Tahir Elçi'nin katledilişinin üzerinden 10 yıl geçti

Tahir Elçi'nin katledilişinin üzerinden 10 yıl geçti
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin Dört Ayaklı Minare önünde katledilişinin üzerinden 10 yıl geçti. . Aradan on yıl geçmesine rağmen olay hâlâ kentte canlılığını ve tazeliğini koruyor.

Ramazan YAVUZ-ÖZEL

TİGRİS HABER - 28 Kasım 2015’te açıklama yaptığı sırada vurulan Elçi’nin ölümüne tanıklık eden deneyimli gazeteci Ramazan Yavuz, o günü kaleme aldı.

Diyarbakır’ın tarihi simgelerinden biri olan Sur ilçesindeki Dört Ayaklı Minarenin önünde 10 yıl önce bir cinayet yaşandı. Baro Başkanı Tahir Elçi öldürüldü, Sur’daki operasyonlar bundan sonra başladı ve aylar süren çatışmalar ve gerginlikler yaşandı.

İnsan hakları savunucusu olan, bu alanda çalışan ve yaşamını barışa adayan Diyarbakır Baro Başkanı Avukat Tahir Elçi’nin öldürülmesinin üzerinden tam 10 yıl geçti. Tahir Elçi, öldürüldüğünde biz gazetecilerin yanı başındaydı. Şimdi o acı günde yani 28 Kasım 2015, sabah saat 10.00 sıralarında Dört Ayaklı minare önünde yaşananların öncesi ve sonrasıyla ilgili bir şeyler yazmak istiyorum.

DÖRT AYAKLI, AYAKLARINDAN VURULDU

Doğan Haber Ajansı’nda çalışırken 26 Kasım 2015 tarihinde sabah saatlerinde kentte bir gece önce yaşanılanlarla ilgili araştırmalar yapıyordum. Çünkü kentte aylardır büyük bir gerginlik vardı. Özellikle de tarihi Sur içinde. Sur içinin Saraykapı ile Mardinkapı arasındaki bölümde bulunan 6 mahallenin birçok sokağında dağdan gelen örgüt üyeleri ile şehirdeki yandaşları tarafından “Öz yönetim savunması” adı altında hendekler kazılmış, barikatlar oluşturulmuştu.

elci-1.jpg

Gazeteci Ramazan Yavuz

Sur içinde herhangi bir olay yaşanıp yaşanmadığıyla ilgili araştırma yaparken Sur ilçesinin adeta simgesi durumunda bulunan Dört Ayaklı minarenin Balıkçılarbaşı’na bakan iki ayağının isabet eden kurşunlarla tahrip olduğunu öğrendim. Bunu haber yapmak ve bu konuda görüş almak için harekete geçtim. Diyarbakır’ın tarihi, kültürel ve sosyal dokusuyla ilgili onlarca kitabı bulunan ve o dönem Diyarbakır Tanıtma Kültür Ve Yardımlaşma Vakfı (DİTAV) yönetim kurulu üyesi de olan yazar Şeyhmus Diken’i aradım. Öğlen saatlerinde Şeyhmus Diken ile Dört Ayaklı Minare’nin önünde buluştuk ve minarenin tahrip olan ayaklarıyla onun röportaj yaptıktan sonra büroya döndüm ve hazırladığım haberi servis ettim. Öğleden sonra haber bütün internet sitelerinde dönmeye başladı ve büyük ilgi gördü.

elci-8-001.jpg

Ben kent duyarlılığı yüksek olanların hemen anında tepki göstereceğini, açıklamalar yapacağını sanıyordum. Ancak tepki farklı bir yerden geldi. Minare’nin ayaklarının tahrip olmasına tepki gösteren Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’ydi. Tahir Elçi’nin 28 Kasım Cumartesi sabahı bir grup Avukatla Dört Ayaklı minarenin önüne giderek açıklama yapacağı bize iletildi. Tahir Elçi, Diyarbakır’ın en büyük ilçelerinden biri olan Silvan’da yaşanan çatışmalar sırasında da 11 Kasım 2015’te ben oradayken ilçeye gelmiş ve onunla röportaj da yapmıştık. Silvan’daki çatışmaları izlemek amacıyla 3 gün üst üste oraya gitmiştim.

O GÜN NELER YAŞANDI?

28 Kasım 2015 Cumartesi günüydü. Dört Ayaklı minarenin çatışmalar sırasında tahrip olduğuyla ilgili haberi ben yaptığım için Tahir Elçi’nin açıklamasını da izleme kararını aldım. Yanıma kameraman arkadaşım Serdar Sunar’ı alarak Dört Ayaklı Minare’nin yanına gittik. Saat henüz 10.00 olmamıştı. Üzerinde Sur Belediyesini astığı “bu yapı tehlike arz etmektedir” yazılı tabela bulunan Dört Ayaklı minare, altından kimsenin geçmemesi için çevresi güvenlik bandıyla sarılmıştı. Baro Başkanı Tahir Elçi ile bir grup avukat yeni gelmişti. Ben bayağı kalabalık olacağını tahmin etmiştim. Ancak Tahir Elçi ile birlikte gelen avukat sayısı bayağı azdı. Tahir Elçi ile diğer avukatların ellerinde Dört Ayaklı Minare’nin durumuna ithafen “İnsanlığın mirasıyım, mirasına sahip çık”, “ne savaşlar, felaketler gördüm. Böyle ihanet görmedim”, “Ayağımdan vurdular” yazılı dövizler bulunuyordu. Bazı vatandaşlarda açıklamayı dinlemek için toplanmıştı. Bu arada açıklama nedeniyle sivil polislerde minarenin etrafında bulunuyordu.

elci-6.jpg

Avukatlar Dört Ayaklı Minare’nin yan tarafında toplandıktan sonra Tahir Elçi eline “İnsanlığın mirasıyım. Mirasına sahip çık” dövizini alarak açıklamasını yaptı. Tarihi Dört Ayaklı minarenin ayaklarının tahrip olmasına tepkisini dile getirdi. Açıklama fazla sürmedi. Tahir Elçi ve diğer Avukatlar açıklamadan sonra ellerindeki dövizleri minarenin etrafına çekilmiş güvenlik bandına taktılar. Bu sırada çevrede toplanan vatandaşlardan bazısı yanlarına gelerek yaşananlarla ilgili konuşuyordu. Açıklama bittiği için tam ayrılacakken yine bir başkası Tahir Elçi’nin yanına geliyor, konuşuyordu ve Dört Ayaklı Minare için onlarda tepkilerini dile getiriyordu. Ben ve diğer gazeteci arkadaşlarda bu sırada detay fotoğraflar çekiyorduk.

TAM AYRILACAKKEN SİLAH SESLERİ…

Tahir Elçi, Avukatlar ve biz gazeteciler tam Dört Ayaklı Minarenin yanından ayrılıyorduk ki aniden Balıkçılar Başı tarafından silah sesleri gelmeye başladı. Ortalık bir anda karıştı. Esnaflar işyerlerini kapattı, vatandaşlar sokak aralarına dağıldı. Polisler ve biz gazeteciler hepimiz merakla silah seslerinin geldiği yöne doğru bakıyorduk. Bu sırada polisler silahlarını çekti. Postane’nin olduğu taraftan bağrışmalar yükseliyor, telsizlerden ha bire anonslar yapılıyordu. Avukatlar da karşı sokakta bulunan Kafe ile çevredeki işyerlerine sığınmıştı. Biz gazetecilerde Şeyh Mutahhar Camisinin duvarının dibinde toplandık. Neler olduğunu öğrenmek için Tahir Elçi’de yanımıza gelmişti. Benim hemen yanımdaydı.

elci-8.jpg

ART ARDA KOŞAN İKİ GENÇ…

Bu sırada aniden Balıkçılar başı tarafından bir genç koşarak bize doğru geldi. Sivil polisler tabancalarla art arda bu gence ateş etmeye başladı. Açılan ateşe rağmen bu genç önümüzden hızla koşarak geçti. Polisler bu gencin arkasından ateş etmeye devam ederken, Balıkçılar Başı tarafından bir genç daha koşarak geliyordu. Polisler durdurabilmek için bu ikinci gence de ha bire ateş etti. Ancak o da hızla aşağıya doğru koştu. Tabii güzergahları üzerinde örgütün kurduğu barikatlar vardı. Yani kaçan iki gençte bu barikatlara ulaşmak için koşuyordu. Bunlar çok kısa sürede yaşandı.

elci-10-001.jpg

YERDE KANLAR İÇİNDE YATAN BEYAZ CEKETLİ…

Biz gazetecilerde cami duvarının dibinden yaşananlarla ilgili görüntü çekmeye çalışıyorduk. Ben Balıkçılar başına doğru fotoğraf makinesini çevirerek ha bire fotoğraf çekiyordum. Önümüzden koşan ilk gencin fotoğraflarını net şekilde çektim. Ancak ikincisinin farkına varana kadar önümüzden hızla koşarak gitmişti. Herkes şaşkınlık içindeydi. Sivil polisler o iki gencin kaçtığı sokağa ha bire ateş ediyorlardı. Balıkçılar başı tarafından gelen bazı özel harekatçılar ise, sokağı yaylım ateşine tuttu. Boş kovanlar yanı başımızda havada uçuşuyordu. Ancak gençler gözden kaybolmuştu. Bu sırada minarenin ayaklarının dibinde yüzüstü düşmüş birini gördük. Başının altından kan akıyordu. Bazı arkadaşlar “vurulan kişi Tahir Elçi olabilir” dedi.

BİR TEK O BEYAZ CEKETLİYDİ

Yerde kanlar içinde yatan kişi beyaz ceketliydi. Bu hengameye rağmen avukatların basın açıklaması sırasında çektiğim toplu haldeki fotoğraflarını hemen gözden geçirdim. Aralarında beyaz ceketli olarak bir tek Tahir Elçi görünüyordu. “O mu, değil mi?” diye yine de tereddüt geçirdim. Kimimiz “kesin o” diyordu. Benim kanaatimde o yöndeydi ancak yüzü tam görünmediği için net bir kanıya varamadım. En iyisi büroya döndükten sonra tam olarak netlik kazandırmaktı. Biri vurulmuştu ama kimdi? Gerçekten Tahir Elçi mi? Yerde yatan ölmüş mü, yaralı mı? Soruları sürekli beynimizi kurcalıyordu. Biz oradan ayrılmak istesek te yoğun silah sesleri nedeniyle ayrılamıyorduk. Yavaş yavaş duvar dibinden park etmiş olan araçları da kendimize siper yapıp biraz ilerledik. Bu sırada bir polis panzeri Balıkçılar başından bizim bulunduğumuz yere doğru geldi. Sivil polisler polis panzerinin arkasına geçip Balıkçılar başına doğru gitmemizi istedi.

ba76af82-19b0-42d9-80c1-f74107796da9.jpg

BEYAZ CEKETLİ TAHİR ELÇİ’YDİ…

Sokaktan çıktıktan sonra Ulu caminin yanında bir taksiye binerek büroya gittik. Büroda kısa bir araştırmadan sonra Dört Ayaklı minarenin ayakları altında kanlar içinde yatan kişinin Baro Başkanı Avukat Tahir Elçi olduğunu netleştirdik. Tabii çok üzüldüm. Bir saat önce birlikteydik. Nasıl vuruldu, kim vurdu o hengamede fark etmedik. Olay yerinde yaşananlarla ilgili fotoğrafları seçerken önümüzden kaçarak giden ilk gencin elinde namlusundan tuttuğu tabanca olduğunu fark ettim. Art arda önümüzden hızla koşarak giden örgüt üyesi 2 gencin Balıkçılarbaşı’nda 2 polisin yaşamını yitirdiği olayın da failleri olduğunu da daha sonra öğrendik. Bu arada bazı yakınlarım, arkadaşlarım olaylar sırasında benimde yaralandığım duyumu üzerine ha bire beni arıyorlardı. Bende o yoğunluğuma rağmen durumu izah ediyordum.

