Özel sektördeki öğretmenler iş güvencesinden yoksun

Özel sektördeki öğretmenler iş güvencesinden yoksun
Özel sektörde çalışan öğretmenlerin sorunlarını dile getiren öğretmenlerden Ezgi Dursun Gülen,  Özel Sektör Öğretmenleri Birlikteliği Derneği kuruluşuna ve eğitim emekçilerinin sorunlarına ilişkin gazetemize önemli değerlendirmelerde bulundu.

Tigris Haber - Özel

Yaklaşık 500 bin öğretmen özel sektörde

TİGRİS HABER - Özel Sektör Öğretmenleri Birlikteliği Derneği üyesi Ezgi Dursun Gülen, özel sektördeki öğretmenlerin iş güvencesinden yoksun bir şekilde düşük ücretlerle çalıştırıldıklarını belirterek, “Diyarbakır’da kaç tane özel sektör çalışanı öğretmen var diye sorduğumuzda ortada cevap verebilecek bir kurum yok.  Şunu sorabilirsiniz“bunun cevabını verebilecek kurum siz değil miniz?’aslında biz değiliz bunun cevabını vermesi gereken kurum milli eğitimdir. Şimdi milli eğitim geçen yıl bir açıklama yapmış Eylül 2019’da.Yaptığı  açıklamaya göre Türkiye geneli özel okullarda 169.740 öğretmenin çalıştığını ifade etmiş. Geçtiğimiz haftalarda bir tv programında Sayın Ziya Selçuk’un bir açıklaması vardı. Şuan itibari ile Türkiye de 14 bin özel okul var biçiminde.Yani bir okulun kemik kadrosuna baksanız en azından  20’ye yakın öğretmen olması gerekiyor ve bu da özel okullarda sadece 280 gibi bir rakama denk geliyor.  Bu etüt merkezleri hariç oluşan sayıdır.  Yani belki abartılı bir rakam gibi gelebilir ama 400bini aşan bir sayıdan bahsedebiliriz.

‘Diyarbakır’da kaç tane özel sektör çalışanı öğretmen var bilen yok’

Değil Diyarbakır özelinde aslında Türkiye deki sayının bilinmemesi sorunların ne kadar görünmez olduğunu da gösteriyor.

Özel Sektör Öğretmenleri Birlikteliği Derneği üyesi Ezgi Dursun Gülen,  özel sektörde çalışan öğretmenlerin yaşadıkları sorunlar üzerine gazetemize değerlendirmelerde bulundu.

Özel sektörde çalışan öğretmenler neden dernekleşti?

Öğretmen Ezgi Dursun Gülen,  10 yıldır özel öğretim kurumlarında öğretmenlik yaptığını ve Özel Sektör Öğretmenleri Birlikteliği Derneği üyesi olduğunu belirterek, derneğin kuruluş sürecine ilişkin olarak şöyle konuştu: “aslında  derneği kurmadan önce başlayan  bir sürecimiz daha  var. Özel sektördeki matematik öğretmenlerinin oluşturduğu bir facebook  grubundaki sohbet esnasında ilk grup birbirimizi tanıdık. Yorumlarda  hepimiz açısından sürecin zorlu gittiği mağduriyetlerimizin çok fazla olduğu , bu şekilde çalışma koşullarımızın giderek ağırlaştığına dönük birbirimize yaptığımız bazı sitemler vardı. Bu sitemler bize şunu gösterdi: hangi  meslek grubuna  baksak herkesin bir derneği, bir kurumu , bir birlikteliği vardı ama özel sektör öğretmenleri olarak  her birimiz kendi çalıştığımız koşullarda yalnız bırakılmış durumdaydık buna bir son vermek istedik.  O anlamda 5-6 arkadaş şimdi dernek başkanımız olan Şahin KILINÇ ın ilk adımı ile yan yana gelip Özel Sektör Öğretmenleri Birliği (ÖSÖB) diye bir facebook sayfası açtık.İlk adım atıldı. Facebook sayfamıza çok yoğun bir ilgi oldu. Bazı günler bir gecede 300-500 üye katılıyordu. Günde 100-120 gönderi geliyordu.Bununtemel nedenleri özel sektör öğretmenlerinin  çalışma koşullarının çok ağır oluşuydu. Ama ağır olan süreç pandemiyle birlikte  daha da ağırlaşmıştı. Birçok insan ciddi mağduriyetler yaşadı,  hiç maaş alamayanlar oldu, sadece kısa dönem çalışma ödeneği ile geçinmeye çalışanlar oldu. Çevrimiçi dersler için alt yapılar yoktu herkes evinde olabildiğince çaba harcadı, evde bir mesai harcamasına rağmen hiç çalışmıyormuş gibi kısa dönem çalışma ödeneği ile yetinmek zorunda kalındı. Böylesi bir süreç de  facebook sayfasındaki   ilgiyidaha da artırdı. 

