Mızraklı: Görüşmeye hazırım

Mızraklı: Görüşmeye hazırım
Mızraklı, kayyum döneminde yapılan harcamalara, personel alımına, su ve ulaşım fiyatlarına, kentteki ilaçlamaya, kentin öncelikli sorunlarına ve Vali Hasan Basri Güzeloğu ile görüşüp görüşmediğine ilişkin Tigris Habere konuştu.

Özel Haber: Ali Abbas Yılmaz / Berçem Kartal

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı, kayyum döneminde yapılan harcamalara, personel alımına, su ve ulaşım fiyatlarına, kentteki ilaçlamaya, kentin öncelikli sorunlarına ve Vali Hasan Basri Güzeloğu ile görüşüp görüşmediğine ilişkin Tigris Habere konuştu.

Belediyede nitelikli bir işgücünün olduğunu ancak bazı noktalarda görev tanımının yeniden yapılmasına ihtiyaç olduğunu belirten Büyükşehir Eş Başkanı Mızraklı, ileriki zamanlarda itfaiye ve zabıtada işgücüne ihtiyaç duyabileceklerini belirtti.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı, Tigris Habere konuştu. Tigris Haber Genel Yayın Yönetmeni İlyas Akengin’in kent gündemine dair sorularını yanıtlayan Belediye Eş Başkanı Mızraklı, önemli değerlendirmelerde bulundu.

Kayyum zamanının borcunu bize kestiler

Kayyum sonrası belediyede durum nedir, toparlayabildiniz mi?

Yaşanılan büyük sıkıntıların telafisi şüphesiz zaman isteyen bir süreçtir. Kışın bahara, baharın yaza dönüşmesi belli zamanları, değişimleri, dönüşümleri gerektiren süreçler. Tabii bundan ötürü bizler bu süreçte olabildiğince hızlı olmaya çalıştık. Yani, tahribatın telafi edilmesine dönük hızlı olmaya çalıştık. Beraberinde şüphesiz daha önce deklere etmiş olduğumuz, yapmayı düşündüğümüzü söylediğimiz ana planlamaların altyapısını kurmaya başladık.  Bunların başında özellikle katılımcı belediyecilik süreçleri en önemli faslı, özellikle Kent Konseylerinin tesisi, belediye meclisinin etkin bir şekilde çalışmaya başlaması, 5 yıllık stratejik bir raporun hazırlık çalışmalarının başlatılması ve ardından da kamuoyuna söz verdiğimiz ayrıntılı bir kayyum raporunun sunulması çalışmalarını yürüttük. Takdir edersiniz ki, özellikle belediyelerin temelde yürütmek durumunda olduğu, ulaşımdan içme suyuna, park ve bahçelerden (çevre) kentte ayak batığınız her yerde yürütülmesi gereken iş ve işlemeler var. Yani, bir yandan da bunları eksik ve aksaklık yaşanmadan yetiştirmeye çalışıyoruz. Henüz tamamladık dersek yanlış olur. Zaten seçim öncesinde de 3 ila 6 aylık bir dönemin bir rehabilitasyon süreci olacağını ifade etmiştim. Tabii bu süreç bazen bir yıla kadar uzayabiliyor ama daha fazlasına uzamasını kendi adıma kabul edilmez olarak ifade ediyorum. Artık tüm bunları telafi edip nitelikli bir hizmet üretmek ve toplumun beklentilerini karşılayan bir belediyecilik hizmetinin açığa çıkması gerekir.

 

İddialar asılsız

Belediyeye ait itfaiye ve bazı araçların kayyum tarafından Urfa, Elazığ gibi farklı illere verildiği yönünde iddialar var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Ben hiç kimsenin günahını almayayım. Bizim bugüne kadarki çalışmalarımızın içinde itfaiye araçlarının veya belediye otobüslerinin başka illere verildiğine dair bir bilgiye, bulguya rastlamadık.

