HDP’li Özer: Yüzde 70’in altında bir sonuç beklemiyorum

HDP’li Özer:  Yüzde 70’in altında bir sonuç beklemiyorum
HDP’nin Diyarbakır’daki referandum çalışmalarına ilişkin gazetemize değerlendirmelerde bulunan HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Gülşen Özer önemli açıklamalarda bulundu.

Ali Abbas Yılmaz / Özel

HDP’nin Diyarbakır’daki referandum mitingini 15 Nisan tarihinde yapacağını belirten Özer, 15 il ve 66 merkezde etkinliklerinin olduğunu söyledi.

%70’in altında bir sonuç beklemiyorum

OHAL şartları altında bölgede eşit koşullarda bir yarış yaşanmadığına vurgu yapan Özer, Kırsal bölgelerdeki kimi köylere ise giremediklerini belirtirken, referandum sonuçlarına ilişkin olarak ise “Diyarbakır’dan %70’in altında bir sonuç beklemiyorum” dedi.

Siyaseti nerede yapacağım?

7 Haziran’dan bu yana 10 bine yakın HDP’linin tutuklandığını ifade eden Özer,  “Siyaset yapamayalım diye bütün engelleri önümüze koydular. Dün Bağlar Kaymakamı beni çağırdı, bana bir tebligat olduğunu ve para cezası geldiğini söylüyor. Bu para cezası için ne yapmışım, parkta oturmuşum. Sümer parkta barış annelerinin bir etkinliğinde orada oturmuşum diye para cezası veriliyor. Elimde bir silah, kesici alet yok, slogan atmamışım, insanların alanını daraltmamışım, kimsenin özgürlüğünü kısıtlamamışım ama ben sadece orada oturduğum için para cezasına çarptırılıyorum. Dünyanın hiçbir yerinde yok böyle bir şey. Ben kimseye bir zarar vermedikten sonra 5 yıl orada otursam ne olur? Sonuçta bu benim yasal bir hakkımdır. Ben bir siyasetçi olarak orada oturmasam, bir basın açıklamasına katılmasam, bir cenaze törenine gitmesem, taziyeye gitmesem, bir açılışa gitmesem siyaseti nerede yapacağım; dört duvar arasında siyaset yapacaksam o zaman evimde otururum. İnsanların yanında olmadan siyaseti nasıl yapacağım?” diye serzenişte bulundu.

Başkanlık sistemi gelmeden de haklar verilebilir

Referandumdan sonra demokratik reformların yapılacağı ve Kürtlerin haklarının tanınacağına ilişkin iddialara inanmadığını belirten Özer, “Eğer hükümet bunları vermek istiyorsa ille de tek adam rejimine gitmeye gerek yok. Başkanlık sistemi gelmeden de bu haklar verilebilir. Sonuçta anayasal ve yasal değişiklikler mecliste yapılıyor ve sistem değişmeden de bunlar yapılabilir. Bu söylem Kürtleri inandıracak değil, böyle bir bahaneye gerek yok. Bence bu bir kandırmacadır” diye konuştu.

HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Gülşen Özer ile HDP’nin Diyarbakır’daki referandum çalışmaları, 2017 Nevroz’u ve Kayyum atanan Belediyelerin vatandaşlara hizmeti üzerine konuştuk.

Referandum çalışmalarınız nasıl gidiyor, OHAL koşullarının çalışmalarınıza herhangi bir olumsuz etkisi oluyor mu?

‘Eşit bir şekilde yarışmıyoruz’

“Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, bizim referanduma gidiş koşullarımız eşit olmadığı için ve OHAL altında bir referandum yapıldığı için eşit bir şekilde yarışmıyoruz. Bu bir gerçek ve bu durum bütün çalışmalara yansıyor. Düşünün, bir eliniz ya da ayağınız olmasa, eli ayağı tam olan biriyle aynı mesafede yol katedebilir misiniz? Bu mümkün değil ama yine de referandum çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Bir referandum şarkımıza dahi yasak gelebiliyor. Bu konuda sözlü bir uyarıda bulunulmuş ama sonuçta bu tür şeyler bir tedirginlik yaratıyor. Şuan 15 il ve 66 merkezde etkinliklerimiz devam edecek. 15 ilde mitingimiz olacak. Diyarbakır mitingi için de 15 Nisan için başvurumuz var ama henüz bize herhangi bir tebligat gelmedi. Şuan ulaşabildiğimiz köylerde çalışmalarımız sürüyor. Tabii ki, bütün köylere ulaşamıyoruz. Koruculuk sisteminin varlığı ve her köşe başına, merkezi noktalara konulan aramalar vs… birçok zorluklarla karşılaşıyoruz. Kırsal alanda çok rahat çalışma yapılmıyor. Bazı köylere hiç giremiyoruz ve Korucular üzerinden diğer köylere, muhtarlara uyarılar yapılıyor. Bu köyde hayır çıkarsa biz köyü yıkacağız, yakacağız türünden tehditler, uyarılar yapılıyor.

 

‘Çalışmalarımız halk tarafından gayet sıcak karşılanıyor’

Biliyorsunuz bu referandum sürecinde Nusaybin, Lice olayları başladı ve bir savaş konsepti hareketliliği yaşandı. Aslında bu biraz da referanduma yönelik bir gözdağı gibi geldi. Halk bunları görüyor ve ulaştığımız halk bize şunu söylüyor; ‘önceleri hendek olayları için sizi suçluyorduk ya da birilerini suçluyorduk ama biz biliyoruz siz legal alanda siyaset yapıyorsunuz. Yani, şuan bu tür korkular insanlarda bir tepki oluşturmuş. Bizim çalışmalarımız halk tarafından gayet sıcak karşılanıyor.

Bölge halkının referanduma ilgisi nasıl?

‘Hakkın hukukun olmadığı bir yerde nasıl ‘Evet’ diyeyim’

Halk gerçekten de referanduma ilgili. Referandumda ‘EVET’ diyenler evet deyip geçiyor ama ‘HAYIR’ diyenler ise neden hayır dediklerinin altını dolduruyorlar. ‘Hayır’ diyenler; Adaletin, hukukun kalmadığı, dinin kullanıldığı, ahlaki değerlerin kalmadığı, kendilerini güvende hissetmedikleri vs… birçok gerekçeyi sıralayabiliyorlar. Gelecek güvensizliğini Hayır’a gerekçe yapanlar da var Üniversite diplomalarının ellerinden alındığını, ihraç edildiklerini söyleyenler de var. Emekliliğine 20 gün kala emeklilik hakkı ellerinden alınan insanlar var. Yani, vatandaş diyor ki, hakkın hukukun olmadığı bir yerde nasıl ‘Evet’ diyeyim.

HDP olarak Anayasa Değişikliği Paketine hangi noktalarda neden ‘Hayır’ diyorsunuz?

‘7 Haziran’dan bu yana 10 bine yakın bir tutuklu listesi var’

