Atalar: Spekülatörler var!

Atalar: Spekülatörler var!
Diyarbakır İl Tarım Müdürü Mustafa Ertan Atalar, bir tarım kenti olan Diyarbakır’ın tarımsal kalkınması için yapılan proje desteğine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Ali Abbas Yılmaz / Özel haber

Diyarbakır İl Tarım Müdürü Mustafa Ertan Atalar ile Diyarbakır’daki tarım alanlarının durumu, tarımsal işletmelerin etkinliği, çiftçilere verilen destekler ve gıda denetimleri üzerine konuştuk.

 

Diyarbakır’daki tarım arazilerinin durumu nedir?

Bitkisel üretim gelirleri hayvansal üretim gelirlerinden fazla

Diyarbakır bir tarım kentidir ve ilimizdeki tarım gelirleri ise şöyledir: Bitkisel üretim gelirleri, 2.2 milyar TL, hayvansal üretim gelirleri ise 2.1 TL’dir. Tarla bitkilerinin üretimi, 5 milyon 372 bin 220 dekar alanda 2 milyon 128 bin ton, meyve üretimi, 257 bin 311 dekar alanda 149 bin ton ve sebze üretimi ise 137 bin 945 dekar alanda 386 bin tondur. Diyarbakır’da Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı çiftçi sayımız 34 bin 224 kişi olurken, ÇKS’ye kayıtlı arazi varlığı ise 4 milyon 238 bin 589 dekar’dır. Tarla ürünlerinde 2002 yılı verileri ile 2016 verilerini kıyasladığımızda ciddi bir artışın olduğu görülecektir. Buğday üretimi 2002 yılında 2 milyon 876 bin 900 dekar alanda 691 bin 630 ton olurken, 2016 yılında 3 milyon 552 bin 971 dekar alanda 1 milyon 151 bin 524 ton olarak gerçekleşmiştir. Pamuk üretimi 2002 yılında 617 bin 700 dekar alanda 221 bin 574 ton iken, 2016 yılında 331 bin 529 dekar alanda 169 bin 215 ton olarak gerçekleşmiştir. Arpa üretimi 2002 yılında 1 milyon 524 bin 200 dekar alanda 351 bin 312 ton iken, 2016 yılında 512 bin 343 dekar alanda 164 bin 493 ton olarak gerçekleşmiştir. Mercimek üretimi 2002 yılında 1 milyon 134 bin 960 dekar alanda 135 bin 536 ton iken, 2016 yılında542 bin 817 dekar alanda 123 bin 048 ton olarak gerçekleşmiştir. Mısır üretiminde 2002 yılında 960 dekar alanda 314 ton iken 2016 yılında 313 bin 349 dekar alanda 352 bin 921 ton olarak gerçekleşmiştir. Bu verilerden de görüleceği gibi tarla ürünlerinde yıldan yıla ekim oranında değişiklikler arz etmektedir.

 

Sistemde kayıtlı olandan daha fazla hayvan var

Sistemde kayıtlı hayvan sayımızdan daha çok hayvan var. Şuan Diyarbakır’da bulunan hayvan sayısı TÜİK’in verilerinden daha fazladır. Bizim tespitlerimiz doğruya çok yakındır, verilerimizde %98’lik bir doğruluk payı vardır. Yani bizden habersiz il dışına çıkan, bize beyan edilmeyen ya da kesilmiş hayvan varsa o da en fazla %2’lik bir orandadır. Diyarbakır’da canlı hayvan sayısına ilişkin verilere baktığımızda hayvan sayısının yıldan yıla artış gösterdiğini görürüz.2002 yılı ile 2016 yılı canlı hayvan sayısına ait verileri kıyasladığımızda çıkan tablo hayvan sayısındaki artışı açık bir şekilde ortaya çıkaracaktır. 2002 yılında büyükbaş hayvan sayısı 253 bin 515 iken bu sayı 2016yılında 388 bin 250’ye yükselmiştir. Küçükbaş hayvan sayısı ise 2002 yılına ait verilere göre 939 bin 090 iken, bu sayı 2016 yılında 1 milyon 280 bin 990’a yükselmiştir. 2017 verilerine göre ise gerek büyükbaş gerekse de küçükbaş hayvan sayısında artış olmuştur. 2017 verilerine göre büyükbaş hayvan sayısı 70 bin artış göstermiştir. Yine küçükbaş hayvan sayısında da geçen yıla göre bir artış vardır.

 

Canlı hayvan sayımız her yıl yükseliyor

İlk defa hayvan sayımı 1984’te el yordamıyla yapıldı. O tarihten 2001’e kadar hayvan sayıları tahmini verilere dayanıyordu. 2001 yılında hayvanlara küpe takıldı ve bütün hayvanlar kayıt altına alındı. Küpe takılan ve elektronik ortamda kayıtları tutulan hayvanlardan ancak bundan sonra sağlıklı veriler alınmaya başlandı. 2002 yılında Diyarbakır’daki büyükbaş hayvan sayısı 253 bin 515’tir. 2016 sonu itibariyle 388 bin 250 ve 14 yılda artış %53’tür. Yine, Diyarbakır’daki küçükbaş hayvan sayısı 2002 yılında 939 bin 90 ve 2016’da 1 milyon 280 bin 990, artış %36’dır. Her yıl ortalama %5 oranında hayvan sayısında artış gözleniyor. Hayvan sayımız yükseliyor ama buna rağmen et fiyatları da gittikçe yükseliyor. Peki, neden; çünkü et fiyatlarında spekülasyon var! Spekülatörler var,  hayvanları topluyorlar, piyasaya vermiyorlar ve zamanı gelince piyasaya sürüyorlar ve yüksek fiyattan satıyorlar. Yine, ithal etin önünü açtıracak, düşük fiyata getirtecek ve pahallıdan satacak oyunlar oynanıyor.

