Ak Partili Şimşek: Ne bu şehrin eğri kılıcıyım, ne de partimin 3. Ömer’i

Ak Partili Şimşek: Ne bu şehrin eğri kılıcıyım, ne de partimin 3. Ömer’i
Diyarbakır’da, AK Partinin kuruluşundan bu yana siyaset yapan Mahmut Şimşek, önemli açıklamalarda bulundu.

Norşin Öncel - Özel

TİGRİS HABER - Ak Partinin bilinen isimlerinden Siyasi Analist Mahmut Şimşek, salgın, kayyumlar, eğitim, Ak Parti İçle Başkanlarının istifası, aralarında bürokratlarında olduğu kuyumcu vurgunu, yeni partilerin çıkışı ile AK Parti ile MHP’nin ortaklığı konularında önemli mesajlar verdi. Tigris Haber’in sorularını yanıtlayan Şimşek önemli tespitlerde bulundu. İşte Şimşek ile yaptığımız röportajın tamamı:

Sayın Şimşek, sohbetimize dünyanın konuştuğu sağlıkla problemiyle başlayalım. Kendimizi, bu şehri ve ülkedeki salgının gidişatını nasıl görüyorsunuz?

Teşekkür ederim. Herkes gibi davranıyor, etkilenmemek için, önlemlerimi hem bireysel hem de ailemle beraber alıyorum. Fiziki mesafe, maske, bilimsel ve bilinçli yaşama kurallarına uyuyorum. Herkes biraz kendini rutine alsa, senli benli davranışlardan vazgeçerse yeter. Ama öyle psikolojik bir hastalık tablosu oluştu ki, emperyal güçlerin niyetini anlamadan, bu pandemik hastalığı anlamak mümkün değil. Bana göre bu hastalık idyopatik kalacak. Yani, bilinmeyene karşı herkes “Şaşkın Bakkal” olarak durmaya devam edecek. Tevekkel ederek yaşıyoruz, işte.

Şehirde vaka ve ölüm trendi yükseliyor. Herkes şüphe batağında, insanlarda güven azalıyor sanki, ne dersiniz? 

Savaşla, depremle, salgınla ilgili resmi açıklamalar moral motivasyona dönük olur. Yine de pür dikkat dinlemek gerekir. Dua ve sabır unutulmaması gereken ve birbirini tamamlayan iki ilahi ilaçtır. Tiştek nabe!,  bir şey olmaz! Polyanacı huyumuz ise en kötü iyimserliğimizdir. 

Bu şehirde seçilmişlerin gıkı çıkmıyor. Teknoloji yoluyla bile halka görünmüyorlar.

Sağlık üzerinde siyaset yapılmaz diyeceğim. Ama bu şehirde, bu bölgede maalesef bu ülkede ölüm üzerinden siyaset, cenaze levazımatçılığı, kan ve kin hep yapıldı. Buna rağmen siyasetçilerimiz bugün parti farkı gözetmeksizin tüm ülkede moral ordusu olarak görev almalıydılar.

Tedbirler yeterli mi sizce?

Dönüp dünyaya bakmak yeter. Şükredelim ki, sağlığımızın tedavisi devletimiz tarafından yapılıyor. Devlet, sağlık alanında yirmi dört saat ayakta. Bildiğiniz gibi tüm hizmetleri bedava veriyor. Önlemler sadece devletten beklenmez. Vatandaş olarak biz ne önlem alıyoruz? Şehrin devlet erkânı, iktidar cenahı vekiller, Bağlar Belediyesi başta olmak üzere pür dikkat ikazlı çalışmalarını sürdürüyor. Basın olarak siz de ikaz ve uyarılarınızı yapmalısınız. Lütfen diğer partileri de uyarın. Diğer partilerin milletvekillerine, teşkilatlarına neden çağrıda bulunmuyor, ikaz etmiyor, eleştirmiyorsunuz?  Gücünüz sadece bizim partiye mi yetiyor?

İktidar olduğunuz için, halkın isteklerine aracı olmak anlamında soruyorum.

Bu söylediğiniz önemli bir şey aslında. Siyasilerin, örgütlü öncü sivillerin, resmi insanların yapacağı uyarılar ve moral motivasyon konuşmaları para pul gerektirmiyor. Halkı salgın konusunda uyarmak, maddiyat istemiyor. Diğer partilere de ulaşmanızı öneririm. Bugün, can şirin, dünya tatlı, kurallara uymayanlara ve herkese hayat pahallı gelebilir. Herkes dostça ikazını ve tedbirini elden bırakmamalıdır. Özellikle sözüm gençlerimizedir: Yiğit Gençler! Sizi uyaran ve ikaz eden kim olursa olsun. Lütfen, onlara sadece teşekkür edin ve özür dileyin. Hayat herkes için değerlidir. Belki siz taşıyıcı olmuş, ama gençliğinizden dolayı ayaktasınız, gezebiliyorsunuz. Bir şekilde bulaştırdığınız bünye zayıf ise, hasta ise, yaşlı ise, unutmayın o şahsı ölüme gönderiyor olabilirsiniz.