Facebook grubumuzda  birçok tartışma yürüttük. Nasıl  yan yana geliriz, bu işi nasıl resmiyete dökebiliriz…  gibi.  öncelikli olarak gerçekten bizim bir hakkımız var mı?Biz  öğretmenler  haklarımızı bilmiyor muyuz?Mevzuatlarave yasalara  baktık inceledik. Türkiye’de 2007’den bu yana oluşturulan tüm mevzuatlar içerisinde aslında özel sektör öğretmenleri özlük hakları adıyla tanımlanan bir yasa yok.  Daha önce 625 No’lu bir yasa vardı ve değiştirildi.Bunun yerine özel öğretim kurumları yönetmeliği diye bir yönetmelik getirildi. Yani olmamız gereken yer orası ama sadece bir madde olarak geçiyor oda şu:‘özel sektör öğretmenlerinin özlük hakları korunur’.  Tamam da bu haklar neler ?bir şey bulamıyoruz orada. Sonra bizim aslında BELİRLİ SÜRELİ İŞÇİ olduğumuzu öğrendik. Belirli süreli işçi olarak haklarımız nelerdir diye baktığımızda 4857  No’lu işçi kanununa yönlendiriliyoruz.4857 nolu yasada da aslında yine tanım olarak özel sektör öğretmenleri diye bir tanımı yok.Ne var,  sen belirli süreli bir işçisin.Bu  tanım altında bazı haklar verilmiş,  tazminat hakkı çalışma koşulları buna göre şekillendiriliyor. YANİ BİR KERE YASALARDA ÖZEL SEKTÖR ÖĞRETMENİ ÖZLÜK HAKLARI YOK. 4857’de de birçok şey karışık haller almış bizim için.  Mesela özel sektör öğretmenleri hukuk arayışına girdiğinde aynı tarz davaların farklı sonuçlandığını görürüz. Mahkeme sürecinde bile yasanın yokluğunun sıkıntıları yaşanmıştır.Biz bu nedenlerle  özlük haklarımızı büyütmeye çalışmıyoruz; yok olan, tanımlanmamış olan özlük haklarımızın oluşturulmasına dönük bir çalışma yapılmasına karar verdik.

Bu karardan sonra facebook sayfamızda 26 Hazirandan bugüne  34 bine yaklaşmış  öğretmen arkadaşımızla beraber bu tartışma sürecini yürüttük.Şu da anlamlıydı,  facebook sayfası olarak başlamamız birçok sürece birlikte karar vermemizi de getirdi. Birlikte tartıştık.  Burda benim özel bir değer verdiğim durum şu: dernek olmaya on binlerce öğretmen birlikte karar verdik. Sendika ,  platform ,  birlik, oda tartışmaları yürüttük ve son olarak da dernek tartışması yürüttük. Tüm bu tartışmalarda gördüğümüz şey şuydu bizim yasal statülerimizde sıkıntı var.Aslında mezun olan herkes öğretmendir bir kere. Kimlik olarak bunu tanımlamak gerekiyor. Öğretmen  olma yeterliliği, yasalarca gerekli görülen lisans programını veren okuldan mezun olunmasıdır.Aslında ama şimdi çalışmayan kişi sendikaya üye olamaz yani istenilen süre boyunca çalışmamışsın sendika üyeliği yapamazsın. Bu  bir statü problemi oluşturuyordu. Çalışan çalışmayan tüm öğretmen arkadaşlarımızı  en geniş şekilde kapsayacak şey dernekti. Derneğe üye olmak için bizim en azından öngördüğümüz şart öğretmen olma koşuluna sahip gerekli üniversitelerden mezun olmaktı. Çünkü işsizlik süreci yaşayanlar var,  atanamayanlar var,  atanmak istemeyenler var.  dönem dönem işini kaybedenler var herkesi kapsama, en geniş yapı dernek olacağı için dernekleşme kararı aldık. Dernek olarak temel hedefimiz özlülük haklarımızın tanımlanması oldu. Bu çerçevede yan yana geldik.”