 

Elektronik küpeler hayvanların kimliğidir

Hayvanlarımıza şuan elektronik küpe taktık ve artık hayvanlarımız hakkında en sağlıklı bilgilere ulaşıyoruz. Hayvanın annesinin babasının kim olduğundan tutun da hayvanın yaşı, cinsi, ne zaman doğduğu, hangi aşılarının yapıldığı, nereden geldiği vs… her şeyi elektronik küpeden öğrenebiliyoruz. Bu küpeler bir nevi hayvanın kimliği gibidir. Artık hayvanlarımızla ilgili her türlü bilgi sisteme kaydediliyor ve istenildiğinde o bilgiye bilgisayar ortamında anında ulaşılabiliyor. Biz bu yeni sistemle hem hayvancılığı geliştiriyoruz hem hayvanların sağlığı ve durumuyla ilgili gerekli kontrolleri yapıyoruz hem de koruyucu hekimliği görevimizi yerine getiriyoruz. Hayvanlarla ilgili 52 kalemde desteklemeler yapıyoruz ve hayvancılığımızı geliştirmeye çalışıyoruz. Hayvanlarımızın kayıtlarını sağlıklı bir biçimde tutuyoruz. Tarım İl Müdürlüğümüze bağlı veterinerlerimiz Diyarbakır’da her ahıra yılda 5-6 defa giriyor. En az iki defa aşı için giriyoruz. Biz Diyarbakır’daki bütün hayvanların sevkini, idaresini, aşılamasını, koruyucu hekimlik hizmetlerini yapıyoruz. Dolayısıyla elimizde bulunan veriler, gerçeğe en yakın olan hata payı en az olan bilgilere dayanıyor.

Et fiyatlarındaki yükseliş devam ederken Et ve Süt Kurumu önündeki kuyruklar da arttı bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Et ve Süt Kurumu et üzerindeki spekülasyonlara karşı etin gerçek maliyeti üzerinden satışa sunuyor. Çünkü hem besicinin hem de tüketicinin korunması lazım.

Diyarbakır’da ne kadar bir alanda tarım yapılıyor, hangi tarım ürünleri üretiliyor ve üretilen ürünlerin iç ve dış piyasa payı nedir?

Diyarbakır’da yaklaşık 7 milyon dekar alanda tarım yapılıyor

Diyarbakır’da 6 milyon 959 bin dekar tarım arazimiz var. Bu tarım arazisinin yaklaşık 3 milyon 800 bin dekarlık bölümünde buğday, 600 bin dekarında arpa tarımı,  bin 500 dekarı aşan bölümde mercimek, 330 bin dekar pamuk ve 320 bin dekar alanda da mısır ekimi yapılıyor. Bu rakam belli kalemler arasında 5 – 10 bin dönüm farklılık gösterebilir ama genel itibariyle tarım alanlarımızdaki ürün çeşitliliği böyledir. Biz bütün tarım ürünlerinin üretim aşamasını takip ederiz ve her şeyi kayıt altına alırız. Her ürün için yıllık verim tahminleri yaparız, hasat esnasında verileri kesinleştiririz ve bu kayıtlar TÜİK verileri olarak açıklanır.

 

Geçen yıl 123 bin ton mercimek ürettik

Bu yılki mercimek hasadı başladı. Yağışların da bu yıl düzenli ve yeterli miktarda olmasıyla mercimek tarımında ciddi bir verim rekoltesi var. Şuanda mercimekte 200 ila 300 kg. arasında bir verim almaktayız. Mercimek fiyatları da şuan iyi durumda ve çiftçimiz son derece memnun. Geçen yıl da mercimek üreticisi çiftçimizin yüzü gülmüştü. Mercimeğin üreticiden çıkış fiyatı 2.30TL’den 3 TL’ye kadar çıkmıştı. Bizim burada üretilen mercimeği ilimizde işleyen tesisler de var. Kırsal Kalkınma Yatırımlarını Destekleme Projesi kapsamında %50 hibe ile bakliyat eleme, paketleme tesisleri yapıldı. Bölgede üretilen mercimeği işleyip, rafa koyacak tesislerimiz var artık. Bu bölgenin sanayicisi bu bölgenin mercimeğini piyasaya arz etmiştir. Diyarbakır mercimeğini Diyarbakır’da tüketiyoruz. Tabii ki, burada üretilen mercimek başka illere de gidiyor, yurtdışına da gidiyor. Geçen sene mercimek üretimimizde 123 bin tonla Türkiye’de birinci sıraya yükseldik. Bu sene ise muhtemelen bunun daha da üzerinde bir üretimimiz olacak.

Tohum ıslahının durumuna ilişkin neler söylemek istersiniz?