 

İtfaiye ve zabıtada işgücü ihtiyacı var

Personel alımına ilişkin bir çalışmanız olacak mı? Kayyum döneminde 390 personelin alımı durdurulmuştu...

Bunu biraz açmam gerekiyor. Kayyum döneminde 387 çalışana dönük böyle bir hazırlık yapılmıştı fakat daha sonrasında bunu gerçekleştiremeyeceklerini tespit ettikleri anda apar topar Ankara’ya özellikle bu konuda yetkili birini de gönderip norm kadroda yapılmış revizyonu geri aldırtmışlar. Bunu çok açık ve net söylüyorum. Bu konuda yazılan yazılar, belgeler elimizde. Yani, ‘aman bu bizden sonrakilere kalmasın’ diye 29 Mart tarihinde gerçekleştirilmiş. 29 Mart itibariyle o norm kadro listesindeki talebin geri çekilmesinin belgesi elimizde duruyor. Buradan da anlıyoruz ki, aslında 29 Mart günü seçimi kaybettiklerini anlamışlar. Bunun Türkçe karşılığı bu. Ama bununla beraber de şunu ifade etmek istiyorum ki, şuan hakikaten büyükşehir belediyemizin içinde de ciddi anlamda bir kapasite ve bilgi birikimi var. Önümüzdeki dönemlerde kentsel imkân ve kapasite arttıktan sonra böyle bir kadro ihtiyacımız olur mu, olabilir. Başta itfaiye ve zabıta olmak üzere bir kapasite ihtiyacımız olacak gibi duruyor. Ama onun dışındaki alanlarda belediyemizde oldukça nitelikli ve güçlü bir kadro var. Tabii bunların iyi düzeyde çalışır olmaları gerekecek ve o da biraz bizim kerametimizle ilişkili.

 

Görev tanımlarını yeniden yapacağız

Kayyum döneminde işe alınan personellerin çalışmalara uyum sağlama noktasında sıkıntılar yaşandığı duyumları var, Büyükşehirde böyle bir şey söz konusu mu?

Yer yer var. Sizin bir kadroyla beraber bir görev tanımını yapmanız gerekiyor ve o görev tanımı çerçevesinde de üretir olması gerekiyor. Bu anlamda oldukça hantal bir yapı ile karşılaştık. Evet, masası var, sandalyesi var ama nitelikli iş yapama konusunda oldukça eksik kalmış bir belediye ile karşılaştık. Bu anlamda görev tanımlarını biran önce yapmak, burada bir belediye ruhu ve disiplini oluşturmak ve herkesin, özellikle kentte işgal ettiğimiz rol gereği yapmamız gerekenlerin yapılmasında etkili ve etkin olması ama beraberinde de bu kadar nitelikli bir kadronun yaratıcı ve geliştirici bir takım planlamalarla, projelendirmelerle de etkisini göstermesi gerekiyor.

 

En temiz ve en ucuz su Diyarbakır’da

İstanbul’da Ekrem İmamoğlu mazbatasını aldıktan sonra ulaşımda ve suda bir takım indirimler gündeme geldi. Siz de bu yönlü bir çalışma var mı?

