DEM Parti 'Süreç Raporu’nu açıkladı
TİGRİS HABER - Kürt meselesinin çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi adına tarihi bir manifesto niteliği taşıyor. Rapor, 1 Ekim 2024’te başlayan yeni dönemden PKK’nin Mayıs 2025’te kendini feshetmesine kadar uzanan süreci değerlendirirken, kalıcı barışın hukuki ve toplumsal inşası için "Barış Yasası" ve "Demokratik Entegrasyon" çağrısında bulunuyor.
DEM Parti, 10 Aralık 2025 tarihli raporuyla Türkiye’nin yüz yıllık Kürt meselesini şiddet zemininden çıkarıp siyasal ve hukuki zemine taşıyan "Barış ve Demokratik Toplum Süreci"nin bilançosunu ve gelecek vizyonunu kamuoyuyla paylaştı.
Raporda, sürecin mimarı olarak Abdullah Öcalan işaret edilirken, silahların susmasının (negatif barış) ötesine geçilerek, eşit yurttaşlık temelinde "pozitif barış"ın inşası için atılması gereken somut adımlar sıralandı.
Tarihsel dönüm noktası: 1 Ekim 2024 ve sonrası
Rapor, sürecin miladı olarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024’te DEM Parti grubuyla tokalaşmasını ve ardından Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrıyı alıyor. Bu adımların ardından gelişen süreç şu kritik eşiklerle özetleniyor:
43 aylık tecridin ardından Ömer Öcalan’ın 23 Ekim 2024’te İmralı ziyareti ve Abdullah Öcalan’ın "Koşullar oluşursa süreci hukuki ve siyasi zemine çekecek güce sahibim" mesajı.
Abdullah Öcalan’ın, 27 Şubat 2025’te DEM Parti heyeti aracılığıyla yaptığı "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" ve PKK’ye silah bırakma/fesih talimatı.
12 Mayıs 2025’te PKK’nin 12. Kongresi’nde örgüt yapısını feshettiğini ve silahlı mücadeleyi sonlandırdığını duyurması.
11 Temmuz 2025’te Süleymaniye’de sembolik olarak silahların yakılması.
Çözümün hukuki altyapısı: "Barış Yasası" ve "umut hakkı"
Raporun en dikkat çekici bölümünü, barışın kalıcılaşması için önerilen yasal düzenlemeler oluşturuyor.
DEM Parti, "Demokratik Entegrasyon Yasası" adı altında bir "Barış Yasası" çıkarılmasını talep ediyor. Bu yasanın temel unsurları şunlar:
Tam entegrasyon: Silah bırakanların, sürgündekilerin ve siyasi tutukluların toplumsal ve siyasal hayata onurlu katılımının sağlanması.
Özel yargılamaların kaldırılması: TMK (Terörle Mücadele Kanunu) ve özel yetkili mahkemelerin kaldırılarak evrensel hukuka dönülmesi.
Umut hakkı: Abdullah Öcalan başta olmak üzere, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılanlar için AİHM kararları doğrultusunda "Umut Hakkı"nın tanınması ve serbest kalma ihtimalinin yasal güvenceye alınması.
Sicil temizliği: Çatışma süreciyle bağlantılı soruşturma ve kovuşturmaların, barışın toplumsallaşması adına sonlandırılması.
Kayyumların sonlandırılması ve yerel demokrasinin inşası
Raporda, demokratik siyasetin temel taşlarından biri olan yerel yönetimlerin yeniden işlerlik kazanması hayati bir adım olarak nitelendiriliyor.
Bu kapsamda, kayyum uygulamalarına derhal son verilmesi ve görevden alınan seçilmiş belediye eş başkanları ile meclis üyelerinin görevlerine iade edilmesi talep ediliyor.
Rapor, bu idari işlemin sadece bir "geri dönüş" değil, aynı zamanda devletin yerel iradeye saygı duyduğunun bir göstergesi olacağını vurguluyor. Ayrıca, yerel demokrasinin uluslararası standartlara kavuşması için Türkiye’nin taraf olduğu ancak çekince koyduğu 'Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'ndaki çekincelerin kaldırılması öneriliyor.
Bu adımın, yerel yönetimlerin idari ve mali özerkliğini güçlendireceği ve merkezi vesayetin yarattığı tıkanıklığı aşarak demokratik katılımı tabana yayacağı belirtiliyor.