Buğdaydaki verim 100 kilodan 700 kiloya yükseldi

Bundan 30 yıl önce buğdaydaki verim 100 kg düzeyindeydi ama şimdi kıraç arazide ortalama 500 kg. düzeyine ulaştı. Sulu alanlarda ise bu rakam 700 kg. civarına dayandı. Diyarbakır şartları için söylersek eskiye nazaran 6 kat bir artıştan bahsediyoruz. Bu artış nasıl sağlandı; hem üretimde kullanılan materyalin genetik yapısı itibariyle verime daha yatkın olması hem de yıllarca yapılan araştırma ve denemelerle doğru üretim tekniklerinin geliştirilmesi ve üretimde kullanılan ekipmanların tohum yatağını daha iyi hazırlayabilmesi verim artışını getirdi.

Hibrit tohum meselesini biraz açar mısınız?

Tohum ıslahı için 10 – 12 yıl çalışılıyor

Hububattakiler ağrılıklı olarak hibrit tohum değildir. Araştırma kuruluşları, üniversiteler ve Bakanlığımızdan yetki almış özel sektörün yıllarca süren ıslah çalışmaları sonucu bu tohumlar üretiliyor. Doğada zaten bu tohumların ebeveynleri var. Her bir tohum çeşidi için yapılan ıslah çalışması 12 – 15 sene sürüyor. Bütün bu çalışmalar sonunda en üstün verim kalitesini ve hastalıklara karşı en dayanıklı, bölge şartlarına, iklime en uygun tohum çeşitleri elde ediliyor. Çiftçilerimiz ise ıslahı yapılmış tohum çeşitlerinden kendi arazileri için uygun olanı alıp ekiyor ve elde ettiği verim kapasitesine göre de ekim oranını arttırıyor. Verim kapasitesi yüksek olan tohum çeşitleri zaten çiftçiler arasında yaygınlaşıyor. İyi verim vermeyen tohum çeşidini zaten çiftçi kullanmaz.

 

‘Sertifikalı tohumda çimlenme oranı %98’

Biz buğdayda her yıl sertifikalı tohum kullanılmasını isteriz. Hem özel sektör eliyle hem de TİGEM eliyle çok ciddi oranda tohum ıslahı yapılmış ve her bölgenin özelliğine uygun çok sayıda tohum çeşidi bulunmaktadır. Çiftçilerimiz sertifikalı tohumu neden tercih etmeli; normalde çiftçilerimiz dekar başına 30 kg. civarında bir tohum kullanırlar ama biz bu rakamın sertifikalı tohumda 22 kg. düzeyinde olmasını isteriz. Peki, neden çiftçilerimiz daha fazla tohum kullanıyorlar;  birincisi sertifikalı tohumlardaki çimlenme oranı %98’e kadar çıkmaktadır. Bu ne demektir; 100 tane tohumdan 98 tanesi çimleniyor demektir. Çiftçinin kendi elinde bulunan tohumun çimlenme oranı ise% 70 ila 80 arasındadır. Dolayısıyla çiftçi burada yaklaşık %25 oranında bir tohumu boşuna atmış demektir. Bu da üretim maliyetinin %25 artması demektir. Sertifikalı tohumdan alınan ürünün bir sonraki yıl ekiminde çiftçi %5 ila 10 oranında bir kayıp yaşayacaktır. Bir sonraki sene aynı buğdayın ekilmesinde yine aynı oranda bir kayıp daha eklenecektir ve birkaç yıl üst üste ekilen tohum %30’a varan bir verim düşüklüğüne neden olacaktır. O yüzden de çiftçilerimizin her yıl sertifikalı tohum kullanmaları gerekiyor.

Buğdayın taban fiyatının 900 TL civarında olduğu bir yerde çiftçinin iki kat fiyata tohum alamsı çiftçiye nasıl bir verimlilik sağlıyor?

Her yıl sertifikalı tohum kullanmak daha karlı

Çiftçi sertifikalı olmayan tohumu piyasada zaten 1.20TL’ye alıyor buna ilacını vs… eklediğinizde sertifikalı tohuma yakın bir fiyata gelir. Sertifikalı tohumun farkı nedir; çimlenme testinden geçmiştir ve ilaçlıdır. Yani neredeyse çiftçinin kendinden ayırdığı tohum ile sertifikalı tohum eşdeğer fiyata geliyor. Çok az bir fiyat farkı söz konusudur ama sertifikalı tohumun çimlenme oranı ile çiftçinin kendi tohumunun çimlenme oranını kıyasladığımızda yani, %10’luk bir çimlenme kaybını göz önüne aldığımızda çiftçinin aslında kendi tohumunda zarar ettiğini görüyoruz.

‘Diyarbakır’da 7 bin 400 çiftçimize tarım makinelerinde %50 hibe desteği’

Bir başka husus, tarım makinelerinde çiftçilerimize sağlanılan hibe desteğidir. Diyarbakır’da 7 bin 400 çiftçimize tarım makinelerinde %50 hibe desteği yapılmıştır. Çiftçilerimizin aldığı makinenin bedeli 10 bin TL ise bunun 5 bin TL’sini çiftçimize hibe olarak vermişiz. Çiftçilerimize yapılan bu hibe desteği ile yenilenen makineleşmeyle birlikte toprak daha iyi işlendi ve bu da verim kapasitesini arttırdı. Şuan toprak daha az işlenerek daha düzgün bir şekilde ekime hazır hale getiriliyor.

Tarım makineleri konusuna değinmişken, bölgede anıza ekim mibzerlerinin kullanım oranı nedir?

