Açılan partilerin ciddi programları yok

Açılan partilerin ciddi programları yok
Siyasetçi ve yazar Sıdkı Zilan, yeni Kürt partisi ihtiyacını değerlendirdi. Zilan, yeni Kürt partilerinin ciddi bir programdan yoksun olduğunu belirtti.

Tigris Haber - Özel

TİGRİS HABER  - Siyasetçi ve yazar Sıdkı Zilan, Kürt siyasetinde yeni bir partiye ne kadar ihtiyaç olup olmadığını, mevcut partilerin bu ihtiyacı neden karşılayamadığını, yeni Kürt partisi söylentilerinin HDP’ye alternatif oluşturma, onun tabanını zayıflatma niyetiyle ortaya atıldığı iddialarını, Kürt siyaseti açısından bir tıkanıklığın söz konusu olup olmadığını Tigris Haber’e değerlendirdi.

‘Kürdistan ismiyle kurulan partilerin hepsi mahkemelik’

Yeni parti arayışlarının meşru olduğunu belirten Zilan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Parti arayışları meşru bir arayıştır. İnsanların örgütlenme özgürlüğü vardır. Bu Kürtler için de geçerlidir. Birden fazla STK, dernek, fikir, meşrep, mezhep, felsefe, din ne olursa olsun, çoğulculuk, çeşitlilik iyidir. Haliyle her ne kadar her birimizin “mutlak doğrusu” olsa da; dinimiz en iyisi, mezhebimiz en iyisi, dilimiz en iyisi, felsefemiz en iyisi vs. nihayetinde diğer insanların da görüşüne hürmet etmemiz lazım. Bu bir ailede de öyledir, her ferdin özgürlüğü açısından da öyledir, bir Milet için de öyledir, bütün dünya için de öyledir. Eğer çeşitlilik, demokrasi diyorsak, prensip olarak herkes için istemek lazım. Yani, zenginliği de refahı da tabana yaymak gerek diyoruz ya; demokrasiyi de insan haklarını da her yere yaymak lazım. Ama bu iş biraz da hassas konular olduğu için kimse durup dururken başkasıyla malını, mülkünü, iktidarını, tabanını paylaşmaz. Bizde fazladır alın sizin olsun kimse demez. Zayıf partiler var bir kısmınız onlara katılın demez. Haliyle ne oluyor, rekabet oluyor. Rekabet için de bir hukuk lazım. Onun için de medya hukuku vardır, siyasetin kendine göre etik kuralları vardır. Konuşmanın da yazmanın da bir adabı vardır. Başkasının görüşünü kendi görüşü gibi yansıtmak yasaktır. Yani, hayatın her alanında birçok kural vardır. Tıp etiği, hukuk etiği vardır. Bütün bunlara neden değindim, bir şeyler düzelecekse sadece bir alanda tek başına düzelmez. Siyaset düzelsin diyorsak toplumun da düzelmesi lazım. Her şey birbirini etkiliyor, olumlu ya da olumsuz, çarpan etkisi yapıyor. Tüm alanlar için toptan bir kalite gerekir. Tabii niyetlerden bağımsız olarak da objektif kurallar vardır. Çünkü bir noktadan sonra artık niyet sorgulanmıyor. Söylem ve eylem bağlayıcı oluyor. Ne dediğine ne yaptığına bakırız. Bu noktada baktığımız zaman Türkiye’deki Kürtlerin sıkıntıları var. Niye çünkü müdahale edilmiş. Dilleri yasaklanmış. Kendi aidiyetleriyle siyaset yapmaları yıllarca yasaklanmış. Kürdüm demeleri, Kürdistan ismiyle kurumlar oluşturmaları hala sorun. Şuan Kürdistan ismiyle kurulan partilerin hepsi mahkemelik. Kurumlar kapatıldı, dernekler kapatıldı. Bir kısmına terörle ilişkilisiniz dediler ama bir kısmına onu da diyemediler. Mevcut Kürdistani partilerin kapatma nedenine terörle bağlantı var diyemiyor. Diyemez de çünkü alakası yok, onlar şiddetten, “terörden” uzak. Demek ki, Kürdistan’a da Kürde de mesafeli bir yaklaşım var. Hatta bazı dönemlerde hasmane yaklaşımlar oluyor. Dersim, Zilan gibi fiiliyatlar da olmuş. Bu hengâmede Kürtlerin geldiği nokta, rahmetli Özal’la birlikte Avrupa Birliği hedefi ve sonrasında diğer partilerden de bu söylem dillendirildi. AB konusunda AK Parti çıtayı yükseltti. Birçok noktada kabul etiler ve bazı başlıklara şerhler kondu vs. Yerel yönetimler konusunda şerhler var, çünkü bu konu Kürtlerle ilgili. Sonra çözüm süreci başladı, insanlar ümitlendi. Öcalan’ın 2013’teki newroz mektubunu biliyorsunuz. Ama bu da gerçekleşmedi. Sonra iki taraf da birbirini suçladı.”

