Şeyhmus DİKEN

Şeyhmus DİKEN

Yeni Yurt’tan Diyarbakır Hatırası’na!

Yeni Yurt’tan Diyarbakır Hatırası’na!

Memleket kitabı yazmak kolay iş değil. İşin içine en başta anılar girer. Yaşanmışlklar, başa gelen acı, tatlı hikâyeler. Yazmakla yazmamak arasında gidip gelmeler. Sonra da en önemlisi yaş, ömür meselesi. Yaş kemale erince! Hele bi de el kalem tutunca kurt gibi insanın içini kemirir. Ya hû bunca insan yazıyor. Ben de onca yaşadıklarımı hele bir eteğimdekileri dökeyim kabilinden yazayım diye geçirir içinden insan.

Geriye dönüp baktığımda İbrahim Evirgen’i tanıyalı epeyce olmuş. Daha doğrusu Evirgen ailesini tanıyalı kırk yılı geçmiş. Abisi Salih liseden sınıf arkadaşım olur. Daha yetmişli yılların hemen başında matbaaları olduğunu ve yerel bir gazete olan Yeni Yurt’u çıkardıklarını bilirdim. Yıllar sonra devre arkadaşım Salih’in kardeşi İbrahim’i Yeni Yurd Gazetesinin başında ve bürolarında ziyaret ettiğim bir gün bana bir sürpriz yaparak kırk yıl evvelki bir hatıra defterini önüme koymuştu. “Hele bu deftere bir bak Şeyhmus Abi” demişti. Sayfaları çevirdiğimde liseli yıllarımda bir arkadaş hatıra defterine çalakalem yazdıklarım, bana gülümsemişti. İbrahim’e keyifle gülerek “İşte Evrigen ailesi böyle” demiştim. 60 yıl dile kolay, yerel bir gazeteyi günlük olarak çıkarmak. Üstelik amatör bir ruhla! Hem birkaç aile geçindirilecek. Hem de her gün o gazete çıkacak, zor iş.

 

İbrahim’in “Diyarbakır Hatırası” kitabını okuduğumda artık hafızalarda kalacak olan eski kuşak bir geleneğin öğretmeninin, bugüne ironi ile yansıyan anılarının kimi kez mizah, kimi kez dram, kimi kez de trajik hikâyesini okudum. Tümüyle amatörce, yazarlık derdi kaygısı gütmeden ama yıllarca baba yadigârı gazeteleri yeni yurt’un eskilerin “sermuharrir” dedikleri başyazarlığını yapmış bir öğretmen şahsiyetinin derdi tasasını okudum. Nitekim İbrahim kitabının ikinci bölümünde Yeni Yurt yıllarından o anılar manzumesine denk düşen bir seçki de yapmış zaten.

 

Anı biriktirmek zordur, kolay iş değildir. Anılarda ve sahici dünyada yaşayan dostları,  hatta artık görüşmediklerini küstürmeyeceksin. Adları kitabın bir yerinde bir şekilde geçecek, telaffuz edilecek. Yoksa “beni unutmuşsun” diye sessizce gönül koyarlar. İbrahim Evirgen vefa örneği göstermiş. Hayatının her hangi bir evresinde anılar şeceresinin bir yerinden görünüp geçmiş her kim varsa yazı ya da görüntü ile, bazen ikisi birden yâd etmiş.

 

Mizahı, tadnda yedirmiş. “Müstahdem Ahmet” ve “Çapanoğlu Cabbar” hikâyelerinde ziyadesiyle ironi var. Kim hayatının bir anında benzer yaşanmışlıklarla haşır neşir olmamış ki! Öyle anlatmış ki iki hikâyeyi; bugün İbrahim’in kapısını çalsalar aynını yaşayacağını bile bile belki yine Müstahdem Ahmet’e veya Çapanoğlu Cabbar’a gözü kapalı “çarpılır” gibi!

 

Ve benim için en trajik olanı tabi! Tahsin Figançiçek’i bizim kuşaktan kim tanımaz ki! Namı diğer “Tavlaci Tehso”! Tahtadan tavlasına özenerek dizdiği kum malı şeftalileri, ya da karahübür öbeğini satarken verdiği altmışlı yılların fotoğraf kareleri. Kalp ağrısı ile ambulansa binerken poşetteki kuzu ciğerini komşu bakkala emanet ederek öte yakaya göçüp bir daha dönememenin hüznü.

 

İyi ki tümüyle amatör ruhla yazmış İbrahim Evirgen Diyarbakır Hatırası’nı!

Derler ki hatıra yazmak azrailin ağzından, elinden zamanın bir dilimini söküp almaktır. Aynen öyle! Ben anı kitaplarını tümüyle yaşamadığım ama merak ettiğim hayatların ruhuna nüfuz etmek için okurum. Bu sebeple de çok önemserim. Hele yazılmış anı kitapları “memleket sevdası”nı serencamını paylaşıyorsa!

Kadim şehir; Şehri Amid’in daha yazılmamış, paylaşılmamış o kadar çok hikâyeleri var ki!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyhmus DİKEN Arşivi
SON YAZILAR