Anıza doğrudan ekim daha avantajlı

Bölgemizde anıza ekim mibzerinin kullanımı çok yaygın değildir. Anıza doğrudan ekimle, toprağın nemi kaybolmadan ekim yapılıyor. Toprak bu ekim metodunda daha az işleniyor ve bu da üretim maliyetini ciddi oranda etkiliyor. Aslında anıza ekim daha sağlıklı ve anıza doğrudan ekim mibzerleri de öyle çok da pahallı değil ama insanlarımızın alışkanlıklarının değişmesi zor oluyor. Bizim bu konuda çiftçilerimiz üzerinde özendirici çalışmalarımız oluyor ama henüz istenilen düzeyden uzağız. Yurtiçinde anıza ekim mibzerlerini üreten firmalarımız da var, fiyatlar diğer mibzerlere göre çok da pahallı değil. Bugünkü şartlarda bir hububat mibzeri ortalama 10 ila 15 bin TL iken anıza ekim mibzerleri de 20 bin TL civarındadır. Yani, öyle sanıldığı gibi çok uçuk bir fiyat farkı yok. Tabii ki, aynı tür hububat mibzerleri farklı farklı firmalarda değişik fiyatlarda satılabiliyor ve aynı türler arasında iki üç kata varan fiyat farkları da oluşabiliyor. Burada da daha az hata ile ekim yapılabilmesi göz ününde bulunduruluyor ve bu da fiyatlara yansıyabiliyor.

Çiftçilere eğitim faaliyetleriniz ne durumdadır?

‘Süne ile mücadele için 136 tane mühendisimiz sahada’

Eğitimlerimiz aralıksız sürüyor. Mesela her konu ile ilgili whatsApp hattı kuruyoruz. Bugün mesela Süne ile mücadele konusunda 136 tane mühendisimiz sahada ve çiftçilerimizi Süne ile mücadele konusunda bilgilendiriyor. Mühendislerimiz sabahın 6’sında araziye gidiyor ve öğlen arası molanın ardından hava kararıncaya kadar Süne takibi yapıyor. WhatsApp grubumuzda biz bu mühendis arkadaşlarımızın konumlarını alıyoruz ve onlar arazideki tespitlerini merkezimiz ile paylaşıyorlar. Yani, mühendislerimizin nerede ne faaliyet gösterdiğini anında takip ediyoruz. Gittiğimiz bütün köylerde çiftçilerimizi bir araya getiriyoruz ve onlara gerekli her türlü eğitimi veriyoruz. 10 binin üzerinde çiftçi mektubu dağıttık. Tarımsal üretimde neyin yararlı neyin zararlı oluğunu her yılla çiftçilerimizle paylaşıyoruz. Sözlü, yazılı, görsel tüm materyalleri kullanarak çiftçilerimizi bilgilendiriyoruz. Çiftçilerimiz yaptığımız çalışmalardan son derece memnun kalıyorlar ve bu memnuniyetlerini her fırsatta dile getiriyorlar.

Çiftçilere yönelik yoğun bir eğitim faaliyeti içinde olduğunuzu belirttiniz, bu eğitimlerin çiftçilerimiz üzerindeki etkileri, bu eğitimin tarımsal verim kapasitesindeki etkisi üzerine neler söyleyebilirsiniz?

‘Her köydeki çiftçilerimizin işlerini takip eden bir personelimiz var’

Sahada bulunan 136 personelimiz sadece süne için çalışmalar yürütüyor. Bunun dışında 180 veterinerimiz aşı ve kayıt altına alma ile ilgili sahadadır. Tarımsal İşletme Danışmanlığı sistemimiz var ve her köydeki çiftçilerimizin işlerini takip eden bir personelimiz vardır. Tarım danışmanlarımız çiftçilerimizi ziyaret ediyorlar ve onların sorunlarına çözüm üretiyorlar.

Size yansıdığı kadarıyla çiftçilerin en temel sorunları nelerdir?

Gereksiz ilaçlama yapılmasın!

Diyarbakır’da yapılan tarımsal faaliyetler ve burada üretilen ürünler bellidir. Yıllardır bu bölgede Hububat, Mercimek, Nohut, Mısır, Pamuk, Pirinç ve Karpuz ekimi yapılıyor. Yıllardan beri bu bölgede süregelen bir tarım var ve çiftçilerimiz artık bilinç düzeyi ve deneyim anlamında belli bir seviyeye gelmiştir. Yani, çiftçilerimiz önceden rastlamadıkları yeni bir durumla çok nadiren karşı karşıya kalmaktadırlar. Böylesi durumlarda zaten en kısa süre içinde çiftçimizin yanındayız. Çiftçilerimiz artık tohum kalitesinden, ürün aşamasındaki hastalıklara kadar her konuda oldukça bilinçliler. Hatta bazen çiftçilerimiz kendi tecrübelerini bize aktarıyorlar. Tabii ki yer yer çiftçilerimizin geleneksel alışkanlıklarından kaynaklı bazı sorunlar yaşanabiliyor. Mesela Süne ile mücadelede ergin Süne uğraşmanın boşuna olduğu konusu. Çünkü buğdaya zarar veren Süne’nin ergin hali değil yavrusudur. Süne’nin yavrusu ile mücadele edilmeli ve ilaçlama ona göre yapılmalı. Ergin Süne’nin ürüne verdiği zarar çok düşüktür, esas zararı yavru Süne vermektedir. Çiftçimizde Süne ile mücadelede zamanlama hatası oluyor. Yine, yağışın çok olduğu dönemlerde pas ve septoria hastalığı görülüyor. Tabii ki, bu hastalıklarla mücadele için de belli bir ekonomik zarar eşiğinin oluşması gerekiyor. Bu zarar eşiği oluşmadan biz çiftçiye bu konuda ilaçlama önermiyoruz. Bu tür mantar hastalıkları havanın nispi nemi, sıcaklık ve hastalığın bir araya gelmesi ile oluşuyor. Bu parametrelerden bir tanesi eksik olduğunda o hastalık gelişmiyor. Biz meteoroloji verilerine ve hastalığın seyrine bakarak çiftçiye ilaçlama yapıp yapmamasını gerektiğini bildiriyoruz. Çiftçilerimiz, özel sektörden ilaç ticareti yapanların telkinleriyle ilaçlama yapabiliyorlar ama biz bu konuda çiftçilerimizi uyarıyoruz. İlaçlama yapılması gereken durumlarda zaten biz çiftçilerimize gereken bilgilendirmeyi yapıyoruz.

