Onların da hakları var

Onların da hakları var
Huzur Çiftliği’ belgesel filmiyle hayvanlara karşı yapılan hak ihlallerine karşı yeni bir tartışma ve çözüm için bir yol arayışında olan yönetmen Feyzi Baran Tigris Haber'e konuştu.

Mümin Ağcakaya

TiGRİS HABER - Diyarbakır’ın ödüllü yönetmeni Feyzi Baran yeni belgeseli “Huzur Çiftliği”yle izleyiciyle buluşuyor. ‘Huzur Çiftliği’ belgesel filmiyle hayvanlara karşı yapılan hak ihlallerine karşı yeni bir tartışma ve çözüm için bir yol arayışında olan yönetmen Feyzi Baran Tigris Haber'e konuştu.

Daha önce Kadın Hakları, sağlık çalışanlarının hakları, ‘Bu da mı gol değil’, ‘Baba ne oldu’ filmlerine imza atan yönetmen Fevzi Baran’ın filmleri onlarca ulusal ve uluslar arası festivalde gösterildi.

Yönetmen Feyzi Baran’ın son belgesel filmi hayvan haklarını konu alan ‘Huzur Çiftliği’ oldu. Yaralı ve bakıma muhtaç hayvanların konu edildiği filmde, kendi imkânlarıyla onlara bir dünya kuran hayvan sever Mehmet Yüksel’in bu konudaki çalışmalarına yer veriliyor. Elde edilecek geliri bakıma muhtaç hayvanlar için harcanacak olan filmin senaristliğini ise Kamil Kahraman yapıyor.

En etkili mesajlar video ve görsel araçlarla veriliyor.

Daha önceleri dergi ve gazetelerde yazılar yazan yönetmen Fevzi Baran yönetmenliğe kadar uzanan hikâyesi şöyle; Bu şekilde dergi ve gazetelerde yazarak, sınırlı sayıda basılan gazete ve derginin birçok kişiye ulaşmadığını fark edince daha geniş kitlelere ulaşmanın en etkili yolunun görsellik olduğunu fark ediyor. Video ile verilmek istenen mesajın milyonlara ulaşması onda görselliğe yönelince kendine sinemanın kapısını, aynı zamanda yeni ufuklar açıyor. Bu geçiş sürecini Baran şöyle anlatıyor;

“Bir dergide yazıyorsun maksimum bin basıyor ve 100-150 adet satıyor. En fazla bin satılsa bile ulaşacağı kişi sayısı bununla sınırlı kalıyor. Fakat videoyu keşfettiğim zaman o videonun yaklaşık milyonlarca kişinin izleyebileceğini gördüm. Hak temelli yaptığım bir çalışmanın izleme oranı toplamda üç milyonu geçti. Bu bende şunu uyandırdı. Evet, rahatsız insanlarız. Bazı şeylerden rahatsız oluyoruz ve daha geniş kitlelere ulaştırmanın en güzel en etkili yolu video. Bu anlamda sinema sanatı üzerinde de daha fazla yoğunlaştım.

Yaklaşık yedi ya da sekiz yıl önce daha çok sinemayla ilgili eserler üretmeye başladım. Kendi derdimi kitlelere ulaştırmanın en etkili yolunun video olduğunu gördüm.

belgesel-tigris1.jpg

Uyuşturucudan kurtulan çocuk

İlk başlangıçta ilk filmim şu şekilde ortaya çıktı. Uyuşturucu bağımlısı çocuklar vardı. Uyuşturucu bağımlısı çocukları kimse duymuyor, görmüyorlardı. Yanlış bir inanış vardı. Bir kişi dindar olursa uyuşturucu kullanamaz diye bir algı vardı. Tam da buna parmak basan bir film çektim. Allah ile uyuşturucu madde arsında kalan bir çocuğun toplumsal dışlanmışlığını toplum karşısında gösterdim. Bu bir tartışma yarattı. Bu tartışma beni mutlu ediyor. Çünkü o çocuğun hayatında bir karşılık buldu ve o çocuğun hayatı güzelleşti. Bu benim için mutluluk vericiydi. Onun şahsında birçok çocuk olumlu olarak etkilendi. Çünkü hepimiz uyuşturucuya bulaşan insanları görüyoruz ama uyuşturucudan kurtulup normal hayata dönenleri yeteri kadar göremiyoruz. Bunun mücadelesini konu aldım.

