BDP'nin alternatif raporunda çözüm önerileri

BDP'nin alternatif raporunda çözüm önerileri
BDP tarafından hazırlanan "Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirmesi Komisyonu Raporu"nu Meclis Başkanı Cemil Çiçek ve komisyona sundu.

ANKARA  - BDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken ve BDP Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu, BDP tarafından hazırlanan "Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirmesi Komisyonu Raporu"nu Meclis Başkanı Cemil Çiçek ve komisyona sundu. Raporda önemli önerilere imza atıldı. Raporda sürecin iyi ilerleyebilmesi için "Toplumsal Barış ve Demokrasi Bakanlığı"nın kurulması önerilirken, PKK Lideri Abdullah Öcalan ve cezaevinde bulunan siyasi tutsaklara siyaset yapma hakkının sağlanması için yasal koşulların acilen oluşturulması istendi. 
 

BDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken ve BDP Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu, kamuoyunda "çözüm komisyonu" olarak bilinen, Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu'nun raporuna karşılık hazırlanan alternatif "Çözüm Komisyonu Raporu"nu Meclis Başkanı Cemil Çiçek ve "çözüm komisyonu"na sundu. 

 


"Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi Komisyonu Raporu" başlığının taşıyan rapor, 443 sayfa ve 12 bölümden oluşuyor. Raporun, "21. Yüzyıl Türkiye'sinde Kürt sorunu-Kürt sorununu doğuran süreç ve tarihsel nedenler" konulu başlığında, ulus devlet olgusu ve Kürtler ile Erzurum ve Sivas kongreleri ile tarihsel isyanlar yer alıyor. Raporun aynı bölümünde PKK Lideri Abdullah Öcalan ile heyetlerin görüşmeleri ve son sürecin başlangıç evrelerine de yer veriliyor. Raporun ikinci bölümü ise "Çözüm Komisyonu Adına Kürt Raporları" başlığından oluştu. Bu bölümde, Abdülhalik Renda Raporu'ndan 27 Mayıs Doğu Raporu'na kadar Kürt sorunu üzerine yazılan raporlar irdeleniyor. Raporun "Çatışmadan barışa dünya deneyimleri" başlıklı bölümünde ise barış süreçleri ve dünya deneyimleri ele alındı. Raporun diğer bölümleri ise "Hukuksal düzenlemeler", "Adaletin Tesisi", "Kurumsal reformlar", "Barış ve müzakere süreçlerinde Hakikat Komisyonları", "Türkiye'de toplumsal farklılıkların tanınması ve kabulü", "Savaş ve ekonomi-çözüm komisyonu", "Toplumsal cinsiyet", "Demokratik Anayasa" bölümlerinden oluştu. 

'İktidar partisi mevcut tavrını komisyonda da sürdürdü'

Raporun "değerlendirme ve sonuç" bölümünde ise Meclis'te kurulan "çözüm komisyonu"nun tarihsel bir görev ve sorumluluk ile başladığı hatırlatılarak, "Maalesef iktidar partisi başından beri gösterdiği gayri ciddi, oyalamaya dönük ve günü kurtarma hesabı güden yaklaşımıyla bu tarihsel görev ve sorumluluktan kaçarak mevcut tavrını komisyonda da sürdürmüştür. Son olarak AKP'nin kendi hazırladığı raporu, komisyon üyelerinin tartışmasına sunmadan, bütün çalışmaları boşa çıkaran, siyasi nezaketten ve politik uzlaşıdan yoksun bir yaklaşımla raporu Meclis Başkanlığına sunması bunun en somut örneği olmuştur. Komisyonun AKP'li üyelerince tek yanlı olarak işletilen hazırlık sürecinin sonunda ortaya çıkan bu rapor, komisyonun tüm iradesini yansıtan, parlamentonun bir çalışması olarak değerlendiremez" denildi. 