Çiftçiler arasında genç çiftçilerin oranı nedir?

200 milyon TL hibe yapıldı

Gençler genellikle köy şartlarında yaşamayı pek tercih etmezler. Fakat geldiğimiz noktada çiftçiliğin gelişmesiyle beraber gençlerin çiftçiliğe bir dönüşünün olduğunu görüyoruz. Kırsal Kalkınma Yatırımlarını Destekleme Projesi kapsamında her türlü tarım ürününü işleyen tesise  %50 hibe desteği veriyoruz. Bugüne kadar bu kapsamda 139 tesis tamamlandı. Kırsal Kalkınma Kurumu da 153 tane tesis yaptırdı. Biz bu sene ayrıca 32 tesis daha yaptıracağız. Çiftçilerimizin ürettiği ürünler yerinde işleniyor ve bölgeye istihdam sağlanıyor. Geçen yıl Bakanlığımızın genç çiftçilere (18 – 40 yaş arası) yönelik olarak uygulamaya koyduğu proje kapsamında genç çiftçi başına 30 bin TL hibe desteği verdik. Genç çiftçilerimize kendiişlerini kurma şansı tanıyoruz. Bu proje kapsamında en az nüfusu olan, şehir merkezlerine en uzak olan ve en dezavantajlı gruplara öncelik tanıyoruz. Geçen sene 245 tane proje uygulamaya koyduk. Bu yıl ise 276 projenin uygulanması için faaliyetler sürüyor. Bu kapsamda bu yıl ki projeye yaklaşık 8 milyon 350 bin TL’lik bir kaynak aktaracağız.

Çiftçilere destekten bahsetmişken, mazot ve gübre desteği konusunda henüz bir adım atılmadı bu konuda yakın zaman içinde çiftçilerin yüzünü güldürecek bir gelişme olacak mı?

Hasat sezonu sonunda mazot paralarının yarısı ödenecek

Aslında burada yanlış bir anlaşılma var. Çiftçilerimizin bu yıl kullandığı mazot ve gübre parasının yarısı ödenecek. Şuan sezon devam ediyor ve hasat sonunda, üretim gerçekleştikten sonra çiftçinin harcadığı mazot parasını ödeyeceğiz. Yani, sezon henüz sonlanmadı ve çiftçilerimiz 2017 yılının mazot ve gübre desteğini ancak bu sezonun sonunda alabilecek. Çiftçilerimizin bütün kayıtları bizde mevcuttur. Hangi çiftçimizin nereye ne kadar hangi ürünü ektiğini biz biliyoruz. Biz ÇKS kayıtlarına bakarak çiftçimizin o yılki ürün maliyetinin ne olduğunu ne kadar mazot ne kadar gübre kullanıldığını tespit ederek gübre ve mazot parasının yarısını çiftçilerimize ödeyeceğiz. Tabii ki, ödeme takvimini Bakanlık belirleyecek ve sezon sonunda çiftçilerimize bu paralar ödenecek. Bu sene mesela primleri erken ödedik. Nisan ayında ödedik ve çiftçilerimiz bundan çok memnun kaldılar.

Neden sezon sonu, sezon başında destek sağlansa ve çiftçi borçlanmasa daha yerinde bir şey olmaz mı?

Çiftçilerin lehine bütün düzenlemeler için çalışılıyor

Evet, böyle bir şey daha yerinde olur ve bununla ilgili bir çalışma da gelecek. Bakanlığımız çiftçilerin lehine olan bütün talepleri değerlendiriyor ve buna yönelik adımları atmaktan geri durmayacaktır. Her bölgede ortak akıl toplantıları yapılıyor. Yani, sektörde talep edilen ne varsa buna uygun en yararlı çalışma ortaya konulmaya çalışılıyor. Desteklemeler artık yılda iki defa yapılıyor. Önümüzdeki günlerde inşallah çiftçilerimize yaralı yeni çalışmalara imza atacağız.

Denetimli gübre kullanımı noktasında çiftçilerin yaşadığı sıkıntılara ilişkin neler söylemek istersiniz?