‘1 haftada 600’ü aşan öğretmen sayısına ulaştık’

Özelde çalışan öğretmenlerin örgütlenme sorunlarına değinen Gülen, şunları ifade etti: “ Bir kere bizim için özel olan şeylerden biri de şuydu: sosyal medyada yan yana geldiğimiz bireyler olarak yaşam biçimlerimiz, siyasi görüşlerimiz , farklılıklarımız hiçbir zaman öne çıkmadı. Bir tek kimliğimiz öne çıktı oda öğretmen kimliğimiz. Ve tek hedef ortaya çıktı o da özlük hakları hedefi.  Öğretmenler olarak  yan yana geldik,  mağduriyetimiz var, çalışma koşullarımız ağır, itibarımız zedelenmiş  dedik ve dernek kurmaya karar verdik. Aslında  belki Türkiye’de istisnai bir durum oluşturduk yani tabandan tartışarak birlikte derneği kurduk. Bu şekilde oluştuğu içinde hemen ilk 1 haftada 600’ü aşan üye öğretmen sayısına ulaştık.

Türkiyegeneli 50 civarı ilde whatsapp , telegram grupları oluşturduk. Bu telegram ve whatsapp gruplarıyla en azından diğer ildeki arkadaşlarla iletişim grubu kurduk bu şekilde diğer illerle kendi aramızda bir dayanışma- iletişim ağı oluşturduk.  Bu iletişim ağlarında da aslında yerellere ilişkin yereldeki sıkıntıları öğrenmiş oluyoruz.Bütün illerde farklı farklı uygulamalarla birlikte ortaklaşan çok ciddi mağduriyetler var bu anlamda da yalnız olmadığımızı hissettik.

Derneğimizin merkezi İstanbul. Merkezi İstanbul seçmemizin nedeni özel sektörün İstanbul’da daha yoğun bir gelişimi olması. Merkez İstanbul ancak dernek Türkiye genelidir. Kurultay yaptıktan sonra da şubelerimizi açacağız. Kurultayı bugünde yapmak istiyoruz ama biliyorsunuz pandemi koşullarından dolayı kurultay yasağı var eğer bir es verilirse bu yasağa Kasım ayının ilk haftasında belki kurultay yapma şansımız olacaktır ama tamamen hükümetin aldığı kararlara bağlıdır. Bu sürece kadar da il temsilcilikleri üzerinden çalışmalarımız devam edecektir. Kurultayımızı  yaptıktan hemen sonra da Diyarbakır şubemizi de açmak istiyoruz. ”

Özel Sektör Öğretmenlerinin sorunları nelerdir?

Öğretmenlerin sorunlarını sıralayan Gülen, şöyle konuştu: “Aslında biz soruna neresinden bakarsak bakalım maaştan bakalım, etüt merkezlerinin çalışma biçiminden bakalım, statü probleminden bakalım ucu yasaya dayanıyor. Ortada sağlam temiz çerçevesi belli şekli belli bir yasa olmaması birçok şeyin önünü açıyor. Bir kere onu belirtmekte fayda var ben özel sektör öğretmeni olarak istiyorum ki bütün ülke genelinde özel sektörle eğitim veren okulların sayısı artsın bu okullar güçlensin.  Çünkü benim iş sektörüm burası ne kadar çok okul olursa ne kadar iyi büyürse ne kadar doğru gelişirse benim için o kadar iş olanağı olur. Ama diğer taraftan bir de gerçeklik var. Öğretmenin özlük hakları da kurumlarla birlikte büyüsün.

Türkiye’de sorunun kaynağı özlıük haklarımızın olmayışı. Bir de sorunlarımızı besleyen etmenler var. Mesela  üniversite sayılarının çok artırılması,  var olan fakültelerde kontenjanların çok artırılması gibi sorunlarla da karşı karşıyayız. Bu ister istemez ileride iş olanağı bulamayacak bir kitle demektir. Bir kere buradan başlamak lazım. Atamaların da son yıllarda  çok fazla düşürülmesi doğal olarak ortada mezun olmuş öğretmen yeterliliğine sahip diğer taraftan iş olanağı olmayan bir öğretmen camiası oluşturdu. Özel  okullar ya da özel etüt merkezleri-gelişim merkezleri ciddi oranda arttı. Bu kadar işsiz bir kadro var ama bu kadarda yoğunlaşan bir özel sektör var peki neden birbirini tam olarak karşılamıyor. Ayrıca mezun işsiz öğretmen sayısının çok olması, maaşlarda ciddi bir sıkıntı yaratıyor. Şimdi sürekli olarak öğretmen sözleşme  masasına  oturduğunda işverenden  duydukları  söylem elimizde  bir sürü CV’miz var.  Birçoğumuz sözleşmeye 1-0 yenik başlyoruz. Birçoğumuzda mecburen razı oluyoruz çünkü herkes bir şekilde ailesini geçindirmekle hükümlü en azından kendi öz yaşamını kurmakla yükümlü. Bir yerden başlamak adına bazı öğretmenlerimiz asgari ücretin altında bile çalışıyor. Tabii ki en azından mevcut yasalara uyan ve öğretmenine değer veren kurumlar da var onları dışında tutarak ifade ediyorum. Ama  asgari ücretten maaşı yatıp maaşın üstünü okula elden iade eden uç örnekler var. ”

