Yüksekdağ: Hendekleri onaylamıyoruz”

Yüksekdağ: Hendekleri onaylamıyoruz”
Diyarbakır’da konuşan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Sur İlçesi’nde yaşanan yasak ve çatışmalara ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Hendeklerin halkın iradesinin tanınmasının bir sonucu olduğunu söyleyen Yüksekdağ, “Sokaklardaki hendekler bir sonuçtur. Hendekler biçiminde bir mücadele yönteminin uygulanmasını bizler de onaylamıyoruz.  Hendekler, halkın barış masasının, çözüm masasının, halkın iradesinin yok sayılmasının bir sonucudur, bunu iyi görmek, unutmamak lazım. Bugün buradaki hareket çözüm sürecinin hükümet tarafından bitirilmesine itiraz olarak, tepki olarak başlamıştır. Bu ipucunu kaçırdığımızda her şey karanlık bir dehlize dönüşür” diye konuştu.

Diyarbakır’a gelen HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Sur’da yaşanan yasak ve çatışmalara ilişkin basın toplantısı düzenledi. DBP İl Binasında gerçekleşen basın toplantısına Yüksekdağ’ın yanı sıra HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ve HDP’li yöneticiler katıldı.

Burada konuşan Yüksekdağ, "Sur ilçesinde toplam 5 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ve yaklaşık bir buçuk ayı bulan bir sokağa çıkma yasağı uygulandı. AKP Hükümeti 1 Kasım seçimleri öncesinde Türkiye'de istikrarı, huzuru ve güvenliği sağlama adı altında halktan oy aldı. Ama seçim sonrasında da savaş konsepti kesintisiz bir şekilde sürdürüldü ve tırmandırıldı. Bugün siyasi iktidar eliyle ve onayıyla  yönetilen ve yürütülen bu şiddetin artık tepe noktasına gelindi.  Ve Sur'da geride bıraktığımız bir süre sonunda bir insanlık dramı yaşandı.  Ve bunun karşısında halkımız büyük bir insanlık direnişi sergiledi.  Sur halkı bir insanlık direnişi sergiliyor çünkü kendi evinde kendi mahallesinde onuruyla, kimliğiyle ve talepleriyle yaşama hakkı bir i temel insan hakkıdır. Dünyanın hangi köşesinde olursa olsun Sur halkının dile getirdiği talepler insan olmanın getirdiği taleplerdir. Sur halkının gösterdiği bu duruşun en önemli nedeni; kendi mahallesinde, sokağında, gençlerinin çocuklarının ve bütün toplumsal yapısının güvenliğini sağlayarak ve güvenli ortam içinde kendi kültürünü, onurunu ve taleplerini dile getirmektir. Bugün Türkiye'de yaşanan bu kata tablonun tek nedeni, bu zamana kadar sözü edildiği gibi kazılan hendekler değildir. Biz geçen süre içerisinde en büyük en derin en karanlık hendeğin siyasi iktidarın zihninde ve statükoyu yaşatma saplantısında olduğunu gördük. Bir devlet statükosunu yaşatma saplantısı artık siyasi iktidarın zihnindeki siyasi yönetme algısındaki bir hendeğe, karanlık bir kuyuya dönüşmüştür.  Bu karanlık kuyu içerisinde bütün Türkiye halkları için istikrardan ve güvenlikten söz etmek mümkün değildir.  Eğer bir siyasi yönetme tarzı durmadan her yerde karanlık kuyular, karanlık girdaplar yaratıyorsa; çatışma ve şiddet körüklüyor ve bu çatışma ve şiddetin sonucu olarak Türkiye halkının evlatları her gün canından oluyorsa aslında karşımızda yönetme ehliyetine, liyakatine ve demokratik yönetim tarzına sahip bir siyasi anlayış yok demektir” dedi.

