‘BİRLİKTE AŞACAĞIZ, BİRLİKTE ÇÖZECEĞİZ’

‘BİRLİKTE AŞACAĞIZ, BİRLİKTE ÇÖZECEĞİZ’
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Diyarbakır’da yapılacak bölge teşkilatları toplantısı öncesinde TİGRİS haber’e konuştu.

 

 Naci Sapan’ın sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Çözüm süreci, Kürt sorunu, demokratikleşme konusuna partisinin bakış açısının ne olduğunu anlattı.

 

 

AKP KÜRT SORUNUNU DERİNLEŞTİRİYOR

Bizim için Kürt Sorunu Türkiye’nin birlik ve bütünlük içerisinde geleceğe ilerlemesi için mutlaka çözülmesi gereken bir sorundur. Türkiye demokratikleştikçe, evrensel standartlara kavuştukça, devlet rasyonel kamu yönetimi ilkeleriyle hareket ettikçe bu sorun ortadan kalkabilir. Türkiye’nin genelinde otoriter bir düzen kurmaya çalışıyorsanız, Ortadoğu’da çatışmaları körüklüyorsanız, Kürt sorununu derinleştirmekten başka bir şey yapmıyorsunuz demektir.

 

SORUN ÇOK KAPSAMLI, ÇÖZÜM BÜTÜNCÜLOLMALI 

Bir şeyi iyi anlamamız lazım, sorun kapsamlı o halde çözüm de bütüncül olmalı. Biz kimseye kimliği sebebiyle ayrıcalık tanıyan bir düzen istemediğimiz gibi kimsenin de kimliği sebebiyle ayrımcılığa uğradığı bir düzeni kabul edemeyiz. Bizim için bu ülkede yaşayan bütün vatandaşların insan hakları korunmalı, istisnasız hepsi eşit muameleye tabi tutulmalı ve eşit bir şekilde bu haklardan istifade edebilmeli. Bizim çıtamız evrensel sosyal demokrasinin yüksek standartlarıdır.

 

SORUNLARIN ÇÖZÜM SİGORTASI CHP’DİR

Tüm Türkiye’yi kapsayacak bir demokratikleşme rüzgarı hem Kürt sorununu çözer, ayrışmayı giderir. AKP’nin böyle bir rüzgâr estirmeye ne niyeti var nede kapasitesi. Bunu ancak biz yapabiliriz. Bunun sigortası CHP’dir. Bu sorunu çözeceksen önce samimi bir demokrat olacaksın. Demokrasiye tramvay gözüyle bakmayacaksın. Bu sorunu çözeceksen hukuk devletine inanacaksın. Sanal paranoyalar yaratıp hukuk devletini yok etmeyeceksin. Bu sorunu çözeceksen önce insan eşitliğine inanacaksın.

 

 

 

Röportaj: Naci Sapan/Ankara

 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Diyarbakır’da yapılacak bölge teşkilatları toplantısı öncesinde TİGRİS haber’e konuştu. Naci Sapan’ın sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Çözüm süreci, Kürt sorunu, demokratikleşme konusuna partisinin bakış açısının ne olduğunu anlattı. Cumhuriyet Halk Partisinin son yıllarda Kürt sorununun çözümü konusunda ciddi bir mesai harcadığını anlatan Kılıçdaroğlu, sorunun sağlıklı bir şekilde çözülebilmesi için silahların susması gerektiğini söyledi. Silahların konuştuğu yerde ilk kurbanın barışın sesi olduğuna vurgu yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kürt sorununa kaynaklık eden temel hakların sağlanarak yasal, anayasal güvence altına alınmasını önerdiklerini belirtti.

 

CHP’nin ilk Kürt raporunu, CHP’nin Kürt meselesine dokunuş biçimlerini, 1980-90’lı yıllarda bölgede birinci partiyken neden gerilere düştüğünü, yeniden varım demek için nasıl bir yöntem ve yol haritasıyla hareket edecekleri yönündeki sorularımızı yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Türkiye genelinde ve bölgede birinci parti olmak için harekete geçtiklerini belirterek, “Türkiye sağlıklı, mutlu, huzurlu, özgür bir geleceğe daha fazla birleşerek kavuşacak. CHP bunun sigortasıdır. Demokrasi ve özgürlük içerisinde hep birlikte yaşayacağız. Bu sorunları yine birlikte aşacağız, birlikte çözeceğiz’’dedi.