Gerçekten öyle… Sayın Şimşek, özgeçmişinize baktım. Diyarbakır’ın fikri siyasetinde ciddi, sesi ve sözü olan bir kanaat insansınız. Bilindiği gibi üst düzey bürokratların bir kuyumcuya para kaptırdığı yayıldı. Koca şehirde, tanıdığımız, siyasi sima olarak bir siz konuyu Twitter ile paylaştınız. Paylaşımınız ülke düzeyinde ve özellikle Ankara’da büyük yankı uyandırdı. Sayın Erdoğan’ı, Süleyman Soylu ve Abdulhamit Gül’ü etiketleyerek konunun üstüne gitmelerini istediniz. Bu halkın vicdanı oldunuz. Vurgunun her yönüyle ortaya konulacağına inanıyor musunuz? Bu çıkışı niye yaptınız?  

Spasguzarim, müteşekkirim efendim. Ben, ne bu şehrin eğri kılıcıyım ne de partimin Üçüncü Ömer’i konumdayım. Onurlu bir Diyarbekirli ve partimin bir aktivistiyim. Bu şehirin başı büyük, büyük olduğu kadar da oldum olası, siyasi ve ekonomik anlamda hep şansızlıklar yaşar. Kuyumcu vurgunu sadece bunlardan biridir. Olay, yaşadığım, siyaset yaptığım, kaldırımlarında dolaştığım bu şehrin adını ve ahalinin vicdanını yaralayan bir hadise... Adam tüm bürokrasiyle el bebek, gül bebek imiş... Haksız kazançla elde edildiği iddia edilen yüz trilyonlarca lira değerinde altın, dolar ve euronun muhtemelen yine bu şehrin insanlarından hortumlandığı söylenen ve dava konusu olan bir iddiaydı. Bu iddiadan, etkilenmemek mümkün değildi. Diyarbakır halkı her yerde kendi arasında hâlâ konuşuyor. Ben de bir okur yazar olarak Twitter ile üç cümlelik merakımı dile getirdim. Benim yaptığım, kahramanlık falan değil, kara çalma değil, bir anlamada halkımın sohbetlerine, sesli tebliğci olmaya çalıştım.

mahmut-simsek.jpg

İktidar sizsiniz, niye sessiz kalındı?

Biz iktidarız, ama gelişmelerin seyrini, yürütme sonrasını, yargı bilir. Ama devlet adına olsa da iktidarımızca bu koltuklara getirilenler, bu tür hareketlere tevessül edenler belirlendiğinde, elleri kelepçelenip yargıya yollanmalı. Bana enteresan gelen şudur: Böylelerini, yani devletin ve iktidarın itibarını sarsanları, devlet ve iktidar, böylelerinin itibarını nasıl olur da bu kadar korur? Ben koruyacağına inanmıyorum. Bak yine çok enteresan bir şey söyleyeceğim. Biz siyasetçiyiz, halkımızı iyi tanırız ve ben halkımın yüreğini iyi tanıdığımı sanıyorum. Mesela bu gelişmede yürütme ve yargı adaletle, ama sıcağı sıcağına işletilseydi, bu şehirde oylarımız bir anda yüzde 35-40’a çıkardı. Bölgede bir uyanış, bir diriliş yeniden başlardı. Bundan sonra bu şehirde, bu bölgede ve ülkede bürokrasinin hizmet vidalarını tutan cıvataları, kimse menfaatle gevşetemezdi. Diyarbakır halkı, çok sevdiği devlet Başkanımız Erdoğan’dan aslında bunu bekliyordu.

Sayın Şimşek, uzun yıllar Ak Parti’de emeği olan birisiniz. İl Genel Meclis Üyeliği yaptınız. Milletvekili Aday Adayı oldunuz. Ulusal televizyonlara çıkıyorsunuz. Sahayı, halkın nabzını, partinizin tabanını bilen birisiniz. Ak Parti İlçe başkanları görevden alındı. Parti yeni kan mı arıyor?

Doğru, Ak Parti lideriyle uyumlu dinamiklerini arayıp bulmasa, 19 yıl iktidarda kalabilir miydi? Partiler, halka hizmet için kurulurlar. Yasal statüleri gereği yapmak zorunda oldukları olağan veya olağanüstü yasal işlev ve işlemleri vardır. Şüphesiz iktidarımızın ışığı, gücü, çapı ve rengi halkımızın ilgisi ve gözetimi altındadır. Tüm partiler gibi Ak Parti de olağan büyük kongresini pandemi nedeniyle ertelemişti. Kongreler de bugüne kadar uzadı. Türkiye’de olduğu gibi Diyarbakır’da da kongrelerimizin öncesi de ve sonrası da, merak edilir. Bu kadar ilgi uyandıran başka partilerin kongresi var mı? Yok. Çünkü biz, kitlelerin umudunu ve Türkiyeliliği barındıran bir partiyiz.

