Kutsallaştırılmış bencillik üzerine notlar

Kutsallaştırılmış bencillik üzerine notlar
Kutsallaştırılmış bencillik üzerine notlar

Modernleşme batılıların orta çağdan çıkıp yeniçağa geçişte kullandıkları bir kavramdır. Kilise ve onun kurduğu hâkimiyete karşı verdikleri mücadele sonucunda ortaya çıktı. Dini hurafelerin yerle yeksan edildiği süreçtir.

          Dini hurafelerin yerine bilim akıl alacak kişi hak ve özgürlükleri ön plana çıkacaktı. Planlanan ve beklenen buydu. Oysa 19.yy.dan itibaren kurulan ulus devletler tüm hesapları alt üst etti. Kutsal dini metinlerin yerini ulus devletin kutsal metinleri almaya başladı. Kişi özgürlüğünün yerine herkesin aynı metinleri ezberlediği ve bir arada söylediği korolar oluştu. Artık kişi yok biz varız derken aynı ezberleri paylaşan aynı düşünen ve bunun dışında kalanları vatan hainliği gibi ağır bir tecride ve cezalara mahkûm ettiler. Kilisenin aforozundan ne farkı var, söyler misiniz? Oysa dini metinlerin ve anlayışın temelinde farklı kültürel kodlara sahip insanları kucakladığı göz önüne alınırsa daha evrensel ve insani karakter taşıdığı anlaşılacaktır.

         Kutsallaştırılmış bencilliğin(Martin BUBER) en başarılı temsilcisi İsrail olduğu gerçeğini herkes bilir.1938 yılında Albert Einstein bir gazeteci soru sorar, verdiği cevap ibret verici ve beklenmedik bir yanıttır. Şöyle cevap verir: Ben İsrail’in ayrı bir devlet kurmasındansa Araplarla ve Filistinlilerle kardeşçe bir arada yaşamasını tercih ederim. Korkarım ki Yahudiler Tevrat’ın kutsal metinlerinin etkisinde kalarak aşırı milliyetçi bir çizgiye savrulmalarından endişelenmekteyim demektedir. 1948 yılında İsrail devleti kurulur Araplar ve Filistinlilerle sonu gelmeyen çatışmalar başlar. Einstein’ın korkusu gerçeğe dönüşecektir.

         1967 Arap-İsrail savaşlarından sonra İsrail Mısırdan Sina Yarımadasının tümünü, Suriye den Golan tepelerini(su kaynakları açısından hayati önemdedir),Ürdün ve Lübnan’dan bazı bölgeleri işgal eder. Dünya bu duruma itiraz eder. İsrail’in işgal ettiği bölgelerden çekilmesi istenir. Kamuoyu baskısı artmıştır. İsrail tüm baskılara rağmen tek adım geri atmamaktadır. İsrail devlet başkanı Golde Mayer dünya basınının karşısına çıkmış İsrail’in haklı olduğunu savunmaya çalışırken bir gazeteci herkesin sorabileceği ama önemli iki soru sorar. Golde MAYER’in verdiği cevaplar Martin BUBER’i haklı çıkaracak ibret verici yanıtlardır. Aralarında şu diyalog geçer.

   Gazeteci: Sayın başkan Filistinlilerin haklarını vermeyecek misiniz?

Golde MAYER: İsrail’de Filistin haklarını verecek bir tek İsrailli bulamazsınız.

Gazeteci: Peki Filistin halkının hakları ne olacak.

Golde MAYER: Filistin diye bir halk yok ki hakları olsun.

       Martin BUBER’İN ‘’kutsallaştırılmış bencillik’’denen şey bu olsa gerek. Başka söze gerek var mı?

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.