Mümin Ağcakaya

Mümin Ağcakaya

SOMA’LAR HEP KANAYAN YARA

SOMA’LAR HEP KANAYAN YARA

 

Soma maden kazasının üzerinden bir yıl geçti. 301 emekçi yoksul insan, çoluk çocuğunun zar zor geçimini sağlamak için girdiği madenden bir daha çıkamadı. Ekmek kazandığı yer mezarları oldu. Daha öncekilerinde olduğu gibi bir dizi ihmaller zinciri. Geride emekçilerin lehine sonuçlanmayan dava ve soruşturmalar süreci.

Düşününce insanın kanı çekiliyor. Yerin yüzlerce metre altındasınız. Toprak üzerinize çöküyor. Yeryüzüne tekrar çıkma umudunuz yok. Üstelik kapana kısılmışsınız. Oksijen yerine zehir solumak zorundasınız ve karanlığa gömülüyorsunuz. O dönem dışarda, babasından ağabeyinden, oğlundan, kocasından bir yaşam haberi alabilmek için umudunu kaybetmeden bekleyen; onlar için zamanın adeta durduğu, geçmek nedir bilinmeyen bir bekleyiş görüntüleri hafızalara kazındı.

Soma maden ocağının önünde, hasta hane önünde acıdan kıvranan insanların, Tabutların sıralandığı bu trajik olayda ve daha sonra Ermenek’te meydana gelen benzeri faciadan sonra basına yansıyan, fotoğraf ve sözler beni ve kamuoyunu çok etkilemişti. Kurtarılan işçilerden Murat Yalçın’ın ambulanstaki sedyeye yatırılırken, sağlık görevlilerine, “Çizmelerimi çıkarayım mı, sedye kirlenmesin” diye sorması ve madende yakınını kaybeden birinin tekmelenme, görüntüsüdür. Daha sonra Ermenek’te meydana gelen göçükte oğlunun durumunu merak eden 75 yaşındaki Tezcan ananın acıdan donuklaşan yüz ifadesiyle "Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?’’ diyen sözleri ve görüntüleri unutulmadı.

Somadan sonra da işçi ölümlerinin ardı arkası kesilmedi. Dünyada iş kazalarında ölenlerin oranında ön sıralarda seyretmeyi bırakmıyoruz.

Böylesi ölümler sadece bir kaza mı? Bu kadar ölümlere gerekçe aranabilir mi? İş ve iş güvenliğine önem veren başka ülkeler çözümler ürettiğine göre burada da üretilmesi gerekiyor.

İşverenler sadece kazancını düşünüyor. Günde bir saatten ayda, yılda kaç saat eder hesapları ve iş güvenliği, iş sağlığı, çalışma koşullarının standartlara kavuşturulmaması önü alınamayan felaketlere yol açıyor. Yıllardır devam eden bu sorunlar can almaya devam ediyor. Bu arada ölen ölüyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Şimdi bu davalarında sonuçsuz kalması gibi; ölenlerin geride kalan yakınlarına ancak onların yasını tutmak kalıyor. Dosyalar zaman aşımında güme gidiyor.

Yerin altına giren madencinin tekrar yeryüzüne çıkmasının hiçbir garantisi yoktur. Bu işe başlarken; sonucu kabullenmek zorundadır. Çünkü evdeki çocuklarına ekmek bulması gerekiyordur. Başka çalışma alanı olmayınca da çalışmak onun için bir zorunluluktur. Bir işi yapmak zorunda olmak ölümden beterdir.

Emekçilerin yoksulların acılar ortak, sınırı ve milliyeti yok.  Anaların ağıtlarını, eşlerinin gözyaşlarını, çocuklarının haykırışlarının yüreklerde haykırışları hep aynıdır.  Savaşın ve yoksulluğun faturası hep aynı kesimlere çıkıyor.         

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mümin Ağcakaya Arşivi
SON YAZILAR