Aslında halkın isteklerine bakıldığında bizim neden ‘Hayır’ dediğimiz de kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bugün bütün Eşbakanlarımız haksız yere tutuklu, Milletvekillerimiz, Belediye Başkanlarımız, yöneticilerimiz hep tutuklu. Neredeyse 7 Haziran’dan bu yana 10 bine yakın bir tutuklu listesi var elimizde. Yani, siyaset yapamayalım diye bütün engelleri önümüze koydular. Dün Bağlar Kaymakamı beni çağırdı, bana bir tebligat olduğunu ve para cezası geldiğini söylüyor. Bu para cezası için ne yapmışım, parkta oturmuşum. Sümer parkta barış annelerinin bir etkinliğinde orada oturmuşum diye para cezası veriliyor. Elimde bir silah, kesici alet yok, slogan atmamışım, insanların alanını daraltmamışım, kimsenin özgürlüğünü kısıtlamamışım ama ben sadece orada oturduğum için para cezasına çarptırılıyorum. Dünyanın hiçbir yerinde yok böyle bir şey. Ben kimseye bir zarar vermedikten sonra 5 yıl orada otursam ne olur? Sonuçta bu benim yasal bir hakkımdır. Ben bir siyasetçi olarak orada oturmasam, bir basın açıklamasına katılmasam, bir cenaze törenine gitmesem, taziyeye gitmesem, bir açılışa gitmesem siyaseti nerede yapacağım; dört duvar arasında siyaset yapacaksam o zaman evimde otururum. İnsanların yanında olmadan siyaseti nasıl yapacağım? Bu çok küçük bir şeydir ama bir düşünün, insanların hakları ellerinden alınıyor, işsiz kalıyorlar. İnsanlar ekmekle terbiye ediliyorlar. Bir insanı işten attığınızda sadece onu cezalandırmıyorsunuz ona bağlı olan insanları da aç bırakıyorsunuz, cezalandırıyorsunuz. Yani, deniyor ki, karşımızda durursanız sizi işinizden de ailenizden de çocuğunuzdan da ederiz. HDP’nin kuruluş amacı nedir; barışı sağlamak, bütün ezilen halkları bir çatı altında toplamaktır. HDP, bütün ezilen halkların haklarını kendi hakkını savunduğu gibi savunmak zorundadır. Bugün Kürtlerin asimilasyonu, Kürtlerin statüsüz bırakılması aslında Kürtler üzerinden bütün halklara gözdağıdır.

Evet, cephesinin partinize şöyle bir eleştirisi var; bu yapılan anayasal değişiklik vesayet sisteminin kaldırılması içindir ve Vesayet sisteminden de en çok Kürtler mağdur olmuştur. Kürtlerin haklarını savunduğunu söyleyen bir parti vesayetin kalmasına neden ‘Hayır’ diyor. Ayrıca yeni sistemde Kürtlerin hakları konusunda ve demokratik reformlar konusunda adımlar atılacak. Siz bu eleştiriye ve atılacak adımlara neler söylemek istersiniz?

 

‘Başkanlık sistemi gelmeden de bu haklar verilebilir’

Yani, bu bana çok inandırıcı gelmiyor. HDP, kurulduğu günden beri barış, demokrasi ve ezilen halkların haklarını istiyor. Eğer hükümet bunları vermek istiyorsa ille de tek adam rejimine gitmeye gerek yok. Başkanlık sistemi gelmeden de bu haklar verilebilir. Sonuçta anayasal ve yasal değişiklikler mecliste yapılıyor ve sistem değişmeden de bunlar yapılabilir. Bu söylem Kürtleri inandıracak değil, böyle bir bahaneye gerek yok. Bence bu bir kandırmacadır. 

Peki, böyle bir beklenti içinde olan vatandaşlara ne söylemek istersiniz?

‘Barışa giden yol bu yol değil’

Referandumdan Evet de çıksa Hayır da çıksa kendi politikalarından vazgeçmeyeceklerdir. Mesele Evet ya da Hayır çıkması değildir. Mesele, ‘Hayır’ çıktığında iktidar kendini haklı bulmayacaktır. Bugüne kadar iktidar, insanlara karşı uyguladığı şiddeti, haksızlığı artık kendinde bir hak olarak görmez. Artık durup bir düşünmesi gerekecek. Hayır, çıktığında sistemi yönetenlerin bir durup düşünmesi gerekecek ve yanlış yolda olduklarını görecekler. Bu yol yol değil, barışa giden yol bu yol değil. Savaşlar ne kadar sürerse sürsün sonuçta barış müzakeresi için masaya oturulacak. Silahlar altında, silahların konuştuğu bir ortamda barış müzakeresi yapılamaz.

2017 Nevroz’una büyük bir kitle katılımı oldu ve alanda gençlerin, çocukların ezici bir yoğunluğu vardı. Siz dahil hiç kimse Nevroz’a böylesine büyük bir katılım beklemiyordu. Siz 2017 Nevroz’unu nasıl okuyorsunuz, nasıl değerlendiriyorsunuz?

‘Neden bu kadar üstüme geliyorsunuz?’

