Birsen İnal

Birsen İnal

YAŞAYACAĞIMIZ BAŞKA GEZEGEN DE YOK

YAŞAYACAĞIMIZ BAŞKA GEZEGEN DE YOK

 

Çok uğraşmıyor muyuz bizi barındıran şu gezegeni yormak için? Sanki yaşayacağımız başka bir gezegen var. Oysaki yok. Bunu şu sığ beyninize işleyin ya sözüm ona çiftçiler. Ne bu ya? Nefes alamaz hale geldik. Siz o sığ beyninizle anız yakarken o tarlada nefes alan canlıları yok ettiğinizin farkında mısınız? Neden böyle bir soruyla başladım ki sanki? Nedenim çok aslında. Az önce oturduğum yerde genzimin yandığını hissettim. Dumandı genzimi yakan. Merakla pencereye daldım, aman Allah'ım bu da ne? Her yer cayır cayır yanıyor. Tam da itfaiyeyi arayacaktım ki yangın değil de anız yakıldığının farkına vardım. Acı ve sinirle biraz gözlemledim alazları. Alazlar içinde oynaşan çocukları ve ciyak ciyak ciyaklayan sıçanları… Bu gördüğüm ve duyduğum, daha görmediğim belki de yüzlerce canlının köz oluşu… Azcık empati diyorum size. Sizi de canlı canlı yaksalar n’olur?

Sıcaklarla boğuştuğumuz bu günlerde bir de sözde çiftçilerin bilinçsizce çıkardıkları tarla yangını, anız yakımı cabası. Şikayet ettiğiniz zaman yüz yıllardır süre gelen çiftçilik geleneğiyle de oynadıklarının farkına varmadan geçerli gerekçeleri oluğunu savunurlar. Neymiş efendim, anız yakmalarının en başta gelen nedeni anızlı tarlalarda ekimin güç olması, anızların toprak arasında kalarak tohumların örtülmesini engellemeleri ve mibzer gözlerinin tıkanmasına sebep olmasıdır. Bir diğer neden de yabancı ot ve hastalık-zararlılarla mücadele etmeleri. İyi de anız yakmanın zararlarının yaralarından daha çok ve telafisi oldukça zor sonuçlarını hiç mi düşünmesiniz???? Yakılan anızla birlikte geri dönüşümü olmayan organik maddeleri geri getirebilir misiniz??? Tonlarca gübreyle bile karşılayabilemeyeceğiniz organik maddeleri telef etme yetkisini DOĞA SİZE VERDİ Mİ Kİ??? Bana hormon yükleme yetkisini size verdim mi ki??? Anız yaktığınızda toprak yüzeyinde bulunan pek çok yararlı mikroorganizma ile birlikte doğanın dengesinin bir parçası olan pek çok canlıyı da yok etme ÜSTÜNÜZE VAZİFE Mİ??? Ve zararı hemen anlaşılamayan ama ileriki yıllarda telafisi mümkün olmayan zararları ödeme için SENEDİNİZ VAR MI???

Yeter artık!!!!Oyun bozanlık yapmayalım, bu denli yormayalım bu güzelim ve cömert dünyamızı. Dünya yorulup sobelerse bizi bir gün, oyunumuz kötü ve acı bir sobelenmeyle son bulur. İşte seller, heyelanlar, depremler, kanserler ve sayamayacağım kadar SOBELENMELER.... İstiyor muyuz bu sonu??? Elbette ki hayır...

Madem cevabımız hayır, o halde kıymayalım güneşimize, bulutlarımıza, mavi gökyüzümüze ve geçmişten günümüze uzanan mor-yeşil dağlarımıza, çiçeklerle bezeli yaylalarımıza, kuş sesleriyle şen ormanlarımıza, balıklara yuva mavi denizlerimize... Geçmişten kalan bu güzellikler ve biz insanlar... Nasıl da yetinemiyoruz ne kadarına da sahip olsak. Bu dünyanın hâkimi olmak istiyoruz kazık çakmışcasına... Güzel ve yaşanılası dünyamızı sosyolojik, psikolojik çıkarlarımız kimi zaman da egolarımız yüzünden acımasızca yormaya çalışıyoruz. Tüm zamanımızı vererek yorulmadan sadece yıkmaya, yakmaya, yok etmeye çalışıyoruz. Bu konuda üstümüze yok Vallahi. Gidin gidin beyler, bakın Avrupa’daki doğa korumacılığına. Siz değil anız yakma, kapınızın önündeki küçücük bir çöpü bile yakamazsınız. Yok öyle yağma. Onlara aya biz yaya daha ne zamana?

Durun derim, yetti artık!!! Bir bakalım acımasızca yorduğumuz dünyanın aynadaki yansımasına. Vah vah yazık olmuş!!! Şu görüntüye bakalım... Kolları direngenliğini yitirmiş, iki yana düşmüş, çökük yanaklarında üvezler dolaşır... Farkına varmadınız mı? Aysız gece gibi zifiri karanlıklar oluşmuş gözlerinin altında. Yalvarırcasına bakan gözlerinin ağlamaktan kurumuş pınarlarından akmaz artık çocuk masumluğundaki gözyaşları... Kurumuş çöle dönmüş. Boşuna aramayın ne yaylada çiçeği ne çölde kaktüsü, ne de ormanda tavşanı, dağda ceylanı, ovada kekliği.... Çok uğraş verdik yormaya dünyayı. Dünyamız yorgunluktan yatak mahkumu bir hasta.... Nasıl hasta olmasın ki? Ne verdik ki acıdan başka.

Hasta bizim hastamız, doktoru da, ilacı da biz... Bu günden tezi yok tedaviye başlayalım...Kesmeyelim, yakmayalım, canlılara kıymayalım. Oyun bozanlık yapmayalım, SOBELENDİK BİR KERE, İKİNCİ SOBEYE İZİN VERMEYELİM??? Yakılan anıza sitemimle başladım, sobelenmeyle bitirdim...

                                        

Çiftçi bayım; sobe sobe!!!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Birsen İnal Arşivi
SON YAZILAR