'Güven yerine güvensizliği arttıracağı aşikardır'

Raporda, AKP'nin raporunun 90'lı yıllarda yoğun çatışma dönemlerinde kimi STK ve siyasi partilerin hazırladığı raporlardan daha geri olduğuna işaret edilerek, raporun toplumdaki çözüm umudunu güçlendirmek yerine güvensizliği arttıracağının aşikar olduğu kaydedildi. Raporda, "Geleneksel resmi reflekslerle Kürt sorununu çözmeye kalkışmanın yeni sorunlara kapı aralamaktan başka hiçbir işe yaramadığını tarih birçok defa göstermiştir. Çünkü had bildiren, akıbet hatırlatan, itaate zorlayan, hizaya getirmeye çalışan, biat isteyen ve inkâr eden egemen dil bu kapsamlı sorunu bireysel haklar temeline sıkıştırarak derin ve kapsamlı siyasal ve sosyolojik tahliller gerektiren Kürt Sorununu doğru bir eksene oturtamaz" denildi. 

Raporda, çatışmalardan kaynaklı ölümlerin durmasının sürekliliğe kavuşması ve toplumsal barışa evrilebilmesi için somut olarak atılması gereken adımlar şu şekilde sıralandı:

* Toplumsal Barışın kalıcılaşması için yasal zemin hazırlıklarına acilen başlanmalıdır. Barış ve müzakere sürecinin yasal bir zemine ve statüye kavuşturulması aynı zamanda barışın toplumsallaşmasını da sağlayacaktır.

* Çözüm ve müzakere sürecinin temel siyasal aktörlerinden biri olan Sayın Öcalan'ın bütün koşullarının müzakereleri yürütecek şekilde iyileştirilip yeniden düzenlenmesi gerekir. Sayın Öcalan'ın ailesi ve giden resmi heyetlerin dışında gazeteci, aydın, siyasetçi ve STK temsilcileriyle görüşme olanağının sağlanması gerekir. Türkiye'de bir benzeri olmayan ve herhangi bir cezaevi mantığıyla açıklanamayan İmralı Tecrit Sisteminin Türk infaz yasalarında bir karşılığı yoktur. Tamamıyla keyfi bir esaret mantığına dayanmaktadır. Bu tecrit sisteminin derhal lağvedilmesi gerekir. Cezaevlerinden bütün diğer siyasi tutsaklarla birlikte Sayın Öcalan'ın da siyaset yapma hakkının sağlanmasının yasal koşulları acilen oluşturulmalıdır.

* Demokratik siyasal mücadele koşulları sağlandıktan sonra bütün silahlı güçlerin siyasal yaşama dahil olmasının koşulları yaratılmalıdır. Tüm bu güçler dahil olmak üzere tüm silahlı grupların temel hak ve özgürlükler mücadelesine katılımının önü açılmalıdır. Bu düzenlemelerde ve bu süreçte silahların susması için üçüncü bir gözlemci gözün olması şarttır. Ayrıca bu süreçte karşılıklı verilen güvencelerin de yasal dayanaklarının oluşturulması elzemdir. 

