“En büyük sorun, sorunları konuşamamak”

“En büyük sorun, sorunları konuşamamak”
Tigris Haber’i ziyaret eden SP Genel Başkan Yardımcısı Mesut Doğan, gündeme ilişkin önemli değerlendirmeler yaptı.

Ülkedeki temel sorunun sorunları konuşamamak olduğunu belirten Doğan, “Tüm olumsuzluklara rağmen ülkemizde adaleti, huzuru, barışı, kardeşliği yeniden güçlü bir şekilde tesis edebilmek için bir araya gelmeye ihtiyacımız var. Konuşmaya ihtiyacımız var. Omurgalı olmaya, dik durmaya ihtiyacımız var.” dedi.

Saadet Partisi Diyarbakır İl Divan Toplantısı, SP Genel Başkan Yardımcısı Mesut Doğan’ın katılımıyla Miroğlu Otelde yapıldı. SP Genel Başkan Yardımcısı Mesut Doğan, toplantı öncesi Tigris Habere ziyarette bulundu.

 Doğan, Tigris Haber’e ülke gündemindeki temel sorunlara ve Diyarbakır’a özgü sorunlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

saadet-partisi-ziyaret-(1).jpg

“Konuşmaya ihtiyacımız var”

Türkiye’nin günümüzde öne çıkan en büyük sorunlarından birinin sorunları konuşamamak olduğunu belirten SP Genel Başkan Yardımcısı Mesut Doğan, “Tüm olumsuzluklara rağmen ülkemizde adaleti, huzuru, barışı, kardeşliği yeniden güçlü bir şekilde tesis edebilmek için bir araya gelmeye ihtiyacımız var. Konuşmaya ihtiyacımız var. Omurgalı olmaya, dik durmaya ihtiyacımız var. Öyle olduğu taktirde ancak bu zor günler aşılabilir. Her şeye rağmen bizim bu coğrafyada bu bölgede bin yıllık bir geçmişimiz var. Bunun anlamı bin yıllık tecrübemiz var. Bugüne kadar nice sorunlar olmuş ve bu sorunları da çözmüşüz. İnşallah inanıyorum ki, önümüzdeki süreçte de ekonomideki sorunlar olsun, dış politikadaki sorunlar olsun, sosyal hayattaki sorunlar olsun, tüm bu sorunları ama mecburiyetten ama başka şekilde mutlaka çözeceğiz. Çünkü bu şekilde gitmez. İnsanların fıtratına, bünyesine aykırı olan bir yaşantı sitilini, uzun süre zorla da olsa götürmeleri mümkün değil. İnsanlarımız bu zor dönemde itilaf ettikleri konuları bir kenara bırakıp ittifak ettikleri ortak paydalarda bir araya gelerek sorunları konuşmaya başladıkları zaman inanıyorum ki bütün sorunları hep beraber çözmüş oluruz.” diye konuştu.

saadet-partisi-ziyaret-(3).jpg

Sonuçlardan değil nedenlerden soruna yaklaşılmalı

Türkiye’de sorunların ortaklaştığını her bölgede aynı sorunların yaşandığını ifade eden Doğan, “Türkiye’de maalesef sorunlar konuşulurken sonuçtan tutularak konuşuluyor. Halbuki biz sorunları sebeplerden tutarak konuşmalıyız. Sonuçlardan tutarak sorunları konuşmak sadece günü kurtarmaya yarar. Ama sebepleri konuşur ve gereğini yerine getirirsek sorunların kaynağını, bataklığı kurutmuş oluruz. Bir meselenin konuşulması iktidara zarar veriyorsa onu gündemde tutmak zor. Ama bir konunun konuşulması iktidara fayda sağlıyorsa zaten bütün medyada bu konuşulur. Türkiye’nin gidişatından ciddi endişe duyan aydınlar, yazarlar ve herkes iktidara rağmen bu ülkenin temel sorunlarını gündemde tutabilmelidir. Toplumun gerçek meseleleri gündemleştirilirse o zaman biz çözüme daha yaklaşmış oluruz. Bir başka husus bir sorunu yaşayan kesimin kendi sorununu dile getirmesinden ziyade toplumun başka kesiminin o sorunu sahiplenmesi dile getirmesi gerekir. Eğer bir sorun o sorunu yaşayanların dışında bir sahiplenmeye konu olabiliyorsa o sorunun çözümüne yakınlaşıldığını söyleyebiliriz. Doğunun sorununu Batı sahiplenmedikçe sorunların çözümünde yol alamayız.” İfadelerini kullandı.