 

Bu özet bilgiden sonra, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na sorduğumuz soruları ve verdiği yanıtları gelin hep birlikte okuyalım.

 

-CHP ve Kürtlerle ilgili tartışmalar yapıldığında, ‘ilk Kürt raporunu biz hazırladık’ deniliyor. Sizce o rapor bugünün koşullarına uygun mu? Günün koşullarına uygun yapılması gerekenler nelerdir, CHP’nin gelecekle ilgili politikaları açısından.

 

CHP’nin ilk raporunda Kürt meselesinin çözümüne dair hâlâ geçerliliğini koruyan hususlar var. Bazı hususların ise güncel gelişmelere uyarlanması gerekiyor. O rapora biz CHP’nin geçmişteki perspektifini hatırlatmak için dikkat çekiyoruz.

 

Biz CHP olarak son yıllarda sorunun tespiti ve çözüm yolları için ciddi bir mesai harcıyoruz. Halkla görüşüyoruz, akademisyenlerin, sosyologların, bizden farklı düşünen siyasi eğilimlerin görüşlerini not ediyoruz. Olayları tahlil ediyoruz. Tüm bunların yanı sıra uluslararası insan hakları sözleşmelerinin, hukuki ve siyasi ilkelerin ve en önemlisi de dünya deneyimlerinin ışığında bir çözüm yolu arıyoruz.

 

SAĞLIKLI ÇÖZÜM İÇİN SİLAHLAR SUSMALI

 

Yaşadığımız sorunun sağlıklı bir şekilde çözülebilmesi için silahların susması gerekiyor. Silahların konuştuğu yerde ilk kurban barışın sesidir. Barışın, makuliyetin, aklın egemen olması için silahların sahneden çıkması lazım.  Diyarbakır’da şehit olan Astsubayımızın acısını tüm ülke hala içinde yaşıyor. Dolayısıyla, bu acıların son bulması, toplumsal barış için de asgari bir şarttır.

 

Ancak Kürt sorununu salt bu açıdan düşünmek de yeterli değildir. Biz bu soruna kaynaklık eden temel hakların sağlanarak yasal, anayasal güvence altına alınmasını öneriyoruz. Yaşadığımız sorunlar demir yumruk politikaları ile çözülmeyecek. Türkiye’de demokratikleşmenin, barışın ve uluslararası standartlarda bir hukuk düzeninin inşa edilmesini istiyorsak, insanlar arasında adaletsizliklere, hak kayıplarına ve çatışmaya neden olan sistemin çarklarını da görmek zorundayız.

 

SORUN BİR AYAĞIYLA DEMOKRASİ SORUNUDUR

 

Dolayısıyla karşı karşıya kaldığımız sorun bir ayağıyla demokrasi sorunudur.  Bu yüzden bu sorunu yine demokratik anlayış ve onun dikte ettiği evrensel standartları kabul ederek çözebiliriz. AKP’nin yaklaşımı da temelde bu yüzden hatalıdır. Taksim’i biber gazına bulayıp Ergani’ye hukuk düzeni getiremezsiniz. Diyarbakır sokaklarında Medeni Yıldırım’ın annesi adalet için tek başına yürürken, diğer yandan konser vererek Türkiye’de toplumsal barışı sağlayamazsınız. Aynı anda hem baskı rejimi kurup hem de demokratikleşmeyle çözülecek bir sorunu ortadan kaldıramazsınız.

 

AKP KÜRT SORUNUNU DERİNLEŞTİRİYOR

Bizim için Kürt Sorunu Türkiye’nin birlik ve bütünlük içerisinde geleceğe ilerlemesi için mutlaka çözülmesi gereken bir sorundur. Türkiye demokratikleştikçe, evrensel standartlara kavuştukça, devlet rasyonel kamu yönetimi ilkeleriyle hareket ettikçe bu sorun ortadan kalkabilir. Türkiye’nin genelinde otoriter bir düzen kurmaya çalışıyorsanız, Ortadoğu’da çatışmaları körüklüyorsanız, Kürt sorununu derinleştirmekten başka bir şey yapmıyorsunuz demektir.

