Eş Başkan Bucak: "Erdoğan yeniden seçilebiliyorsa seçilsin"
TİGRİS HABER - DİTAM'ın toplantısında konuşan Eş Başkan Bucak'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Gördüğüm, bildiğim, gözlemlediğim bir şey var. Bu süreci başarılı bir noktaya taşımak istiyorsak gerçekten bu coğrafyada, Kürdistan’da, Türkiye’de toplumsal barışı inşa etmek istiyorsak demokrasi, insan haklarının hakim olduğu, hukukun hakim olduğu bir ülkede hep birlikte yaşamak istiyorsak biz ve öteki demekten de artık vazgeçmemiz gerekiyor.
Dilin kendisi de çok önemli. Biz ancak başarabiliriz. Hep birlikte olursak ancak başarabiliriz. Bu barışı, bu demokratikleşme sürecini, bu yerel demokrasiyi, yerellerin güçlenmesini, kadınların bu süreçte özne olmasını çokça destekleyen, isteyen siyasi partiler, sivil dinamikler, kent dinamikleri, hukukçular, hak savunucuları.
Bizler bayağı sabırlıyız, onu fark ediyorum. Süreç illaki olacak. Umutluyuz, ama zamana da yayılacak. Bu zamanda yol kazaları da karşımıza çıkacak. Buna da şimdiden çok hazırlıklıyız.
Ama sanki böyle biraz sabırsız olan, hızlı hızlı hareket etmek isteyen ama bunu bu hızı, bu sabırsızlığı toplumun Türkiye toplumunun, Kürt toplumunun yararına, faydasına, ortak beraber geleceğine değil de kendi iktidarına dönük bir hızı olan bir yaklaşım da seziyorum. Bu da belki de handikaplarımızdan ve sakıncalarımızdan bir tanesi diye düşünüyorum.
Kuşkusuz biz çok önemli çok kadim bir kentte yaşıyoruz. Toplumsal barıştan tutalım. Bunu inşa etmenin önündeki seçenekleri çok iyi deneyimlemiş, çok iyi görmüş. 90’ları ayrı yaşamış, 2000’leri ayrı yaşamış ve bu süreci de çok başka anlamlandıran tartışan, bir kente yaşıyoruz. Bunun anlamı, kıymeti çok büyük. Bunu geliştirebilmek, bunu büyütebilmek bizlerin elinde.
Bu sebeple yerel demokrasi hakikaten çok önemli. Biz yerelde bu demokratik bakışımızla bu demokratik çerçevemizle ve bütün demokratik kurumlarımızla, yerel yönetimlerimiz başta olmak üzere, sivil dinamiklerimizle, odalarımızla, sendikalarımızla, kadın örgütlerimizle, gençlik örgütlerimizle biz bunu konusu, Amed’in en önemli, en başat konusu haline nasıl getirebiliriz ve nasıl büyütebiliriz ve kendi cephemizden bizim olan barış önerilerini nasıl yapabiliriz? Ama burada bir parça başka toplantılarda da ifade ettiğim bir şey söylemeden geçmek istemiyorum. Biz her yerel demokrasiyi bir parça unuttuk. Ne zaman unuttuk? 2016 OHAL KHK’larıyla kayyumlar atanınca biz de rafa kaldırılmış yerel demokrasiyi Kaldırılmış belediye eş başkanlığı sistemini, kent dinamiğini, kent meclisini, kent parlamentosunu, kent seçilmişlerini unuttuk.
Bunu ben kendi siyasi parti toplantılarımızda da dile getiriyorum. Bu gibi toplantılar o toplantılarda da dile getirmeyi çok önemli buluyorum. Siyaset ne kadar merkezileştiyse biz de yüzümüzü, aklımızı, tartışmamızı biz de o merkeze doğru çevirdik. Bir an evvel o merkezi de görerek o merkeze merkezin Adımları da bilerek, değerlendirerek, tartışarak ama kendi yerel demokrasimizi, kendi katılımcılık, ortaklaşma zeminlerimizi nasıl büyütebiliriz, nasıl geliştirebiliriz? Tüm bunların yol yöntemlerini bulmak, düşünmek durumundayız diye düşünüyorum. Kuşkusuz yerel yönetimlere çok büyük bir rol düşüyor. Biz de bu rolü oynamak için burada istiyoruz.
Bir yıldır geçirdiğimiz belediyelerdeyiz. Bu çok kıymetli Bir şey. Çünkü biz bir gün önce yazın bitti bitecek duygusuyla bir şeyleri ilerletmeye çalışıyorduk. Ne ilerlettiğimizi de zaman zaman çok da kestiremiyorduk. Ama şimdi çok daha ne yaptığını bilen, ne olduğunu bilen, az önce bahsettiğim yol kazalarında ilk yön verilecek ve ilk belki de feda edilecek yer olduğunu da bildiğimiz, bu hakikatimiz, gerçeğimiz. Ama bunu da bilerek devam etmek örgüt Yüklemek. Kadınlar barış için ne istiyor? Gençler barış için ne istiyor? Toplum barış için ne istiyor?