Gübrenin kontrollü kullanımında muhtarlara yetki verdik

Bu konuyu biraz teknik olarak anlatmakta yarar var. Sözünü ettiğiz gübre Nitrat gübrelerinden iki tanesidir. Sadece %33 Amonyum Nitrat ve %26 Amonyum Nitrat’tır. Diğer, Potasyum Nitrat, Sodyum Nitrat gibi gübrelerde yasak yok. Üre’de de yasak yoktur. %21 - 26 Amonyum Nitrat gübresinde ise kontrollü bir kullanım vardır. Gübrelerin toprakta çözülme sürelerinde bir farklılık oluyor. Kontrollü kullanım izni verilen gübreler için bütün ilçe ekiplerimiz görevlendiriliyor. İhtiyaç hasıl olması halinde ise köy muhtarlarına yetki verilmiştir. Yani, çiftçinin bu durumda mağduriyet yapılması için her türlü tedbir alınmıştır. Bu yıl arpa hasadındaki verimlere baktığımızda çiftçimizin gübre konusunda herhangi bir sıkıntı yaşamadığı ortadadır. Çiftçilerimizin, kıraç tarlada 400 –  500 kg. arpa hasadı yapıldığına dair bilgiler bize ulaşıyor.

Toprak analizleri yeterince yapılabiliyor mu?

Gübre bilinçli kullanılmalı

Toprak analizlerinin sık sık yapılması gerekiyor. İki üç yılı geçirmeden çiftçilerimiz toprak analizi yapmalıdır. Toprak analizleri için yeterince laboratuarımız var. Topraktaki gübre oranını bilerek çiftçimizin gübre kullanması daha yerinde olacaktır. Gereksiz gübre kullanımı hem çiftçinin maliyetini artırır hem de ürün kalitesini düşürür. Aşırı gübre kullanımı aşırı boylanmaya sebep olur ve bu da başak verimini azaltır. Topraktaki bazı gübre çeşitleri bazı çeşitleri bloke eder. Fazla fosfor varlığı demiri bloke eder. O yüzden de toprağın mevcut durumunu bilmek, ona göre gübre kullanmak verimi daha da arttıracaktır. Farklı ürünler toprakta farklı mineralleri çeker ve bu nedenle gübre kullanımı ihtiyaca göre yapılmalıdır.

Gıda denetimlerine ilişkin yeni veriler nelerdir?

‘Ramazanda 963 denetim gerçekleştirdik’

Gıda denetimleriyle ilgili il genelinde 81 tane gıda kontrol görevlimiz var ve bunlar alanında uzman kişilerdir. Gıda numune araçlarımız, müdahale ekiplerimiz, materyallerimiz her şeyimiz tamamdır. Gıda denetimi konusunda ciddi bir altyapımız var ve Alo 174 hattına yapılan tüm ihbarlara ise en geç 24 sat içinde ulaşıyor, denetimlerimizi yapıyoruz. Rutin olarak ise Bakanlığımızın belirlediği asgari denetimlerde kayıtlı 8 bin 640 işletmemiz belirli periyotlar dahilinde denetleniyor. Risk esasına göre rutin olarak denetimlerimiz sürüyor. Birinci risk grubunda bulunan et, süt ve bakliyat ürünlerinde daha sıkı denetimler yapıyoruz. Bu yılın ilk 5 ay rakamlarıyla konuşacak olursak 5 bin 800 denetim gerçekleştirdik. Yine, belli dönemlere özgü denetimlerimiz oluyor. Ramazana girerken, fırınlarda, şeker ve şeker üreten işletmelerde denetimlerimiz oldu. Belediye ve halk sağlığı ekiplerinin de katkılarıyla fırınları iki defa elden geçirdik. Ramazan döneminde 963 denetim gerçekleştirdik ve 11 işletmeye de cezai yaptırım uyguladık.

Denetim ve eğitim bir arada

Denetimlerimizde personellerin yeterliliği, genel temizlik kuralları, kişisel temizlik kuralları, hijyen tedbirleri, üretim yapılan alanların üretime uygun koşullara sahip olup olmadığı, bölümler arası geçişlerdeki kontroller vs… bütün alanlarda denetimlerimiz sürüyor. Yani, hem denetim yapıyoruz hem de bu işletmelerdeki personeli eğitime tabi tutuyoruz. Çünkü modern işletmeler bize lazım. Modern işletmelerin sayısı ne kadar artarsa o kadar sağlıklı gıdaya ulaşacağız.

 

Diyarbakır’da kayıt dışı esnaf sayısının ciddi rakamlara ulaştığını biliyoruz, kayıt dışı işletmelerdeki denetimleri nasıl gerçekleştiriyorsunuz?

‘30 işletmeye 160 bin TL cezai işlem uyguladık’

