ACELE KAMULAŞTIRMAYA BÜYÜK TEPKİ
Diyarbakır'ın tarihi Sur ilçesinin yüzde 60’ının bakanlar kurulu kararı ile Acele kamulaştırılması kentteki her kesimin tepkisine neden oldu.
Bakanlar Kurulu, 9 bin parselin bulunduğu Sur içindeki 363 adada toplam 6 bin 300 parselin acil bir şekilde kamulaştırması yönünde geçtiğimiz günlerde karar aldı. Kamulaştırılan yapılar arasında Sur Belediyesi binası, tarihi Hasanpaşa Hanı, Cemilpaşa Konağı, Dengbej Evi, Aslan otel, Liluz Otel ve tarihi Ulu Caminin yanı sıra birçok yer bulunuyor.

Kamulaştırma kararının hukuki boyutları üzerinde önemli tespitlerde bulunan avukat Cihan ipek, “ Mülkiyet hakkı anayasada belirlenen temel bir özgürlüktür. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bu hakkı koruma altına almıştır. Mülkiyet hakkına kimse müdahale edemez ve elinden alamaz. Kişinin mülkiyeti yaşam, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi hakla devletin koruması altındadır. Hukuk devletlerinde böyledir. Mülkiyet hakkının kısıtlanması dediğimiz durumlar var. Buda Anayasanın 13. Maddesinde düzenlenmiştir. Mülkiyet hakkının kısıtlanması kamulaştırma belli bir kamu yararına hizmet ediyorsa devlet tarafından kişinin o mülk edindiği yerin değerinin tamamını ödemek koşulu ile her kişinin malını kamulaştırabilir. Buda devletin hakkıdır. Devlet isterse tarla, ev, ağaç ve sokakları kamulaştırabilir. Devlet bunu yaparken bir amacı olmalıdır. Kamu yararı olması lazım. Şimdi burada tarihi durumlar var. bunların hepsinin bir süreci var. Sur içi dediğimiz bölge 1500 yıllık tarihi olan bir yer. Yerin altında da hala sit alanı olan birçok yer var. O yerlerde harita altına alınmış 623 tane koruma altına alınan tarihi eserler var. Yine oradaki yapı ve evlerin hepsi sit alanıdır. Devlet burada güvenlik amaçlı bir kamu yararı güttüğü için yol ve karakol yapmak istiyor. Devlet, Sur içinde bir daha silahlı unsurların yerleşmesini engellemek istiyor. Bu nedenle oradaki evleri kamulaştırmak istiyor. Kamu yararı bu kentin tarihini korumak mıdır, yoksa güvenliğini sağlamak mıdır?. Buradaki kamu yararı dengesini görmemiz lazım. Burada güvenlik olduğu için kamu yararı görmüyorum. Kamulaştırma kanunu var. Vatandaş kabul etmezse devletin gidip dava açman lazım. Kamulaştırma kararı aldığın zaman vatandaşa ve mal sahibine tebliği edeceksin. Vatandaşta gerekirse gidip dava açabilir. Ancak burada devlet bunu yapmıyor. Devlet bakanlar kurulu kararı ile acele bir karar almıştır. Buda şu anlama geliyor, devlet senin malına el koyuyor ve oraya bir fiyat biçiyor. Bir hakim ve mühendis nezaretinde ev fiyatları belirleniyor, sonra buradan çık diyor, paranı bankaya yatırdım git hesabından al diyor. Acele kamulaştırma olayı da budur. Kamu yararı yoktur diyen vatandaş bu şekilde dava açamıyor. Bakanlar kurulu olduğu için vatandaş hiçbir kuruma açamıyor. Danıştay’da bakanlar kurulu hakkında dava açması gerekiyor. Vatandaş bundan haberdar değil” dedi.
Burada güdülen amaç ne olabilir?
Sur’da 27 bin insan yaşıyordu. Maddi ve manevi olarak 3 aylık süreçte insanların zararı oldu. Maddi ve manevi zararların hepsini devletin gidermesi lazım. Bu vatandaşların hiçbir suçu yoktur. Devlet gerekli önlemi alamamış ve orada bir takım çatışmalar yaşanmıştır. Ama devlet orada yaşanan tüm mağduriyetleri karşılamalıdır. İnsanların zararının tek tek tespit edilmesi lazım. Devlet burada toptan bir mantıkla olaya yaklaşıyor. Bildiğiniz gibi 90 yıllarda köy boşaltma olayları oldu. Orada devlet hiçbir zarar ödemeden insanları evlerinden çıkarttı. AHİM, Türkiye’yi mahkum etti. Sonrasında 5233 sayılı yasa çıkarttılar. Bu yasa ile zararları sonradan tespit edip ödediler. Şimdi ise benzer bir yasal kılıf uydurularak bunun önünü almak istiyorlar. Kamu yararını öne sürerek orada yol ve karakol yapacaklar. Ancak bu karar oradaki tarihi yapıyı bozar. Acele kamulaştırma kararı Başbakan’ın Toledo düşüncesine aykırı bir girişimdir. Sokağın şeklini değiştireceksen, mimarı yapısını değiştirirsen bu kentin tarihi dokusunu korumaz ki. Kamu yararı yok. Vatandaşın gerçek zararını karşılayıp karşılamayacağı bile belli değil. Fazla para verseniz bile burada bir kamu yararı yok” diye konuştu.