Türkiye’deki tüm kentlerde su fiyatlarını inceldik. İstanbul’da suyun metreküpü 6.75 TL. Bizde ise suyun metreküpü 2.64TL. Ama bu fiyat ilçelere gidildiğinde 1.77 ila 1.03 kuruş arasında değişiyor.  Dolayısıyla içilebilir su vasfıyla Diyarbakır DİSKİ Türkiye’nin en ucuz ve en kaliteli su işletmesi durumundadır. Buradan bakıldığında en son 2016 yılında bir fiyat düzenlemesi yapılmış ve kayyum döneminde de hiçbir şekilde su fiyatlarını arttırmamışlar. Ama DİSKİ’de de 150 trilyon civarında ek bir zarar birikmesi söz konusudur. Bu ek zarar bir işletmecilikle ilişkilidir. Şuanda suyun maliyeti 3.14 TL’dir. Bunun yanı sıra sizin şehir merkezinde su faturalarında tahsilât oranınız yüzde 86 civarında ve ilçelerde de bu oran yüzde 50’lere düşüyor. Bunu da açıklıkla ifade etmek gerekiyor. Yani, suyun faturasını tahsil edemiyorsunuz. Dolayısıyla aylık olarak 4.5 trilyon civarında su faturalarından ötürü bir zarar var. İstanbul’da musluktan akan suyu içemezsiniz ama Diyarbakır’da şişe sudan daha lezzetli bir su var ve çok ucuz. Aslında belli kesimlere su faturasını hiç göndermemek de gerekir ve bu sosyal belediyeciliğin temel disiplinlerinden bir tanesidir ama buna da yasalar izin vermiyor. Su fiyatlarını ne zaman düşürürsünüz, sizin diğer kalemlerdeki gelirleriniz oldukça yüksek olur ve siz bu minval üzere özellikle dar gelirlileri gözeterek su fiyatlarına hiç dokunmazsınız. Bu da bir yöntemdir ama aynı kanunlarda diyor ki, siz maliyetin altında su satamazsınız. Yanılmıyorsam Osman Bey döneminde mülkiye müfettişleri buna ilişkin de soruşturma yapmışlardı. Ama kayyım döneminde bu tür bir soruşturma hiç yapılmamış. Ve kayyım döneminde enflasyon baskısı yüzde 42. Yani, normal şartlarda su fiyatlarının yüzde 42 oranında artması gerekiyordu. Böyle olmasına rağmen hiç dokunulmamış ve dokunulmadığı için de bu zararlar yazmış. Bu zararlardan dolayı da örneğin DİSKİ’nin geçen ay yapması gereken İPA ödemesi, Büyükşehir Belediyesi garantör durumunda olduğu için Büyükşehir’in maliye gelir kaleminden otomatik olarak kesildi. Bütün bunları anlatıyorum ki, meselenin özü anlaşılsın. Çünkü bu konu yarın öbür gün karşımıza yeniden çıkacak. Bu kesilen 12 milyon TL de kayyım döneminde Aralık ayında DİSKİ tarafından ödenilmesi gereken tutardı. Bu ödemeyi o dönem garantör durumundaki kayyım yönetimi altındaki belediyeden kesmemişler. Üç ay da beklememişler. Çünkü bu tür durumlarda ya üç ay ya 6 ay beklenir ve sonrasında garantöre başvurulur. Bizden bunu dördüncü ayda kestiler. Bu da niyetin ne olduğunu göstermesi açısından manidardır.

mizrakli-gorusmeye-hazirim.JPG

 

Büyükşehir 2018’de ulaşımda 67 milyon TL zararda

Ulaşım hizmetlerine gelince, 2018 yılı içerisinde Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi 67 milyon TL zarar etmiş. Burada işletmecilikteki bir takım kötü uygulamalar bu zararda etkinken bir yandan da Diyarbakır’daki araçların mazot ve doğalgaz giderlerine baktığınız zaman çoğu zaman maliyetin altında kaldığınız görülüyor. Yani, taşıdığınız yolculardan kazandığınız mazot ve doğalgaz giderlerini dahi karşılamamış. Araçların girdi maliyetleri, bakım onarım giderleri, personel harcamaları vs. tüm bunlar incelendi. Yani, birçok parametre üzerinden baktık bu konuya. Belediyenin toplam bütçesinin 1/12’sine denk gelen bir zarardır söz konusu olan. Bu noktada ulaşımda bir indirim hayatın olağan akışına terstir.