Aslında bu Nevroz insanların içinde tutulan bir enerjinin dışa vurumuydu. Evet, insanların kaygıları, korkuları vardı ama insanların sessizliğinin altında haksızlık psikolojisi yoktu. İnsanlar diyor ki, Ben haklıyım sesimi çıkaramıyorum ama varım. Halk dedi ki, ben buradayım ve hiç kimse benim irademi elimden alamaz. Biliyorsunuz birçok engelleme de oldu ve sebepsiz yere bir genç de katledildi. Şuan gerçekten içim bu duruma kan ağlıyor. Annesi o genci her anane gibi çok zor şartlar altında o seviyeye getirmiştir. Siz, hiç gözünüzü bile kırmadan nasıl kıyabiliyorsunuz bu gençlere? Elinde silah olsa anlarım ama yok, tek bir kişi ve üstünü çıkarıyor, kendisinde bir şey olmadığını söylüyor. Söylediği sadece şu, neden bu kadar üstüme geliyorsunuz? Aslında o gencin vurulması hepimize bir gözdağıdır; siz Nevroz’u yaparsanız biz sizi öldürürüz, mesele buydu.

Parti olarak bu konuda herhangi bir girişiminiz oldu mu?

‘Hem sisteme hem bizlere 2017 Nevroz’u bir cevaptı’

Tabii ki, ailenin yanına gittik, aileye sahip çıktık. Sonuçta kim olursa olsun biz sahip çıktık, çıkacağız. O bir gençti, suçsuzdu, sebepsizdi ve sadece Nevroz’da eğlenmek için Malatya’dan ailesinden gizli olarak gelmiş. Malatya’da Güzel Sanatlar Fakültesinden okuyan bir öğrenciydi ve orada katledildi. Aslında bu hepimize vurulan bir darbeydi ve hepimizden bir parça alındı. Nevroz’un cevabı hepimizeydi. Hem sisteme hem bizlere 2017 Nevroz’u bir cevaptı.

Kendi payınıza bu cevabı biraz açar mısınız?

‘Nevroz alanını çok iyi okumalıyız’

Evet, biz şuan sessiz olabiliriz ama kendimizi kaybetmedik. Siz ayaktaysanız biz de arkanızdayız diyorlar. Hiçbir baskı hiçbir tutuklama, öldürme bizi caydıramaz. Nevroz’a katılanlara bakarsanız hepsi de gençtiler hatta çocuktular. Belki bu kadar zorluklar olmasaydı bu kitlenin 5 katı da orada olabilirdi. Çünkü dışarıdan gelen hiç kimse alana giremedi, Nevroz’a katılamadı. Birçok ilçeden Diyarbakır’a giriş yapılamadı. Bu katılım sadece merkezdeydi. Belki çok yakında olanlar kısa süreliğine gelip gittiler. Nevroz tüm bu engellemelere rağmen bu kadar kitlesel kutlanabildiyse hepimiz bundan ders çıkarmalıyız. Nevroz alanını çok iyi okumalıyız.

Referandumda Diyarbakır’dan nasıl bir sonuç bekliyorsunuz, ayrıca sizin dışınızda ‘Hayır’ diyen partilerle ortak bir çalışmanız var mı?

‘Diyarbakır’dan %70’in altında bir sonuç beklemiyorum’

Ben, referandumda Diyarbakır’dan %70’in altında bir sonuç beklemiyorum. Referanduma yönelik hiçbir partiyle ortak bir çalışmamız yok. Çünkü her partinin ‘Hayır’ gerekçeleri farklı farklıdır. Biz ezilen halkların uğradığı haksızlıklara karşı ‘Hayır’ diyoruz.

Türkiye genelinde nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?

‘İnsanlar hukuku ve demokrasiyi yeniden yaşatmak için uyandılar’

Türkiye genelinde ‘Hayır’ın yüksek çıkacağını düşünüyorum. Çünkü artık Türkiye’nin genelinde de insanlar uyandı. Artık, demokrasi ve hukukun öldüğünü insanlar anladı. İnsanlar hukuku ve demokrasiyi yeniden yaşatmak için uyandılar.