 

DEMOKRASİYE TRAMVAY GÖZÜYLE BAKMAYACAKSIN

Özetle diyebilirim ki tüm Türkiye’yi kapsayacak bir demokratikleşme rüzgarı hem Kürt sorununu çözer ayrışmayı giderir. AKP’nin böyle bir rüzgar estirmeye ne niyeti var nede kapasitesi. Bunu ancak biz yapabiliriz. Bu sorunu çözeceksen önce samimi bir demokrat olacaksın. Demokrasiye tramvay gözüyle bakmayacaksın. Bu sorunu çözeceksen hukuk devletine inanacaksın. Sanal paranoyalar yaratıp hukuk devletini yok etmeyeceksin. Bu sorunu çözeceksen önce insan eşitliğine inanacaksın. Hangi inançtan, hangi kimlikten olursa olsun insana insan gözüyle bakacaksın. Zerdüşt kelimesini de, Ezidi’yi de, Kürt’ü de hakaret olarak kullanmayacaksın. Bu sorunu çözeceksen tutarlı olacaksın, kimseye nekrofili demeyeceksin, ağzından çıkanı kulağın duyacak. Bu sorunu çözeceksen dürüst olacaksın. Bir öyle bir böyle konuşmayacaksın. Bu sorunu çözeceksen hakkı üstün tutacaksın, şeffaf olacaksın, halkın karşısında açık olacaksın. Bu niteliklere bu ülkede biz sahibiz, AKP’nin sahip olmadığını da artık cümle alem biliyor.

 

--Türkiye’de 20 milyon Kürt yurttaşın varlığından söz ediliyor. Bu nüfusun yarısı bölgede, yarısı ise Türkiye’nin tüm coğrafyalarında yaşıyor. Yüzde ellilik bir denge var. Çözüm önerilerini bu noktada buluşturmak gerektiğinden hareketle meseleye baktığımızda; önerileriniz ne olur?

 

SORUN ÇOK KAPSAMLI, ÇÖZÜM BÜTÜNCÜLOLMALI 

Bir şeyi iyi anlamamız lazım, sorun kapsamlı o halde çözüm de bütüncül olmalı. Biz kimseye kimliği sebebiyle ayrıcalık tanıyan bir düzen istemediğimiz gibi kimsenin de kimliği sebebiyle ayrımcılığa uğradığı bir düzeni kabul edemeyiz. Bizim için bu ülkede yaşayan bütün vatandaşların insan hakları korunmalı, istisnasız hepsi eşit muameleye tabi tutulmalı ve eşit bir şekilde bu haklardan istifade edebilmeli.

 

Bizim çıtamız evrensel sosyal demokrasinin yüksek standartlarıdır. Varto İlçesindeki bir vatandaşımız da, Nazilli’deki bir vatandaşımız da bu yüksek standartlara sahip olmalı.

 

Bakın açıkça söylüyorum devletler kimsenin amiri de değildir, hakimi de değildir. Devletler bir amaç için kurulur. O amaç da anayasamızın 5. Maddesinde yer alıyor. Nedir devletin amacı?  “Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak.”

 

Şimdi bu amaçlar için çalışmayan bir devlet sadece bir takım insanların elindeki araçtan ibarettir. Biz bu amaçlara ulaşmak, insanın önündeki tüm engelleri kaldırmak, sosyal hukuk devletinin ve adalet ilkelerinin tam olarak hayat bulmasını sağlamak için çalışıyoruz. Vatandaşlarını inançlarına, etnik kimliklerine, cinsiyetlerine göre ayıran bir devlet ilkel bir devlettir. Biz bu topraklarda yaşayan herkes için çok daha yüksek standartlarda bir demokrasi istiyoruz.