* Çözüm ve Müzakere Sürecinin daha hızlı ilerlemesini sağlayacak gerekli yasal düzenlemelerin ve çeşitli yasalarda değişikliklerin acilen yapılması çözüme giden yolun temizlenmesi elzemdir. Bu bağlamda; Terörle Mücadele Yasası'nın kaldırılması, Türk Ceza Kanunu'nun çeşitli maddelerinde [TCK-215, 220, 314] acilen demokratik, evrensel hukuk kurallarına uygun düzenlemelerin yapılması, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda yeni düzenlemeler yapılarak hasta tutsakların derhal tahliyelerinin sağlanması, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununda demokratik düzenlemeler yapılarak kişilerin demokratik hak ve taleplerini dile getirmelerine yönelik engellerin kaldırılması,
Ceza Muhakemesi Kanunu'nda değişiklik yapılarak haksız ve uzun tutuklamaların sonlanması ve bu bağlamda halihazırda çoğu nerdeyse infaz süresini dahi tutuklu olarak geçirmekte olan siyasi tutsakların cezaevlerinden tahliyelerinin sağlanması, Milletvekili Seçimi Kanununda değişiklik yapılarak demokrasinin ve temsilde adaletin önünde engel teşkil eden yüzde 10 seçim barajının kaldırılması, Siyasi Partiler Yasası'nda yapılacak değişiklik ile seçimlerin, seçim çalışmalarının demokratik ve hakça yapılabilmesinin önünü açacak düzenleme derhal yapılarak yüzde 1 oranında oy alan siyasi partilerin hazine yardımından yararlanmasının sağlanması ve yine anadilde propaganda yapılmasına yönelik gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'da düzenleme yapılarak anadilde propaganda yapılabilmesinin önü açılmalı, özel yetkili mahkemelerin derhal kaldırılması, Kürt sorunun çözümü için demokratik siyasal alanda atılacak adımlarla paralel olarak çatışmalı süreçten kalma politikaların ve kurumlaşmaların hızla devreden çıkarılması büyük önem taşımaktadır. Bu açıdan koruculuğun derhal lağvedilmesi,Her türlü dini inancın yaşanması yönündeki baskı mekanizmalarının kaldırılması ve ibadethane, dini ritüellerine uygun gerekli düzenlemelerin yapılması, Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasasında gerekli düzenlemeler yapılarak polisin görev ve yetkileri sınırlandırıcı düzenlemeler yapılması ve böylece kişi hak ve özgürlüklerinin önündeki tehdit ve sınırlamaların kaldırılması, BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi, BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ottowa Sözleşmesi başta olmak üzere; Uluslararası Sözleşmelerde yer alan çekincelerin kaldırılması, BM Kişileri Gözaltında-Zorla Kaybedilmeye Karşı Uluslar arası Sözleşme Türkiye'nin imzalaması,Türkiye'de yaşanan çatışmaların en korkunç yüzü olan toplu mezarların BM Minnesota Prensiplerine uygun araştırmaların yapılabilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi çözüm sürecinin önünü açacağı gibi toplumsal barışa da katkı sunacaktır. 

* Türkiye'nin kendisine bir yol aramaya çalıştığı bu 'yeni' süreçte, yeni paketlerin yerine Kürt halkının da bir taraf olarak üzerinde durduğu hakikatlerin açığa çıkması için geçmiş ile yüzleşmelidir. Bu açıdan Meclis kararıyla bir an evvel Hakikatleri Araştırma ve Yüzleşme Komisyonları kurulmalıdır. 

* Bölgemizde ve özellikle Rojava'da yaşanan siyasi gelişmeler ülkemizi yakından ilgilendirmektedir. Rojava Kürtlerinin en temel yaşamsal hakkı olan kendi bölgesini savaştan ve yıkımdan uzak tutup özerkleştirme hakkına karşı geliştirilen milliyetçi refleks ve Kürt Fobisi barış ve müzakere sürecini büyük oranda zedelemektedir. Hükümet kanadı Rojava Kürtlerinin kendi iradeleriyle yaratmaya çalıştığı yaşam kültürüne ve yüzyıllar önce Batı Emperyalizminin haritalar üzerinde çizip parçaladığı Kürt halkının statü talebine saygı duymak ve kabul etmek zorundadır. Kürt halkının statüsünün tanınması ve kademeli olarak Kürtler arasındaki yapay sınırların kaldırılması gerekmektedir. 