Kamusal alanda anadil hakkı ve çok dilli hizmet
Rapor, anadil hakkını bireysel bir iletişim özgürlüğünün ötesinde, kamusal bir hak olarak tanımlıyor. Kürtçe başta olmak üzere Türkiye’de konuşulan tüm anadillerin; eğitim, sağlık, yargı ve kamu hizmetlerinde kullanılmasının önündeki yasal ve fiili engellerin kaldırılması gerektiği vurgulanıyor.
Eğitimde anadilinde eğitim hakkının tanınması, hastanelerde ve belediyelerde çok dilli hizmet sunumu ve mahkemelerde tercüman zorunluluğunun ötesine geçilerek anadilde savunma ve yargılanma hakkının güvenceye alınması öneriliyor.
Bu düzenlemelerin, yurttaşların devlete erişimini kolaylaştıracağı ve aidiyet duygusunu güçlendireceği ifade edilerek, anadilinin kamusal alanda "bilinmeyen dil" muamelesi görmesinin tarihe karışması gerektiği belirtiliyor.
Eşit yurttaşlık ve inanç özgürlüğü
Toplumsal barışın sağlanması için anayasal düzlemde "eşit yurttaşlık" ilkesinin hayata geçirilmesi raporun merkezinde yer alıyor. Bu çerçevede, devletin tüm inançlara ve kimliklere eşit mesafede durması gerektiği belirtilerek, Alevilerin uzun süredir talep ettiği cemevlerine ibadethane statüsünün tanınması ve zorunlu din dersi uygulamasının kaldırılması gibi somut adımlar öneriliyor.
Rapor, Sünni-Hanefi inancı dışındaki tüm inanç gruplarının ve farklı etnik kimliklerin, kendilerini anayasal güvence altında hissedeceği, ayrımcılığın suç sayıldığı ve devletin hiçbir kimliği diğerine öncelemediği yeni bir yurttaşlık tanımının, demokratik cumhuriyetin çimentosu olacağını savunuyor.
Yargı reformu ve hukukun üstünlüğü
Raporda, yargının siyasi bir baskı aracı olmaktan çıkarılarak evrensel hukuk normlarına döndürülmesi, sürecin güvenilirliği açısından kritik bir eşik olarak görülüyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarının (özellikle Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Gezi Davası tutukluları başta olmak üzere) eksiksiz ve derhal uygulanması talep ediliyor.
Ayrıca, cezaevlerinde tutulan hasta mahpusların tahliyesi için Adli Tıp Kurumu prosedürlerinin insan haklarına uygun hale getirilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Rapor, muhaliflere yönelik uygulanan ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan "düşman ceza hukuku" pratiklerine son verilmesini, yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının yeniden tesis edilmesini, barış sürecinin hukuki garantisi olarak sunuyor.
Hakikat, yüzleşme ve onarıcı adalet mekanizmaları
Kalıcı barışın ancak geçmişin yaralarının sarılması ve toplumsal hafızanın onarılmasıyla mümkün olacağını belirten rapor, TBMM bünyesinde bağımsız uzmanların da katılımıyla bir "Hakikat ve Adalet Komisyonu" kurulmasını önermektedir. Bu başlık altında şu somut adımlar sıralanıyor:
Faili meçhul cinayetler: Geçmişte işlenen faili meçhul cinayetlerin ve zorla kaybetmelerin aydınlatılması, faillerin yargı önüne çıkarılması ve cezasızlık politikasına kesin olarak son verilmesi.
Tarihsel yüzleşme ve yas hakkı: Kürt halkının ve toplumsal hafızanın önemli figürleri olan Şeyh Said, Seyit Rıza ve Said-i Nursi’nin mezar yerlerinin açıklanarak ailelerine ve topluma iade edilmesi; yas hakkının devlet tarafından tanınması.
Hafıza mekânları: Başta işkence ve insan hakları ihlalleriyle anılan Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi olmak üzere, benzer mekanların "Utanç Müzesi" ve hafıza merkezlerine dönüştürülerek, yaşananların bir daha tekrarlanmaması için toplumsal bir bilinç oluşturulması.
Geri dönüş ve tazminat: Çatışmalı süreçte zorla boşaltılan köylere geri dönüşün güvenli bir şekilde sağlanması, köylerin altyapısının devlet tarafından inşa edilmesi ve mağdurların zararlarının güncel ekonomik koşullara göre tazmin edilmesi.
(Alıntı)
Kaynak:Rûdaw




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.