‘Bana göre HDP’nin halklar söylemi külliyen yalandır’

HDP’nin Türkiyelileşme açılımını ve Türkiye’deki diğer halklarla ortak mücadele politikasını değerlendiren Zilan, şöyle konuştu: “Kürt siyaseti dediğinizde birçok parti var. En son 10 parti vardı, 11 olacak vs. Partilerin bir kısmı programından dolayı Kürdistani partidir, bir kısmı söylemi, bir kısmı da seçmen yoğunluğu nedeniyle böyledir. Mesela HDP Kürt partisiyim demiyor. Bazen de yanlış bir söylemle biz Kürtlerin partisi değiliz diyebiliyor. Hâlbuki Kürtler size oy veriyor ve Kürtlerin partisisin. Aslında Kürtçü parti değiliz diye kastediyorlar sanırım. Fakat sıkıştıklarında da Kürtlüğü dillendiriyor. Objektif olarak baktığımızda ise HDP Kürtlerin yarısından destek alıyor. Diğer yarısı da dağılmış. Bir önceki döneme kadar AK Parti’deydiler. Az bir kısmı Dersim’de CHP’de, ferdi olarak MHP’de olan da var. Bazı aileler Saadet Partisi’nde vs. Bu dönem ise çok enteresan. Şuan HDP oylarını koruyor.  Kürtlerin diğer yarısı ise dağılmış durumda. DEVA Partisi’nde var, Gelecek Partisi’nde var. CHP’ye bir yönelim oldu (İstanbul seçimleri üzerinden) ama geçici mi kalıcı mı bilmiyoruz. Hatta ne HDP’ye ne de CHP’ye oy vermeyecek insanlar İstanbul’da oy verdiler. Tabii ki, AKP kaybetsin diye verilen oylardı bunlar. Böyle bir hengâmede muhafazakâr ya da milli çizgideki Kürtleri temsilen yeni bir partiye ihtiyaç var mı? Tabii kim millidir, kim dindardır kim mütedeyyindir ama böyle bir söylem var. HDP halkların özgürlüğü diyor ama ortada Kürtlerden başka halk yok. 100 yıllık Cumhuriyet tarihinde kim mücadele vermiş? Arapların biz anadilde eğitim istiyoruz, biz kendi kendimizi yönetmek istiyoruz diye Türkiye’de bir talebi var mı? Hatay’da, Siirt’te, Mardin’de Araplar var. Onlar için zaten sorun yok her şey Arapça. Camiler Arapça, İmam Hatipler’de maşallah Arapça var ve her yerde İmam Hatipler var. İlahiyatlar var falan ve Türkçeden sonra günlük yaşamda en çok Arapça kullanılıyor. Türkiye’nin fiilen ikinci dili Arapçadır. Araplar ekonomik olarak da iyi bir yerdedirler. Kürtlerden dolayı, o sosyo-politik dengeden dolayı kayırılıyorlar da. Araplar bir nevi doğal müttefik oluyor. Halbuki, Araplar Kürtlere de yakındırlar. Kürtlerin ekseriyetle mezhebi Şafidir. Arapların bir kısım Nusayriler. Yani demografik açıdan da bu olaya baktığın zaman Arapların bir sorunu yok. Lazlarda da az bir kesim Lazca falan diyor ama bir mücadele yok. Çerkezler deseniz hepsi devletin yanındadır. Türk denilmesinden de rahatsız değiller. Boşnaklar deseniz hakeza öyle, kimsede bir rahatsızlık yok. Bana göre HDP’nin halklar söylemi külliyen yalandır. Sadece Kürtler itiraz ediyor. Koçgiri’den başlıyor, Piran’dan, Dersim’den, Zilan’dan bugüne kadar kesintisiz bir itiraz vardır. Bir mahkemeye benzetecek olursak Kürtler dışında zamanında dava açan, dilekçe veren yok. Kürtler mahkemeye başvurmuş, istinafa gitmiş, AİHM’e vermiş ve tüm dünya platformlarında itirazlarını sürdürüyorlar. Anayasanın kendilerini kurucu unsur olarak kabul etmemesine itiraz ediyor, dilini, kültürünü savunuyor, kendi kendisini yönetmek istiyor vs. Bunu da herkes görüyor. Bence HDP’nin halklar demesine hiç gerek yok. Biz Kürtlerin partisiyiz demesi lazım. Ama biz Kürtlerin partisiyiz diye diğerlerini dışlamıyoruz, onları da temsil ediyoruz, onların da haklarını savunuyoruz demesi lazım. Senin Kürt olman ya da Müslüman olman başkalarının haklarını da savunmana engel değil. Alevi olman Sünni’nin haklarını savunmana engel değil. HDP’yi şahsen bu konuda yanlış görüyorum. Kendini devlete şirin göstermeye çalışıyor. Bana sorarsanız bu projede devletin de parmağı vardır. Ama bunu yüzde 100 olumsuz da görmüyorum.”