Ak Parti neden Diyarbakır merkezde ve ilçelerde istediği başarıyı elde edemiyor?

Ak Parti Diyarbakır’da bu mudur, diye sorarsanız? Hayır. Diyarbakır’da bir milyonu aşan seçmen var. Seçmenin yüzde altmışı Ak Parti’ye oy verebilecek bir kültüre sahip.  Biz fikri ve fiili açık bir partiyiz. Ama demek bu şehirde düzelmeyen, yerine oturması gereken bazı eksiklerimiz var ki, tam başarıyı yakalayamıyoruz. Potansiyeli yeniden yakalamak için, siyasi dezenfekteye ihtiyacımız var. Bağırsaklarımızı temizlemeliyiz.. Bunun ortamı kongredir ve başaracağız. Bu şehirde, 63.461’i kadın, toplamda 134.138 üyemiz var. Buna rağmen il başkanımız basına ilan verdi. Tüm halka buyurun gelin, ilçe başkanlıklarına, yönetimlere aday olun, dedi.

Kayyumlara gelelim. Ak Parti gelişinde bazı kültürel iyileştirmeleri kaşıkla verdi, kayyumlar kepçeyle aldı, diyorlar.  Bu iddialara nasıl bakıyorsunuz?

Değerli kardeşim, ben demokrat bir Ak Partiliyim ve kayyuma karşıyım. Demokrasilerde kayyum atamalarının olmaması gerektiğini ben de sizin kadar biliyorum. Haa olacaksa, onun da şartı şurtu var. Bu konuyu, köşe yazılarımda ve katıldığım televizyon programlarında onlarca defa dile getirmişim. Seçilmişler, kayyumlardan emir alabilir mi?

Olur mu, sanmıyorum? Elbette olmaz.

Bak işte. Bakıp görmemek buna denir. Bal gibi oluyordu. Kayyum 1998’den bu yana bölgede var. Hem bölge belediyelerinde hem İl Genel Meclisleri’nde yirmi yıl boyunca vardı… Kürd kardeşlerimin anlaması gereken şey şudur: Kayyumu başlatan Ak Parti değil. HDP’nin yaslandığı PKK’dir. Bölge belediyelerinde illegal kayyumlar hep vardı. Bunlar giderek dozu artırdılar. Devlet ise en sonunda; kayyum olacakasa, ben devletim, en iyi kayyumu da ben atarım, dedi. Bugün bölgede kayyumları Belediye yönetimlerine getiren, devleti de güvenlik formatına iten PKK’nın intihar politikalarıdır.

Peki, çözüm sürecinin bozulması ile Ak Parti MHP ittifakı, bölgede tepkiye neden oldu. Sizce Ak Parti ile MHP’nin yolları ayrılmalı mı?

Çok uluslu bir ulus devlette hem demokrat hem istikrarlı bir iktidar olmak çok zordur. Hele o iktidar, vesayetten kurtulma mücadelesi veriyorsa, Hele o iktidarın, parlamentarist siyasetin, var da yok, saydığı bir Kürd kütlesi varsa…Üstelik bu Kürdün içinden de bir kısmı silahlı, bir kısmı da bu uzantının legal yansıması olarak demokratik siyasetin içindeyse…  Ve bunlar, demokratik siyasette uyum sağlayacağına serseri mayın gibi önüne gelene çarpıyor ve masanın devrilmesine, çözüm sürecinin bozulmasına sebep olup, Fetö ile ittifak yapmışsa… Hele o iktidar, yüz yıllık bir rejimin parlamenter sisteminden Başkanlık sistemine geçmek için, mecliste yapılacak yasa değişimlerinde parmak hesabı yapmak zorunda bırakılıyorsa, lütfen şimdi siz söyleyin. Siz iktidar partisisiniz, parlamenter sistemi yasalarla değiştirmenin, başkanlık sisteminin son virajına gelmişseniz. Siyasette matematikten başka ne düşünürsünüz? Hikayemiz bu idi…  MHP ile ittifak süreci biraz daha uzayacak gibi.

Bu şehrin siyaseti bildiğiniz gibi iki parti üzerinden yürüyor. Bu durum şehrimiz için avantaj mı dezavantaj mı?