 

BÜTÜNLÜKLÜ ÇÖZÜM CHP’YLE MÜMKÜN 

Şimdi bir yandan çıkacaksınız, polisin yetkilerini alabildiğine arttıracaksınız, hukuk gözetimini ortadan kaldıracaksınız, her türlü demokratik hak talebini bastırarak, gencecik insanları yargısız infaz ederek, halkı gazlayarak, coplayarak hareket edeceksiniz ondan sonra da “demokrasi ve barış getireceğim” diyeceksiniz. Bu kadar büyük bir yalan olabilir mi? Eğer Kürt sorununu çözmek istiyorsanız, İstanbul’da da Adana’da da Hakkari’de de demokrasinin en yüksek standarta gelmesi gerekiyor. CHP işte bu yüzden çok kıymetli. Çünkü biz sadece bize oy verenler için değil, oy vermeyenler için de demokrasi istiyoruz. Bütünlüklü çözüm, demokrasiyi tüm Türkiye’de hakim kılmak isteyen CHP’yle mümkün olabilir. Bugün yargısız infazlar, coplamalar, polis baskıları, yargı kıskacı doğuda da batıda da devam ediyor. Türkiye’nin dört bir yanında otoriter, antidemokratik bir düzen hakim. Bu düzenden Kürtler de mağdur oluyor, Türkler de, diğer etnik ve dini gruplar da.  Bu düzen yoksullukta, işsizlikte, taşeronlaştırmada insan ayırmıyor. Toplumun bütün kesimlerini bu koşullara mahkum ediyor, elde ettiği rantı da havuzlara doldurup kendisine yalılar, villalar alıyor. Bu düzende bu ülkede yaşayan herkes mağdur oluyor. Soma’da yakınlarını kaybeden madenci aileleri yerlerde sürüklenip tekmeleniyor, Van’da da depremzedeler isyan edince gazlanıyor. CHP milletvekilleri de gaz yedi, HDP vekilleri de gaz yedi. Bu zulüm düzeni bütün ötekilere aynı adaletsizliği farklı koşullarda yapıyor. O yüzden bizim derdimiz bu rejimi değiştirmek, hesap veren, demokratik, çoğulcu bir rejim tesis etmek. Biz yalnız şunlar için veya yalnız bunlar için özgürlük istemiyoruz, biz yalnız Edirneliler veya yalnız Vanlılar için adalet istemiyoruz, biz sadece İzmirliler için veya Şırnaklılar için eşitlik istemiyoruz. Biz bu ülkede yaşayan herkes için özgürlük, herkes için adalet, herkes için eşitlik diyoruz. Bu ülkede bir kişi bile adaletsizliğe uğruyorsa bu ülke kendisinden adil bir ülke diye bahsedemez, bu ülkede bir kişi bile özgürlüğünden yoksun kalıyorsa Türkiye özgür bir ülke olamaz, eğer bir kişi bile eşitsizliğe maruz kalıyorsa artık Türkiye’de eşitlik yok demektir. Bakın Türkiye’nin gönül erenleri bu işi çözmüştür. Neşet Ertaş, ne diyor? “İnsan ve insanoğlu var.” Burada çok güzel bir nüans var. “Kadınlar insandır, erkekler insanoğlu” diyor. Bugün kadın – erkek eşitliği tartışılırken ve iktidarda olanlar kadını ikinci sınıf insan gibi görürken, bu nüansı özellikle belirtme ihtiyacı hissettim. Sonra devam ediyor: “Bir aşağılık bir yukarılık, bu ayrımcılığın sonu kavgadır.” Devlet insan ayırmaz. İnsanlar tarafından, insanlar için kurulan devlet yine bütün insanlara hizmet etmekle mükelleftir.  Bizim hayalimizdeki devlet işte böyle bir devlettir.

 

-Mezhep ve ırk çatışmalarının nedenlerinden kaynaklı Ortadoğu’daki vahşet görüntüleri, Türkiye halklarının birlikte ve huzur içinde yaşamasının gerekliliği bizim için yeterli bir tablo mu? Bunu topluma nasıl anlatmak gerekir?

