Şeyhmus DİKEN

Şeyhmus DİKEN

Ulucami Yeniden Dizayn Edilirken!

Ulucami Yeniden Dizayn Edilirken!

Belki en sonunda söylemem gerekeni en başta söyleyip öyle başlayayım. Defalarca sordular, bıkıp usanmadan defalarca yanıtladım. Şehrin ustalar işi kadim mekânlarından “en çok hangisini seversiniz” diye. Şehrimin mekânları arasında ayrım yapmak haddim değil ama “Ulucami” demişimdir.

 

Benim Ulucamii’ye olan ilgim tarihi boyunca bütün inançların mekânı olması ya da bütün inançların mekânı olmasından azade bir ilgidir. Ulucamii’ni aslında salt bir ibadet mekânı hatta daha daraltılmış manada herhangi bir camii gibi bir cami olarak görmekten öte bir duygudur. Ulucamii her şeyden önce bir yaşam alanıdır.

Ulucami ile ilgili sıradan yorum yapanlar İslamiyet öncesi geçmişini Kiliseye dayar geçerler. Oysa durum hiç de basite indirgeyecek kadar değildir. Kilise ya da Katedral geçmişinden önce yani tek tanrılı dinlerden önce de putpersetlik mekânı olarak kullanılmış bir ibadet ve inanç mekânıdır.

Ve bu inançsal mekân olma özelliğini caminin avlusunda dolaşıp dört cephesindeki yazıtlara, figürlere, sütunlar, sütun başlıklarına ve bezemelere baktığımızda sıradan bir İslam İnanç ve İbadet mekânında olmadığınızı hemen fark edersiniz.

 

Eski bir Roma-Bizans Sarayından kalan sütunlar ve sütun başlıkları, pagan döneminden kalma tek taşa işlenmiş doğumdan ölüme kadar hayatı beş figürle anlatan “Yaşam Taşı”, El Cezeri’den kalma ama halk arasında hep Roma dönemi eseri diye telaffuz edilen Güneş Saati ve tabi duvarlarını boydan boya kaplayan farklı dönemlere ait yazıtlar, kitabeler…

Geçtiğimiz günlerde cami avlusuna girdiğimde Vakıflar Bölge Müdürü Metin Evsen ile karşılaştım. Hemen Caminin Çarşı İşliklerine açılan Batı Kapısının arkasındaki bölüme götürdü beni görmem için. Suriçinin yıllardır acil ihtiyacı olan “Kadınlar Tuvaleti” bölümünü yapmışlar. İyi de etmişler. Hatta o bölüme çarşıdan bir de giriş verseler daha iyi olur. Dağkapıdan Mardinkapıya hatta Urfakapıya kadar ciddi bir eksiklikti, giderilmiş.

Yeni işlevlendirilen bölümden çıkarken haylidir kapalı olarak tutulan caminin Batı Cephesinin ne amaçla kullanılacağını sordum. Cami olarak kullanılacak dedi Metin Evsen yorum yapmadım.

Ama buradan Sayın Valiye dillendirmenin uygun olacağını ifade ediyorum. Umarım Vakıflar Bölge Müdürü Metin Evsen Bey de destekleyecektir önerimi…

Diyarbakır tarihten gelen diğer bütün adlarıyla anıtlar, kitabeler şehridir. Tekçi bir kimliğe hapsedilemeyecek kadar dünya mirası olmayı hak etmiş bir şehirdir. Bu sebeple de UNESCO tarihi ve kültürel miras listesine dâhil etmiştir.

 

Bu nedenle Ulucamii gibi eldeki böylesine kıymetli bir varlığı sadece bir ibadet etme mekânı gibi daraltmamak gerektiği düşüncesindeyim.

Size basit bir örnek vereceğim Almanya’nın Köln kentindeki Dom Katedraline girdiğinizde hangi dinden olursanız olun yapı sizi hükmü altına alır ve büyüler. O mekânı sadece  Hıristiyan Ortaçağına ait bir ibadet mekânı olarak değil, aynı zamanda tarihin ve kültürün size bahşettiği bir mekân olarak da görürsünüz. Bir müze gibi de gezer geçmişini, duvarlarındaki figürleri, ikonları, freskleri, vitrayları hayranlıkla seyreder, görüntülersiniz. Size orayı hatırlatacak bir şeyler de mutlaka satın alırsınız.

Bu sebeple ben sayın valiye ve vakıflar bölge müdürüne bu yazı aracılığıyla alenen kamuoyu nezdinde diyorum ki; Ulucaminin Batı Maksuresini ya da tam karşısındaki eski kütüphane olarak kullanılan Doğu Cephesini caminin tarihten bu yana bütün geçmişini ve bugününü anlatan bir müze, ama yaşayan teknoloji ile donatılmış sanal gezi de yapılabilen bir müze bölümüne dönüştürün.

Hem size bir hatırlatmada daha bulunayım: Ulucamiini devamlı olarak ibadet için ziyaret eden cemaati kadar, hatta belki onlardan çok daha fazla merak nedeniyle ziyaret edeni var. Bu zirateçilere bir yararınız da, kimi profesyonel ya da amatör turist rehberlerince çoğu kez kulaktan dolma bilgilerle çalakalem yapılan açıklamalara da bir son vermiş olursunuz.

Bu vesileyle Diyarbakır’ın eski kent dokusunun yeniden orijinal mimarisi ile kente kazandırılmasında büyük özverisini takdir ettiğim Zülfükar Halifeoğlu ve ekibine de diğer çalışmalarında olduğu gibi Ulucami içinde teşekkür borçlu olduğumuzu bir kez daha hatırlatayım vefa adına…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyhmus DİKEN Arşivi
SON YAZILAR