Çatışmalar kopuşu hızlandırıyor

Çatışmalar kopuşu hızlandırıyor
Diyarbakır’daki STK temsilcileri, bölgede süren sokağa çıkma yasakları, operasyonlar ve ölümlerin duygusal kopuşa yol açtığını bildirdi.

Diyarbakır Sanayi ve Ticraet Odası Başkanı Ahmet Sayar, “Bölge insanında duygusal bir kopuş var. Bu duygu kopuşu bugün ortaya çıkmış bir durum da değildir. Bu kopuşun tarihsel bir boyutu vardır. Şiddet, güvenlik Politikaları, operasyonlar, çatışmalar, baskılar, ölümler bu kopuş duygusunu ön plana çıkarıyor ve hızlandırıyor. Bugün yaşanan olağanüstü gelişmeler de bu duyguyu canlandırıyor ve hızlandırıyor. Yaşanan her ölüm, kopuşu hızlandırıyor” şeklinde konuştu.

 Bölgede yaşanan sivil ölümlerindeki artış, morglarda bekletilen cenazeler, sokakta yerde kalan cesetler ve yasaklı bölgelerin dışındaki sivil yerleşim alanlarında yaşanan can kayıpları, yurttaşlarda ciddi duygu kırılmalarına yol açarken, Tigris Haber Gazetesi olarak, bölgede yaşanan bu duygusal kopuş ve kırılmayı Diyarbakır’daki STK’lara sorduk.

Bölgede bulunan STK’ların ve bölge üzerine değerlendirmelerde bulunan kanaat önderlerinin yaptıkları açıklamalara da yansıyan bu duygusal kopuş ve kırılmayı sorduğumuz bölge STK’larının değerlendirmeleri şöyle:

“ Kürt meselesi silahla, çatışmayla, operasyonla, güvenlik politikalarıyla çözülmez”

Kürt meselesinin, diyalog ve müzakere gibi demokratik yol ve yöntemler dışında bir çözümünün mümkün olmadığının altını çizen, Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Ahmet Özmen, “ Kürt meselesi silahla, çatışmayla, operasyonla, güvenlik politikalarıyla çözülmez” dedi. Geçmişte defalarla denenen ama hiçbir sonuç üretmeyen güvenlik politikalarının ampirik bir bilgi olarak karşımızda durduğunun altını çizen Özmen, “ Çatışma, operasyon, yasaklar sorunu çözmez, bu sorunu daha da derinleştirir. Toplum arasında bir kutuplaşmaya, insanlar arasında aidiyet duygularında bir kırılmaya neden olur” dedi.

“Ayrışma ve kopuşma çatışmaların doğal bir sonucudur”

Beş yıldır Suriye’de yaşanan çatışmalara atıfta bulunan Özmen, “ Çatışmaların doğası gereği ölümlerin yaşanması insanlar arasında kırılmaya yol açar. Toplum fertlerden oluşur ama bir birey gibi algılanmalı, toplum bir organizma gibi düşünülmeli. Çatışma ortamlarında insanlar arasındaki duygusal ayrışma ve kopuş çatışma ortamlarının doğal bir sonucudur. Çatışmaların süresinin uzaması, şiddetinin artması ve çatışmada yaşanan kayıpların artışının toplumdaki ayrışmayı, kopuşmayı etkilememesi düşünülemez” şeklinde konuştu.

“Kürtler, acılarına sessiz kalan kesimlerle duygusal bir kopuş yaşıyor”

Bölge insanının yaşadığı sorunları ve taleplerini, yakın zamanda görüştüğü Başbakan Ahmet Davutoğlu’na da aktaran, İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Raci Bilici, ‘iç savaş’ uyarısında bulundu. Bilici, “Bugün bölgede uygulanan sokağa çıkma yasakları ve sürdürülen operasyonlarda yaşanan sivil ölümleri,  yasak altında yaşamlarını sürdürmeye çalışan insanların temel ihtiyaçlarını karşılayamamaları, insanların evlerinin tahrip olması, yıkılması, insanlarda duygusal bir kopuşa neden oldu. İnsanlar şunu soruyor; ne oldu da bu kadar üzerimize geliniyor, böylesine bir baskıya maruz kalacak ne yaptık. Aslında talepler çok insani taleplerdir. Devleti reddetmeyen, birlikte yaşamayı arzulayan ve bu birliktelik içinde herkesi, bütün halkları gören bir anlayıştır. Sadece Kürtlerin değil, bütün halkların, eşit, özgür, adil olarak birlikte yaşamını savunan ve şiddeti asla istemeyen, sürekli olarak diyalog ve müzakereyi öneren bir anlayışın neden böylesine orantısız bir şiddete maruz kaldığına bu halk bir anlam veremiyor. Ve bu tutum halklar arasında bir kopuşa neden oluyor. Kürtler kendilerine karşı uygulanan bu anlamsız ve orantısız şiddete sessiz kalanlarla bir kopuşa gidiyor. Çünkü artık aynı şeyler hissedilmiyor;  burada cenazeler yerde dururken, burada insanlar günlerce aç susuz kalırken, burada abluka altında insanların evleri yerle bir edilirken sessiz kalınması bölge insanı üzerinde nasıl bir etki yaratabilir ki. Aynı acıyı hissetmeyen, yaşanan acılar karşısında sessiz kalan ve hükümete sorunun çözümü yönünde bir çağrıda bulunmayan kesimlerle bölge insanı arasında bir kopuşun olduğu ortadadır. Ayrıca bu gidişat sürdürülebilir de değildir. Bu gidişat sorunu yaygınlaştıran, derinleştiren ve sorunun çözümünü daha da zorlaştıran niteliğe sahiptir. Bu gidişat Türkiye’yi bir iç savaşa götürür, bugün böyle bir noktadayız. “ şeklinde konuştu.

“Her iki tarafa da barışın yolunu işaret etmeliyiz”

Halklar arasındaki duygusal kopuşun büyümemesi için gerekli adımları atılması için geç kalınmadığını belirten, Diyarbakır Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Alican Ebedinoğlu, tüm Türkiye halkına barış yolunu işaret etme çağrısında bulundu. Ebedinoğlu, “Bugün bölgede yaşanan olaylar geçmiş yıllara, 90’lara göre daha fazla ve şehir merkezlerine yayılmış durumda. Bölgede yaşanan çatışmalar, uygulanan sokağa çıkma yasakları kent yaşamında, ekonomik, sosyal anlamda büyük bir kayıp ve kaygıya neden oldu.  Dün, Sur ilçesindeki bir otelde yaptığımız toplantıda,  oradaki otelcilerimizle gerek kayıplarını gerekse de orada yaşadıkları travmayı konuştuk. Yatağıyla yorganıyla bölgeden çıkmaya çalışan insanlarla görüştük konuştuk. Gerçekten insanlar bu sefer çok umutsuz. Biz, 90’lı yılları da yaşadık,  gördük, ancak o zaman çatışmalar lokaldi. Bugün bölgede 40 günlük, Cumhuriyet tarihinin en uzun sokağa çıkma yasağı yaşanıyor. Bugün Diyarbakır gibi metropol bir kentin kalbi olan Sur’da, kent ekonomisinin can damarı olan bir ilçede 40 gündür sokağa çıkma yasağı var. Şu an bölgede yaşananlar maalesef ki batıya doğru bir şekilde yansımıyor. Yansımadığı gibi de batı burada yaşanan bu travmaya karşı suskun. Biz yıllardan beri çözümün, hendeklerle, operasyonlarla, ölümlerle olamayacağını ifade ediyoruz. Çözümün diyalog ve müzakerede olduğunu tarafların görmesi gerektiğini söylüyoruz.   Türkiye’deki bütün halkın, çözümün diyalog ve müzakereden geçtiğini haykırması gerekiyor. Türkiye halkı daha fazla sessiz kalmamalı, çünkü batıdaki bu sessizlik bölge insanı üzerinde bir dargınlığa, kırgınlığa neden oluyor. Sonuçta aynı geminin içerisindeysek ve gemi bir tarafından su kaçırıyorsa buna hep birlikte müdahale edilmesi gerekiyor. Batıdaki tüm kardeşlerimize çağrımız şudur: hep birlikte her iki tarafa da barışın yolunu işaret etmeliyiz. Halklar arasındaki kopuşun,  uçurumun daha da büyümemesi için geç kalmış değiliz ve bir an önce gerekli barış adımlarının atılması gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.

“ Devletin yaklaşımındaki eşitsizlik aidiyet duygusunu zedeliyor”

Bölge insanına devletin yaklaşımındaki eşitsizliklerin yurttaşın devlete olan aidiyet duygusunu zedelediğini ifade eden, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ahmet Sayar, her şeye rağmen barış ortamı sağlanmasının öncelikli olduğunu söyledi. Sayar,  “ Bölge insanında duygusal bir kopuş var. Bu duygu kopuşu bugün ortaya çıkmış bir durum da değildir. Bu kopuşun tarihsel bir boyutu vardır. Şiddet, güvenlik Politikaları, operasyonlar, çatışmalar, baskılar, ölümler bu kopuş duygusunu ön plana çıkarıyor ve hızlandırıyor. Bugün yaşanan olağanüstü gelişmeler de bu duyguyu canlandırıyor ve hızlandırıyor. Yaşanan her ölüm, kopuşu hızlandırıyor. Bu duygusal kopuşun tarihsel arka planı olmakla ve uzun geçmişi bulunmakla birlikte, ortak bir yaşamı engelleyecek düzeyde olmadığını söyleyebilirim. Duygusal kopuşun ortak yaşamı olanaksız kılan bir düzeye gelmemesinin yolunun da, ölümleri durdurmak ve çatışmalı ortamdan diyaloga dönmekten geçtiğini düşünüyorum. Asıl sorun aidiyet duygusudur. Bölge, ülkeyi kendi ülkesi olarak görüyor ancak devlet mekanizmasına kendisine eşit yaklaşım konusunda kuşku duyuyor. Bu sadece demokratik adımlar noktasında değil; sosyo ekonomik alanda da bu kuşkular var. Örneğin, Reyhanlı'da patlayan bomba, Keçiören'de meydana gelen yangında olması gereken yapılarak esnafa destek ve kolaylıklar sunuldu. Burada, özellikle sokağa çıkma yasağının olduğu yerlerde resmen hayat durmuş durumda, bir savaş var. Binlerce esnaf iş yerini açamıyor. Henüz Hükümetten yaraya pansuman olacak yeterli bir adım atılmış değil. Umut ediyoruz ki önümüzdeki günlerde adım atılır. Çünkü bu tür yaklaşımlar da aidiyet duygusunu zedeliyor. Devlet her alanda aidiyet duygusunu güçlendirecek adımları atmalı,  bu adımları hızlandırmalı diye düşünüyorum. Tabii ki, her şeyden öncelikli olan barış ortamının sağlanmasıdır” şeklinde konuştu.

 

Ali Abbas YILMAZ / Özel

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.