Diyarbakır´da tarım sempozyumu

Diyarbakır´da tarım sempozyumu
Diyarbakır'da “İklim Krizi ve Gıda Egemenliği Sempozyumu” düzenlendi.

Büyükşehir Belediyesi, Ekoloji Derneği, Diyarbakır Ziraat Mühendisleri Odası, Kadın Doğa Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Kooperatifi’nin ortaklaşa düzenlediği “Tarım Sempozyumu Gıda Egemenliği” 1’inci oturumunda sunum yapan Gıda Mühendisi Dr. Bülent Şık yerel yönetimlerin, iklim krizleri, gıda ve beslenme sorunları ile içme sularıyla ilgili birim oluşturup çalışma yürütmesi gerektiğini söyledi.

Büyükşehir Belediyesi, Ekoloji Derneği, Diyarbakır Ziraat Mühendisleri Odası, Kadın Doğa Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Kooperatifi’nin Kültür ve Kongre Merkezi’nde ortaklaşa düzenlediği “Tarım Sempozyumu Gıda Egemenliği” 1’inci oturumu modertör Güner Yalnıç konuşmacılar Bülent Şık ve Samed Uçaman’ın sunumlarıyla tamamlandı.

‘Kamusal alan güçlendirilmeli’

“İklim Krizi ve Gıda Güvenliği” başlığında sunum yapan Gıda Mühendisi Dr. Bülent Şık, iklim krizini aşmak için kamusal alanın güçlendirilmesi gerektiğini belirtti. Türkiye’de kamusal alanın yok edildiğine dikkat çeken Şık, yok edilen kamusal alanın yeniden inşa edilmesinin iklim krizinde önemli rol oynayacağını ifade etti. Sunumuna fotoğraflar üzerinden devam eden Şık, marsta yaşam bulguları için yeni yerlerin inşa edildiğini dile getirdi. İnşa edilen alanlarda birçok canlı ve insanın yaşatılmaya çalışıldığına vurgu yapan Şık, marsa uyumlu olacak şekilde yapılan çalışmaların ve yapılan benzeri birçok deneyin sonuç vermediğini kaydetti. Dünyada 8 milyon 500 bin canlının yaşadığına değinen Şık, biyolojik karmaşıklığı çözmeden hiçbir şeyin çözülemeyeceğini ve bu yönde sarf edilen enerjinin boşa harcanacağını aktardı.

‘Üretimler sofraya gelmeden yok oluyor’

Yeryüzünde çok fazla üretimin yapıldığını ve üretilen ürünlerin sofraya gelmeden yok olduğuna ya da israf edildiğine dikkat çeken Şık, dünyada her 9 insandan 1’nin açlıkla karşı kaşıya bulunduğunu dile getirdi. İnsanların yaşadıkları açlıkla ilgili Dünya Tarım Örgütü’nün uygulamalarını da eleştiren Şık, iklim krizi ile ilgili en önemli noktanın fosil atıklar olduğunu belirtti. Her toplumda yaşayan insanların iklim krizinde rolü olduğunu kaydeden Şık, “Ama krizdeki insan rolü eşit değil. Kuzey ülkelerinde yaşayan insanların, güneyde yaşayan insanlara göre rollü daha fazla.” dedi.

‘2050’de gıda üretiminde ciddi düşüşler olacak’

Küresel ısınma ile ilgili sürekli raporların yayınlandığını ve bu raporların ülkelerle paylaşıldığını dile getiren Şık, raporların içerik konusunda ciddi sıkıntılarının bulunduğunu ifade etti. Küresel ısınmanın 1 santigrat derece yükselmesiyle buğday üretiminin nasıl etkilendiğine vurgu yapan Şık, 1 santigrat derecenin yükselmesi doğallığında buğday üretimini etkilediğini ve bununda milyarlarca insanı ilgilendirdiğini kaydetti. 2050 yılında küresel ısınmanın 2 santigrat derece artacağına işaret eden Şık, bununla birlikte gıda üretimlerinde ciddi düşüşlerin yaşanacağını aktardı.

