Diyarbakır’daki o veriler hayrete düşürdü: Sadece gençler değil kadınlar ve yaşlılarda pençesinde!
Dicle Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Dicle Üniversitesi Bağımlılıkla Mücadele Merkez Müdürlüğü’nde görevli Prof. Dr. Abdullah Atlı Diyarbakır’da özellikle Covıd-19 ve deprem sonra metruk yapılarda madde kullanımı ve biten komşuluk bağlarının temeli hakkında Tigris Haber’e açıklamalarda bulundu.
MADDE KULLANICILARI İÇİN METRUK BİNALAR POPÜLER HALE GELDİ!
Deprem ve pandemi sürecinin Diyarbakır’da ciddi etkiler bıraktığına dikkat çeken Profil. Dr. Atlı metruk yapılarda insanların tepkisinden uzakta madde kullanımı daha da basit oluyor diyerek konuşmasında şu ifadelere yer verdi; “Diyarbakır’daki bağımlıların önemli bir kesimi tedavi için bizim kapımızı çalıyor. Depremin hem kendisi insanlarda ciddi stres kaynağı oluşturup, kaygı depresyon belirtileri oluşturup insanları maddeye yöneltti. Bununla beraber metruk binalar gibi yapıların da varlığı madde kullanımının durumunu arttırıyor. Anlaşmazlıklardan dolayı yıkılmayan metruk binalar özellikle Huzurevi, Sur, Bağlar dediğimiz ilçelerde daha fazla bulunmakta. İnsanlar evlerinde içemiyorlar, sokaklarda da ulu orta kullanamayınca bu tür metruk binalar maalesef kullanıcılar, bağımlılar için popüler hale gelmektedir. Aynı zamanda İl Uyuşturucu Komisyon üyesiyim. İl Uyuşturucu Komisyonu, sayın valimiz tarafından oluşturulan, tüm mülki amirlerin olduğu bir komisyondur. Rektörümüz, başsavcımız da dâhil. Bununla ilgili olarak da Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü ve belediye üyeleri de mevcut.”
O MADDE ZOMBİLEŞTİRİYOR, ÜSTÜNE GİDİYORLAR!
Bazı maddelerin beyni doğrudan etkilediğini belirten Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr Abdullah Atlı, “Metruk bina meselesi her zaman bizim ana gündem konularımızdandır, ciddi çalışmalar yürütüyoruz. Sahipsiz ya da devlet arazisi üzerine kurulan metruk binaların %90’nı yıkıldı. Ama kişi, mülk sahibi anlaşmazlıkları nedeni ile yıkılamayan yerler var, Van Valiliği ve kurumlar bu işin üstüne gitmekte.
Halk arasında ‘zombileştirme’ denilen bir madde var ismini vermeyeceğim. O Haberlere baktığınızda her yıl bir önceki yıla %60, %70, %80 oranla suç oranı artmış diyor. Bu ne demek, her yıl %60,%70,%80 bu maddenin kullanımının artmış olması demek. Bu da maalesef ki acı bir rakam! Her yıl bir önce ki yıla oranla daha fazla hasta bizlere başvurmakta. Şairin dediği gibi; “ Bu ne çelişki, ben öldürdükçe çoğalıyorlar” bizde tedavi ettikçe daha fazla hasta çıkıyor maalesef” vurguladı.
MADDE KULLANIMI CİDDİ BOYUTLARDA: KADINLAR VE ORTA YAŞLILARDA BÜYÜK RİSK!
“Benim gözümde, Türkiye’nin en önemli meselesi deprem değil, sel, felaket, savaş değil maddedir. Gençlik elimizden gidiyor” diyen Prof. Dr. Atlı, “Geleceğimiz için kendi aramızda ki anlaşmazlıkları bir kenara bırakıp, mülk sahibi olduğumuz metruk binaların yıkımına hızlıca taraf olmalıyız. Eskiden kadın madde kullanım oranları çok düşüktü şimdi her geçen yıl çok artıyor ve kadın beyni madde kullanımına çok hassas. Çok hızlı ve ağır psikiyatrik durumlarla, intiharlarla karşılaşıyoruz. Eskiden bizde madde kullanımı, 15-25 yaş 40 yaş dönemlerinde olan bir problem, rahatsızlıkken şimdi 45-50 yaşında maddeye başlayan ağabeyler ablalar ile karşılaşıyoruz. Bu durum işin ne kadar ciddi olduğunun en önemli göstergesi” sözlerini yer verdi.
BAĞIMLILIĞA AÇILAN KAPI: SİGARA
Sigaranın zararlarına değinen Dicle Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Dicle Üniversitesi Bağımlılıkla Mücadele Merkez Müdürlüğü’nde görevli Prof. Dr. Abdullah Atlı, “Sigara zararlı alışkanlıklara açılan ilk kapıdır” dedi.
