bu konuda bu sıkıntıyla karşı karşıya. Özelliklerde son zamanlarda Güney Kürdistan da sonra Kerkük’ün işgal edilmesinin sebeplerinden biri de AKP’nin tutumudur. Ciddi bir tepki var. Son derece yanlış yaptılar.  Bakın Güney’ de 2003 yılında defakto olarak Irak anayasası çerçevesinde federal hükümet kurduğu zaman uzun yıllar ilişki kurulmadı. Sonunda işin önemini kavrayarak diyalog kurdular. Halil İbrahim Kapısı ya da Habur kapısı yine neredeyse birinci ihracat kapısı oldu. Türkiye’nin en büyük ihracat kapısı 19 milyar dolar ile Almanya idi. 19 milyar dolara yakın ihracat da Habur kapısınaydı. Türkiye enerjisinin büyük bir kısmını Kürdistan’dan almaya başladı. Ve petrol 50-58 dolar iken dışarıda 25 dolara petrol alıyorlar. Bu çok net bir şekilde kendisini gösterecek. Doğru bir seçenek çıkması barışçıl demokratik bir seçenek. Örneğin; biz seçime girebilsek, engelleri aşabilsek bu görevi üstlenerek bu sonucu ortaya çıkarabiliriz. Çünkü bu toplumda bu yönde belirtiler var. Türkiye ne yaptı iş kurdu. Doğrusunu yaptı bir kazanca döndü. 1500 firma şu anda Güney Kürdistan’da iş kurdu. On binlerce insan orda iş sahibi şu anda. Eğer bu süreci devam ettirseydi Türkiye hem Ortadoğu’da söz sahibi olabilirdi hem içerde Kürt sorunu çözümü için zemin oluştururdu. Bunu yapmadılar. Nerede Kürtlerin hak hukuku olduysa, devlet orada yanlış politika uyguladı. İran, Irak ve Suriye ile olan ilişkilerinde Kürtlere tavır almaya başladılar. Bu politika yanlış bir politikadır. Bunun sonucu yoktur. Kürt sorunu birinci sorun haline gelmiştir. Çözüm de olacaktır. Eğer Türkiye hükümeti akıllı davransa Türkiye ile iş birliği yapmak suretiyle dışa bağlı enerjisini çok daha ucuz temin edebilirler hem petrol açısından hem de doğalgaz açısından. Ticari, sosyokültürel bakımdan Türkiye’nin yapması önemli bir ilişki kurmaktır, komşuluk ilişkisi geliştirmektir. Bir şekilde Suriye ile yapmaktır ve içerde bir ortak uzlaşma içerisinde yeni yönetim şeklini zaten bizim politikamız da bunu öneriyor. Bir uzlaşma olur. Toplum bu gerilim ortamından çıkar. TRT Kurdi gibi eğer üniversitedeki Kürtçe eğitim verem bölümlerin arkası gelseydi, Kürtçe ikinci resmi dil olsaydı, Üniversitelerde Kürtçe bölümünden mezunlara iş imkanı verilseydi ve devlet bunları devam ettirseydi, Kürt sorunun çözümü daha sağlam olurdu. Kürtler de bunların devamı halinde PKK’nin silah kullanmasına gerek yoktur  ve Kürt halkı kendisi şiddetin karşındadır Ve haliyle Türkiye’de huzur ortamı olurdu. Dolayısıyla Türkiye’nin dış siyasetini son derece yanlış buluyoruz” şeklinde konuştu.