 

Diyarbakır merkezde 150 araçla ulaşım hizmeti

Doğalgazlı araçların yüz kilometrede bize maliyeti 90 TL ama mazotlu araçlarda bu tutar 262 TL. Dolayısıyla biz daha az maliyetli olan doğalgazlı araç sayımızı arttırdık. Diyarbakır’da 138 merkezde doğalgazlı araç ve 12 de mazotlu araç var. Yani maliyeti azaltmak ve belli akslarda da mesafeyi kısaltma ve aktarım istasyonu gibi kullanma yoluna gittik. Örneği öğrencilere dönük olarak üniversite içinde ücretsiz ring sistemi oluşturduk. Yani araçların üniversite içinde dolaşma süresini kısaltarak buradan 15 dakika (7.8 km) kazandık. Söz konusu bu zamanı kazanarak üniversiteye gidiş gelişlerde araç sıklığını arttırmış olduk. Yine, talebin yoğun olduğu servislere de ek seferler koyduk. Önümüzdeki dönemlerde ulaşım planlarının optimizasyonu çerçevesinde bazı akslardaki hem süreleri kısaltma hem de bilgi ekranları üzerinden araçların duraklara gelişinde halkımızın bilgi sahibi olmasını sağlama konusunda tasarruflarımız olacak. Ayrıca ulaşımda hem halk otobüsleri hem de minibüsler var. Bu noktada ulaşımda zaman zaman anarşi oluşuyor ve oraya da bir çeki düzen vermek gerekecek.

mizrakli-gorusmeye-hazirim-001.JPG

 

“Stadyum yolundaki ulaşım için adımlar atacağız”

Yeni stadyum yolunda minibüsler bir süre çalıştı ama sonrası gelmedi. Bu konuda bir düzenleme olacak mı?

Çok yakında onun düzenlemesini yapıyoruz. Çünkü onu UKOME üzerinden, kendi belediye taşıtlarımız üzerinden stad yoluna ve 50 metrelik yolun üst hattına dönük olarak tekrardan buralarda ulaşımı sağlayacak adımlar atacağız.

 

“Gerçek neyse onu söyleyeceğiz”

Kayyum dönemindeki tahribatlara ilişkin ayrıntılı bir rapor yayınlayacaktınız…

Evet, bu konuda ayrıntılı bir rapor hazırlığımız var. Bismillah dediğimiz gün neleri bulduğumuzun küçük bir görüntüsünü aktarmıştık. O görüntü bile borçlanmadan yaşayanların tarzı değildi. O safahatı sürenlerin borçlanmadan o işi yapamayacakları da çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştı. Ama bununla beraber biz şöyle bir tutum göstermedik. Belediyenin dış cephesine gelir gider defterindeki gibi ne kadar zarar yazdıklarını veya ne kadar hasar verdiklerini gösteren bir mali bilanço koyabilirdik. Ama mali bilançolar soğuk rakamlardan ibarettir. Bazen bir görüntü vardır neyin nasıl işlediğini, nasıl yapıldığını çok iyi gösterir size. Bence o görüntü o anlamda birçok şeye cevap oldu. Ama bununla beraber şunu da çok açık bir şekilde söylemekle mükellefim. Son kertede hiçbir şeyi abartarak söyleyeceğiz. Gerçek neyse onu söyleyeceğiz. İtfaiye aracı vermişler mi vermemişler, bunu dürüstçe ifade etmek lazım. Ama ortada da yüzlerce milyar TL ile ifade edebileceğimiz bir borç var. Tabii bu borcu da ne için borç diye sorgulamak gerekir. Nitelikli bir hizmet için mi borçlandılar, savurganlık mı yaptılar? Yani, söz konusu borç talan ve kaçaktan mı kaynaklı, nedir bu borcun niteliği? Bunun için de bütün defterleri, yapılan iş ve işlemleri titizlikle incelemek gerekiyor. Örneğin sağlık hizmetlerinde tedavi hizmeti vermeyen bir belediyenin sağlık merkezine biyokimya analizörü alınıyorsa, sayım cihazları alınıyorsa burada bir anormallik yok mu? Burada söz konusu olan 319 bin TL’lik bir ihaledir. Yine onun arkasından alınan 63 bin TL’lik bir ihale var. Bu bahsettiğim konu benim kendi başıma oturup yarım saat içinde bir alan ilişkin yaptığım bir inceleme sonucunda ortaya çıktı. Burada ortaya çıkan turadan çok yapılan işin niteliği önemlidir. Ne iş yapıldı ve sonucunda sağlanan toplumsal fayda nedir, ne kadarlık katma değer üretildi, ne kadar istihdam yaratıldı buna bakmak gerekiyor. Siz bir iş yaptınız ve bu iş hem kendini sürdürüyor hem de istihdama kapı aralıyor ve siz böyle bir projeden dolayı diyelim 20 milyon TL borçlandınız. Böyle bir durumda Allah senden razı olsun deriz. Çünkü bu katma değer yaratan sistem bir süre sonra kendi maliyetini ödeyecek ve beraberinde de birçok insana ekmek kapısı olacak. Ama siz betona yatırım yaptıysanız, bunun için borçlandıysanız ve bir sürü de amortismanı varsa bu işin demek ki, iyi bir yatırım yapmadınız. Burada yapılan işin niteliğini tartışmadan maliyeti tartışmanın kendi başına bir anlamı yok. Önemli olan borcun içeriğidir, yoksa bu yavan bir tartışmadır.

