Ayşegül Doğan: Hiçbir canlının yaşam hakkı güvende değil
TİGRİS HABER - DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, parti genel merkezinde basın açıklaması yaptı. Ülkede meydana gelen orman yangınlarına değinerek sözlerine başlayan Doğan, “Tabiri caizse Bursa'dan Lice'ye, Cudi'den Karabüke, ülkenin dört bir yanı alev alev cayır cayır yanıyor. Orman yangınlarıyla ilgili partimizin yaklaşımını irdelemeye aslında ihtiyaç yok çünkü ormanlar yanmadığı zaman da ekosistemin ne kadar önemli olduğunu ve ekokırımın nasıl sürdüğünü en çok anlatan ve bununla ilgili en çok eylem yapan siyasi partiyiz” dedi.
"Hiç kimsenin yaşam hakkı ülkede güvende değil"
Doğan, ülkede hiçbir canlının yaşam hakkının güvende olmadığını belirterek, "Ne çiftçinin, ne köylünün, ne börtü böceğin, ne ekipmansız çalışmak durumunda kalan işçinin ne risk altında çalışan itfaiyecileri ne de gönüllülerin hiç kimsenin yaşam hakkı ülkede güvende değil. Türkiye bu haliyle baktığımızda tam bir ekokırım suç mahalli olarak karşımızda duruyor. Farklı bir ülke olması mümkün mü? Evet, mümkün. Bugün ülke yönetenler farklı politikalarla yönetmeyi tercih etseler bu orman yangınlarından bu şekilde söz etmeyeceğiz. Bir kez daha DEM Parti olarak, yetkilileri bu konuda daha duyarlı, daha sorumlu gerekenleri yaptıklarını gösterir ve ikna eder politikalar yürütmeye davet ediyoruz" diyerek çağrıda bulundu.
"Meclis'teki komisyon önümüzdeki günlerde ilk toplantısını yapacak"
TBMM kurulacak komisyonun ilk toplantısının önümüzdeki günlerde komisyon üyeleriyle birlikte toplanacağına değinen Doğan, “Bundan sonra özellikle de silahların tümden devre dışı bırakılmasıyla ilgili gerekli bazı çalışmalar, yasal düzenlemeler, hukuki zemin konuşulacak, bunun için gerekirse toplumun farklı kesimleriyle bir araya gelme, onların görüşlerine başvurma gibi birtakım usulüne dair tartışmaları yürütmek üzere toplanacaklar. Ondan sonra bizler de tam olarak komisyonun nasıl çalışacağını, hangi usulleri, esasları belirleyeceğini hep birlikte öğreneceğiz” diye konuştu.
Komisyonun henüz ilk toplantısını yapmadan komisyonun bambaşka nedenlerle kurulduğuna dair spekülasyonların yapıldığını belirten Doğan, “Yaratılmak istenen algıların ya da buna dönük yürütülmek istenen tartışmaların maksatlı olmadığını bize kimse söyleyemez. Buna da kimse inanmamızı beklemez. Komisyon üzerinden süren tartışmalarla Türkiye'nin onlarca yıldır biriktirdiği kutuplaşmanın öfke siyasetinin nelere ülkeyi maruz bıraktığını bir kez daha görüyoruz” dedi.
Doğan, masa metaforunun konuşulduğunu belirterek, ''Peki bugüne kadar Türkiye'nin demokratikleşmesi önünde en büyük engelmiş gibi gösterilen ve böyle tartışılan bir silahsızlanma projesi söz konusu niye bunu demokrasiden ayrı değerlendiriyoruz'' diye sordu.
Ayşegül Doğan, şöyle devam etti:
"30 yıl hapis yatmış, infazını tamamlamış ama buna rağmen Cezaevi Gözlem ve İdare Kurulları dolayısıyla yani keyfi kararlarla tahliye edilmemiş insanların neden hala hapiste olduğu ile ilgilenilmeli. Bu ülkede farklı düşündükleri için insanlar 30 yıl hapis yatıyorlarsa bugün onların tahliyeleri sevinç nedeni değil, endişe nedeni değil; aynı zamanda dönüp geriye bakma, bunu ortaya çıkan nedenlere bakma sorumluluğu ve yaklaşımının nedeni olmalı ama biz '30 yıllıklar neden tahliye ediliyor' diye sorulduğunu görüyoruz. 'Acaba arka kapıları ardında bir pazarlık yapıldı da bu yüzden mi tahliye oluyorlar?' Hadi söyleyenemeyeni de söyleyelim. Bu yargıyla ve bu soruyla. Beklentimiz bu değil. Beklentimiz toplumun beklentisi ve toplumun beklentisi adaletin tesis edilmesi. Demokrasi hakkının herkesin hakkı olduğunu savunması, yaşam hakkının herkesin hakkının olduğunu savunması, bunun için yan yana gelmek. Güçlerimizi birleştirmeye ihtiyacımız var, birbirimizi zayıflatmaya ihtiyacımız yok. O yüzden Meclis’te kurulacak olan komisyona da böyle yaklaşmak gerekli.
"Mücadelemiz hem İzmir için hem İstanbul için hem Şırnak için hem Diyarbakır için hem Edirne için hem Yozgat içindir"
Şimdi kim Diyarbakır'da demokrasi olduğunu iddia edebilir? Kim Van'da demokrasi olduğunu iddia edebilir? Nerede bir ülkenin neresinde bir demokratikleşme olduğu da bizim haberimiz yok. Onlarca yıldır kayyumla yönetilen şehirlerden bahsediyoruz. Apaçık ortada duran kayyum yıkımlarından bahsediyoruz. Bakınız Şırnak'ta dur durak bilmeyen ekolojik kırımdan bahsediyoruz. Bu mu demokratikleşme? Bu mu demokrasi? Şimdi eğer siz 'Diyarbakır'da demokrasi, İstanbul'da otokrasi olmaz' derseniz haklı olarak Diyarbakır'da, Van'da, Mardin'de, Şırnak'ta yaşayan insanlar, 'buraya demokrasi geldi de biz mi görmedik? Onlarca yıldır demokrasi mücadelesindeyiz' diye sorarlar. Mücadelemiz hem İzmir için, hem İstanbul için, hem Şırnak için, hem Diyarbakır için, hem Edirne için, hem Yozgat içindir. Hiçbir fark gözetmeden ne dil, ne din, ne ırk, ne kimlik farkı, herkesin eşit olduğu, eşit hissettiği bir yaşam tasavvurundan bahsediyoruz ve bunu gerçekleştirmek için mücadele ediyoruz. (ANKA)




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.