Bütün bunları hep birlikte değerlendirmek ve kendi çalışmalarımızda, hizmetlerimizde yönetimler perspektifimizin de, perspektifimizde kentin dinamiklerini de esas alarak bir yol haritası çizmek durumundayız. Birkaç bir şey paylaşmak istiyorum. Geçen hafta Almanya’daydım Alman gazeteciler bize şunu soruyor hemen: “Diyarbakır halkı ne düşünüyor?” Bu bu çok O kadar zor bir soru ki bunu yanıtlamak. Şunu diyemiyoruz tabii hani başımızı dik tutacağız. Diyarbakır halkı kaygılı. Diyemiyoruz bunu. Kuşkusuz kaygılı. Neyden kaygılı? Bu sisteme güvenemediği için kaygılı. Yoksa kendi barış hakkını o kadar net ortaya koyuyor ki bu açıdan hiçbir kaygı yok. Ama sisteme karşı bir güvensizlik duyuyor.
Elbette bunları söyleyemiyoruz. Diyarbakır önemli bir kent, politik bir kent ve kendi içerisinde tartışmalarını büyüterek bu sürece hazır olmuş ve hazır olmayı da kendi önüne koymuş bir kent diye soruyoruz. Sonra bize iktidarla olan ilişkimiz soruluyor. Tabii iktidarla olan ilişkimizde de şunları söylüyoruz; AKP şöyle mi düşünüyor? Siz Erdoğan’ı yeniden seçtireceksiniz ve AKP’nin iktidarını yeniden güçlendireceksiniz.
Elbette buna da Amed’in cevabı buradaki bütün arkadaşlar katılır bana. Kürtler kendi öz gücüne güveniyor. Kürtler kendi, deneyimine güveniyor, mücadele deneyimine güveniyor ve haklılığına güveniyor. Dolayısıyla çok isteriz Sayın Erdoğan yeniden seçilebiliyorsa seçilsin. AKP iktidarını sağlamlaştırabiliyorsa sağlamlaştırsın. Ama ancak bunu onurlu, kalıcı bir barış ile elde edebilir. Onun önünde de çok büyük sorumluluklar var.
İktidar da bu büyük sorumluluğun farkında olarak siyasetini yürütürse ve, Türkiye’nin tam demokratikleşmesi, yeniden bir hukuksuz devleti olması önündeki engelleri kaldırırsa ve Kürtler ile barışırsa, kendi barışını inşa ederse o zaman ondan güçlü bir iktidar yoktur diyoruz. Bir de bir Cumhuriyet Halk Partisi meselemiz var. Onu da sevgili vekilimiz buradayken söyleyip bitirmek isterim. Ben Türkiye Birliği Belediyeler Birliği encümen üyesi olan bir arkadaşınızım aynı zamanda. Bir yıldır Sayın Ekrem İmamoğlu’nun başkanlığını yürüttüğü TBB'deyiz. Orada da Ekim, Kasım sürecinden şimdiye, hatta 27 Şubat sürecinden şimdiye CHP dönemindeki tavır ve tutumlarıyla karşılaşıyoruz.
Onların da üyelerinin olduğu belediye başkanlarıyla kimi uluslararası toplantılarda ve başka ülkelerde bu konuları konuştuğumuzda onlarda hep şu kaygıyı görüyoruz. E siz bizim elimizden kaçıp gidiyor musunuz? Nereye doğru gidiyorsunuz? Vallahi biz kimsenin elinde değiliz. Kökler kimsenin elinde değil. Burada tabii çok diplomatik ve bizden önceki bütün siyasetçilerimizin bize vermiş olduğu o ahlakla o terbiyeyle o diplomatik dil de anlatmaya çalışıyoruz ama biz birlikteyiz.
Şayet biz siz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye’nin ana muhalefet partisi olarak ve çok önemli bir gücü olarak ve bu süreçte çok doğru bir imtihan vermiş bir parti olarak bizim yanımızda durursanız bu demokratik kanalları hep birlikte açabilirsek Kürtler onun bunun şunu Bunun yanında değil de bir özgür, özerk bir varlık olarak buradalar dedi. Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olarak DEM Parti olarak pek çok konuya dair sözleri, söylemleri var.
DEM Parti’nin de ötesinde Türkiye’nin de muhalefet Kürtlerin de bir muhalefet partisi partileri var. Kürtlerin de DEM olmayan ama siyaset yürüten, Kürdi siyaset yürüten, Kürdistan için siyaset yürüten, Türkiye’nin demokratikleşmesi için siyaset yürüten partileri var. Biz bu buraya böyle geniş bir cepheden bakmak istiyoruz.
Ve hem iktidara hem de Cumhuriyet Halk Partisi’ne de bence bunu söylemekten ve bunları da onlarla tartışmaktan çekinmeyelim diye düşünüyorum. Tekrardan çok teşekkür ediyorum. Çok kıymetli bir buluşma. Bu gibi buluşmaların daha çok olacağını bir sürece girdiğinizi de biliyorum. Hepinizi Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi adına saygıyla, sevgiyle selam ediyorum."




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.