İş güvencesinden yoksun eğitimciler gerçeği

Özel sektörde çalışan öğretmenlerin yaşadıkları sorunları değerlendirmeye sürdüren Gülen, şunları dile getirdi: “Bir tarihçi ne kadar çalışırsa çalışsın belli düzeyde kazanabiliyor ya da bir kaç kurumda çalışmak zorunda kalabiliyor, belki bir matematikçi bu durumda daha çok avantajlı yani branşlarda bile bu fark ediyor. Yani bunun bir alt limiti yok, bir ölçüsü yok.Yine nereye geldik ölçüye, ölçüyü kim koyacak yasa. Biz o yüzden dönüp dolaşıp sorunların yasalarla ve denetimle çözülmesini ifade ediyoruz. Yani doğru yasalar koyup bunun gerekli denetimlerini yapıp  eğitimin kalitesini artırmak öğretmenin niteliğini artırmak için adım atılması gerekiyor.

En önemli dezavantajlardan biri de biz belirli süreli iş sözleşmesi yapan işçileriz. Milli Eğitim Bakanlığının ABİDE raporunun sonucu şunu gösteriyor. ‘Öğretmenin başarısı uzun yılar çalışmasıyla ilgili değil aynı kurumdaki sürekliliğiyle ilgilidir’  yani bir kurumdaki sürekliliğiniz arttıkça sizin verimliliğiniz ciddi manada artıyor. 10 yıl bir kurumda çalışıyorsanız artık o kurum sizin gibi oluyor. Öğrencisi bizimdir, kapısı bizimdir , penceresi bizimdir o sahiplenmeyle çalışmak zorundasın.Biliyorsunuz bu biraz öğretmen mesleğinin fıtratında var. Ama düşünün her yıl kurum değiştirdiğinizde yeni bir kuruma bir yeni bir ortama yeni bir öğrenci kitlesine ve doğal olarak yeni bir düzene alışmanız gerekiyor. O alışma süresi sizin verimliliğinizi düşüren bir şeydir.Demek ki uzun süreli çalışmanın da yolu belirli süreli çalışma sözleşmesi değildir. Süresiz iş sözleşmesidir. Yani süresiz imzalarsınız iş sözleşmenizi ayrılmayı düşündüğünüz zaman ya da kurum sizden ayrılmayı düşündüğü zaman belli çerçeve içerisinde  iki taraf mağdur edilmeden bir sonuca varılır. Süreli iş sözleşmesi niteliği düşürürken en önemlisi iş güvencesini de yok ediyor.

 öğretmenin iş güvencesi yok bu nedir biliyor musunuz?Bu bir psikolojik travmadır.Her yıl acaba sözleşmem yenilecek mi kaygısı taşımaktadır. hani survivor elemeleri gibi ya da yeni gündem de masterchef var mesela acaba haftaya kalacak mıyım? Seneye burada mıyım  telaşıyla yürütülen bir eğitim verimliliğini düşürür . öğretmenin kendi özelliklerini açığa çıkarmasına kilit vurur.

 Şu anda belirli iş sözleşmesi 1 yılın altında yapılamaz. Ama birçoğumuz çok iyi biliyoruz ki uygulamada eğer kişi kurumdan ayrılacaksa 10 ayla sınırlandırılıyor. 10 ay sonra kişinin öğretmeninin istifası isteniyor istifayla ayrılması bekleniyor. Yani burada 1 yıl tamamlanmayınca da zaten tazminat hakkınızda olmuyor aynı zamanda yaz maaşı da almamış oluyorsunuz.”

‘Öğretmenleri geçtik öğrencilerin geleceği nerede?’

