'PKK'ye dair hiçbir delil yok'

'PKK'ye dair hiçbir delil yok'
Lice katliamına ilişkin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame tamamlandı.

DİYARBAKIR -İddianamede, olay günü PKK'nin Lice'ye saldırdığına ve Tuğgeneral Aydın'ı öldürdüğüne dair hiçbir delil elde edilemediği, saldırıların DEP'lilere ait binalara ve sivil halka yapıldığı, asker ve polis binalarına bir saldırının olmadığı belirtildi. İddianamede, operasyonu yürüten dönemin Diyarbakır Alay Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu'nun "ağırlaştırılmış müebbet hapisle" cezalandırılması istendi. 

Lice'de 22 Ekim 1993 tarihinde Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin ölümüyle ilgili 20 yıldır süren soruşturma tamamlanarak iddianame hazırlandı. İddianamede, 11 saat sürdüğü ileri sürülen çatışmada, sadece bir polis memurunun hafif yaralandığı belirtilerek, şunlara yer verildi: "Bu memurun ifadesinin alınmaması, hiçbir teröristin ölü ya da yaralı olarak ele geçirilememesi, gözaltına alınıp ilk sorgudan sonra serbest bırakılan 54 kişinin ve Diyarbakır TEM Şube Müdürlüğü'ne teslim edilen 20 kişinin ifade tutanakları, yakalama tutanakları, hangi delile dayanılarak gözaltına alındıklarına dair hiçbir belgenin evrak arasında bulunmaması, sadece 20 kişilik isim listesinin bulunması, roket saldırısına maruz kaldığı ileri sürülen 'Dragon 9' isimli zırhlı araçta sadece zırh boyasının çizilmiş olması, özel şahıslara ve DEP'li belediye başkanı bulunan belediyeye ait bina ve araçlarda ağır hasarın bulunmasına karşılık asıl hedef olması gereken emniyet ve askeri birliklere ait binalarda hafif hasarın bulunması, Liceli vatandaşların nerede, nasıl öldürüldükleri, yaralıların nasıl yaralandıklarına dair herhangi tespitin yapılmaması, şehit olan öğretmen Ali Nurettin Soyer'in öldürülmesi ile ilgili ise yakınlarının talebi üzerine sonradan sadece vurulduğu yeri gösterir krokinin jandarma tarafından düzenlenerek savcılığa gönderilmiş olması dikkat çekmiştir" denildi. 

Özkan'ın eyleme katıldığına dair bilgi yok

İddianamede, Adana Devlet Güvenlik Mahkemeleri Savcılığınca hakkında iddianame hazırlanan Mehmet Emin Özkan'ın, Bahtiyar Aydın'ın öldürüldüğü silahlı saldırıya fiilen katılarak üzerine atılı suçu işlediği, hakkında dava açıldığı ve mahkumiyet kararı verilerek bu kararın kesinleştiği belirtilerek, "Bu beyanlara dair tutanaklarla ilgili mahkemeden celb edilerek incelenmiş ancak Mehmet Emin Özkan'ın bu eyleme katıldığına dair herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır" diye belirtildi. 

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na soruşturma kapsamında 2010 yılında ifade veren gizli tanık "Ataç"ın iddianamede yer alan beyanında da Kıdemli Üsteğmen Tünay Yanardağ ile Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın aralarının iyi olmadığını belirttiği kaydedilerek, şunlar belirtildi: "Gizli tanık Ataç, beyanında, 1993 yılı içerisinde Bahtiyar Aydın'ın Diyarbakır'a Jandarma Bölge Komutanı olarak atandığını, o zamanki rütbesinin Tuğgeneral olduğunu, aynı dönemde Tünay Yanardağ'ın da Abdülkerim Kırca'ya bağlı olarak Diyarbakır JİTEM'de Tim komutanı olarak görev yapmakta olduğunu, okuldaki anlaşmazlıklarının da Diyarbakır'da devam ettiğini, Yanardağ'ın Tuğgeneral Aydın'ı kast ederek, 'Ankara'da bu heriften kurtulamadım, buraya geldim yine kurtulamadım, bu adam benim kurmay olmamı engelleyecek, bundan ancak öldürürsem kurtulurum, başımıza bela oldu' şeklinde kendi kendine sürekli konuştuğunu anlatmıştır. Tanık, ayrıca, Cemil kod isimli itirafçı şahısla birlikte Tünay Yanardağ'ın, JİTEM adına bir duyum raporu hazırlayarak, 22 Ekim 1993 tarihinde Lice'ye kalabalık bir 'terör örgütü' mensubu tarafından eylem ve saldırı yapılacağını Diyarbakır'daki bölge komutanlığına bildirmesi neticesinde, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da birlikleri yerinde kontrol etmek, herhangi bir olumsuzluk yaşanmasını engellemek amacıyla korumaları ile birlikte helikopterle Lice'ye gittiğini, helikopterin iniş yaptığını, Aydın'ın helikopterden indikten sonra tugaya girdiği sırada, yaklaşık 300 metre mesafede çaprazında kavaklık bölgeden 'Kanas' ile Üsteğmen Tünay Yanardağ'ın organizesi ile tetikçilik görevini yapan Cemil kod veya aynı infaz timinde görevli bir başka kişi tarafından vurularak şehit edildiğini beyan etmiştir."