Siyaset demokratik koşullarda yapılırsa güçlü iki partinin varlığı o şehre yada ülkeye daha çok hizmet getirmesini sağlar. Alt yapısı oluşan başkanlık sistemlerinde de aranan zaten iki partili sistemdir. Tabii şehrimizde ve bölgemizde silahlı parti ve uzantılarıyla yapılan siyaset herkes için dezavantajdır. Her şeyi engelleyendir. Noktayı bir Aforizmamla koyalım: Demokrasilerde silahlı parti olmaz. 

Peki, yeni çıkan partiler siyasette dengeleri değiştireceği söyleniyor. Özellikle, DEVA partisi Ak Parti tabanından ciddi oy alacağı konuşuluyor. Neler söylersiniz?

Bakınız ülkede sistem değiştiğinden bu yana üç seçim yaşadık. Bizden ayrılan arkadaşlar bu üç seçimde de muhalefetin adaylarına oy verdiler. Çaplarını biliyoruz. Süreç içinde de boylarını göreceğiz. Ben bu iki partiyi, rakibimizin hezimetiyle biten bir maçın başında bize attığı iki şık gole benzetiyorum. O kadar. Bu partiler marjinalliği aşamazlar. Bunu yayanlar HDP’lilerdir. Devlet Başkanlığı seçiminde zorlanır mıyız? Evet. Onun da çaresi var. Ak Parti yenilenerek bunu başaracak.

Nedir bu çareler?

Seçimlik değil, ileri demokrasinin önünün açılması için:

1- Dış politikayı yeniden dizayn etmek.

2- Sayın Devlet Bahçeli’yi artık pantürkist düşünceleriyle değil, “Devlet Adamı” özelliğiyle ittifakın içinde tutup, ittifakı genişletmek.

3- Yerel yönetim ve genel reformlarda Sine-i Kürde dönüşü esas almak, şiddet karşıtı tüm Kürdlerin demokratik taleplerini ele almak.

4- Kültürel demokrasi çerçevesinde daha önce yapılan fiili ve yasal iyileştirmeler, sonradan bir şekilde geri adım atılan lokal uygulamalar varsa, oralarda geri dönüşümle düzeltemeler yapmak. Kürd halkının gönlünü; fikri ve fiili siyasetle yeniden kazanılmalı.

5- Herkesin beklentisi olan sorun; genel işsizlik ve ekonomik düzenlemelerin yapılamasıdır.

Şehirde işsizlik rakamları ürkütücü boyutta, çare nedir?

İşsizlik, dünyanın sorunudur. Dünyada ve ülkede nüfus arttığı oranda, işsizlik buna paralel devam eder. İşsizlik, yalnız ekonomiyi baltalamıyor. Aile yapısını, genç nüfusu, ahlakı, kültürü ve kalkınmayı vuruyor. Tüketmeye değil, üretmeye yönelmek bu iktidarın hedeflerinden biridir, diyebilirim. Biz iktidarız bunları yapmak birinci önceliklerimiz.

Diyarbakırsporlu eski bir futbolcusunuz. Profesyonel ligde iki takımımız var. İkisi de istenilen başarıyı gösteremiyor, öneriniz nedir?

Evet, o kutsal yeşil kırmızı formayı giyen şanslı bir Diyarbakırlıyım. Dünya’da profesyonel şehir takımları, sanayi ile paralel gelişen burjuvazinin, yani şehirlinin eseridir. Diyarbakır’ımız sanayi değil, turizm ve ticaret şehridir. Bir de malum ortamlar bu şehri ne hale getirdi biliyoruz. Hele, taşıma suyla profesyonel rekabet olmaz. Sporda da bu böyledir… Bazı şehirlerde sanayiciler ve yerel yönetimler kaynak sayılsa bile bunların halini hepimiz görüyoruz. Bizim takımlarımızın zaten parası yoktu bir de siyasallaştırıldılar. Hakemler dahi, takımlarımıza sahada ve masada önyargılı. Spor iç ve dış barışın elçisi ama Şeref tribünlerinde linç ediliyorsunuz. Düşünün bir, Ankara’da bu şehrin bir lobisi bile yok. İlgili bakanlık, federasyon, hakem kurulu ırkçı hareketleri eğitimle, gerekirse ceza hukuku temelinde Meclise getirmeli. Yoksa Diyarbakır her sezon dünya karmasını transfer etse, başarı şansı olmaz. Takımlar birleşmeli. İktidarımızın yaptığı devasa bir stadyumumuz var. Kulübe sporcu yetiştirme teşvikleri verilerek, alt yapıdan sporcu yetiştirilmeli. Diyarbakır’ımıza yeni gelen Sayın Valimiz Karaloğlu ve yönetim kadroları, Büyükşehirimizin Spor Daire Başkanlığı, bu konuya alt yapı düzeyinde Trabzonvari el atarlar diye düşünüyorum ve umuyorum…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum