Hapishanelerden gelen 'Sessiz Çığlık'

Hapishanelerden gelen 'Sessiz Çığlık'
Gün Radyo'da yayınlanan 'Kentin Yüzü' programına gönderilen mektuplar programın yapımcı ve sunucusu Rohat Emekçi tarafından bir kitapta toplandı.

"Cezaevlerinde tutulan ve ölüme mahkum edilen yüzlerce siyasi tutsağın sessiz çığlığını duyuyor musunuz?" sorusu ile yola çıkan Radyocu Rohat Emekçi, Gün Radyo'da sunulan Kentin Yüzü programına gönderilen tutsak mektuplarını bir araya getirerek kitaplaştırdı.

DİYARBAKIR - Gün Radyo'da yayınlanan 'Kentin Yüzü' programına gönderilen mektuplar programın yapımcı ve sunucusu Rohat Emekçi tarafından bir kitapta toplandı. 3 yıldır devam eden programa gönderilen mektupların sahiplerinde 10'u duyarsızlık ve bürokrasi yüzünden yaşamını yitirdi. Kitap "Cezaevlerinde tutulan ve ölüme mahkûm edilen yüzlerce siyasi tutsağın sessiz çığlığını duyuyor musunuz?" sorusu ile başlıyor. Devamında ise "Aslında yanılıyorlar. Bu tutsak - hasta insanların kimselerin acımasına ve merhametine ihtiyacı yok. Onlar şerefleriyle yaşamayı bildikleri gibi, şerefleriyle ölmeyi de bilirler. Sorun arkada kalanların ne olduğu yada olacağıdır" diyor.

'Sessiz çığlığın yansıması' 

Sessiz bir çığlığın yansıması olan ve bu isim verilen kitap, Gün Radyo'da uzun bir süreden bu yana sunulan "Kentin yüzü" programına gelen mektupların birikimi olarak ortaya çıktı. Her gün çokça duyduğumuz, okuduğumuz haberlerden öte hiçbir şey yapamadan yaşamaya devam ettiğimiz ama yüzlerce hasta insanın cezaevlerinde ölüme terk edilmesine karşı tepkisizliğe karşı çıkan kitap, adını da buradan alıyor. 

'Kamuoyu oluşturmakta sıkıntı çekiyoruz' 

Rohat Emekçi, kitabın oluşum macerasını anlattı. Programa gelen mektupların birikmesi ile kitabın oluşma fikrinin doğduğunu belirten Emekçi, zaman içinde programın daha çok hasta tutsakların gönderdikleri mektup ve yazıların okunmaya başladığını söyledi. Türkiye'de ve Bölge'de hasta tutsakların durumuna dikkat çekmek amacıyla kamuoyu oluşturmaya konusunda sıkıntıların yaşandığına değinen Emekçi, "Gündem oluşturma noktasında sıkıntılar yaşanıyordu. Basın açıklamalarından ziyade kamuoyu oluşturmak için bir çaba vardı ama bu çabalar eksik kalıyordu. Çünkü bir tutuklu üzerinden bir hasta üzerinden gitmekten ziyade cezaevlerine şuan baktığımız zaman 200'ün üzerinde durumu çok ağır tutuklu var ve bundan 60 tanesinin durumu çok ciddi" dedi. 

'Aynı zamanda bir arşiv' 

Cezaevlerinde yaşananları anlatmak ve arşiv niteliği taşıyan bir çalışma yaptıklarını belirten Emekçi, "Cezaevlerinde yaşanan bu durumu en azından arşiv niteliğinde bir çalışma oldu hem çok ciddi bir kaynakta oldu. Bu kitabın içerisinde hasta tutsaklardan gelen mektuplar var, adli tıp kurumu raporlarında hastalıklarının ayrıntılarına kadar belgeler var" diye konuştu. Kitapla aydınlar, sivil toplum örgütleri ve ilgili çevrelere duyarlılık getirmeyi amaçladıklarını belirten Emekçi, "Cezaevlerinde hasta tutsakların af isteme gibi bir durumları yok, af istemiyorlar. Hükümetten 'bizi affedin, bizi çıkarın' gibi bir talepleri yok" dedi. 

'Hasta tutsaklar aciz değil'

Devletin hasta tutuklar için büyük bir kin beslediğini ve bu nedenle yasaları uygulamadıklarını kaydeden Emekçi, "Müebbet alan siyasi tutuklular var, durumu çok kritik ama bırakmıyorlar niye? aslında hala bir kin'in peşinde yani ona normal bir insan gibi yaklaşmıyor ona 'tehlikeli' gibi yaklaşıyor" diye konuştu. Hasta tutsakların aciz bir durumda olmadıklarına işaret eden Emekçi, "Kesinlikle hasta tutsaklar aciz bir durumda değiller. İradeliler aslında bedenen çok ciddi rahatsızlıklar yaşıyorlar ve bu noktada kendi yaşamlarını idame edemeyecek durumdalar. Cezaevindeki arkadaşlar yardımıyla kendilerini idame ettiriyorlar" dedi. 

Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevinde tutulan hasta tutsak Halil Güneş'in hastalığını hatırlatan Emekçi, "Halil Güneş üç kanser hastası aynı zamanda astım ama inanılmaz bir şekilde hastalığına karşı direnç gösteriyor" diye konuştu. Cezaevlerinden gelen mektupların kendilerini çok etkilediğini ifade eden Emekçi, "Mektupların da şöyle bir şey vardı; biz her zaman iradeliyiz ve umudumuzu hiç kesmedik bedensel anlamda sağlık koşulları elimden alındığı içinde bu durumda bir çığlık oluyorlar. Bu durumda bizim yapmamız gereken ne var aslında biz seyirci kalarak ölümüne bir ölüm daha ekliyoruz" dedi. Kamuoyunda hasta tutsaklar konusunda duyarlılığın sadece yapılan basın açıklamaları üzerinden gittiği tespitinde bulunan Emekçi, dikkat çekici eylemselliklerin yapılması gerektiğini belirtti. 

'Hasan Kert, son kez Mardin'i görmek istiyordu'

Kentin yüzü programına gelen mektuplardan bir örnek veren Emekçi, "Biz Kentin Yüzü'nde ses olmaya çalışırken bize gelen bir mektup vardı. Hasan Kert bize mektup yazmıştı ve mektubunda şöyle bir şey demişti; 'ben son bir kez Mardin'e gidip ben o toprağa gidip dua okumak istiyorum' demişti. Son isteği beni Mardin'e gömün olmuştu. Mektubu kentin yüzünde paylaştıktan üç gün sonra yaşamını yitirdi. Bize gelen en az on mektuptan altı sı şuan aramızda değil" diyerek, bir burukluk içinde olduklarına dikkat çekiyor. 

"Bu yüzden ses olmak gerekiyor" diyen Emekçi, ortaya çıkan kitabı Cumhurbaşkanlığına ve Başbakanlığa gönderdiklerini belirterek "Haberiniz var mı? Diyeceğiz" diyerek sözlerini bitirdi. 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.