Halk sağlığı çok önemlidir ve hiçbir şekilde ihmal edilemez. Geçenlerde kasap ve lokantalarla ilgili bir haftada 500’ün üzerinde denetim gerçekleştirdik. Bu denetimlerde 184 tane numune aldık.  Bu denetimlerde 30 tane işletmeye 160 bin TL cezai işlem uyguladık. Biz bu denetimleri sürdüreceğiz ve her işletmeye en az iki sefer gideceğiz. Bu konuda üniversitelerle birlikte çeşitli eğitim çalışmalarımız var.  Gönüllü gıda denetçiliği uygulamasını başlattık ve sayede denetimleri yoğunlaştırdık. Tabii ki, her şeyden önce en büyük denetçi tüketicilerdir ve tüketicilerin tanık oldukları aksaklıkları Alo 174 hattına bildirmeleri çok büyük önem arz etmektedir. Tüketiciler hiçbir hatayı es geçmemeli ve bize en ufak aksaklıkları dahi bildirmeliler. Çünkü çok sayıda işletme var ve bu konuda tüketicilerin duyarlılık göstermeleri yerinde olacaktır. Vatandaş bir hataya göz yumduğunda o hata daha da artar. Vatandaş burada kesinlikle esnafın mağduriyet yaşayacağı kaygısına düşmemelidir. Bizim amacımız esnafa hemen cezai işlem uygulamak da değildir. Hatalı olan işletmeye hatasını düzeltme fırsatı tanıyoruz ve bunun için de kendisine her türlü eğitim desteğini sağlıyoruz. Amacımız vatandaşın sağlıklı gıdaya erişimini sağlamak ve sağlıksız gıda üretiminin olduğu işletmeleri de eğitimlerle, uyarılarla ve gerekirse de cezai işlemlerle gıda güvenliğini sağlayabilmektir. Aslında günümüzde geldiğimiz noktada artık merdiven altı işletmelerin hiç konuşulmaması lazım. Tamamen modern işletmelerde güvenli bir şekilde gıda üretimi yapılmalıdır.  Gıda denetimlerinin artışı insanların gönül rahatlığıyla gıda tüketimini de beraberinde getirecektir. Vatandaşlarımız rahat olsunlar denetimlerimizi sıklıkla yapıyoruz.  Gıda ihmale gelmez ve denetimlerimizle sağlıklı gıda üretimini ve tüketimini güven altına almanın çabası içindeyiz. Ayrıca gıda denetimlerinde çok uzman bir ekibimiz var. Şube müdürümüz yardımcı doçent’tir. Gıda denetim ekibimiz çok profesyoneldir ve ben onların çalışmalarını hayranlıkla izliyorum. Diyarbakır, gıda denetimi konusunda gerçekten çok iyi.

Kayıt dışı işletmelerin kayıt altına alınması ile ilgili sisin bir tasarrufunuz var mı?

‘Kayıt dışı işletmelere işletme kayıt numarası vererek sistemimizde kayıt altına aldık’

Aslında önceden izin ve ruhsatı olmayan yerleri biz kayıt altına alamıyorduk. Ancak oralarda bir üretim var ve denetlenmesi gerekiyor. Biz ise izin ve ruhsata bakmadan gittik ve oraya bir işletme kayıt numarası vererek sistemimizde kayıt altına aldık. Sistemimizde kayıt numarası bulunan bütün işletmelere gidip denetimleri yapıyor ve personellerin eğitimlerini yapıyoruz. Şuan neredeyse sistemimizde kayıtlı olmayan işletme yok. Şuan toplu tüketim yerleri, üretim yerleri ve satış noktalarının taamında Tarım İl Müdürlüğünün İşletme kayıt belgesini göreceksiniz. Ayrıca kayıtsız bir işletme var duyumunu aldığımızda hemen gidip o işletmeyi sistemimize kayıt ediyoruz.

‘Tarımın 1840 kalem işi var’

Biz bir ürünün üretiminden tüketimine kadar her aşamasından sorumluyuz. Gıda denetimi ihmal edilemez, en küçük bir tolerans gösterilemez. Biz gıda üretimi ve tüketimindeki tüm aşamalarda genel standardın her geçen gün yükseltilmesini istiyoruz. Tarımın 1840 kalem işi var. Bize en yakın Bakanlığın bin kalem işi yoktur. Hayvancılık, toplulaştırma, gıda, hayvan hastalıkları, aşılama, kayıt altına alma, toprak, arazi, mera derken toplamda 1840 kalemde iş ve işlemimiz var. Bütün bu konular ile ilgili mevzuatlarımız ve bu iş için gerekli olan ekiplerimiz var.

Bölgede yetişebilecek ama ekimi yapılmayan ürünlerin üretimi için çiftçilere özendirici çalışmalarınız var mı?

Alternatif ürünler yaygınlaşıyor

Bezelye, Diyarbakır’da yetiştirilen bir ürün değildi ama biz bezelye tarla günü yaptık. Diyarbakır’da bezelye üretiminin yapılabileceğini göstermek için Kocaköy’de bir deneme yapıldı. Kocaköy’de yapılan bezelye üretimindeki verimi yerinde inceledik. Bezelye üretiminde 1 ton 300 kg. verim elde edildiğini gördük. Bugün piyasada bezelyenin kilosu 4- 5 TL’den satılıyor. Dönüm başına elde edilen bu üretim kapasitesini hububat üretimi ile karşılaştırsanız yaklaşık 10 katı bir fark ortaya çıkıyor. Çiftçilerimizin bu farkı kendi gözleriyle görmeleri bezelye üretimine olan ilgiyi arttıracaktır. Gelecek yıl için bezelye üretimini yeter sayıda çiftçimize yaptırmayı başardığımızda yeni bir üründe bir sektör oluşmuş olacak. Yine, kiraz üretimi yapıldı. 12 dönüm yerden 11 tona yakın ürün bekleniyor. Kiraz’ın kilosunu 5 TL’den satan çiftçimizin elde edeceği kazancın oldukça yüksek olduğunu basit bir hesapla görebilirsiniz. Bütün üretim maliyetini toplasanız 5 bin TL yoktur. Yani, ortada ciddi bir kazanç var. Çiftçilerimiz bunu gördüklerinde şaşırıp kaldılar ve bu vesileyle Eğil, Dicle, Hani bölgesinde bahçeler son derece fazlalaştı. Yine, bizim örnek bahçelerimiz var ve masraflarının tamamını biz karşılıyoruz. Güneş enerjisi sistemi kurduk ve elde ettiğimiz elektrik ile kuyudan su çekiyoruz. Damla sulama sistemi ile bahçe sulanıyor. Biz bölgede 8 bin dekar civarında, %50 – 70 hibe ile bahçe kurdurduk. Çiftçimiz bu bahçeye 100 TL masraf etmişse bunun 70 TL’sini biz karşıladık.