saadet-partisi-ziyaret-(2).jpg

Herkes başkasının sorununu gördüğünde çözüme yaklaşılır

Sorunların görmezden gelinerek, baskılanarak çözümünün mümkün olmadığını belirten Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz Milli Görüş olarak bölgenin sorunlarını en net ifade eden bir hareketiz. Bölgenin sorunlarını dile getirdiğimiz için partimiz kapatıldı. Ama o zaman bu bölgenin önde gelenleri bile bize sahip çıkmadı. Böyle bir zafiyetimiz var. Siz sadece kendi sorununuzu, ben de sadece kendi sorunumu çözmeye kalkarsam bunun oluşturacağı katkı ile benim sorunumun çözümüne sizin katkı sunmanızın, sizin sorununuzun çözümüne benim katkı sunmamın oluşturacağı katkı ve sosyal hayatta ortaya çıkaracağı fayda çok farklıdır. Bu bilincin mutlaka oluşturulması gerekir. Bizim bu bölgede terör meselesine nasıl baktığımız, Güneydoğu meselsine nasıl baktığımız, Kürt meselesine nasıl baktığımız konusunda ciddi çabalarımız raporlaştırıldı.”

“Bir akıl tutulması”

Bölgede atanan kayyumlara ilişkin olarak Doğan şöyle konuştu: “Çok çok istisnai şartlar dışında kayyum atamayı doğru bulmuyorum. Bunu bir akıl tutulması olarak görüyorum. Bir belediye başkanı seçilmiş aradan 4 yıl geçmiş ve sonrasında bir durum yaşanmış ve kayyum atması yapılmış bu olabilir mi, binde bir olabilir. Ama seçimden üç dört ay sonra kayyum atanıyorsa burada başka bir niyet var. O zaman insana soralar seçimden önce seçime girme yeterliliği olan, temiz olan biri seçimden sonra neden birden bire başka türlü değerlendirilebiliyor. Demokratik bir ülkede kayyum atması çok istisnai bir durumdur. İstisnai durumlar dışında milletin iradesine karşı adım atmak adalet önünde en tehlikeli adımdır. Bunun tasvip edilmesi mümkün değildir.”

Erken seçim ihtimali yüksek

Erken seçim tartışmalarına ilişkin olarak ise Doğan şunları söyledi: “ Tabii insanlarımız seçimlerden çok yoruldu. Ama bir muhalefet partisinin erken bir seçime karşı olması da mümkün değil. Ekonomik rakamlara baktığımda, toplumun psikolojisine baktığımda ve siyasetteki havayı okumaya çalıştığımda gördüğüm şudur; iktidar erken seçim yapmadan bu yükü taşıyamaz. Bu yıl erken bir seçim ihtimalini çok yüksek görüyorum. İktidarın toplumdaki ekonomik psikolojiyi seçimsiz götürmesi çok da mümkün gözükmüyor. İktidarın kendileri açısından en uygun gördükleri bir tarihte erken seçime gitme ihtimallerini yüksek görüyorum.”

 Varlık içinde yokluk yaşatılması da bir marifet

Türkiye’nin ekonomik tablosuna baktığında üzüldüğünü belirten Doğan, “Biz dünyanın en muhteşem ülkesinde yaşıyoruz. Ekonomiyi olumlu manada etkileyebilecek her şey Türkiye’de mevcut. Ama buna rağmen bu ülkenin en birinci sorunu da ekonomi. Bir ülkede insanların refah içinde yaşaması için gereken her şey fazlasıyla var. Dört mevsim bizde, gençlik bizde, tarih bizde, yeraltı kaynakları bizde. Bor madeninde sıcak suya, fındıktan fıstığa her şey bizde. Zeytin bizde ceviz bizde. Sayıştay bir rapor hazırladı, 2018 yılında Sarayın bir yıllık masrafı 1 milyar 648 milyon TL. Buna karşın 2020 yılı için asgari ücretli vatandaşa ise layık görülen ücret 2 bin 324 TL. Bir ülke düşünün ki, 59 bin insanın aylık geliri bir külliyenin giderine eşit olsun. Varlık içinde neden yokluk yaşadığımızın bundan daha iyi bir fotoğrafı olamaz. Bir defa ortada adil bir paylaşım yok. Bu kadar zengin bir ülkede insanları fakirlik içinde yaşatmak da bir beceri. Hiçbir şey kendiliğinden oluşmaz. Ne yaşıyorsak bunun nedenini önce kendimizde aramalıyız. İnsanımız elindeki gücü doğru kullandığı taktirde ancak gelecek nesillere muhteşem bir Türkiye bırakırız. Ama elimizdeki gücün farkında olmazsak, günü birlik tiyatrolara aldanırsak inanın hepimiz bugünleri arar hale geliriz. İnşallah böyle bir şey olmaz.” şeklinde konuştu. (Haber Merkezi)

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.