Kadın hakkı

Diğer taraftan ikinci filmim bir kadın hakkıydı. Toplumda hep bir obje olarak kullanılan kadının, Azize Ay’ın bu hayatın karşısında yıllarca nasıl direndiğini anlattım. Yaklaşık 45-50 festival gezdi. Aralarında bazı film festivallerinin de olduğu çok büyük festivaller gezdi. Türk dünyası ödülünü aldı. Çok sayıda başka ödüller de aldı.

Ailesinin gözünden sağlıkçıların sorunları

Diğer yandan sağlıkçıların sorunlarını dile getiren bir filmdi. Hepimiz sağlıkçıları çok alkışladık ama ailesinin gözünden bunları hiç göremedik.

Bir sağlıkçının çocuğunun gözünden onun evdeki hayatını, evdeki mücadelesini konu alan başka bir film çektim. Bu da Adana Altın Koza’dan tutun da Ankara Film Festivaline kadar çok sayıda uluslararası film festivalinde gösterildi.

‘HUZUR ÇİFTLİĞİ’ Filminin yol hikâyesi

Diğer yandan son çektiğim ‘Huzur Çiftliği’ bir hayvan hakları derdi olan bir filmdi. Bu da bir rahatsızlıktan dolayı çıktı. Biz yıllarca şunu tartıştık durduk. İnsanlar hayvan haklarını sadece evcil hayvanlara indirgedi. Sadece evcil hayvanların, pet shop hayvanlara indirgendi. Üniversitelerde pet shop hayvanların haklarının felsefesi yapıldı. Bizim entelektüel dediğimiz kesim pet shop hayvanların haklarını savunur hale geldi. Peki diğer hayvanların hakları ne olacaktı. Bunları nasıl ele alacağız. ‘Huzur Çiftliği’ bu rahatsızlığımı dile getiren bir filmdi. Yıllarca bu konuda mücadele veren Mehmet Yüksel adında bir ağbimizle tanıştım. Onun mücadelesine şahit oldum. Onun mücadelesi beni inanılmaz derecede etkiledi. Filmimin çekimleri yaklaşık bir yıl sürdü. Bir yıl içerisinde Huzur Çiftliğine gidip geldim. Buraya gidip gelirken çok fazla şeye tanık oldum. Mesela hepimiz bir hayvan sever olduğumuzu iddia edebiliyoruz ama açıkçası ailemizin kullandığı bir araba içerisine hayvanlar için yem ve su koymayız mesela. Hayvan severlik tam olarak da budur. Koruma tüm hayvanlara karşı olmalı. Biz hepimiz pet şhop hayvanlarını satın alıp besleriz ama kolu kanadı kırılmış bir kartalı bir buçuk yıl beslemeyiz.

Hayvan Hastanesi

Birçok zenginimiz var., on kalkıp da kendi öz kaynağıyla bir hayvan hastanesi yapmaz. Yapan kimseyi de görmedik. Bu filmi hayvan hakları mücadelesini daha somut bir zemine taşımak derdiyle yaptım.

Hayvan hakları artık daha sağlam bir zeminde tartışılmalıdır. Felsefesi yapılmadan, gerçekten elle tutulur somut sorunlar üzerine kurulan hayvan hakları mücadelesi sürdürülmelidir. Somut örnek gösterdik. Ne yapabilirsiniz? Evrensel, vicdani, insani ya da neye inanıyorsanız. İnanç boyutunda da hepsine karşılık gelen bir şeydir. Bu anlamda yeni bir norm yeni bir dil kullanmak gerekir. Hiçbir felsefenin reddetmeyeceği hayvana karşı vicdani bir duruşun filmini yaptık. Filmin galası olacak. Filmin ilk prömiyeri Ay Yapım ve Yeditepe Üniversitesi’nin de ortaklığıyla Numa Film Festivali’nde gerçekleştireceğiz. İlk gösterimi orada olacak. Onun ardından Konya’da gösterilecek ve birkaç festivalde daha finalist olarak yarışıyor. Filmin temel amacı bu rahatsızlığımızla ilgili tüm insanlara aşılama ve tüm insanların da bu rahatsızlığımıza paydaş olmalarını sağlamak. Filmlerimizde yapmaya çalıştığımız şu; insanları rahatsız etmeye geliyoruz.

