Diyarbakır Barosu, 1 Eylül’de de, ‘Barış’ dedi!
Diyarbakır Barosu adına açıklama Başkan Abdulkadir Güleç tarafından okundu. Açıklamada stajyer avukatların sorunları ve Kürt meselesi gündeme getirilirken, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı ile adil yargılanma hakkı vurgulandı, beklentilerin karşılanmadığı dile getirildi.
ELÇİ UNUTULMADI: “TÜRKİYE SUÇLULAR İÇİN CENNET!”
Başkan Güleç konuşmasının başında, “Sorunları bir kez daha hatırlatma ve sorunlara çözüm önerilerimiz için Devleti yönetenlere çağrıda bulunma gereği duyuyoruz” dedi.
Güleç devamında, Avukat Tahir Elçi’nin, 2013 yılı adli yıl açılış konuşmasını hatırlatarak:“Bu ülke; devlet aleyhine suç işlediği iddiasıyla yargılananlar için tam bir cehennem, “devlet adına” suç işleyenler için ise tam bir suç cennetine dönüşmüştür. Çok şey değil, adalet istiyoruz. Tüm yurttaşların adil şekilde yargılandığı, yurttaşlara karşı suç işleyen devlet görevlilerinin de etkili şekilde soruşturularak yargılandığı bir yargılama istiyoruz. ”
Aradan geçen 12 yıla rağmen, sevgili Baro Başkanımızın dikkat çekmiş olduğu bu ciddi sorunlar çözülmediği gibi sorunlar katmerleşerek devam etmektedir.
Bugün, Baro Başkanımız Avukat Tahir Elçi’nin katledilmesinin üzerinden neredeyse on yıl geçti.
Tahir Elçi Cinayetinin failleri ortaya çıkarılmadığı gibi bazı polisler hakkında açılan dava ise beraat kararıyla sonuçlandı ve karar kesinleştirildi. Beraat kararı üzerine Anayasa Mahkemesi’ne yaptığımız bireysel başvuru ise henüz sonuçlanmamıştır. Bu, Tahir Elçi’nin meslek yaşamı boyunca mücadelesini verdiği ‘cezasızlık politikasının’ en ağır örneklerinden biridir.” Diyarbakır Barosu olarak bir kez daha vurguluyoruz: Gerçek failler yargılanıp cezalandırılıncaya kadar hukuk mücadelemiz sürecektir!” sözlerine yer verdi.
KÜRT SİYASETÇİLERE AİHM’YE AYKIRI DAVRANILIYOR: DEMİRTAŞ VE KAYA NEDEN SALINMADI?
Ekim 2024’te başlayan yeni siyasi süreç, Kürt meselesi için umut verici olduğunu dile getiren Başkan Güleç devamında, Bazı uygulamalar, atılması gereken adımlar henüz atılmaması toplumda yeşeren çözüm umudunu zayıflatmaktadır. Av. Selahattin Demirtaş ve Av. Bekir Kaya gibi Kürt hukukçu ve siyasetçiler lehine verilen, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları uygulanmadığı için serbest bırakılmamaları; “Umut Hakkı”nın gözetilmemesi; cezaevi idare ve gözlem kurullarının şartlı salıverme tarihlerini erteleyen karar ve uygulamaları, sürecin yeniden akamete uğrama ihtimalini güçlendirmektedir. Geçtiğimiz gün, 30 yıl boyunca hapishanede tutulan ve bu süreçte kanser hastalığı ile mücadele eden Mustafa Karatepe hayata gözlerini yumdu. Mustafa Karatepe gibi ağır hasta mahpusların zamanında tahliye edilmemesi hem yaşam hakkı hem de tedaviye erişim hakkının ihlali niteliğindedir. Bu tablo, toplumun tamamını ciddi biçimde kaygılandırmaktadır” dedi.
TÜRKİYE SÖZLEŞMEYİ KABUL ETMELİDİR!
Artan kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve cinayetlere ilişkin konuşan Başkan Güleç, “1 Temmuz 2021’de Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi. Geçen 4 yılı aşkın sürede yaşananlar, İstanbul Sözleşmesinin kadınlar için hayati önemde olduğunu bir kez daha göstermektedir. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre, 2025’in ilk 6 ayında erkeklerce 336 kadın öldürülmüş, 145 kadın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirmiştir. Veriler, Türkiye’de çocuk hakları alanında ciddi ihmal ve eksiklikleri ortaya koymaktadır; çocuklara karşı işlenen suçlarda ciddi artış göstermektedir. Çocuk haklarının korunması, adil ve etkili bir adalet sistemi ile mümkündür” açıklamasını kaydetti.
ÜLKESEL DEĞİL KÜRESEL BARIŞ!
Dünya üzerinde yaşayan her birey için adaletin önemli bir etken olduğunu dile getiren Diyarbakır Barosu Başkanı Abdulkadir Güleç, İsrail’in Gazze’de sivillere yönelik saldırıları insanlık dışı boyutlara Suriye ve Rojava’da silahlı grupların Dürzî, Alevi ve Kürt topluluklarına yönelik saldırıları da kabul edilemez bir vahşettir” dedi.
Akabinde Güleç, “İhlaller karşısında uluslararası toplumu ve uluslararası hukuk örgütlerini özellikle Birleşmiş Milletleri, sorumluluk almaya ve sivillerin yaşam hakkını korumaya çağırıyoruz. Barış hakkı, sadece ülkemiz için değil, tüm insanlık için savunulması gereken evrensel bir haktır.
Türkiye’de temel insan hakları ihlalleri, ifade özgürlüğü ve barışçıl toplantılar düzenleme hakkının kısıtlanması, adil yargılanma hakkının ihlali, işkence ve kötü muameleye karşı korunamama şeklinde sürmektedir. Bu ihlaller, çevre ve doğa haklarıyla da paralellik göstermektedir. Çevresel projelere dair şeffaflık eksikliği, halkın itiraz haklarının engellenmesi ve ekolojik tahribat, hem sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını hem de gelecek nesillerin haklarını tehdit etmektedir” ifadelerine yer verdi.
YARGI ORGANLARI HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜN ZORUNLU BİR GEREĞİDİR
“Bugün karşı karşıya olduğumuz en temel sorun, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının sağlanamaması, hukukun üstünlüğünün tesis edilememesidir. Ne yazık ki ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı başta olmak üzere temel hak ve özgürlükler sistematik olarak ihlal edilmektedir” diyen Başkan Abdulkadir Güleç, “AİHM’e yapılan yaklaşık 70.000 bireysel başvurunun %20’si Türkiye’den yapılan başvurulardır. İfade özgürlüğü ihlali bakımından en çok ihlal kararının Türkiye hakkında verilmiş olması, yargı pratiğimizin ne denli sorunlu olduğunu ortaya koymaktadır. Anayasa’nın 90. maddesi ve AİHS’in 46. maddesi gereği AİHM kararlarının derhal uygulanması İdare ve Yargı Organları bakımından bir tercih değil, hukukun üstünlüğünün zorunlu bir gereğidir” ifadelerine yer verdi.
AVUKATLARIN UĞRADIĞI HAKSIZLIKLAR UNUTULMADI!
Güleç, “Her adli yılı açılışında ve birçok platformda ifade ettiğimiz ve dikkat çektiğimiz meslek sorunlarımız gün geçtikçe daha da ağırlaşmaktadır” diyerek avukatların cezaevlerinde tutulduğunu ve 190 bini aşkın Avukat ve Stajyer Avukatın, ağır ekonomik ve mesleki sorunlarla karşı karşıya olduğunu da dile getirdi.
Kaynak:Haber Merkezi




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.