Toğrul: Afrin’i 100 yıl sonra mı tartışacaklar?

Toğrul: Afrin’i 100 yıl sonra mı tartışacaklar?
HDP Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul, Tigrishaber canlı yayın konuğu olarak gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

Geçtiğimiz günlerde mecliste, Afrin operasyonlarına ilişkin yapmış olduğu konuşma sırasında çıkan arbedede kolundan yaralanan Toğrul, kendisine yapılan saldırıya ilişkin şunu aktardı; “Dışarıda konuşmak yasak, mecliste konuşmak yasak, halkın konuşması yasak, savaş politikalarına karşı çıkanların linç edilebildiği ya da sadece Afrin paylaşımlarından dolayı 2 bin civarında insanın kovuşturmaya tabi kaldığı, binlercesinin de cezaevine atıldığı bir süreci yaşıyoruz. “

Afrin’deki gündeme dair konuşan Toğrul, “Afrin meselesi üzerinde yaptığım bir konuşmada açıkçası bir linçe uğradım. Açıkçası AKP Afrin konusunda çok ciddi bir hassasiyet gösteriyor. Çünkü Afrin’deki işgal girişimi konusunda halkı ikna etmekten çok uzak. Halkı ikna edemiyor, Türkiye içinde bir çatlak sesin çıkmaması için çaba gösteriyor. Bunu da Uluslar arası alana bir mesaj vermek için kullanıyor. ‘Bakın işte bir ülke içinde bu konuda birliğiz halkımızda bunu destekliyor.’ Manasında… Biz şimdi değil geçişte de savaş politikalarına karşı çıktık.

Türkiye’ye karşı SDG bir tehdit olmadığını defalarca kez dile getirdik. Bakın Afrin’e operasyon yapılmadan önce orası çatışmalı alan değildi. Bu operasyonların iki nedeni var; Birinci AKP’nin iktidarını kaybetme korkusu. İkinci bir nedeni ise Sykes-Picot Antlaşması ile Kürtlerin Ortadoğu’da bir statü elde etmesini engelleme” dedi.

‘Türkiye kendi ulusal hukukunu ciddiye almadığı gibi uluslararası hukuku da çiğniyor’

Dün Avrupa Parlamentosu’nda oy çokluğu ile alınan kararı hatırlatan Toğrul, “Türkiye kendi ulusal hukukunu ciddiye almadığı gibi uluslararası hukuku da çiğniyor. Önümüzdeki dönemlerde bu uluslararası hukuku tanımama faaliyet ve davranışları Türkiye’yi uluslararası kamuoyunda çok ciddi bir sorgulanır hale getirecektir. Türkiye’ye düşen bunlara kulak asmasıdır. BM çağrılarına uymaktır. Ama Erdoğan açıkça uluslararası topluma meydan okuyor. Bu işi sonuna kadar götüreceğiz diyor. Hatta Afrin ile sınırlı tutmuyor, Afrin’den sonra Minbiç, Suriye’nin kuzeyi, Kandil oradan da Kerkük yani Kürdün olduğu her yerde ben bunu yaparım diyerek uluslararası hukuka uluslararası topluma meydan okuyor.

Bu durumda Uluslararası toplumun buna dur demesi için daha ciddi adımlar atması gerekiyor.

Uluslararası toplum 1915’te yaşananları bu gün kendi meclislerinde tartışacaklarına, bir Afrin içinde 100 sonra mı bunu tartışacaklar. Buna müsaade etmemeleri çağrısında bulunuyoruz. “

‘Bildiriler propagandatif davranıştır’

Afrin operasyonlarında TSK tarafından atılan ‘sizi canlı kalkan yapmalarına müsaade etmeyin’ şeklindeki bildirilere de değinen Toğrul şunları söyledi; “Türkiye’nin algılatmak istediği sanki Suriye Demokratik Güçleri tarafından zorla orda tutuluyormuş gibi engel olmak istiyorlarmış gibi bir algi yaratılmaya çalışılıyor. Bu doğru bir algı değil. Uluslararası kamuoyu görüyor. Bu muzahara olmadığı zaman Afrin merkezinde 10 binlerce kişi kent merkezinde bu işgale karşı çıktıklarına dair gösteriler yapılıyordu. Dolayısıyla şuan Afrin’de yaşayan halkın oradaki yönetimden bir rahatsızlığı varmış gibi bir algı yaratması gerçekçi değil, doğruda değil.