YANLIŞ VE GEREKSİZ BİR KARAR
Diyanet-Sen Şube Başkanı Ömer evsen, “Bu kararla Sur’da kamulaşmamış bir yer kalmadı. Yani bu kararla Sur’un tamamı devletin eline geçmiş oldu. Acele ile alınan bu karar yanlış ve gereksizdir. Sur’da yıkım ve sonrasında düzenleme yapılacağına dair bilgiler var. Sur’da yeni bir inşa faaliyeti başlatılacaksa bu soruna çözüm olmaz. Sur meydan ve camileri ile bir anlam kazanıyor. Onun dışında bir yapılanmaya giderse Sur’un ruhuna ters olur. İçerdeki operasyonlardan kaynaklı zararlar var doğrudur. Şuan ki haliyle açılması belki travmalara neden olur, bunu anlıyoruz ama Sur’un yok olması doğru bir karar değildir. Çatışma zemininden kaynaklı olarak kültürel mirasın yok edilmesi, bu noktada çalışma yapılması akıllıca görmüyor. Çok ciddi düşünülmesi lazım. İnsanlar ve esnaflar mağdur edilmesin. Paranızı verdim mantığı ile yaklaşılırsa bu yanlış olur. Sur’u inşaat alanına çevirmek mantıklı değil. Bu bizim gibi burada hayatını vermiş ve kendini orayla birlikte idame edenleri kıracaktır. Önümüzdeki hafta iki bakanımız gelecek. Görüşlerimizi ileteceğiz. Sesimizi duyurmaya çalışacağız” dedi.

KENTSEL DÖNÜŞÜM ADI ALTINDA YAPILSIN
Çözüm-Der Başkanı Av Ercan Ezgin ise, “Bölge ekonomik ve sosyal yönden normalleşmenin sağlanması lazım. Sur içinin mimari yapısı ile ilgili geçmişten beri sıkıntı yaşanıyordu. Sur içinin en büyük problemi mimari yapısıdır. Mimari dokuyu bozan evlerin inşa edilmesi ve eski haline getirilmesi anlamlı ve katkı verici bir olay değildir. Boşuna yapılmış bir olay olur. Kentsel dönüşüm adı altında yapılırsa daha sağlıklı olur. Sur içinin kültürel yapısını ön plana çıkaracak kent modeli inşa etmek lazım. Evleri yıkılan insanlar var, iş yerleri yakılan var, onların durumu ne olacak. Onlara ya ev yapılacak yada başka yerde ev yapılacak. Hükümetin kamulaştırma kararı eski yığma yapılarla ilgili doğru bir karardır, ama bunu yaparken bedel konusunda vatandaşın lehine bir karar çıkmalı. İnsan onuruna yakışır bir ücret ödenmesi lazım. Vatandaş mağdur edilmemeli. Kararın geri çekilmesi gerekir. Konut mu, mantıklı yoksa yıkılan konutlar yerine başka inşaatlar mı yapılması bunu iyi düşünmek lazım. UNESCO’ya giren Sur’un yapısı ayakta tutulsun, Cami ve Kiliseler korunsun, diğer evlerin yıkılması zaten gündemdeydi. Kamulaştırma yaparken, bedel ve temiz işlemleri var. Hak kaybını ortadan kaldıran bir sürü yasal yol var. Devlet sur içini yaşanabilir kılmalı ve alternatifini sunulması lazım. Vatandaşın lehine olan uygulama hangisi ise o yönlü karar vermek lazım. Mağduriyetlerin acil giderilmesi lazım. Sur’un kendine gelmesi için en az 5 yıla ihtiyaç var” diye konuştu.

BÜYÜK BİR TRAVMAYA NEDEN OLUR
MÜSİAD Başkanı İsmail Özşanlı ise, “Kamulaştırma olayında kimsenin görüşü alınmadı. Bu nasıl tespit edildi, nereler girecek. Önceden hazırlanmış bir plana benziyor. Tüm Sur’un içindeki yerler kamulaştırıldı. Gece kondu olan evler var, dedesi döneminde kalmış ama tapusu yok. Şimdi bunların durumu ne olacak. Bu tespitler nasıl yapılacak ve mağduriyetleri nasıl olacak. Erken bir karar. Kararın düzeltilmesini istiyoruz. Gelip kentin ilgili kurumları ile görüşülmeli ve ona göre bir karar verilmeli. Bu beklenti içindeyiz. Şehircilik bakanı bir ekip kurması lazım. Biz bunu bekliyorduk, Sur’un temizlenmesi gerekiyordu ama bu şekilde yanlış olur. Bu karar ikinci bir Sur vakasıdır. Halkın evi yıkıldı, gasp edildi, arkasından yasağın kalkmasını bekliyordu, insanlar evlerini görmeden evi kamulaştı. Hükümet’e çağrımız bir ekip oluşturup bir büro oluşturulmalı. Herkesin görüşleri alınmalı. Kararın düzeltilmesi gerekir. Bu karar düzeltilmezse büyük bir travmaya neden olur” dedi.
İlyas AKENGİN/ÖZEL





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.