* TBMM bünyesinde kurulan Çözüm Komisyonuna defalarca parti olarak önermemize rağmen barış ve müzakere sürecinin asıl muhatabı olan ve KCK tarafından baş müzakereci olarak kabul edilen Sayın Öcalan ile görüşülmedi. Biz bunu bir yetersizlik olarak görüyoruz. Bu eksikliği gidermesi için Meclis bünyesinde Toplumsal Barış ve Müzakere Komisyonu ve ona paralel olarak Hakikatleri Araştırma ve Gerçeklerle Yüzleşme Komisyonu kurulmalıdır. 


* Çözüm Komisyonu'nun Kamu Güvenliği Müsteşarlığı tarafından koordine edilmiş olması büyük bir yanlışlıktır. Çünkü sorun, güvenlik sorunu değil, barış, özgürlük, haklar ve en önemlisi politik bir sorundur. Bu eksikliğin kapanması, yüz yıllık bir geçmişe sahip Kürt sorunun bütün yönleriyle çözümlenip demokrasinin değişen ve dönüşen yapısını karşılayabilmesi için Toplumsal Barış ve Demokrasi Bakanlığı kurulmalıdır. 

* Sayın Öcalan tarafından önerilen sekiz komisyondan biri olan Misak-ı Milli Komisyonu meclis bünyesinde oluşturulmalıdır. İncelendiği vakit, Sayın Öcalan tarafından kurulma önerisi sunulan sekiz komisyon, sorunun kalıcı bir şekilde çözülmesinin formülünü sunmaktadır. Bu bağlamda Kürt halkının ulusal birliği ve statü talebi ne devleti ne de toplumu korkutmamalı ve saygıyla karşılanmalıdır.

* Bireysel ve kolektif hakların bir bütün olduğu gerçeğinden hareket edilmeli, 200 yıllık Kürt sorunu tek başına bireysel haklar ekseninde çözülemeyeceği kabul edilerek, Kürtlerin bir halk olarak bütün haklarıyla birlikte tanınması gerekir.

* Bu topraklarda yaşayan bütün halkların ve farklı inanç gruplarının bir arada eşit ve özgürce yaşayacağı, demokratik ve özerk bir siyasal yapının hayata geçirilmesi hayati önem taşımaktadır. Demokratik Ulus, Demokratik Vatan, Demokratik Cumhuriyet ve Demokratik Özerklik olguları tartışmaya açılıp gündemleştirilmelidir. Kürt sorunu başta olmak üzere bu ülkede yaşanan etnik, mezhepsel ve dini gerilimlerin ortadan kalkması için, demokratik özerk bir sistem ile farklı bölgeler şeklinde örgütlenen yapıların bir araya gelmesiyle oluşan demokratik ulus ve eşit haklar üzerinden kurulacak yeni bir Cumhuriyet partimizin temel önerisidir.

* Türkiye'nin demokratik ve adem-i merkeziyetçi bir idari yapıya kavuşması için yerel toplumsal dinamiklerin güçlendirildiği ve merkezi otoritenin yetkilerinin kısıtlandığı, yeni bir idari reformun hayata geçirilmesi gerekmektedir.

* Kürt Siyasal Hareketinin tasfiyesi amacıyla gerçekleştirilen KCK operasyonları kapsamında tutuklanan kadın, aktivist, emekçi, gazeteci, tutuklu vekiller ve siyasetçilerin de içerisinde olduğu binlerce insanın serbest bırakılması sürecin sağlıklı ve doğru yönde ilerlemesi için kapsamlı bir yargı reformuna gidip cezaevlerindeki politik tutukluların tümünü kapsayan bir ''toplumsal yaşama yeniden dahil olma'' uygulamasının yasal zemini hazırlanmalıdır

* Muhalif her bakış açısının meclisteki temsiliyetini elde edip etmemesine bakılmaksızın, tehdit olarak algılandığı anda kapatılması, cezalandırılması demokratik ülkelerde kabul edilebilir değildir. Unutulmamalıdır ki, şu anda Hükümet olan Parti bile hukuka aykırı olarak kapatılmak istenmiş ve para cezasıyla cezalandırılmıştır. Bu nedenle siyasi partilerin faaliyetlerinin ve kapatılmalarına neden olan hükümlerin baştan düzenlenerek, parti kapatmanın olağanüstü ve istisnai bir niteliğe kavuşturulması gerekmektedir.

