Mümin Ağcakaya

Mümin Ağcakaya

ÖLDÜRME TUTKUSU

ÖLDÜRME TUTKUSU

ÖLDÜRME TUTKUSU

MÜMİN AĞCAKAYA         

Üzerine şiirler, öyküler, romanlar ve güzellemeler yazılan konulardan biri de ölümdür. Hemen bütün bilim ve sanat dalları da bir biçimde bu konuyla ilgilenmişlerdir. 

Mitolojilerde anlatılan öykülerin kahramanları da ölümlü sondan kurtulamamışlardır. Ölümlü olarak doğan her canlı bu kaçınılmaz sondan kurtulamamıştır. Yaşamın her hangi bir kesitinde ölüm gelip onu bulmaktadır. Ölüm yaşam yolculuğuna çıkan her canlıyla; yaşamın her hangi bir zaman kesitinde yolları kesişmektedir. İnsanoğlu bu kaçınılmaz karşılaşmadan kurtulmak için çok kafa yordu, ölümsüzlük otunu ve iksirini bulmak için çok aradı, ancak bulamadı.

Ölüm doğuma karşı bir dengelemeyi sağlar. Her doğum kendi bağrında karşıtını da yaratmaktadır. Birlikte vardırlar. Tek başına bir anlamı yoktur. Doğada her şey karşıtıyla birlikte vardır ve bir bütünlük oluşturur. O yüzden doğa tekliğe karşıdır. Yani yaşam ve ölüm birlikte vardır. O yüzden zamanını dolduran her canlı yerini bir başkasına veya karşıtına bırakmak zorundadır. Sonuçda insanoğlu da tüm canlılar gibi; topraktan gelip toprağa karışacaktır.

Ölüm miadını doldurmuş olanı, eskimiş olanı yaşam sahnesinden geri çeker. Kalabalık etmesine müsaade etmez. Yaşamı sürekli yenileştirir, gençleştirir. Bu açıdan ölüm yaşama iyilik yapmaktadır.

Ölüm; sevdiklerini bir daha görememekle beraber; acıyı, hüznü de getirir. Ama bu acı en çok da henüz yaşamının baharında olan gençlerin ölümünde kendini hissettirir. Halkına, insanlığa yararlı olan, sevilen biri için her zaman uzun ve sağlıklı ömürler dilenir ve ölümü her zaman erken bulunur ve beklenmeyendir. Yaşamın doğal seyri içinde olan bu olayın anlaşılabilir bir izahatı vardır.

Bilindiği gibi ölüm, acıdır kayıptır, dramdır, duygudur, yaşamdan kopuştur. Bir daha duyamama, görememe ve hareket edememedir. Bunlar bilinmesine rağmen her gün öldürme haberlerinden başımızı alamıyoruz.  Canlılar âleminde insanın dışında hiçbir canlı tasarlayarak ne kendi cinsini ne de başka canlıyı öldürmemiş, öldürme araçları üretmemiştir. Bilim insanları yaşatmak için uğraşırken, daha çok insan nasıl öldürülebilir diye araç üretmek, bilim ve tekniği bu yola kanalize etmek; doğal yaşamın özüne terstir.

İnsanlara kötülük yapanlara, ölüm korkusunu başkalarının yüreğine salanlara, başkalarına azap çektirenlere ise beddualar sıralanmaktadır. Halk arasındaki bir söylemle “yatacak toprağı bile olmasın” veya çok paragöz ise “gözünü bir avuç toprak doyursun” diyerek öfke ve tepkisini dillendirmektedir. İnsan düşünmeden edemiyor. Doğada bir nefeslik hükmü bile olmayan insanoğlu niye bu kadar acımasız ve doyumsuz bir varlıktır?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mümin Ağcakaya Arşivi
SON YAZILAR