'Öfkemiz sınırları aştı ama Türkiye'de kulaklar duymadı'

'Öfkemiz sınırları aştı ama Türkiye'de kulaklar duymadı'
Cumartesi Anneleri, adalet arayışlarının 450'inci haftasında 1996 yılında kaybedilen Halil Birlik ve Mehmet Bilgeç'in akıbetini sordu. Eylemde konuşan Mikail Kırbayır, "450 haftadır öfkemiz sınırları aştı, ama Türkiye'deki kulaklar bizi duymadı" dedi.

Faili meçhul cinayetlere kurban giden yakınlarının faillerinin bulunması ve faillerin yargılanması talebiyle adalet arayışlarını sürdüren Cumartesi Anneleri, oturma eylemlerinin 450'inci haftasında Galatasaray Lisesi önünde bir araya geldi. "Failler belli kayıplar nerede" pankartı açan anneler, oturma eylemlerinde yakınlarına ait fotoğraf ve kırmızı karanfiller taşıdı. Bu haftaki eylemde, 7 Kasım 1996'da Irak'a gitmek üzere yola çıkan ve sınırda gözaltına alınarak kaybedilen Halil Birlik ve Mehmet Bilgeç'in akıbeti soruldu. BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın da katıldığı eylemde ilk sözü gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin aldı. Bilgin, Başbakan Erdoğan'ın öğrenci evlerine yönelik yaptığı açıklamalara tepki göstererek, "Yıllardır kayıplarımızı ve faillerini arıyoruz. Bu gündem olmadı ama Başbakan ahlak zabıtalığına başvurarak suni gündem yarattı" dedi. Başbakan Erdoğan'ı eleştiren Bilgin, "Sen o öğrencilerin eğitim durumlarıyla ilgilen, başka sorunlarıyla ilgilen, sokakta katledilen kadınlarla ilgilen. O kadınları katledenler de senin kafandan. Sen dinci, gerici ve şovenist birisin" diye konuştu. 

'Başbakan'ın katliamlara karşı bir yaptırımını görmedik'

Bilgin'in ardından 1981 yılında gözaltında kaybedilen Nurettin Yedigöl'ün kardeşi Muzaffer Yedigöl de söz alarak, "33 yıldır kayıplarımızın faillerini arıyoruz ama maalesef ne bizi duyan ne de gören var" dedi. TBMM'ye de seslenen Yedigöl, "Biraz da bizimle ilgilenin. Biraz da bizi duyun biz sadece babalarımızın, kardeşlerimizin kemiklerini arıyoruz" diye konuştu. 

Yedigöl'den sonra ise 23 Şubat 1995'te kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız konuştu. Başbakan Erdoğan'ın kayıplara ilişkin, "bizim dönemimizde işlenmedi" dediğini hatırlatan Yıldız, "Başbakan döneminde kayıp fotoğrafları arttı. Başbakan'ın döneminde, Roboski'de, Gezi'de katledilenlerin fotoğrafları var" dedi. Yıldız da, Başbakan'ın öğrenci evlerine yönelik yaptığı açıklamalara değinerek, "Her şeyi bir yana bırakmışlar namus bekçiliği yapıyorlar. Cezaevlerindeki çıplak aramalar ahlaksızlık değil mi?" diye sordu. 20 Mart 1995 tarihinde gözaltına alınarak kaybedilen Hasan Ocak'ın kardeşi Ali Ocak, "Başbakan'ın, çocuk gelinlere, işkencelere, ölümlere katliamlara karşı bir yaptırımını itirazını görmedik" dedi. Ocak'tan sonra söz alan 1995 yılında kaybedilen Rıdvan Karakoç'un kardeşi Hasan Karakoç, "Yıllardır bir insanlık daramı yaşanıyor ama ne bizi duyan oldu ne de gören. Kimilerini asit kuyularına attılar kimilerini de dere kenarlarına bırakıldı. Biz bu dramın son bulması için mücadele ediyoruz" dedi. 