belgesel-tigris2.jpg

İyilik bulaşıcı bir şeydir

Son olarak şunu söylemek istiyorum. İyilik bulaşıcı bir şeydir. Mehmet Beyin hayvanlarla ilgili yaptığı şey onlarca ülkeyi dolaşacak ve bu insanlara bulaş gibi yayılacak. Hak arayışı dediğimiz, insan hakları aktivizmi dediğimiz şeye, hayvan hakları aktivizmi dediğimiz şeye de ben buradan görüyor, buradan bakıyorum.

Hayvanları evcil ve evcil olmayan diye ayırıp ama çevremizde olan hayvanlarla ilgili yaşadığımız alanda evcilleştirilmiş, bunların haklarına yönelik bir çalışma, bir de şöyle bir şey var?

Spor olsun diye öldürülen,soyu tükenmek üzere olanlar için mesajınız var mı?

Doğanın içerisinde tek vahşi olan insanı görüyorum. Çünkü katletme eylemi sadece insanda var. Bir aslan sadece karnını doyurmak için öldürür. Bir kaplan da bu şekilde. İnsana baktığımız zaman aç gözlü bir şekilde kendi besin zinciri içinde her şeyi katlediyor. Katletmek kelimesinin altını çizerek söylüyorum.

Besin zinciri dışında öldürme katletmedir

Bu besin zinciri içerisinde aslan karnını doyurmak zorundaysa o karnını doyurur. Fakat katlediyorsa katildir. Biz baktığımız zaman bunu temel anlamda bozanın her zaman insan olduğunu görüyoruz.

Avlanma dediğimiz şu an keyfi bir şey ve spor haline getirildi. Belli bir paranız varsa avlanabiliyorsunuz. Çok acı bir şey. Bu da başka bir tartışma konusu. Belli bir meblağ ödüyorsunuz ve avlanıyorsunuz. Bu şu anlama geliyor. Paranız varsa öldürmeye, katletmeye de hakkınız var. Bu son derece acı ve korkunç bir şey. İşte hayvan hakları dediğimiz şey tam da burada duruyor. Tartışmayı doğru bir yerden algılamamız gerektiğini düşünüyorum.

Sadece pet shop hayvanlarının haklarını görüp bu işin felsefesini yapmak değil reel olarak neler yapabileceğimizi görüp üzerine gitmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum.

Hayvan ambulansı

Düşünsenize bir hayvan hastanesi yapılıyor. Son olarak aldığım habere göre Mehmet Bey’in kendisi bir hayvan ambulansı alacak. Hayvanları oraya taşıyacak.

Niye her şehirde hayvan ambulansı yok. Hayvanlar arabaların altında kalıyor, vuruyorlar, zehirliyorlar Bunları veterinere taşımak için. İnsanlarımızın şu şekilde bir korkusu da var. Bu bir yerde çok haklı bir korkudur. Çünkü sokakta kazaya uğramış bir hayvanı veterinere götürdüğünüzde ortaya çıkacak masraf üzerinize kalıyor. Asgari ücretli bunu nasıl karşılasın? Olaya bu tarafından bakıldığı zaman sosyal devlet hayvanlara karşıda sosyal olmalıdır. Bu şekilde bir adaleti onlara karşı da sağlamalıdır.

Kendi kendini yok eden dünyada istesek de istemesek de hayvanların haklarını da teslim etmek zorundayız. Etmediğimiz zaman hepimiz beraber yok olacağız. Bir arının yok olmasının bile besin zinciri içinde nasıl bir öneme sahip olduğunu bilim adamları ortaya koyuyor.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.