Suriye’nin değişik bölgelerinden cihadist grupların belasından merkezi hükümetin saldırılarından kaçan 100 binlerce insan Afrin’i güvenlikli yer olarak buldukları için gelip sığınmışlardı. Bu gün Türkiye’nin bildiri dağıtıp bakın işte ‘sizi canlı kalkan yapmalarına müsaade etmeyin’ demesi sadece uluslararası kamuoyuna ve Türkiye kamuoyuna yönelik bir propagandatif davranıştır diye düşünüyorum.”

‘Aldatmaya dönük bir takım söz veya işaretler Kürtlerde bir karşılık bulmaz’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır’a gelişini değerlendiren Toğrul,  AK Partinin MHP ile ittifakına değinerek ‘yeni bir açılım mesajı verilebileceği’ tartışmalarına ilişkin şunları dile getirdi;

 “Açıkçası ben Erdoğan’ın Diyarbakır’a gelerek böyle bir mesaj vereceğini düşünmüyorum. Erdoğan 2014 yılı sonundan itibaren bir Kürt karşıtlığı üzerinden bir noktaya evrilmiş durumdadır. Daha önce topluma şunu söylüyorlardı; biz PKK’ye ile uğraşıyoruz, bölücülere karşıyız ama diğer Kürtlerin kültür ve diğer dil haklarını tanıyoruz, kabul ediyoruz gibi bir söylem vardı. Fakat 2015’ten sonra yaşanan OHAL ve KHK rejimine baktığımız zaman sadece PKK’ye ya da HDP’ye sempati duyan Kürtlere bir düşmanlık yok. Kürde bir bütün olarak bir düşmanlık var. Bakın Ahmet Kaya’nın ismi parklardan kaldırılıyor. Ahmede Xani’nin heykeli yerinden taşınıyor. Dil kurumları kapatılıyor. İstanbul Kürt Enstitüsü ki 1992 yılında bölgede OHAL varken büyük çabalarla kuruluyor. Kurucularına baktığınızda çok ciddi dil emektarları var. 1992’de Çiller döneminde kurulan bir dil enstitüsü bugün kapatılıyorsa, ben açıkçası şuan AKP’nin Kürtlere verebileceği bir mesaj olmadığını düşünüyorum. Velev ki, aldatmaya dönük bir takım söz veya işaretler de Kürtlerde bir karşılık bulmaz. Çünkü şunu biliyoruz; Mersin’de yaptığı o işaretin ne anlama geldiğini. Bu işareti yapan grupların uzun zamandır Osmaniye’den bu tarafa geçemediklerini biliyoruz. Şuanda AKP MHP’yi esir almamış, tam tersi AKP MHP’nin yıllardır sürdürdüğü ve varlık nedeni olarak gördüğü düşüncelerine, politikalarına esir olmuş durumda. AKP ve MHP biz Kürtler uzayda da olsak, Antartika’da da olsak herhangi bir hak kazanımını engellemeyi, bunu kendileri için bir tehdit görmeyi ve zaten ittifaklarını da bunun üzerine kuruyorlar ve bu konuda ortaklaşıyorlar. Ortaklaştıkları nokta Kürt statüsünü engellemektir. Bugün AKP MHP ittifakının iki temel nedeninden birisi Kürt statüsünü engellemekse diğeri de HDP’nin yüz yıllık tekçi devlet paradigmasına karşı çoğulcu ve yerinden yönetimi esas alan bir paradigma geliştirmiş olmasıdır. Dolayısıyla bu ittifakın Kürtlere bir hayrının dokunması mümkün değil. Kürtler de eski Kürtler değil ve artık bunu görüyorlar. Geçmişte şu ya da bu nedenle AKP’ye oy vermiş Kürtlerin ya da herhangi bir siyasi yapının içerisinde olan Kürtlerin böylesi bir dönemde ortak davranmaktan, aynı demokratik zemin üzerinde buluşmaktan başka şansları yok. Kürt gruplarına baktığımızda böyle bir yakınlaşmanın şekillenmekte olduğunu da görüyoruz.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.