‘Kimseye güven de kalmadı’

Çözüm sürecinin siyasetteki yansımalarını değerlendiren Zilan şu ifadeleri kullandı: “Çözüm sürecinde deniliyor ki “ Öcalan bunlarla anlaştı” anlaşınca da HDP’ ye “gel beraber bir şeyler yapalım” denildi. HDP’yi de kurdular. Tamam, iyi de oldu. Çözüm süreci bittince HDP’ ye amaçlanan şey hâsıl olmadı. HDP’nin amacı CHP’yi zayıflatmak. Bence bu güzel bir amaçtı. Solu da toparlayacaktı. Yüzde 25 oy alacaktı. AKP’yle paslaşacaksın. Ya ittifak kuracaksın kurmasan dahi dışarıdan çaktırmadan destek vereceksin. Çözüm sürecinde Kürtler ile Türkler barışacak. CHP’nin günahı çok. Çözüm sürecine destek vermedi. Fiilen engel olmasa da destek vermedi.  Biz kurum olarak o zaman Azadi Hareketi olarak HDP’ye destek verdik. Artık olmuş bitmiş bir olaydır. Üzerine konuşulur değerlendirilir. Yanlışsa yanlış denilir. Doğruysa doğru denilir. Fakat karşı tarafta bunu bahane edip Kürtlerin tüm kazanımlarını itmek demek sen bunu Allah rızası için yapmıyorsun. Tamam, siyasette Allah rızası olmaz. Ama hukuk var ahlak var. Kürtçeye hiçbir öğretmen tayin etmiyorsun, verdiğin hakları geri alıyorsun. Demek ki sen Kürt meselesini seçim endeksli düşünüyorsun. Babacan dile getirdi, Davutoğlu dile getirdi acaba onlarda gelirse aynı şeyi yaparlar mı? Kimseye güven de kalmadı. Erdoğan en önde giden insandı. O da tanınmaz bir halde AKP de tanımaz bir halde bir MHP’den farkı kalmamış.  HDP’ yede düşen bir kusur payı vardır elbet bize de düşen vardır ama büyük AKP ve Erdoğan’adır. İnsan ilkeli olur. Kürtlerin bazı hakları tartışma konusu olmamalı. Anadilde eğitim gibi, dilini geliştirme gibi. Demek ki, PKK bahanesiyle Kürtlükle mücadele ediyorsun. Zaten Kürdistan’ı istemedikleri anlaşıldı tüm partiler de destek veriyor. Güney Kürdistan’ın bağımsızlığını istemedi. Kerkük, Afrin meselesinde İran, Türkiye ve diğer ülkeler bir oldu.”

‘Kürtler niye bir araya gelemiyor?’

