Şeyhmus DİKEN

Şeyhmus DİKEN

Merwanî Kürtlerinin Romanı, Dağlı

Merwanî Kürtlerinin Romanı, Dağlı

 

 

Seyahatlerin yorucu tarafları olduğu kadar değerlendirildiği takdirde insanın kendine ayırabildiği zamanları da çoktur. Olanaklar elverdiğince seyahat esnasında yolboyu okumayı tercih edenlerdenim. Bu kez de öyle yaptım. İlhami Sidar’ın ilk basımı 2007 yılında Aram Yayınları arasında çıkan ve yakın günlerde yeni basımı İthaki Yayınları arasında yayınlanan “Dağlı*” romanını yıllar sonra bir kez daha okudum.

Tarihin arka plan ya da belirleyici öğe olarak kullanılması, yazarların hayli ilgisini çeker. Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Mehmed Uzun, Ahmet Altan ve daha birçok yazar tarihle edebiyatı buluşturan metinlerini okurun ilgisine sunmuştur.

İlhami Sidar da Dağlı’da bunu yapmış. Bin yıl önce, yani bugün her dem bize “kardeşliğin” başladığı tarih olarak her defasında pişirilip önümüze pey akçesi olarak sürülen Malazgird’le beraber Alpaslan ve Türk boylarının Kadim Kürdistan’dan Anadolu’ya girişlerinin hemen öncesine denk düşen Yüz yılın hikâyesi Dağlı.

Bugün 21. Yüzyılın başında; coğrafyamızda kan gövdeyi götürüyor. İhtiyarlar, yaşları başlarını almış, ömür sürmüş zatlar evlatlarını gömmeyi dahi mümkün kılamıyorlar. Evlatlarının cesetleri çoğu kez yanmış yakılmış bir torbaya sığacak halde ve tanınmayacak gibi!

Bin yılın tarihinin muktedirlerini okuduğumuzda; o kralların, padişahların yüreklerinin ne denli anlaşılmaz olduğunun tanıklığını yaşarız. O ulaşılabilecek mevkinin en yücesine varanların artık erişebilecekleri hiçbir geçmişleri kalmamıştır. İçleri uyuşur, evhamlanır, gölgelerinden bile kuşku duymaya başlarlar. Düşünceleri bulanıklaşır, yürekleri kapkaralaşır, akıl almadık işler yapmaya yeltenirler. Gemlenemeyen tutkuları, ihtirasları başıboş kalır, engel tanımaz! İşte o başıboş kalan tutkuları, her tür çılgınlığa meyleder.

İşte şimdinin Diyarbakır’ını siz Amid sayın! Ve dahi şimdinin Silvan’ını siz Meyafarqîn sayın. Ez cümle Amid’in Amid, MeyaFarqîn’in de Meyafarqîn olduğu bin yıl evvelki Kürt ihtişamının tamı tamına bir asır süren devrinin muktedir yıllarının romanını yazmış İlhami Sidar Dağlı ile…

Varlıkla, saltanatla, ihtişamla, gösterişle tanışıp muktedirlikte sınır tanımayan İki Kürt Tiplemesinin tarifi ile yolumuz kesişir Dağlı’da. Bu iki kategorize Kürt Tiplemesinin bin yıl sonra bugün de modern zamanların albenisi içinde elbette karşılığı vardır.

Biri Şêro’dur o tiplemenin. “Güç isteyen” güç sahibi olmak için en yakınındakilerin boynuna kılıç vurmak için merhamet göstermeyen! Birkaç yüzyıl sonra “ardılları” Osmanlılar gibi komployu, aile efradından olanları dahi taht ve baht için acımazsıca katletmeyi görev sayan İblis “Şêro!”

Diğeri ise; Soylu “Nasır”dır. Namı diğer Nasrüddevle’dir o! “Büyük Bad’ın yeğeni”, soylu Kürtlüğün simgesel aktörü. “İçinde düşmanlarını dahi barındırabilecek ferahlıktaki kalbin” ta kendisi!

İki karşıt anlayışın asırlık savaşı, belki de bin yıllık savaşı Dağlı!

Bir Kralla evlenip Melike olacak iken bir hekimin ulaşılması zor aşkı için bütün zorlukları göze alan Rudabe Hatun ile Hekim Behram’ın aşkı…

Şiirleri uzak coğrafyalarda hüküm süren Şair Tihami ile, diyarı Rum’dan sökün edip ŞehriAmid’i mesken tutan meyhaneci fettan Barba’nın aşkı…

Ve Ermenistan diyarından Mısır’a kadar kendine zevce seçip akrabalık ilişkileri kurmuş bir büyük Kral Nasır’ın bir Kıpti kızı olan Fereciye’ye ölümüne kadar sadık kalan büyük aşkı…

Betimlemeler, mekân anlatıları, kahraman seçimleri itibariyle de kurgusal olarak yerli yerine oturmuş bir roman Dağlı.

Kürtlerin tarihsel serüvenleri üzerinden bir sıkı okuma yapıldığında kuşkusuz Merwani Kürt Devleti çok ayrı bir zemine oturtulmak durumunda. Vurgu yapmalıyım ki; biz toplum olarak genellikle tarihi, tarih kitaplarından çok, roman kurgusu içinde okuyup öğrenmeyi, sonra da öğrendiklerimizden “kıvanç duymayı” pek severiz. İtiraf edeyim zaman zaman kimi bölümlerinde “tersten” Kürt tarih anlatısına soyunsa da Dağlı edebi açıdan hayli iyi bir roman.

“Tersten” derken meramım şuydu: Tarihi, Türklük üzerinden dayatmayı pek sever Kürdistan-Kürt adını telaffuz etmeyen neredeyse bütün Türk “tarih biliciler”. Oysa merkezi şimdiki Silvan, yani Meyafarqîn olan Merwanî Kürt Medeniyetini, zengin mimarisini tek başına Kürtlük üzerinden incelediğimizde çok büyük bir zenginlik bugün Artuklulardan başlayıp diğer Türk Beylikleri öncellenerek heba edilmiştir. Sadece bugünkü Silvan’da değil, bugünkü Diyarbakır surlarındaki Merwani Burçlarına ve bin yıllık Ongözlü köprüye bile bakmak yeter de artar bile!

İşte İlhami Sidar Dağlı’da tam da bunu yapmış, iyi ki yapmış…

*İlhami Sidar, Dağlı.İthaki Yy. 2016.

Şeyhmus Diken  4.Şubat.2016 Diyarbakır

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyhmus DİKEN Arşivi
SON YAZILAR