BARIŞ VE HOŞGÖRÜ İNSANINI ONBİNLER UĞURLADI

Aslen Şırnak’ın Cizre ilçesinden olan, her türlü şiddete karşı olduğunu sık sık dile getiren, barışçıl mesajlarıyla sürekli öne çıkan Tahir Elçi’nin öldürülmesi başta Diyarbakır olmak üzere bölgede ve ülkede büyük yankı uyandırdı. Bir gün sonra düzenlenen cenaze törenine on binlerce kişinin katılması halk nazarında ne kadar sevildiğinin de kanıtıydı.

elci-1-001.jpg

Tahir Elçi’nin öldürülmesinin üzerinden tam 10 yıl geçmesine rağmen Diyarbakır ve bölge halkı onu hiç unutmadı. Sadece Diyarbakır’da değil bölgenin neresinde bir hak ihlali varsa Tahir Elçi genelde yardım elini uzatır ve mağdurlara yardımcı olmaya çalışırdı. Ben onu hep böyle bildim. Öldürülmesine dakikalar kala bile şiddete karşı olan, barışı hep savunan tavrını “silahlar sussun “diyerek sürdürdü.

elci-6-001.jpg

OPERASYONLAR BAŞLADI

Tahir Elçi'nin öldürülmesinden sonra hendeklerin kapatılması, barikatların kaldırılması için devlet harekete geçerek operasyonların startını 2 Aralık 2015 tarihinde verdi. 2 Aralık'ta söz konusu 6 mahallede sokağa çıkma yasağı ilan edilip, 6 mahallenin bütün giriş ve çıkışlarına zırhlılar yerleştirildi ve operasyonlara başlandı. 6 Mahallenin birçok noktasında şiddetli çatışmalar devam ederken, 11 Aralık 2015 tarihinde vatandaşların evlerini terk edebilmeleri için operasyonlara akşama kadar ara verildi. Binlerce vatandaş çoluk çocuk eşyalarını alamadan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Vatandaşların bir bölümü kiralanan otellere yerleştirilirken, evlerini terk etmek zorunda kalan ailelere ayda biner lira da kira yardımı yapıldı.

Sur'un 6 mahallesinde 11 Aralık 2015 akşamı tekrar başlayan operasyonlar 9 Mart 2016 tarihinde sona erdi. Yaklaşık 3,5 ay süren operasyonlardan sonra ise, yaşanan şiddetli çatışmalardan dolayı Sur'da oluşan tahribat gün yüzüne çıktı. 6 mahallede yaşayanlar Sur Kaymakamlığı'ndan izin aldıktan sonra polisler ve bilirkişiler eşliğinde evlerine giderek sağlam kalmış bazı eşyalarını alırken, mağdurların büyük bölümüne ise eşyaları tahrip olduğu için devlet tarafından değişik rakamlarda paralar verildi.

6 MAHALLE KAMULAŞTIRILIP YIKILDI

Tarihi Sur ilçesinde çatışmalar nedeniyle tahrip olan ev ve işyerleri onarılıp veya onarım ücreti ödendikten sonra sahiplerine teslim edileceğine Bakanlar Kurulu kararıyla acele kamulaştırıldı. Kamulaştırılan 6 bin 300 parsel üzerinde bulunan ev ve işyerlerinin yıkımı hızlandırıldı. Yıkılan binalar arasında kentin en eski okullarından olan Cemal Yılmaz Mahallesindeki Cumhuriyet İlkokulu ile Fatih Paşa Mahallesinde bulunan Süleyman Nazif İlkokulu'nun bir bölümü de yer aldı. Yıkılan binaların molozları ise Dicle Üniversitesi'nde belirlenen boş bir araziye döküldü.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.