Yeni Kürt partilerine olan ihtiyacı değerlendiren Zilan, şunları söyledi: “Lokal sorunlara gelelim. Yeni süreçte Kürt partilerine ihtiyaç var mı? Hem vardır hem de yoktur. İyi bir vitrin olursa halkı sürükleyen liderler olursa yol alır. Bazıları diyor lider değil kadro partisi olsun. HDP bir lider partisi değildir ama farklı oldu. Genelde Türkiye’de lider partileri tutuluyor. Kitleleri liderler sürüklüyor. HÜDA PAR geçenlerde “Kürt meselesi vardır” dedi. AKP’ye karşı biraz dikleşti sanki. Devamı gelir mi gelmez mi bilmiyorum. Fakat bu haliyle HÜDA PAR’da Afrin kamburu var, Rojava’da diğer tarafta olma kamburu var. O kamburlardan dolayı çoğu insanı küstürmüş. Tek başına kadroları yeterli değil başka partilerle koalisyon yapar mı? Kürdi gruplarla, ailelerle… Şimdiye kadar yapmadı. Kendi dar çevreleri ve cemaati var. Adaylar hepsi onların. Oy verenler hepsi onların. Onların dışında açılım yapamadılar. Kimsede onlara yanaşmadı. HÜDA PAR’la ittifak yapmış bir şahıs, bir aile ya da bir grup yok. Diğer Kürt partileri de “mış” diye kalıyor. Bunu söylemek belki de hoş da değil belki ettik de değil. Güneyin sembolik, bazı psikolojik yardımları sayesinde gelip bir büro açıyor ondan sonra bazı kolaylıklardan istifade ediyor. Kimsenin ciddi bir programı yok. “Biz kitlesel bir parti olalım. Burada Kürtleri organize edelim” diye bir yaklaşımları yok. Sadece HDP’ye oy veren Kürtler yok. AKP’ye, CHP’ye… Oy verenlerde vardı. Gelip bunları birleştirelim diyen yok. Büyük aileler var. Binlerce oyları var. Haşim Haşimi Diyarbakır’da tek başına 15 bin oy aldı. İki tane Haşim Haşimi olduğunu farz et ses getirir. 3 tane olunca 100 bine doğru ilerliyor. Bu olabilir mi? Evet olabiliyor. Bunu daha önce de seçimlerde de gördük. Salim Ensarioğlu İYİ Partidedir ama 10 bin tane sabit oyu var. Bazen 25 bine kadar çıkabilir. Yerel ittifaklarla. Bu durum da biz Kürtler sorumluyuz. Bizlerin beceriksizliği. Birbirimizi niye tolere edemiyoruz. HDP’de 72 millet bir araya geliyorsa. Kürtler niye bir araya gelemiyor? HDP’li ya da HDP’siz neden bir araya gelemiyor. Benim ufkum geniş. Ben diyorum HDP’yle HÜDA PAR işbirliği yapsın. Bölgede ittifak yapalım diye bilmemeliler. Ankara’da da dört beş konuda hem fikir olalım. Gerisinde birbirimize atıp tutalım. Ticaret gibi düşün. Yok yapamıyorlar. Yüzleşmeyi bilmiyoruz. Sorunları çözme kabiliyetimiz azdır. Randevu vermiyor biri sana ne yapacaksın ki? HÜDA PAR HDP’den randevu istedi Sezai Temelli sabote etti. Çocuk gibi küsmekle siyaset mi olur. Olmaz. İnsan düşman bile olsa gidip yüzleşir. Masaya oturur, dobra dobra konuşur. Şartlar olgunlaştı mı çıkar kameraların önüne biz bu “konularda birlikte şunları yapacağız. Hayırlı olsun” denilir. Tabi Ankara, İran istemiyor. Oyun var, fitne var, fesat var.”

‘Kürtçe konuşamayan insanlara da latife yollu Kürt kökenli diyorlar’

Devlet Bahçeli’nin “HDP kapatılmalıdır” çıkışının ardından “Kürt kökenli vatandaşlarımızı en çok ben seviyorum” ifadesini üzerinden Kürt Kökenli ibaresini değerlendiren Zilan, “Normalde ben Kürdüm diyene Kürt diyoruz. Milli aidiyetini kabul etmeyenlere de yerine göre Kürt kökenli diyorlar. Kürdüm ama Türküm diyenler var. Her ne kadar köken olarak Kürt olsak da Türk’üz gibi yaklaşımlar da var. Yani kendi aidiyetiyle barışık olmayanlara Kürt kökenli diyoruz. Rivayetlere göre anti Kürt cephenin sözcülüğünü yapan birçok kişinin Kürt olduğu söyleniyor. Maalesef böyle bir gerçeklik de var. Kürtçe konuşan insanlara Kürt dediğimiz gibi Kürtçe konuşamayan insanlara da latife yollu Kürt kökenli diyorlar. Bunun mizahi yönü de oluşmuş durumda. Bir iki nesil sonra da işte annem de babam da Kürt’tü deniliyor ve sonra da unutuluyor. Bu tanımlama aslında üzerinde uzun uzadıya çalışılması gereken bir konu.  Bu konuda psikolojik, sosyolojik ve siyasi açıdan ciddi değerlendirmelere ihtiyaç olduğunu düşünüyorum” dedi.

 

 

 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.