Dicle’de bir kayıkçı ve sonbahar
Mümin Ağcakaya
TİGRİS HABER - Sonbaharın ilerleyen günlerinde, nehir kıyısındaki ağaçlar sarıya bürünmüş durumda. Yapraklar suya düşüyor, akıntıya kapılıp uzaklaşıyor. Nehrin ortasında, küçük bir kayık sessizce ilerliyor. Kayığın içinde bir kayıkçı var; silueti, suların üzerine düşen loş ışıkta belli belirsiz görünüyor.
Sessizce kürek çekiyor; ne konuşan var, ne ses eden. Akşamın karanlığı çökerken, onun nereye gittiği, neyi aradığı bilinmiyor.

Belki karanlığa karışmak istiyor, belki de geleceğe doğru kürek çekiyor. Nehir ise eskiden beri olduğu gibi aynı; hem taşıyor hem de sessizce tanıklık ediyor. Zaman geçiyor, su akıyor, kayık uzaklaşıyor.

Kayığın içinde yalnız bir kayıkçı var. Kürekleri ağır ağır suya daldırıyor, ardından derin bir sessizlik kalıyor.

Yüzünü seçmek güç; akşamın alaca karanlığında yalnızca silueti suya yansıyor. Uzaktan bakan biri onun nereye gittiğini kestiremiyor. Karanlığa doğru mu ilerliyor, yoksa geleceğe mi kürek çekiyor.

Nehrin kadim akışı ise hiç değişmiyor. Yüzyıllardır bu topraklara hayat veren su, şimdi de sessiz bir tanık gibi kayıkçıyı taşıyor.
Zaman, suyla birlikte akıyor. İnsan, doğa ve mevsim aynı çizgide buluşuyor: biri akıyor, biri bekliyor, biri değişiyor.




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.