mizrakli-gorusmeye-hazirim-002.JPG

 

“Vali Bey’le görüşmeye hazırım”

Vali Bey sizi tebrik etti mi?

Hayır, tebrik etmediler, böyle bir nezaket göstermediler kendileri. Beraberinde ben 19 Mayıs bayram törenlerine katıldığım zaman da böyle bir fırsat olmadı. Çünkü aynı kentte yaşıyoruz, aynı kente dair sorumluluklarımız var ve bu sorumluluklar çerçevesinde böyle birbirimize sırtımızı dönerek bu kentte durmamız da çok doğru değil. Bu gibi pozisyonlar aksine kentteki bütün aktörlerin ortak sorumlulukları çerçevesinde bir arada çalışma yürütebilmelerine ve ya birbirlerinin ne yaptıklarına ilişkin enformasyon ağını gerektiren bir süreçtir. Bu anlamda biraz adeta bilinçli olarak uzak durma tarzı görüyoruz. Bizim kapımız her zaman açıktır. Bu kentin her noktasında zaman zaman bulunuyorum ve Vali Bey de ne zaman müsait olursa zaman yaratmaya da görüşmeye de hazırım.

 

“Kayyım döneminde bir yılda 20 milyon TL ilaçlamaya harcanmış”

Kentteki ilaçlamayla ilgili şikâyetler var. İlaçlama ihalesi gecikti mi nedir durum?

Bu soru sorulduğu zaman şunu söylerim; biz hastalardan zaman zaman öykü alırız. Bu kentte 20 yıldır ilaçlama yapılıyor. Birçok insan şunu çok iyi bilir ki, siz bir hastaya bir antibiyotik seçimini yaparken de oturup bir analiz yaparsınız. Bu kişideki hastalık bölgesi ile benim verdiğim antibiyotik arasında bir uygunluk var mı yok mu? Bu çerçevede bir ilaç seçimi yaparsınız. Doğada hastalık bulaştıran ve zararlı kategorisinde tarif ettiğiniz vektörlerle ilaçla mücadele ederken tür analizlerini yaparsınız. Hangi türdür, o türle hangi ilaçla mücadele edilir? İlaç dışında da hangi araçlarla ve yönetmelerle mücadele edilir sorusunu sorarsınız. İşin doğrusu geçtiğimiz yıllarda bu tür sorular sorulmadan adeta otomatik olarak rastgele bir ilaçlama yapılmış. Ben de Türkiye’deki böcek bilimi konusundaki ilgililerden de bir takım bilgiler aldım. Ama beraberinde de bu kadar geniş ölçekli bir işi yaparken bunun doğadaki etkilerini, insan sağlığına etkilerini soruşturduk. Bunun yanında maliyetleri ne kadar düşürebileceğimizi de göz önünde bulundurduk. Daha önce kayyım döneminde hazırlanan ihale şartnamesine baktığım zaman ortada 20 milyonun üzerinde bir tutar vardı. Her yıl 20 milyon TL ilaçlamaya veriyorsunuz ama bu ilacın ne kadar etki ettiğine dönüp bir bakmıyorsunuz. Halkımız sivrisineklere ilacın etki etmediğini görüyor.