 

Maalesef önümüzde son derece vahim bir Suriye ve Irak örneği var. Etnik ve mezhepsel ayrışmayı tetikleyenlerin yarattığı insani yıkımı yakından görüyoruz. Bu yıkımın önündeki tek bariyer demokrasi ve özgürlüklerdir. Bakın, 26 Kasım’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan çıkıp esnafa asayişi sağlayan polis, “adaleti” sağlayan hakim misyonu biçiyor. Yani tarihte aynı anda hem polis, hem hakim, hem savcı olan tek yapı SS teşkilatı. Bizim esnaflarımızın böyle bir geleneği yok. Bizim esnafımız Ahi Evran’dan gelen bir geleneğe sahiptir. Esnaf insan ayırmaz, esnaf mahallenin kabadayısı da, zabıtası da değildir, bir gönül elçisidir, mahallenin simgelerinden biridir. Ancak Ali İsmail Korkmaz’ın davasının görüldüğü gün siz esnafa böyle seslenirseniz, o zaman bu mesajın nereye gittiği bellidir. Nefreti körüklüyor, nefret tohumları ekiyorlar.  Fakat halkımızın feraseti yüksektir. Biz birlikte yaşamayı isteyen, geçmişi ve geleceği ortak bir toplumuz. AKP’nin bütün provokasyonlarına rağmen Türkiye’nin geniş kesimleri bu tuzağa düşmüyor. Gerçekten Türkiye’de toplumun aklı Hükümetin aklından ileride. Kendisini ayrışmaya davet eden bir iktidara, Türkiye makuliyetle cevap veriyor. Bu irade devam edecektir. Türkiye sağlıklı, mutlu, huzurlu, özgür bir geleceğe daha fazla birleşerek kavuşacak. CHP bunun sigortasıdır. Demokrasi ve özgürlük içerisinde hep birlikte yaşayacağız. Bu sorunları yine birlikte aşacağız, birlikte çözceğiz.

 

-Çözüm süreci ilk etapta bir umut yaratmıştı toplumda. Şimdi bir belirsizlik ve hayal kırıklığı var. Süreç ve Kürtlerle ilgili politikalara CHP’nin dokunma biçimleri merak ediliyor. CHP nasıl dokunacak?

kilicdaroglu1.jpg

 

SORUNA KENDİ GÖZLERİMİZLE BAKMAK LAZIM 

CHP Kürt sorunuyla ilgili politikalara sadece dokunmuyor. İlk raporumuzdan bugüne kadar çözüme hizmet edecek adımlar atıyor, öneriler sunuyor. Biz CHP olarak  iktidarda değiliz diye kenara çekilmiyoruz.. Tam tersine, Meclis’te çok etkili bir siyaset yürütüyoruz. Bakın faili meçhul cinayetlerin araştırılması için biz önergeler verdik, AKP bunu defalarca reddetti. Temel haklardan tutun da geçmişte yaşanmış olan hak ihlallerinin hesabının sorulmasına ve sağlıklı bir geleceği kurmaya vesile olabilecek önerilere kadar, her alanda etkin bir üretim içindeyiz. Bunu sadece Meclis’le de sınırlandırmıyoruz. Diyarbakır’da da İzmir’de, Adana’da, Mersin’de, Muğla’da, Hakkari’de halkla sürekli temas içindeyiz. Bu temaslardan edindiğimiz bilgileri, talepleri siyasete tahvil ediyoruz. Ancak biz içeriği belirsiz, kapalı kapılar ardına sıkışmış, toplumsal unsurların dışlandığı bir yapının da parçası olamayız.  Biz en başından beri dedik ki bu işin çözüm yeri parlamentodur, meşru süreçler ve siyaset zeminidir. Toplumdan hiçbir şeyi kaçırmayın, her şeyi açık olarak konuşalım, hukuka, demokrasiye sığmayacak hiçbir adım atılmasın. Yaşanan gerçeklik buna aykırı. Böyle yürütülen bir sürecin de hayal kırıklığı yaratması kadar doğal bir şey yok. Hayal kırıklığı istenmiyorsa soruna 3. Göz veya gözlerle değil, kendi gözlerimizle bakmamız gerekir

 

-CHP, 1980-90’lara kadar Doğu ve Güneydoğu illerinde birinci yâda ikinci parti konumundaydı, bugün hemen hiç yok gibi. CHP’nin tarihi sorumluluğu gereği mutlaka alanda olması gibi tartışmalar da var. 80’li-90’lı yıllardaki birlikteliği de aşan yeniden bir buluşma sağlanabilir mi? Nasıl?