Kürt sorunu yüzyıllardır var

Türkiye’nin Irak politikasını değiştireceğini belirten Karakoç, “Suriye için de değişmesi lazım. Defalarca belli platformlarda AKP’nin olduğu toplantılarda sohbet ederken dedik ki Kürtlerin hepsi PKK demek değil ki. Suriye’de de sadece PYD yok, onlarca Kürt partisi var Kürtlerin hak hukuku ayrı tamam, ama biz şiddeti kullananların karşısındayız.  Devletin resmi politikası yanlış bunu değiştirmesi gerekir. 50 milyonluk halkı yok edemezsiniz.  2002 yılından 2005 yılına kadar burada Sayın Cumhurbaşkanımız Kürt sorunu vardır, Kürt sorunu benim de sorunumdur. Devlet bu konuda yanlış yapmıştır Kürt sorununun çözümü; daha çok hukuk daha çok demokrasidir. Buna bir itirazımız yok doğrudur dedik, siz adım atın biz destekleyelim ama geldiğimiz noktada şiddet hızlandı. Türklerin inkarı başladı. Kürt sorunu yoktur PKK sorunu vardır. PKK Kürt sorununun bir sonucudur. PKK olmasa da Kürt sorunu vardır.  200 yıl Önce de vardı Çözüm olana dek de bu sorun var olacaktır. Kürdistan kelimesini mecliste yasak etmek de başa yani geriye döndüler. BU çözüm değil aksine tehlikeli bir şey. Kürdistan kelimesi yeni kullanılan bir kelime değil ki tarihe bakıldığında Osmanlıdan beri var. Belli bir coğrafyadır. 4 ayrıldı. Bir parçası Suriye’de, bir parçası İran, bir parçası Irak ve bir parçası da Türkiye’dedir. Bu saklanılacak bir şey değil ki biz bunu söylerken doğru konuşuyoruz. Türkiye koşullarında Türkiye’nin ayrılma gibi bir niyeti de yok ama birlikte yaşayarak temel hak ve hukuklardan yararlanma talebi var. Biz bunun peşindeyiz. Dünyada 50 tane resmi dili olan ülke var. Bütün diller serbest ve resmi. Güney Kürdistan’da Türkmençe, Arapça, Kürtçe zaten devletin dili. TRT Kürdi olarak yayına girmeden önce bir dolu yaygara koptu. Yok devlet yıkılacak, bölünecek, kıyamet kopacak . Hiçbir şey de olmadı. Sonuç itibariyle bu sorunun çözülmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Yardım almadan siyaset yapıyoruz

Bazı partiler gibi devlet desteği ile çalışma yürütmediklerini belirten Karakoç, “2016 yılında AK Parti 155 milyon, CHP 55 milyon ve HDP 22 milyon  hazineden yardım aldı. Biz işsiz, küçük esnaf, emekli ve bazı dostlarımızdan bağışlar toplayarak siyaset yapıyor ve örgütleniyoruz. Örgütlenmemizin önünde mesafe almışız. İmkanlarımızın el verdiği kadar çözüm önerilerimizi kitlelerle paylaşacağız. Bunları kitlelere anlayıp paylaşınca ciddi bir destek alacağımız kanaatindeyim. Bizden bundan sonra olması gereken siyaseti halkın önüne koyup seçimlerim sonucunu bekleyeceğiz. Bu konunda da umutluyuz. Bu program bu ülkenin geleceğidir diye düşünüyoruz “ şeklinde konuştu.

Kudüs Kürtlerin birinci meselesi değil

Türkiye’nin birinci meselesinin Kürt sorunu olduğunu ifade eden Karakoç, “Esas sorunumuz Kürk sorunudur ve bu sorunun çözümü de vardır diyoruz. Türkiye’nin komşularıyla barışması da çözüme bağlıdır. Türkiye Kürt sorununu çözemediği zaman demokratikleşemez, AB’ye de üye olamaz.  Kudüs olayı çıktıktan sonra Kürtlerin tutumundan hoşnut değiliz; bu Kürtlerin birinci meselesi değil. Basına verdiğimiz demeçte dedik ki Filistin halkının zulüm altında kalmasına bu kadar tepki veriyorsunuz Müslüman kimliğinden dolayı daha çok önemsiyorsunuz ama bunu yaşayan tek Filistin halkı değil ki, aynı zamanda Müslüman olup Güney Kürdistan’da insanları açlıkla tehdit edip kapıları kapattınız, Hava sahaları hala kapalı. Kudüs’e bu tepkiyi verirken; Kerkük’te işgaller gerçekleşti, sesiniz çıkmadı neden tepki vermediniz? Kürtlerdeki Müslümanlık oranı bütün milletlerden daha yüksektir. Bana göre Kürtlerde olan Müslümanlık seviyesi Araplardaki Müslümanlık seviyesinden dahi daha yüksektir, ona rağmen neden tepki verilmedi neden sahip çıkılmadı? Bunun düşünülmesi gerekmiyor mu? Bundan sonra bunları anlatıp hep paylaşacağız. Medyanı önemini bildiğimiz için buradayız aslında medya altıncı güçtür. Fakat ne yazık ki Türkiye ‘de ulusal medya tekel altında. Siyaset çözüm denildiği zaman belirli merkezlerden hicazet alınmayan kurumlar oraya çağrılmıyor. Sesini çıkaramıyor. Biz tüm olup bitenlere dair görüşlerimizi söylüyoruz ama medyaya yansımadığını görüyoruz. Hak Par olarak kitlelere ulaşıp sesimi duyurarak siyasette rol almaya çalışıyoruz” dedi.

Özcan YILDIZ/özel

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.