'Öfkemiz sınırları aştı ama Türkiye'de duyulmadı'

Başbakan'ın kayıplarının faillerinin bulunması yönünde kendilerine yalan söylediğini aktaran Karakoç, "Başbakan utanmadan yalan söyledi. Bizleri umutlandırdı. Saçma sapan şeyler için kanunlar çıkarıyor ama bizim kayıplarımız için hiçbir girişimde bulunmadı. Adalet bunun neresinde?" ifadelerini kullandı. Mücadelelerini sürdüreceklerine belirten Karakoç, "Kinimiz var. Öfkemiz var. Failler bulununcaya kadar mücadele edeceğiz. Bin yıl da olsa bunun mücadelesini vereceğiz" şeklinde konuştu. Daha sonra, 1980 yılında kaybedilen Cemil Kırbayır'ın kardeşi Mikail Kırbayır da, "450 haftadır öfkemiz sınırları aştı ama Türkiye'deki kulaklar bizi duymadı" dedi. Kırbayır'ın ardından BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan söz aldı. Kaplan, "90'lı yılların failleri şuan da devletin önemli yerlerindedirler. Bunu çok açık bir şekilde söylüyoruz" dedi. Devletin kayıplar gerçekliği ile yüzleşmesi için komisyonlar kurması gerektiğini dile getiren Kaplan, "Devlet gerçekten yüzleşmek istiyorsa komisyon kurar. Derin devlet içindeki cinayetleri aydınlatır" ifadelerini kullandı. Derin devlet cinayetlerin aydınlatılmadığı müddetçe Roboski gibi katliamların da faillerinin ortaya çıkmayacağını dile getiren Kaplan, kayıp yakınlarının meclisteki sesi olmaya devam edeceklerini belirtti. Kaplan'dan sonra Halil Birlik ve Mehmet Bilgeç'in ailelerinden gönderilen mektup okundu. Aileler mektubunda, "Silopi'yi bizler için cehenneme çevirenler babasını resimlerden sadece tanımak ne demek biliyor muydu? İnsanların umutlarını ölüm kuyularına bağlaması, ölüm çukurlarının belki de bitmeyen yaslarının sonu olacağı umudu nasıl bir duygudur anlayabilirler mi?" dedi.

'Devlet politikaları sonucu öldürüldüler'

Daha sonra İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyonu adına Pınar Yanardağ, haftanın basın açıklamasını yaptı. 90'lı yıllarda kurulan JİTEM'im bir kolunun da Silopi'de faaliyet gösterdiğini belirten Yanardağ, "90'lı yıllarda köy yakma, faili meçhul cinayet, gözaltında kaybetme suçları, adeta rutinleşti" dedi. 1 Kasım 1996 tarihinde gözaltına alındıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan Birlik ve Bilgeç olayına ilişkin bilgi veren Yanardağ, "Halil Birlik ile kayınbiraderi Mehmet Bilgeç tüccarlık yapıyorlardı ve Irak'a gitmek üzere yıla çıkmışlardı. Gözaltına alındılar bir daha da kendilerinden haber alınamadı" dedi. Yanardağ, 14 yıl TSK'da görev yapan JİTEM'de aktif görev alan Yıldırım Beğler'in olayı, "Oraya kadar ticari taksiyle gelmişlerdi ama taksiciyi almadım. Normalde geride iz bırakmamak için taksiciyi de alıp infaz etmek gerekirdi. Daha sonra yanıma aldığım Halil Birlik ve Mehmet Bilgiç'i Levent Göktaş'a teslim ettim. Onları sorguladılar daha sonra götürüp bölüğün içinden Aktepe Ateşalan'a gömdüler" dediğini aktardı. Yanardağ, bu ifadeler üzerine gömüldükleri iddia edilen yerlerde yapılan kazılarda ise kemiğe rastlanmadığını belirtti. Yanardağ, Birlik ve Bilgeç'in devlet politikaları sonucu öldürüldüğüne dikkat çekerek, faillerin bulunup yargılanacağı siyasi bir iklimin yaratılması gerektiğini kaydetti.

 

(diha)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.