* Kültürel kimlik hakkı kapsamında Kürt toplumu başta olmak üzere bu topraklarda yaşayan tüm farklı kimliklerin, kültürlerin, başta Aleviler olmak üzere farklı inanç gruplarının kolektif haklarının tanınması, geliştirilmesi ve özgürce yaşamasının önündeki bütün yasal engellerin ortadan kaldırılması ve bu hakların anayasal güvenceye alınması gerekir. 

* Kürtçe ve diğer dillerdeki tüm coğrafi yer isimlerinin iadesinin sağlanması için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. 

* Ceza mevzuatının yeniden düzenlenerek anti-demokratik ve temel insan hak ve özgürlükleri önünde engel teşkil eden hükümlerin kaldırılması gerekir. 

* Basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engeller acilen ortadan kaldırılmalı, Türkçeden başka dillerde yayın yapılmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır. 

* Anadilde eğitim hakkının anayasal güvence altına alınması elzemdir. Yine bununla birlikte eğitim mevzuatında yapılacak düzenleme ile ayrımcı, eril, tekçi, milliyetçi ve asimilasyoncu uygulamalardan derhal vazgeçilerek; anadilde eğitim hakkını sağlayacak, bireylerin dini inançlarına saygılı, anti militarist düzenlemeler yapılmalıdır. Bu bağlamda Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun, Tevhidi Tedrisat Kanunu, Azınlık Okulları Türkçe ve Türkçe Kültür Dersleri Öğretmenleri Hakkında Kanun, İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Milli Eğitim Temel Kanunu gibi eğitim sistemine dönük temel yasalarda değişiklik ve düzenlemeler yapılmalıdır. Milli Eğitim müfredatındaki din dersleri dahil olmak üzere bütün müfredatın bilimsel, laik, çoğulcu, özerk, demokratik, evrensel ve anadilde olması gerekmektedir. Böylelikle bu ayırımcı politikanın eğitim ayağı iyileştirilmeli, tüm inançlar eşit şekilde ve ayırımcılığa maruz bırakılmadan tanıtılmalı, özellikle Alevi inancına karşı geliştirilen ayırımcı uygulamalar ortadan kaldırılmalıdır. 

* Kamusal alanda anadilde hizmet verilmesin yönelik gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerekir. Başta sağlık, adalet ve eğitim olmak üzere kamunun tüm alanlarında çok dilli hizmet faaliyete geçirilmelidir.

* Mevcut kanunlardaki mezhepçi, militarist, cezayı esas alan ayırımcı uygulamalara son verilmelidir. 

* Kürt Sorunu ekseninde en önemli kırılmalardan birisi de insanların göçe zorlanmaları noktasında olmuştur. Bu zararları gidermek amacıyla çıkarılan 5233 sayılı yasa genel yapısı itibarıyla zorunlu göç olgusunu bütüncül, gerçek manada çözümüne dönük bir çözüm üretmekten uzaktır. Bu nedenle zorla göç ettirmekten kaynaklanan zararların başvuru sürelerinin kısa olması sebebiyle başvuru yapamayan mağdurları da içine alacak şekilde gerçek anlamda bir zarar tazminini öngören ve geriye dönüşlere ilişkin ekonomik, sosyolojik boyutları da içinde barındıran yeni bir düzenleme yapılması gerekir. 