Diyarbakır’ın simgesi olan Karpuz üretiminin durumu nedir, Diyarbakır’da Diyarbakır Karpuzu yemek sorun oldu?

Diyarbakır karpuzu Temmuzda tezgahlarda

Diyarbakır’da 55 bin dekar alanda karpuz üretimi yapılıyor ve Diyarbakır karpuz üretiminde dördüncüdür. Tabii ki, ilk olarak Adana’dan çıkan karpuz pazarda yerini alıyor. Diyarbakır’a özgü 5 çeşit karpuz var. Bunların ağırlığı 50 – 60 kiloya ulaşıyor. Diyarbakır karpuzu yeni yeni çıkmaya başlayacak. Mevsim itibariyle bizim hasat dönemimiz böyle. Diyarbakır’da 12 ailenin üretimini yaptığı Sürme karpuz çeşidi ise Ağustos sonu Eylül başında hasat ediliyor. Ama bu karpuz ticarete konu olan karpuz değildir. Ticarete konu olan Diyarbakır karpuzunu ise Temmuz ayında tezgâhlarda görebiliriz.

Bismil’de seracılık gelişti ve Bismil’de üretilen domatesinin dışarıya gönderildiğine dair duyumlar var?

Bismil Domatesi Rusya’ya gidiyor

Evet, Bismil Domatesi Ukrayna üzerinden Rusya’ya gönderildi. Bismil başta olmak üzere il genelinde 11 bin ton sera üretimimiz var. Bunun yaklaşık yarısı domates diğer yarısı ise salatalık üretimidir.

Bölgede anız yakılmasının önüne geçilebildiniz mi, durum nedir?

Anız yangınlarında toprağın 5 cm altında tüm canlılar ölüyor

Etkin çalışmalarımız neticesinde anız yangınlarında belli bir azalma var ama ne yazık ki hala daha anız yangınları sonlanmış değil. Vatandaşlar özellikle de bu anız yangınlarını bayram dönemlerine denk getiriyorlar. Malum,  bayram dönemleri tatilden kaynaklı izinler dolayısıyla vatandaşlar bu boşluktan faydalanabiliyorlar. Bayram günü, arife günü anız yakarak katliam yapan vatandaşlarımız bilmeliler ki, anız yangınlarında topraktaki bütün canlılar yok oluyor. Toprağın 5 cm altına kadar canlı yaşamı kalmıyor. Anız yangını toprağın altındaki mikro organizmaların tamamını öldürüyor. Ve bu canlıların her birinin doğada bir görevi var. Anız yangını doğanın dengesine müdahaledir. Çiftçilerimiz Süne ile mücadele etmeye çalışıyorlar ama topraktaki canlıları öldürerek Süne ile mücadelenin doğal unsurlarını yok etmiş oluyorlar. Süne ile mücadelenin doğal unsurlarını yok etmekle hem doğal dengeyi bozuyor hem de daha fazla ilaç kullanımı ile kimyasal katkılar toprağa karıştırılıyor. Mesela çiftçilerimiz Mısır hasadının arkasından buğday ekmek için anız yakıyorlar ama anız yakmakla Mısır’ın sapını temizlemek mümkün değildir. Çiftçilerimiz anız yakmak yerine tarlayı bir kez daha sürseler tarla ekime hazır hale gelmiş olacak. Çiftçilerimiz bir kez tarla sürümünden kaçmak için anız yakıyor ama burada tarlaya, topraktaki canlılara verdiği zararı hiç mi hiç düşünmüyorlar.

Organik tarım konusunda Diyarbakır’da durum nedir?

850 çiftçiyle 24 bin dekar alanda organik tarım yapıyoruz

Diyarbakır’da 24 bin dekar alanda organik tarım yapıyoruz. 850 tane organik tarım yapan çiftçimiz var. Mesela kırmızı mercimekte markalaşan Eğil mercimeği organiktir. Yine Çatak’ta 6 bin 400 dekar alanda organik tarım yapıyoruz. 200 bin dekar alanda sertifikalı tohum üretimi yapıyoruz.

Tarım danışmanlığı sistemi oturdu mu, yeterince hizmet verebiliyor mu?

Her köye defalarca gidiyoruz

Geçen sene sonu ile uygulamaya kondu ve bu sene daha da netleşti. Bizim her köydeki her bir tarım işletmesinden sorumlu bir tarımsal ziraat mühendisi, gıda mühendisi ve veterinerimiz var. Bütün bu alanlarda faaliyet gösteren mühendislerimiz her bir köye yılda 5- 6 defa gidiyorlar. Tarım İl Müdürlüklerimiz çiftçilerimizin evidir ve çiftçilerimiz her bir sorununu rahatlıkla gelip ifade edebiliyorlar. Vatandaşlarımızın daireye geldiklerinden kat kat fazla biz vatandaşın yanına gideriz. Mühendislerimiz, veterinerlerimiz çiftçilerimizle o kadar haşır neşir olmuşlar ki, artık bir aile gibi isimlerini bire bir biliyorlar.”

 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.