Piyasa ekonomisinin özel sektörde çalışan öğretmenlere yüklediği sorunlara değinmeyi sürdüren Gülen, şöyle konuştu: “Şimdi başından bu yana anlattığım her şey şuna götürdü bizi ve onu tekrarlamakta ihtiyaç duyuyorum.  Çünkü gerçekten sorun yasa sorunu çerçeve olmaması sorunu olayın serbest piyasanın kendi vicdanına bırakılması sorunu bir kere oradan başlayalım. Şimdi 625 No’lu yasa niye değiştirildi. 625 neydi 625 2007’den önce yani şuandaki özel öğretim kurumlarının yönetmeliği öncesinde olan yasaydı. Bu yasada temel 3 tane madde değiştirildi. Bu 3 madde de gerçekten çok önemliydi.  Birincisi bu kurumlar eğitim amacı dışında kurulamazdı böyle bir madde vardı bu eğitimi garantiye alan ve okulun  kar amacının daha geri plana düşürülmesini sağlayan bir şeydir.  İkincisi, bir okul bir yıllık güvencesini maddi güvencesini ortaya koymadan açılamazdı. Bu dediğimiz şuanda yaşanmış problemlerin çözen maddeydi şu anda yok mesela bu madde 3.madde de maaş ve özlük haklarıyla öğretmenler milli eğitimin gerisinde çalıştırılamazdı şimdi bu üç madde de değişti piyasa çok başkalaştı.  Şimdi siz eğer bir okul kurulurken açılırken her yıl o kurumdan siz şunu istemiyorsanız işte bunun maddi karşılığı var mı sen bu okulu bir yıl götürebilecek maddi güce sahip misin bir nevi ipotek göstermek gibi bir şey yani.  Çünkü yaşanan örneklerde görüldüğü gibi okul veya etüt batarsa öğretmenlere kim güvence verecek.  Hadi öğretmenleri bir tarafa bırakalım burada öğrencinin eğitim sürekliliği ve  geleceğinden bahsediyoruz.”

‘Bir neslin geleceğini garanti altına almak zorundayız’

Eğitimdeki özelleştirmenin öğretmenler ve öğrenciler açısından ortaya çıkardığı sorunlara ilişkin olarak Gülen şunları söyledi: “Şimdi bir neslin geleceğini garanti altına almak zorundayız. Ama şu andaki yasalarda böyle bir zorunluluk yok bu neye yol açıyor işte bu şekilde kurum battığı zaman ya da kurumda bir usulsüzlük yapılıp toplumun tanık olduğu durumlarda mağduriyete yol açıyor. Bu usulsüzlük durumlarını açığa çıkaran şeyde aslında güvencenin öncesinden alınmamasıdır. Eğitimi  yasal teminatlar altına almamız gerekiyor.. özel eğitim ve öğretim  kurumları gelişecek Türkiye’de. Özelleşecek ama bunun bir yasası ,bir karşılığı bir çerçevesi gibi ciddi denetime ihtiyacı var. Hep ısrarla orada duruyoruz niye çünkü mağduriyetlerin tamamına baktığımızda mağduriyetlerin çocuğunun yasal hakların zaten olmamasıyla ilgili olduğunu gerekli teminatların alınmamasından kaynaklandığını görüyoruz.”

‘Eğitim eşit zeminde olmak zorundadır’

Pandemi sürecinin eğitime etkilerine ilişkin olarak ise Gülen, şunları söyledi: “ Şuanda biliyorsunuz pandemi sürecindeyiz birçoğumuz şunu ifade ettik; özel okullarda okuyan öğrencilerin bu sorunları daha az ama özellikle devlet okullarında okuyan öğrencilerimizin birçoğu uzaktan eğitimi yapabilme araçları yok yani internet yok bilgisayar yok tableti yok. Telefonu yok hatta hatta bazı köy okullarında televizyon bile yok eğitimde adaleti korumak tabii ki de hükümetin devletin en temel görevlerinden birisidir. Çünkü eğitim eşit zeminde olmak zorundadır bunun için gerekenler yapılmak zorundadır.

Diğer taraftan özel sektörde işleyişin de MEB in denetiminde yürümesi gerekiyor.”

“ ülkemizde özel sektör öğretmeni olmanın mağduriyetleri bu kadar ağır olmamalı. Özlük haklarının yasal güvenceye alınması için tüm öğretmen arkadaşlarımı elini taşın altına koymaya davet ediyorum. Siz sayın Tigris’e de bize ses olduğunuz için teşekkür ediyorum.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.