Böcekler üretim demektir

1950 ‘de tarıma zarar veren 50 (böcek) canlının bulunduğunu ve 1950’den sonra tarımda kullanılan kimyasal ürünlerin fazlalığıyla biyolojik çeşitliliğin yok olmaya başladığını ileten Şık, “Her yıl böcek popülasyonunda 2,5 kat azalma görülüyor. Tahminlere göre 50 yıl sonra böcek sayısı yarı yarıya düşecek. Yüzyıl sonunda tamamen yok olacak. Böcekler ekosistemin devamı açısından oldukça önemlidir. Böcekler yaşamın devamını sağlayan canlılardır. Böcekler toprağın yeniden canlanması ve üretim demektir. Bunların tamamen yok olması kimyasal kirlenmelerden ve tarımda kullanılan ilcalardan kaynaklıdır. Böceklerin yokluğu bitkilerinde yaşamaması demektir.” ifadelerini kullandı.

‘Kirletilen alanların haritası çıkarılmalı’

DSİ, Sağlık Bakanlığı ve belediyelerin kimyasal kirlilik ile ilgili herhangi bir ciddi çalışmasının bulunmadığına ve bununda ciddi riskler oluşturduğuna dikkat çeken Şık, “Türkiye’de kirleticilerin haritası çıkarılmalı. Sağlık Bakanlığı’nın elindeki laboratuvarlar yetersizdir. Laboratuvarlarda kirliliği ölçecek aletler bulunmuyor. Kirleticilerin nereyi nasıl kirlettiği ve nelere zarar verdiği ortaya çıkarılmalıdır. Yasal mevzuat bu konuda Sağlık ve Tarım Bakanlığı’nı yetkili kılıyor. Eğer bu kurumlar bu görevi yapmıyorsa bu sorumluluğu yerel yönetimler üstlenmelidir.” şeklinde konuştu.

‘Yerel yönetimler inisiyatif almalı’

Su tüketimleri ile ilgili istatistik bilgiler veren Şık, ileriki dönemlerde su ile ilgili ciddi krizlerin yaşanacağına vurgu yaptı. Su konusunda yerel yönetimlerin işi akademiye bırakmadan çalışması gerektiğini ifade eden Şık, ileri ki dönemde kuraklıktan en fazla Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerinin etkileneceğini söyledi. Yeni göreve başlayan yerel yönetimlerin ilk 6 ay içinde stratejik raporlarını hazırlarken iklim krizi ve gıda güvenliğine bütçe ayırmalarını öneren Şık, “Gıda sorunları ve üretim, beslenme ile (kıtlık, azalma ve kimyasal kirlenme) sularla ilgili sorunların boyutunu tespit edecek, önümüzdeki yıllarda sorunların hangi boyutta geleceğini öğrenecek Gıda ve Beslenme Daire Başkanlığı ya da şube müdürlükleri kurmalıdır. Bu birimler aynı zamanda kooperatifler, tarım örgütleri, ekoloji inisiyatifleriyle ve meslek örgütleriyle işbirliği içinde olmalıdır. Bu konuda yerel yönetimler inisiyatif almalı, konuyla ilgili akademik çalışmaları, sempozyumları, ve seminerleri desteklemelidir.”

Tarım desteklemeleri her geçen yıl azalıyor

Şık ardından “Güvenlik-Tarım ve Hayvancılık” başlığında açıklamalarda bulunan Diyarbakır Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Samed Uçaman, merkezi hükümetin mali anlamda yaptığı tarım desteklemelerinin her geçen yıl düşüş gösterdiğini söyledi. Tarım desteklemelerini fındık ve hayvancılık üzerinden değerlendiren Uçaman, darbe dönemlerinden günümüze tarımda yaşanan düşüşleri istatistik bilgilerle katılımcılara aktardı. Şuanda Türkiye’de tarım kuruluş ve üretim merkezlerinin ciddi anlamda zararda olduklarını belirten Uçaman, önümüzdeki dönem bu yaşanan zarar krizlerinin derinleşeceğini ifade etti.

Köy boşaltma politikaları tarımsal ve hayvansal üretimi düşürdü

Türkiye’de üretilen mercimek, buğday, pamuk, nohut, hayvancılıkta sığır ve koyun sayısını yıllar bazında katılımcılara sunan Uçaman, geçmişten günümüze tarımsal üretimin nasıl azaldığını tek tek sıraladı. 1984 öncesi köy boşaltmalarından önce bölgede 25 milyon küçükbaş ve 12 milyon büyükbaş hayvanın bulunduğuna dikkat çeken Uçaman, yasaklar ve diğer güvenlik uygulamaları sonucu bölgede şuan da küçükbaş hayvan sayısının 4 milyon 500 bine, büyükbaş hayvan sayısının da 2 ile 2 milyon 500 bine düştüğünü söyledi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.