"ÖZYÖNETİM TARTIŞILSIN"

Öz yönetimin tartışmasını isteyen Yüksekdağ, “1 Kasım seçimlerinden sonra Türkiye'de barışın, demokratik bir inşanın temellerinin atılması gerekirken, 7 Hazirandan sonra yaşanan çatışmalı ortamın zeminini ortadan kaldırmak gerekirken,  ne yazık ki mevcut siyasi iktidar sadece bölgede,  Türkiye'de değil, aynı zamanda bütün Ortadoğu'da çatışma ve gerilim dilini ve yöntemini ön plana çıkarmıştır. Artık hiç bir yerde Türkiye halkları geleceğine güvenerek, inanarak yaşamıyor, yaşayamıyor. Türkiye halklarının demokratik geleceğinin ve temel haklarının güvence altına alındığı  bir siyasi geleceği, bu geleceğin zemini  her gün daha fazla berhava ediliyor. 7 Haziran seçimlerinden sonra gayrı meşru yollar ve yöntemlerle, demokratik siyasete dayanmayan yöntemlerle Türkiye halklarının, Kürt halkının siyasi iradesi yok sayılmıştır ve gasp edilmiştir. 7 Haziran seçimlerinden sonra siyasi iradesi yok sayılan Kürt halkı bugün demokratik taleplerini ve iradesini kuşanmış olarak tarihe çok önemli bir mücadeleyi not düşmüştür. Özyönetim talebi, halkımızın kendi kendisini yönetme, demokratik kanallardan, ülkenin bütünlüğü içerisinde yönetime katılma talebi, tarihse, güncel ve meşru bir taleptir.  Böyle bir talebin silahla, kanla, ölümle bastırılması ve bu talebi kuşanan halkımızın, insanlarımızın, gençlerimizin her gün katliamla, katliam tehdidiyle  yüz yüze bırakılması  esas gayrı meşru duruşun örneğidir. Bugün siyasi iktidar halkların meşru talebi karşısında gayrı meşru bir pozisyon almıştır. Bu gün tarih sahnesinde halka dayanan ve meşru taleplere dayananlarla, halkın gerçek özlemlerine dayanmayan, gayrı meşru yöntemlerle iktidar sürenlerin mücadelesi yaşanıyor.  Bizler bu mücadeleden ortak demokrasi değerlerinin kazanmasını, ortak demokrasi değerlerinden uzlaşarak çıkılmasını istiyoruz” şeklinde konuştu.

"YASAK HALKIN GÖÇ ETTİRİLMESİ İÇİN KALKTI"

Sur’da yaşanan göç ve çatışmalara da değinen Yüksekdağ, “Bugün günler boyunca Sur'da bir devlet şiddeti uygulandı.   Ve sadece polis güçleri ile değil, özel güvenlik, özel tim yapılanmalarıyla değil, değişik adlar verdikleri ama bizim anlamını çok iyi bildiğimiz kontra yapılanmalarıyla değil, aynı zamanda devletin bu ülkenin ordusunu askerini sahaya sürerek bir operasyon başlatıldı.  Hala Türkiye'nin  birliğini, beraberliğini koruma iddiasıyla siyaset yapanlar Türkiye'yi silahla ve şiddetle bölüyorlar, bölmeye devam ediyorlar. En son 80 darbesinde ve 902lı yıllardaki özel harp uygulamalarında bu topraklar askeri harekatları gördü.  Kent meydanlarına panzerlerin, tankların inmesini, ordu güçleriyle haklın, çoluğunun çocuğunun karşı karşıya bırakılmasını gördü.  Bir de bugün görüyor. Ve bugün Türkiye kamuoyunun bütün bunlara tepkisiz kalması salık veriliyor. Bütün Türkiye'nin ve dünyanın gözleri önünde belki de bir sat sonra Sur'da bir kitle katliamı gerçekleştirilecek.  Sur'da sokağa çıkma yasaklarının kaldırıldığı küçük zaman dilimleri, halkın mahallesinden, sokağından, evinden sürgün edilmesi, göç ettirilmesi için kullanıldı. Dün o kısacık sokağa çıkma yasağının kaldırıldığı zaman diliminde ibretlik manzaralar yaşandı. Burada Diyarbakır'da Sur'da panzerlerden anonslar yapıldı. 'İkinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı kaldırılmıştır' diye.  Sokağa çıkma yasağını kaldırma ilanını, beyanını bile 'ikinci bir emre' bağlayan bir zihniyet konuşuyor bu topraklarda. Ve bu sokağa çıkma yasağının kaldırıldığı anlarda Sur'a girmek yasak, Sur'dan çıkmak serbest. Hendeklerin olduğu yerlerden halk göç etmiyor, devletin polisinin girdiği yerlerden halk göçe zorlanıyor” dedi.

