Telkari sanatının son ustaları

Telkari sanatının son ustaları
Ermeni, Süryani ve Keldani halklarının ortak geleneği olan Telkari sanatını sürdüren iki ustadan biri olan İbrahim Ezilmez, işlerinin eskisine göre çok kötü olduğunu ve bir zamanlar iş yetiştiremezken,

 

 şimdilerde boş zamanları değerlendirmek için internete girdiğini ve yanında Çırak çalıştıramadığını söyledi.

Suriçi’nin kadim halklarından Süryanilerin Telkari (Altın el işçiliği) sanatının en son temsilcilerinden biri olan ve hala Kuyumcular Çarşısında Telkari ustası olarak çalışan İbrahim usta, 25 yıldır Diyarbakır’da el işçiliğini geleceğe taşıyacak ustalar yetiştirdi.

Son yıllarda işlerinin kötüye gittiğini ve bir zamanlar yanında 5 – 6 çırak çalıştırdığını belirten İbrahim usta şimdilerde bir başına çalışıyor. Telkari sanatını öğretmek için el işçiliğine yatkın bir Çırak aradığını söyleyen Ezilmez, “Bugüne kadar altın işlemeciliğin de beş tane çırak yetiştirmişim. Her birini şuan bir dükkânı var. Yaptığımız işin inceliği çoktur. İşimizi önce biz beğeneceğiz ki müşteriye de beğendirelim. Beğenmediğimiz ürünü müşteriye sunmayız. Ustanın beğendiği işi nasılsa müşteri de beğenecektir. Şuan da tek başıma çalışıyorum çırağım yoktur almayı da düşünüyorum ama işe yatkın ve hevesi olan bir çırak arıyorum. İşlerimiz az ama yine de tek başına olmuyor. Keşke işlerimiz açılsa da yanımızda 10 tane insan çalıştırsak” diye konuştu.

 Sur içinde kuyumculuk mesleğini devam ettirmeye çalışan tek Süryani İbrahim Usta, altında el işçiliğinin (Telkari) geçmişten günümüze dek durumu hakkında gazetemize açıklamalarda bulundu.

 

 ‘Bitmiş işleri ben canlandırırım’

“Ben 25 yıldır buradayım. 25 sene içerisinde Diyarbakır’da bütün bitmiş işleri ben canlandırırım. Bir sürü işler vardı, mesela yapılmayan işler vardı. Vitrindeki bütün işler hemen hemen kendi imalatımızdır. Bunların çoğu bitmiş şekildeydi biz bunları tekrar canlandırdık, tekrardan harekete geçirdik, tekrar bunlar için hesap yapmaya çalıştık ama bitmişti bunlar tekrar canlandırdık. Canlandırdığımız için de mutluyuz. Herkes çalışsın herkes ekmeğine baksın ama dediğim gibi ben gelmeyinceye kadar Diyarbakır’ da ince bilezik,  kırmızı başlı bilezik yapan kimse yoktu.  Ne mavi taşlı ne el işçiliği vardı, genelde hazırdı. İşte biz geldik bir şeyler yapmaya çalıştık. Çalışırken vitrine koyuyoruz bunları,  gelen giden arkadaşlarımız bakıyor ve aynısını yapmaya çalışıyorlar. Biz bunlara karşı çıkmadık tabii, karşı çıkmış olsaydık gider bunların patentini alırdık, kimseyi çalıştırmazdık ama biz dedik herkes kendi ekmeğine baksın. Rekabetin olduğu yerde bereket vardır. Çalışsınlar diyoruz ve herkes şuan çalışıyor ve ekmeğini kazanıyor.

Altın baş bile bizi kıskanıyor

 Bu işi yapan ya Süryani ya Ermeni’dir. Burada zaten kuyum sanatı bizim işimizdir. Daha önce buradan herhangi bir arkadaşımız oturup imalat yapmamıştır. Herkes hazır satıyor. Kendimiz model üretiyoruz.  Bir modelle başladığında 5-6 model bitiririz. İstediğimiz model de oynama yapabiliyoruz, istediğim modeli çıkarabiliyoruz. Mesela bizim çıkardığımız modelleri Altınbaş bile bizi kıskanıp o modelleri çıkartmaya çalışıyor. Şimdi ise eski işimiz kalmadı eskiden benim yanımda 5-6 kişi çalışırken şimdi ben tek kaldım. Üretimi kolaylaştırıp basitleştiriyoruz. Tabii şimdi eskisi gibi talep yok. Burada eskiden iş yetiştiremezken şimdi burada oturup internete giriyoruz. Şimdi bu işte İmalat yapan 5-6 tane kuyumcu var ve genel de hep birbirimize bakarak iş yapıyoruz. Genel de piyasada ne yapılıyorsa onu yapıyoruz.  Eskiden model çok çıkartıp vitrine koyduğumuz da illa satılırdı. Yine satılıyor ama eski gibi değil. Son 10 yıl da en büyük düşüş yaşandı.

‘ Huzur olduğu zaman turist gelir’

1992 de buraya geldiğim de iş yetiştiremezdim. Benim Mardin'de de mekânım var mağazam var atölyem var ama bütün müşterilerim Diyarbakırlı ama köklerine indiğin zaman Diyarbakır’ da doğma büyüme değiller. Müşterilerim hafta sonları atlardı arabalarına alışveriş yaparlardı. Kısmet oldu Diyarbakır’a geldik. Bütün müşterilerimizi buraya tuttuğumuz halde Mardin’e yine gidip geliyorlardı ama burada iş kapasitesi düştü. Terör olayları burayı mahvetti. Bundan dolayı insanlar buraya gelmeye çekiniyor. Biz şuan işsizlikten sıkılıyoruz ama ben ilerisini aydınlık görüyorum. Suriçi temizlenirse güllük gülistanlık olursa burada iş bitmez hareketlilik olur. Huzur olduğu zaman buraya turist gelir. Yabancı turist geldiğinde burada 1 hafta 10 gün konaklıyor ve bu da buradaki tüm esnafa katkı sağlıyor. Yabancı turistin gelmesi demek buraların canlanması demektir.

 

 

‘Beğenmediğimiz ürünü müşteriye sunmayız’

Bugüne kadar altın işlemeciliğin de beş tane çırak yetiştirmişim. Her birini şuan bir dükkânı var. Yaptığımız işin inceliği çoktur. İşimizi önce biz beğeneceğiz ki müşteriye de beğendirelim. Beğenmediğimiz ürünü müşteriye sunmayız. Ustanın beğendiği işi nasılsa müşteri de beğenecektir. Şuan da tek başıma çalışıyorum çırağım yoktur almayı da düşünüyorum ama işe yatkın ve hevesi olan bir çırak arıyorum. İşlerimiz az ama yine de tek başına olmuyor. Keşke işlerimiz açılsa da yanımızda 10 tane insan çalıştırsak. Önceden yanımda 6-7 tane çırak yetişiyordu. Önceden işten yana sıkıntımız yoktu,  şimdi boş boş oturuyoruz. “

 

 

Dilek Akin / Özel

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.