 

“47 personelle günde 10 ekiple 15 gün aralıklarla ilaçlama yapılıyor”

Şunu belirteyim, kentte şuan bir ilaçlama yapılıyor. Kapasitemiz ölçüsünde 47 personelle günde 10 ekip olmak üzere kentin farklı noktalarında 15 gün aralıklarla yer yer larva mücadelesi yer yer de aktif vektör ilaçlaması tarzında ilaçlama yapılıyor. Şunu dürüstçe ifade edeyim ki, söz konusu bu ilaçlamayı haftada bir yapabilecek şekilde araç parkımız henüz oluşmadı. İhale limitlerini aşağıya çektik, araç sayısını azalttık. Araç sayısını azaltarak gece gündüz çift vardiya sistemine geçelim ve daha fazla araç kiralamak durumunda kalmayalım. Beraberinde ilacı alıyorsak toptan ihale usulü pahalıya almak yerine her bir ilaç için ayrı çıkalım ve bunu da tüm Türkiye’ye duyuralım ve rekabete açık bir şekilde şeffaf, açık bir ortamda kameraların önünde ihalesini yapalım. İşte o zaman ilaç maliyetini aşağıya çekebiliriz. Bir kuru ilacı eczaneden alırsınız ama yüz bin kutu ilaç için fabrika ile görüşürsünüz. Yani, beytülmaldan bir harcama yapıyorsanız oturup iyice bir analiz etmeniz gerekir. Bu çerçevede bir tutum aldık ve bugünlerde ihalesi yapılacak ve sanırım bu işlemden yarı yarıya da karlı çıkacağız.

 

“Umut büyüyor, kaygılar azalıyor”

Kentin acil ihtiyacı size göre nedir?

Kentin öncelikli sorunlarını bir başlıkta tarif edemeyiz. Kentin ayak basmadığımız noktalarına ayak batıktan sonra şunu çok açık ve net söyleyebilirim ki, bu kentteki en acil sorunun insanların yarına olan umutlarının acil bir şekilde arttırılması gerektiğini düşünüyorum. Umudun büyümesi gerekiyor. Bu anlamda emareleri yavaş yavaş açığa çıkıyor. Umut büyüyor, kaygılar azalıyor. Ama bununla beraber yerel yönetimlerde en öncelikli sorunların başında neler geliyor derseniz, gençler ve iş sorunu derim. Biz yerel yönetimler olarak şüphesiz ki, istihdam kapısı değiliz ama istihdama kapı aralayabilecek alanlarda kolaylaştırıcı rolümüzü oynayarak en öncelikli soruna kısmen merhem olabiliriz diye düşünüyorum. Doğduğum yerde doyuyorum şiarıyla başta tarım olmak üzere, tekstil ve turizm gibi başlıklarda birçok çalışmanın şuan altyapısını hazırlıyoruz. Ne yapabiliriz sorularını soruyoruz ve ilgili kurumlarla sürekli olarak istişare halindeyiz. Bu çerçevede önümüzdeki günlerde nitelikli bir takım adımların ortaya çıkabileceğini düşünüyorum.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.