"İNSANA TARİHE SAVAŞ AÇARAK İKTİDARINIZI SÜRDÜREMEZSİNİZ"

Çatışmaların insanlığı ve tarihi yok ettiğini belirten Yüksekdağ, “Sadece insan yaşamı değil, tarihi de kültürü de yok etmeye kilitlenmiş bir operasyon bir şiddet uygulanıyor.  Geride bıraktığımız süreçte, bundan on beş gün önce rahmetli Tahir Elçi Sur Bölgesindeki  o tarihi alanda  tarihi dörtayaklı minarenin zarar görmesine karşı, ' Tarihi yok etmeyin efendiler' dedikten sonra katledildi.  Ve biz bugün hala insanları yok etmeyin, tarihi yok etmeyin, camileri yok etmeyin efendiler diyoruz. Bin yıllara kafa tutan bu tarih size mi kafa tutmayacak efendiler. Sizler bin yıllar boyunca, nice zulüm görmüş, nice afet, savaş görmüş o abideleri, o tarihi, o kültürü yok edemezsiniz. Bunu bilin, bunu anlayın artık efendiler. Nice Tiranlar gördü bu topraklar, bu kadim yurt, nice sultan, nice zalim, nice diktatör.  Onların hepsi bu topraklardan geldi,  geçti. Geriye bu başı dik, alnı ak halk kaldı.  İnsanı yok ederek, insana, tarihe savaş açarak kendi iktidarınızı sürdüremezsiniz” diye konuştu.

"HALA BİR ŞANS UMUT VAR"

Barış için geç kalınmadığını kaydeden Yüksekdağ, “Bugün hala bir şansımız, umudumuz var. Bu topraklarda ele ele vererek  o karartılan gönülleri, yürekleri barışın, çözümün, demokrasinin ışığıyla aydınlatarak  birleştirme şansımız hala var.  Bu şansı artık siyasi iktidarın değerlendirmesini istiyoruz.  Bu topraklarda yanan ateş hiç kimse sanmasın ki kendisini de yakmaz. Batıda AKP'nin sarayın kontrolü, zapturaptı altındaki, medya organları, haberler, yorumlar, gerçeğin aktarılma kanalları tamamen gasp edilmiş karartılmış durumda. Bu halk ne sesini duyurabiliyor, ne taleplerini duyurabiliyor ne de çağrısını yapabiliyor. Kürt halkı bugün,  gerçekleri aktaramadığı gibi bir de büyük bir yalan ve manüpilasyonla karşı karşıya. Türkiye halkı, burada yaşanan gerçekler çarpıtılıyor, burada yaşananların üzeri yalanla örtülüyor. Ve biz bu gün bir kere daha çağrı yapıyoruz:  o yalanları söyleyenler, kendi söyledikleri yalanlara inananlar ve bu yalanlarla Kürt halkına kin nefret  besleyenler, bir parça vicdanınız varsa, bir parça gerçekle yüzleşme cesaretiniz varsa gelin burada hep birlikte gerçeğin gözünün içine bakalım. O gerçek bizim gözümüzü acıtacaksa acıtsın, biz öz eleştirimizi verelim. Ama o gerçeksizin yüzünüze çarpacaksa eğer, en azından o gerçeği bir parça insani olarak kabul etmeyi bilin, öğrenin.  Gelin hep birlikte bu toprakların bu halkın gerçekleriyle yüzleşelim. Gelin bu topraklarda bir umut, bir barış ve çözüm iradesi devşirelim. Buna gücünüz, cesaretiniz varsa gelin buradaki hakikatle yüzleşelim.  Ama buradaki tek hakikat ne yazık ki şiddet haline gelmiş durumda. Burada şiddetle halkımızın umudu, barış ve çözüm iradesi, yeni bir demokratik yaşamı kurma iradesi teslim alınmaya çalışılıyor. Eğer bizlere sadece teslimiyet seçeneğini sunuyorsanız, hiç kusura bakmayın bizim kitabımızda zulme teslim olmak yok. Bizim kitabımızda, direnişin, halkımızın hakikati  ve bu halkın dayandığı onurlu, namuslu mücadele kararlılığı var.  Salı günü meclis toplantımızı burada geçekleştireceğiz. Bir katliam planının yapıldığı bu günlerde, saatlerde, gerçeğe sırtımızı dönmemek için ve bütün Türkiye'nin yüzünü bu gerçeğe dönmesi için grup toplantımızı salı günü burada yapacağız, burada olacağız” ifadelerini kullandı.

