TBMM'de cemevi açılması talebine ret

TBMM'de cemevi açılması talebine ret
Ankara 6. İdare Mahkemesi, CHP Milletvekili Hüseyin Aygün'ün, Meclis bünyesinde cemevi açılması talebini reddeden TBMM Başkanlığı işleminin iptali istemini, reddetti

Gerekçeden:"İslam dini anlayışı bakımından ortaya çıkan çeşitli mezhep, tarikat, görüş ve yorumlarla bu inanç biçimlerini benimseyen grupların ibadethanelerinin tanınması gibi beklenti ve taleplerin ayrı ayrı devlet eliyle kamu hizmeti olarak sunulması, laik devlet ilkesinden uzaklaşmaya, farklı inanç biçimlerinin törpülenmesine, din ve inanç özgürlüklerinde sınırlandırmalara yol açabilir"

"İdeal olan nötr bir devlet düzeninin varlığıdır. Bu anlamda eşitlik ilkesiyle amaçlanan farklılıkların yok edilmesi değil, farklı gruplara tanınan imtiyazların önlenmesidir"

"Diğer mezhep, tarikat ve dini yorum mensuplarından ayrı Alevi vatandaşlara özgü TBMM'de cemevinin bir ibadethane olarak açılması, bunun için idare bünyesinde yer tahsisi yapılmasına ilişkin talebin reddi yolundaki dava konusu işlemde mevzuaata aykırılık görülmemiştir"

 

ANKARA - Ankara 6. İdare Mahkemesi, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün, Meclis bünyesinde cemevi açılması talebini reddeden TBMM Başkanlığı işleminin iptali istemini, reddetti.

CHP Milletvekili Hüseyin Aygün, Alevi inancına sahip kişilerin ibadetini yapabilmesi için cemevine ihtiyaç olduğu, bu kapsamda Meclis bünyesinde bir yer tesis edilerek yapılacak cemevinin hizmete açılması için işlemlere başlanması yolundaki başvurunun reddine ilişkin, "TBMM Başkanlığı işleminin iptali" istemiyle dava açtı.

Ankara 6. İdare Mahkemesi, davayı oy birliğiyle reddetti.

İdare Mahkemesinin gerekçesinde, Anayasa'da herkesin vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahip olduğunun, din ve vicdan özgürlüğünün olağanüstü hallerde dahi sınırlandırılamayacağının hüküm altına alındığı hatırlatıldı. Diyanet İşleri Başkanlığının görevlerine ilişkin Anayasa hükmünün de hatırlatıldığı gerekçede, cami ve mescitlerin Diyanet İşleri Başkanlığının izniyle ibadete açıldığı belirtildi. Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Anayasa'nın kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümleri düzenleyen 128. maddesine göre çıkarılan kamu görevlilerine ilişkin mevzuat hükümleri karşısında cami ve mescit dışında bir yerin ibadethane olarak kabul edilmesi ve Alevi inancının gereği ibadetin icrası için cemevi açılmasının yürürlükteki mevzuata göre mümkün bulunmadığı ifade edildi. Ancak uluslararası sözleşmeleri, iç hukuka üstün kılan Anayasa'nın 90. maddesi gereği konunun uluslarararsı sözleşmeler yönünden de irdelenmesi gerektiğine işaret edilen gerekçede, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde "herkesin din ve vicdan özgürlüğü" bulunduğununu öngörüldüğü hatırlatıldı.

 

AİHM kararlarından örnekler

AİHM'in, devlet kilisesi sisteminin varlığını tek başına sözleşmeye aykırı bulmadığı, devletin muhtelif din ve inançlara mutlak olarak aynı davranış içerisinde olmasını aramadığı, devletin resmi dininin olmasını eleştirmediği aktarılan gerekçede, AİHM'in, bir kiliseye mensup olma mecburiyetini sözleşmenin ihlali saydığı kaydedildi.

 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda devletin dinine ilişkin bir hükme yer verilmediğine işaret edilen gerekçede, uyuşmazlık konusu olayda da Alevilerin din ve inançlarını açıklama özgürlüğü bakımından engellendikleri veya bir başka inanç biçimini benimseme yönünde baskıya maruz kaldıklarını gösteren güncel ve somut olaylar da ortaya konulmadığı belirtildi. Türkiye Cumhuriyeti'nde de Diyanet İşleri Başkanlığına, vatandaşlardan genel mahiyette toplanan vergilerden pay ayrıldığı anlatılan gerekçede, bu haliyle AİHM kararına aykırılıktan bahsedilemeyeceği vurgulandı. Gerekçede, "Kaldı ki aksi görüşün benimsenmesi halinde silahlanmaya, savaşa, nükleer enerjiye, teknolojiye karşı olan kişilerin bu inançları çerçevesinde ayrı ayrı vergilendirilmeleri gerekebilir ki bu durumda vergi toplanması gerekenlerin tespiti bakımından çözümsüzlük oluşacağı ve kamu düzeninin sağlanamayacağı aşikardır" değerlendirmesinde bulunuldu.

 

Gerekçede, "Uluslararası anlaşma hükümleri ve AİHM kararlarında görüleceği gibi din ve vicdan özgürlüğü bakımından esas ve ideal olan, bu özgürlüklere mümkün olduğunca müdahale etmemek olarak tanımlanan devletin negatif ödevidir. Bir başka deyişle ideal olan nötr bir devlet düzeninin varlığıdır. Bu anlamda eşitlik ilkesiyle amaçlanan farklılıkların yok edilmesi değil, farklı gruplara tanınan imtiyazların önlenmesidir" hükmüne yer verildi.

Diyanet İşleri Başkanlığına, genel bütçeden pay ayrıldığı, İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri Müslümanlık ortak kimliği esas alınarak, Anayasa ve laiklik ilkesi doğrultusunda bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak, miletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek görev yapma işlevi tanındığı hatırlatıldı.

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.