Devamında Atlı, “Sigara kullanım çok basite alınıyor ancak sigara da diğer maddelere açılan bir kapıdır. Madde kullanıcılarının hepsine sorduğumda, hemen hemen hepsi “sigara içiyorum” diyor. Yanlış, başlamak zorunda değilsin. Anksiyeteni, kaygını, stresini yönetemiyorsan bize başvuracaksın, bizler gerekli tedavilere başlayacağız.
SİGARA VE ESRAR KALICI DNA HASARI YARATIYOR
Diyarbakır özelinde kullanılan bir madde var. İsmini vermek istiyorum çünkü halk bu konuda çok bilinçsiz; ‘esrar’. Bırak sigarayı, esrar ot, derman diye isimlerle her gün sokaklarda anılıyor. Sigara bile çok tehlikeli uyuşturucu bir maddedir. Akciğer kanserinin ve damar hastalıklarının en önemli sebeplerindendir. İnsanın yaşam konforunu çok kötüleştirir, insanda DNA hasarı yaratarak bir sonraki nesilde de bağımlılık genlerinin aktarılmasına sebep olan bir maddedir. Diyarbakır'da üretilen esrar toksin bir maddedir ve bu toksin madde şizofreni riskini yedi kaç arttırmaktadır, depresyon riskini on kat arttırmaktadır. Bu anlamda halkımıza şunu da söyleyeyim; ne sigara ne esrar ikisi de yararlı bir ot değildir” şeklinde konuştu.
SİGARAYI ELİNDEN ALIP KIRIP ATAN YOK!
Pandemi sürecinde evlere kapanmayla başlayan sürecin kalıcı izler bıraktığını ve madde kullanan sayısında artışa neden olduğunu da kaydeden Prof. Dr. Abdullah Atlı, “Maalesef özellikle son yıllarda dikey kentleşme mahalle ve komşuluk kavramını zayıflattı bununla beraber korona süreci, eve kapatmalar durumu daha da kötüleştirdi. Korona sürecinden sonra insanlar toplu yaşam alanlardan bilerek ve isteyerek kaçıp, bağ başlarında bir sürü ev, villa yapıp oralara yerleşti. Bu zaten ciddi bir psiko-sosyal, kaygı, depresyon, yalnızlaşma olarak ortada duruyorken aynı zamanda madde kullanımı riskini de bir tık arttırdı. Düşün sen bir komşun, arkadaşın, dostun belki kötü bir ortamda onu görüp vazgeçecekken, vazgeçmiyorsun çünkü o yok ortada. Eskiden komşumuz bizi çok rahat ağabeyimiz, babamız gibi uyarabiliyordu. Elimizde bir sigara gördü mü bize kızabiliyordu, o sigarayı elimizden alıp kırabiliyordu. Şimdi o ortam yok” vurgusunda bulundu.
MAHALLE MUHTARLARINA PROFESÖRDEN ÇAĞRI: ÇALIŞMA YÜRÜTSÜNLER!
Akabinde mahalle ve komşuluk konularına vurgu ve atıfta bulunan Dicle Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah Atlı, mahalle muhtarlıklarının önemine vurgu yaptı.
Atlı konuşmasında, “Gündemde önemli bir konu var; ‘mahalle muhtarlıkları kaldırılsın’, bunu gereksiz gören bir kitle var. Ben gereksiz görmüyorum, gerekli ama işlevi az bir konumda. Özellikle bu mahallede, insanların birbirleri ile kaynaşması, dayanışması ve madde satıcılarının kendi mahallelerine girmemeleri ile ilgili ciddi çalışmalar yürütülmesi lazım. Bunun da en önemli kişileri bellidir. Kimdi, mahallenin imamı, hallerini muhtarıdır. Eskiden bekçi kavramı vardı. Herkes mahallede sabit bir bekçi vardı şimdi yok. Polis zaten 112 dedin mi hemen kapında. Ama bu 112’yi arayacak kişi? Şimdi insanlar bir birinden korkar hale geldi, mahalle bağı komşuluk dayanışması yok. Mesela 15 yaşında elinde sigara olan bir gence gidip tepki gösterdiğinde; “şahane dayı” diyebiliyor. Maalesef sosyal bağların zayıflaması da genel olarak psikiyatrik işimizi zorlaştırıyor, madde kullanımının artışında önemli bir faktör” sözlerini kaydetti.
SIFIRA DEĞİL AZA İNDİRMEK HEDEFİMİZ!
Atlı son olarak şu açıklamalara yer verdi: “Madde Bağımlılığı ile mücadele sadece hastanede ki psikiyatriktin görevi değildir. Madde bağımlılığı, ciddi toplumsal salgın haline gelmiştir. Bununla ilgili validen, mahalle camisi imamına kadar, belediyenin temizlikçi personeline kadar herkes bu işi sahiplenmeli, bu işle mücadele edilmeli, bu işin rantını elde eden bir takım kişilere alınmamalı ve bu işi hep birlikte em az düzeye indirgememiz gerekiyor. Sıfırlarız desek yalan olur ama çok çok aza indirebiliriz. Kimse bahane deyip yoluna devam etmemeli.”
Kaynak:Haber Merkezi




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.