JİTEM karargahında işkenceli sorgu ve infaz

Cumhuriyet Savcısı Osman Coşkun, iddianamenin "sonuç ve talep" bölümünde, yaşanan faili meçhul cinayetlere değinerek, şunları değerlendirmeyi yaptı: "Olayın meydana geldiği dönemde terör örgütü ile ilişkisi olduğu düşünülen, ihbar edilen, çocuğu terör örgütüne katılmış olan çok kişi yasa dışı olarak ve hileler kullanılarak alınmışlar, Saraykapı'daki JİTEM karargahına götürülmüşler, işkence ile sorguladıktan sonra infaz edilmişlerdir. Bazı durumlarda da suikastlar düzenlenmiş araçlara bomba yerleştirilerek patlatılmış, bu suretle şahıslara gözdağı verilmiştir. Bölgede bazıları, başa çıkamadığı hasmını, JİTEM'e, bazılarını da PKK'ye ispiyonlayarak öldürülmelerini sağlamışlar, bu şekilde bölgede 'faili meçhul' cinayetler artmıştır. Yargısız infazların artması, bölge insanının devletten soğumalarına ve dağa gidenlerin sayısının artmasına neden olmuştur. Özellikle Musa Anter ve Vedat Aydın gibi tanınan ve sevilen kişilerin öldürülmeleri, Lice ilçesinin iki defa yakılması, çok sayıda vatandaşın öldürülmesi, köylerin yakılması ve boşaltılmaları örgüt tarafından suistimal edilerek halk silahlı isyana teşvik edilmiştir."

PKK'nin öldürdüğüne dair kanıt yok

Olay günü PKK'nin Lice'ye saldırdığına ve Tuğgeneral Aydın'ı öldürdüğüne dair herhangi bir delil elde edilemediğinin belirtildiği iddianamede, "Nitekim gündüz saatlerinde bir ilçenin basılıp yaklaşık 11 saat boyunca çatışmanın devam etmesine rağmen hiç bir teröristin ölü ya da sağ olarak ele geçirilemediği gibi teröristleri gören kişilerin dahi bulunmaması, aradan geçen 20 seneye rağmen bu eyleme katılanların tespit edilememiş olması PKK örgütünün bu saldırıyı gerçekleştirmediğini göstermiştir. Bu çapta bir eylemin bir albay tarafından planlanıp uygulanması mümkün olmaması karşısında, şüphelilerin bu eylemlerinin örgüt faaliyeti kapsamında olduğuna dair delillerin mahkemece değerlendirilmesi gerektiği düşünülmüştür" denildi. 

Yargıtay'ın Susurluk davasına atıf 

Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin "Susurluk Davası" ilgili kararındaki, "terörle mücadele ettikleri gerekçesiyle devlet imkanlarını suç işlemek amacıyla kullanan görevlilerin teşkil ettikleri bir teşekkül" ifadesine atıfta bulunulan iddianamede, "Bu tespit gerek yapılanma gerekse kullanılan yöntemler açısından şüphelilerin oluşturduğu teşekkülle büyük benzerlikler arzetmiştir. Tüm deliller değerlendirildiğinde, şüphelilerin meydana getirdikleri örgütlenmenin,'suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve bu örgüte üye olma' suçlarını oluşturduğu sonucuna varılmıştır" diye belirtildi. 

İddianamede, şüphelilerden Tünay Yanardağ'ın kimlik bilgileri tespit edilemeyen Cemil kod adlı itirafçı ile birlikte düzenlediği duyum raporu ile Bahtiyar Aydın'ın Lice'ye gitmesini sağladığı ve öldürttüğü, şüpheli Eşref Hatipoğlu'nun ise 14 yurttaşın ölümüne, çok sayıda kişinin de yaralanmasına sebep olan operasyonu yönettiği, onun emirleri ile ateş edilmesi sonucu ölüm ve yaralanmaların meydana geldiğinin anlaşıldığı belirtildi. 

Sanıklar Yanardağ ve Hatipoğlu hakkında TCK'nin "Taammüden öldürme", "Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik", "Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis ile 24 yıla kadar hapis cezası istendi. Sanıkların yargılanmasına önümüzdeki günlerde Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlanacak.DİHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.