Referandumda ‘Hayır’ çıkarsa ülkede nasıl bir tablo oluşur?

‘Halktan iktidara bir uyarı olmuş olur’

Aslında bugünkü tablodan çok büyük bir değişiklik olmaz ama en azından halk bir cevap vermiş olur.  Halktan iktidara bir uyarı olmuş olur. Halk isterse devletler yaşar, halk olmazsa devlet de olmaz. Devlet halk için vardır. Eğer halk yoksa halk ölmüşse devlet ne kadar güçlü olmuş olursa olsun kimi yaşatacak? Devlet, olmayan bir halkı mı yaşatacak? Devlet, halkı yaşatmak, ülkeyi geliştirmek için vardır. Eğer demokrasi yo ediliyorsa, insanlar yok sayılıyorsa devlet olmanın da bir anlamı kalmaz.

Bölgede 80’i aşkın Belediyeye Kayyum atandı, siz Kayyumların hizmetlerini nasıl buluyorsunuz?

‘Kayyumların hizmetleri pek yansımadı’

Kayyumların halka hizmetleri şuana kadar pek yansımadı. Ben hizmet bakımından öyle üst düzey bir şey görmedim. Her gün Kayyumları bir kafe'de, lokantada koruma ordusuyla görüyoruz.

Siz sahada çalıştığınızda halkın Kayyumlara bakışını gözlüyor musunuz, halk Kayyumlara nasıl bakıyor?

‘Halkta Kayyumlara karşı bir inançsızlık var’

Halk hala Kayyumlara inanmıyor ve biran önce gideceklermiş gibi bekliyorlar. Kayyumlar kabul edebileceğimiz bir şey değildir, çünkü bizim irademiz elimizden alındı ve seçmediğimiz birinin bize hizmet edeceğine de inanmıyoruz. Yani, halkta Kayyumlara karşı bir inançsızlık var. Halk diyor ki, eğer bizi düşünüyorlarsa seçime gidilseydi, görevdeki belediye başkanlarını istemiyorsak biz değiştirirdik.

Kayyum atanan Belediyelerde atılan işçiler konusunda bir bilginiz var mı?

‘Atılan işçiler, haklarını kendi sendikalarıyla beraber arıyorlar’

Atılan işçilerin zaten kendi örgütsel sendikaları var ve orada hak arama çalışmalarını sürdürüyorlar. Sonuçta biz de bu şehirde yaşıyoruz ve olan biteni görüyoruz. Tabii ki, bu atılan işçilerin bize başvurmalarından ziyade kendi haklarını kendi sendikalarıyla beraber arıyorlar.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

‘Savaş için değil, barış için mücadele edelim’

Bir fıkra ile kapatayım: Adamın biri diyor ki, bir defa çanı çalarsam Kral’ın yakını ölmüştür. İki defa çanı çalarsam Kral’ın birinci derece yakını ölmüştür. Üçüncü defa vurursam bilin ki, Kral ölmüştür. Bir gün Çan 4 defa çalınıyor ve insanlar merak ediyor; Kral’dan daha önemli kim ölebilir ki? İnsanlar merak içinde koşuyorlar ne oldu diye ve öğreniyorlar ki, Kral’dan önce demokrasi ölmüş. Bir ülkede demokrasi, hak, hukuk, adalet ölürse o sistemin öncülerinin oturup bir düşünmeleri gerekiyor. Belki de hepimizin oturup düşünmesi gerekiyor ama çoğunlukla da sitemi yönetenlerin düşünmesi gerekiyor. Hükümet gelsin, demokrasiyi, adaleti, hakkı, hukuku, huzuru bu ülkeye getirmek için he birlikte çaba gösterelim. Savaş için değil, barış için mücadele edelim. Bu ülkede bu şehirde istediğimiz tek şey savaşın bitmesi, insanların kaygısız ve korkusuzca yatmasıdır. İnsanların gelecek kaygısı, ekmek, aş kaygısı duymadan yastığa başını koymasıdır. Hiçbir savaş bir toplumu kalkındırmamış ve hiçbir savaş bir toplumu da bastırmamıştır.”

 

 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.