Öz yönetimin tartışılmasını isteyen Yüksekdağ, “Türkiye Sur halkının taleplerini tartışmalı, Türkiye'deki siyaset kurumları halkın özyönetim taleplerini tartışmalı. İyisini, kötüsünü, eksiğini, gediğini tartışmalı bir siyasi müzakere zemininde ele almalı. Artık silahlar konuşmasın, artık bu siyasi iktidar, devlet kendi halkıyla silah aracılığıyla, operasyon aracılığıyla konuşmasın. Demokratik yol ve yöntemlerin açılmasının koşulları işte tam da böyle zor ve krizli dönemlerde hayati bir ihtiyaca dönüşür” dedi.

Basın toplantısının ardından Yüksekdağ, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

"HÜKÜMETLE DİYALOG KANALI YOK"

Hükümetle aralarında bir diyalog kanalının olmadığını belirterek, “HDP ve hükümet arasında şu an hiç bir diyalog kanalı yok. Biz HDP olarak diyalog kanallarının açılmasını, olmasını istiyoruz ama ne yazık ki hükümet  tüm diyalog kanallarını kapatmıştır. Resmi diyalog kanalları büyük oranda kapalıdır, ama biz yine de bu kanalları zorluyoruz. Şu an hükümet gayrı meşru ve yasadışı bir şekilde sokağa çıkma yasaklarını uyguluyor. Anayasa ihlalidir aslında.  Sokağa çıkma yasakları meclisin yetkisindedir ve olağan üstü hallerde  ve savaş halinde kullanılır.  Bu yasaklar anayasaya dayanmıyor ancak siyasi iktidar çıkardığı  ara yasalarla, düzenlemelerle Valilere, Mülki amirlere bazı yetkiler tanımıştır ve yetki çerçevesinde yasaklar ilan edilmektedir.  Biz parti olarak bu durumu anayasa mahkemesine götürdük.  Anayasaya aykırılık temelinde bu uygulamaların kaldırılmasını istedik” dedi.

"SOKAKARDAKİ HENDEK BİR SONUÇTUR"

Hendekleri istemediklerini belirten Yüksekdağ, “Şu an geldiğimiz nokta hendeklerin sınırını, çapını aşmış bulunmaktadır. Belki bundan önceki süreçte hendekler ekseninde yapılan tartışmaların bir nebze karşılığı olabilirdi. Bugün önemli olan siyasi hendekleri kapatabilmektir.  Siyasi hendekleri kapatamadığınız, siyasi çukurları dolduramadığınız koşullar içerisinde siyasi zemini stabilize hale getiremezsiniz. Siyasi zemini stabil hale getirmek de siyaset kurumun yürütmenin görevidir. İlk siyasi hendek çukuru, 28 Şubat mutabakatının yok sayılmasıyla açıldı.  Sokaklardaki hendekler bir sonuçtur. Hendekler biçiminde bir mücadele yönteminin uygulanmasını bizler de onaylamıyoruz.  Hendekler, halkın barış masasının, çözüm masasının, halkın iradesinin yok sayılmasının bir sonucudur, bunu iyi görmek, unutmamak lazım. Bugün buradaki hareket çözüm sürecinin hükümet tarafından bitirilmesine itiraz olarak, tepki olarak başlamıştır. Bu ipucunu kaçırdığımızda her şey karanlık bir dehlize dönüşür” diye konuştu.

Haber: Ali ABBAS YILMAZ

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.