* 30 yıllık savaşta yaşanan büyük göç ve sürgün dalgasında yerlerinden edilmiş insanların terk etmek zorunda kaldıkları yaşam alanlarının (köy ve mezraları) yeniden yaşanılır hale getirilmesi, Avrupa'da sürgünde bulunan gazeteci, yazar, siyasetçi ve mahkûm olduğu için ülkelerine dönemeyen bütün insanların, Mahmur Kampında 1990'ların başından beri yaşayan insanların ve Kürtlerin sürgündeki kurumlarının (Radyo, Televizyon, Kültür ve Sanat Kurumları, Gazeteler) tekrar geri dönüşü için yasal zemin hazırlıklarına başlanmalıdır. 1990'ların başında Sürgünde kurulan ve üyelerinin büyük bir çoğunluğu Avrupa ülkelerinde yaşayan Kürt Parlamentosu üyelerinin tekrar legal siyasal yaşama dahil edilmeleri bir zorunluluktur. 

* Güvenlik Güçleri tarafından gerçekleştirilen insan hakları ihlallerinin tekrarlanmasında ve ya kullanılan şiddetin yüksek seviyelerde sıklıkla gerçekleşmesindeki en önemli faktör "cezasızlık politikasıdır". Bu kapsamda Temizöz ve Musa Çitil gibi davaların etkinleştirilmesi ve yeni davaların açılması gerekmektedir.

* Yakın tarihimizde yaşanan ve 34 sivil insanın ölümüyle sonuçlanan Roboski Katliamını adalet tesisi açısından önemli bir başlık olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Katliamın sorumluları hala yargı önüne çıkarılmamış, olayın failleri hakkında ne yargı ne de insan hakları komisyonu tatmin edici bir sonuca ulaşmamıştır. Bu katliamın aydınlatılması, sorumluların yargı önüne çıkartılarak cezalandırılması, çözüm sürecindeki yol temizliği ve toplumsal travmanın onarılması açısından önem taşımaktadır.

* Demokratik reformların önemli bir ayağını da devlet içindeki kurumların özellikle de güvenlik bürokrasisinin demokrasi ve insan haklarının gereklerine uygun bir biçimde yeniden yapılandırılması gerekir. Bu itibarla ordu ve emniyet kurumu içerisinde kurumsal reforma gidilmelidir. 

* Mayınlı arazilerin temizlenmesi ve askeri yasak bölgelerin yerleşime-tarıma açılması gerekir. 

* Kalekol yapımlarının sürmesi toplumda çözüm sürecine olan güveni sarsmakta, kuşkular uyandırmaktadır. HES ve Güvenlik Barajlarının doğa, tarih ve kültür üzerindeki tahribatı göz önüne alınarak yapımına son verilmeli, bunların yerine alternatif enerji kaynakları oluşturulmalıdır.

* Türkiye'de toplumsal farklılıkların tanınması ve kabulü için anma mekanları ve toplumsal hafıza merkezleri kurulmalıdır. 

* Kadınların yer almadığı barış süreçleri toplumsallaşamaz. Dünya deneyimlerinde de görüldüğü üzere kadınların yer almadığı barış ve müzakere süreçlerinin %50'si başarısız olmuştur. Kadınların barış süreçlerine katılımı barışı toplumsallaştırmaya ve derinleştirme noktasında hayati önemdedir. Bu bağlamda Çözüm sürecinde kadınların aktif ve eşit temsilde yer alması için gerekli çalışmaların yürütülmesi zorunludur.

* Kadın-erkek eşitliğinin siyasal, ekonomik, sosyal bütün alanlarda sağlanması ve korunarak geliştirilmesini sağlayacak yasal ve anayasal değişikliklerin ve düzenlemelerin acilen hayata geçirilmesi gerekir.

* Barış kültürünü esas alan, bir arada yaşama iradesini güçlendiren, her türlü ırk, cinsiyet, dini-mezhebi ayırımcılığı ortadan kaldıran, ekolojik dengeyi gözeten, emek eksenli, doğrudan demokrasiyi hedefleyen, geçmiş anayasa pratiklerinden tamamıyla ayrılmış yeni bir anayasa hazırlanmalıdır."

(DİHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.