 

BÖLGEDE BİRİNCİ PARTİ OLMAK İSTİYORUZ

Tarihin getirdiği bazı değişimler var, sosyolojik bazı değişimler var, 1980 darbesinin yarattığı çok büyük bir kırılma var. Bütün bu koşulları yok sayarak ciddi bir değerlendirme yapılamaz. Ancak biz bütün Türkiye’de birinci parti olmak istiyoruz. Bunun için de çalışıyoruz. Kendimizi geliştiriyoruz, bazı eksikliklerimizi ortadan kaldırmaya, güçlü yönlerimizi daha fazla ortaya çıkartmaya çalışıyoruz. Bizim tarihi bir misyonumuz var. Nedir o misyon? Biz birlik ve beraberlik içerisinde, bu ülkenin sınırları içerisinde yaşayan herkese evrensel standartlarda bir demokrasi sunmak için kurulmuş bir partiyiz. Biz daha kurulduğu gün hedefi çağdaş uygarlık seviyesinin bile üstüne çıkartmak olarak koyan bir hareketiz. Bizim davamız bütün vatandaşların en yüksek standartlarda özgürlük ve refahtan yararlandığı bir Türkiye’yi kurmaktır. Bu yolda elbette bölgede birinci parti olmak istiyoruz. Bu değerlere inanan, bu heyecanı taşıyan herkese de kapılarımız açık.

 

- Bölgede farklı kesimlerle sohbetlerimizde, ‘Ortada belirsizlik var, AKP ve HDP dışında üçüncü bir ayak olarak CHP’ye ihtiyaç var mı’ gibi bir soru soruyoruz.  ‘Evet, ihtiyaç var, ama onlar yoklar, olmaları gerekir’ gibi bir karşılık alıyoruz. Değerlendirmeye muhtaç bir durum söz konusu değil mi? Ne dersiniz?

 

YEZİDLERİN YANINDA DURANLAR TARİHTE HEP KAYBETTİ

 

Bakın ben çıktım “açık çek veriyoruz, çözün bu sorunu” dedim. Ertesi gün Erdoğan çıkıp “senin kredine ihtiyacım yok” dedi.  Yetmedi 18 maddelik demokrasi ve özgürlük manifestosunu açıkladık. %10 barajının kaldırılmasını biz teklif ettik, Uludere katliamını biz takip ettik. Şimdi “CHP ortada yok” diyenler, o zaman çıkıp Erdoğan’a “sen ne hakla Türkiye’nin ana muhalefet partisinin kredisini reddedersin” demedi.  CHP’nin bu sürece açık kredi vermesi demek, çok geniş bir toplumsal kesimin sürece dahil edilmesi demekti. Şimdi bunu reddettiler, sonra yandaş basına “CHP çözüm sürecinde yok” diye yazı yazdırıyorlar. Bu kadar riyakarlık olamaz. CHP barıştan, demokrasiden, özgürlükten, adaletten yana bir partidir. CHP Ermenek’te Recep amcanın ne kadar yanındaysa, Uludere’de de Ferhat Encü’nün yanında da  o kadar duran bir partidir. Biz insan ayırmayız, bizim ötekimiz yok. Biz sadece hırsızların ve zalimlerin karşısındayız. Açıkça söylüyorum bir AKP vekili çıktı dedi ki “Hüseyin ile Yezid karşı karşıya kaldığında bizim yerimiz Yezidlerin yanıdır.” Bu zamana kadar AKP’yi bu kadar doğru tanımlayan bir kişi olmadı. Bravo diyorum, yerini biliyor. Bugüne bakıyoruz,  barajlar olduğu yerde duruyor, Uludere’nin hala hesabı verilmedi, Kobani’de yaşananlar ortada. CHP işte bütün bunları değiştirmeye talip. Herkes de yerini buna göre belirlesin, Yezidlerin yanında duranlar tarihte hep kaybetti.

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.