Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Bozan: Ekonomi kötü, vatandaş ağlıyor

Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Bozan: Ekonomi kötü, vatandaş ağlıyor
Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Fesih Bozan, kentin sorunları, erken seçim, Bağlar’daki kentsel dönüşüm ve kentte artan korona vakaları üzerine Tigris Haber’e değerlendirmelerde bulundu.

Tigris Haber - Özel

TİGRİS HABER - Erken seçim, ekonomi, kentin sorunları ve pandemi sürecine ilişkin Tigris Haber’e değerlendirmelerde bulunan Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Fesih Bozan, iktidara yüklenerek, ülkenin iyi yönetilmediğini ve seçime ihtiyaç olduğunu söyledi.

‘Ekonomi kötü’

Türkiye’de bir erken seçim olasılığını ve erken seçimi gerekli kılan koşulları değerlendiren Bozan şunları söyledi: “Seçimler niçin yapılır? Seçimler belli kadroların, belli fikirlerin, belli partilerin, belli sürelerde ülkeyi yönetmek için seçilen kadrolardır onun için halkın görüşüne iradesine başvurulur. Şimdi bu kadrolar kendilerindeki artı eksilere göre başarı ya da başarısızlıklarına göre, vatandaşın yapmış olduğu sıkıntılara veya refaha göre haliyle tekrardan seçilirler ya da seçilmezler. Neticede idareyle alakalı olan bir durum. Günümüz şartlarına baktığınız zaman 18 yıllık AKP iktidarının ülkeyi getirdiği noktaya bakıldığında yani bu sorunun erken seçim bir ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz. Hangi anlamda? Mesela ekonomi anlamında. Yani bugün maalesef vatandaşlarımız gittikçe fakirleşiyor. Yani bir avuç zengin gittikçe zenginleşirken belli kadrolar, belli çevreler gittikçe zenginleşirken ama vatandaşın geneli gittikçe fakirleşiyor. Bunu 2 örnekle de görebiliriz. Biri mesela bugün asgari ücretli daha önceki süreçte diyelim ki 2002 yıllarında aldığımı bir maaşla 13 tane çeyrek alabiliyorken bugün 3 tane çeyrek alamıyor. Çiftçilere baktığımızda ise 18 yıl önce 1 ton buğdayla 23 tane çeyrek alabiliyorken bugünün şartlarında 3 tane çeyrek alabiliyor. Ekonomi’de Türkiye gerçek anlamda yani gittikçe batmaya doğru gidiyor. Ülkede dış borç artıyor. İthalat artıyor, ihracat her ne kadar artıyor denilse de bu ay için ekim ayı için rekor deniliyor ama ithalat’tan bahsetmiyorlar. Yani bu Ekim ayında bile ithalat, ihracat arasındaki fark % 35 ithalat daha fazla yapılmış. Dolayısıyla ekonomik anlamda Türkiye maalesef çöküyor. Bugün 3.5 milyon hane halkı Türkiye’de değişik isimler altında sosyal yardım yapılıyor. Bu neyi gösteriyor. Bu kadar bir artış varsa yani bu bir iktidarın başarısı değil aslında. Şu 3.5 milyon haneye yardım yapılması başarıdan ziyade idarenin yanlışlığından dolayıdır. Bir ülkeyi yanlış idare edersen, ekonomiyi yanlış idare edersen insanlar fakirleşir ve yardıma muhtaç hale gelir. Ama eğer ekonomi iyi idare edilseydi herkesin gelir seviyesi yükselecek ve dolayısıyla refah seviyesi yükselen bir insan kalkıp da bir koli yardımına ve 500 lira bin lira bir devletin yardımına muhtaç olmazdı. Demek ki ekonomik anlamda yanlış idare ediliyor. Türkiye’nin işte milli gelirinden bahsediliyordu. Türkiye hep önceki yıllar şunu almış bu bunu almış diye. Yani 3000 dolardan aldıkları milli geliri bir ara 1 bin dolara çıktı şu anda 8 bin dolara gerilemiş durumda. Ama diğer ülkelere baktığımızda bir kişinin milli gelir seviyesi 18-20-26-30 bin dolardadır. Ekonomik anlamda Türkiye gittikçe durumu kötüleştiğinden dolayı erken seçim bir ihtiyaçtır.”

fesih-bozan-003.jpg

‘Vatandaş ağlıyor’

Erken seçimi gerekli kılan koşullara ilişkin değerlendirmesini sürdüren Bozan, “Tarıma bakıyorsunuz tarımda dışa bağımlı hale gelmişiz, vatandaş ürettiğinin karşılığını alamadığı için farklı noktalara gidiyor. Hayvancılıkta canlı hayvan ve et ithalatına mecbur hale geldik. Sanayide de dışa bağımlı hale gelmişiz. Kaldı ki ihraç ettiğimiz mamullerde hep montaj olan mamulleri satıyoruz. Ekonomik anlamda maalesef doların durumunu biliyoruz. İşte 1 liradan bugün çıkmış 8.5 liraya. Bir ülkenin bu kadar aslında devalüasyon var ama ismi konulmuyor tabi söylenilmiyor. Dışarı market fiyatları, altın, ev fiyatları, araba fiyatları almış başını gidiyor. Vatandaş ağlıyor ama maalesef Cumhurbaşkanıyla, damadı milletin aklıyla dalga geçiyor. Millete diyor al keyif çayı iç, öbürü diyor sen maaşını dolarla mı alıyorsun diye, milletin aklıyla dalga geçiyorlar. Hazine Bakanı diyor ki, işte ben dövize bakmıyorum, dövize bakmıyorsun ama her şey dövizle alım satım yapılıyor. Dolayısıyla bugün Türkiye’nin 422 milyar dolar dış borcu var. Hani 10 kuruşluk bir dolardaki gelen zaman Türkiye’nin 4 milyar borcu artırıyor demektir. Hani buda Türkiye’nin iyi idare edilmediği anlamda bir göstergedir. Milletin bugün işte geçmişi hatırlarız bir yazarkasa artışıyla iktidar değişti. Ama bugün yani millet ağlıyor, millet bağırıyor, millet kendini yakıyor, intihar ediyor ama hala iktidarda bir tepki yok tam aksine her şey güllük gülistanlık göstermeye devam ediyorlar ama milletin bakışı öyle değil. Bununla beraber işsizlik mesela bakıyorsun ülkede 10 milyon civarında işsiz varken, ama resmi rakamlarda bugün işte 4 milyon 130 bin civarında %13.6 civarında bir işsizliğin olduğu söyleniliyor. Hâlbuki bunun çok üzerinde. Genç işsizlere baktığımızda %26’yı aşan bir işsizlik rakamı var. Üniversiteyi bitiren her 3 gençten 1i maalesef işsiz. İş sahibi olan mezunlarda bakıyorsun kendi alanıyla ilgili olmayan kafelerde veya lokantalarda geçim için çalışmak zorunda kalıyorlar. Dış politikaya baktığınız zaman yine aynı şekilde ne yapacağımız kiminle dost olduğumuz, kiminle düşman olduğumuz belli değil. Bir pinpon topu gibi Amerika’yla Rusya arasında gidip geliniyor. Bugün dış politikaya baktığımız zaman yalnızlaşmış olan bir Türkiye görüyoruz. Belli bir iki ülkenin dışında bir dost kalmamış” diye belirtti.

‘Adaletsizlik var’

Ülkede adalete olan ihtiyacı ve yapılan adaletsizlikleri erken seçimi dayatan koşullar arasında sayan Bozan, şunları ifade etti: “Türkiye’de bugün ciddi bir adaletsizlik, hukuksuzluk yapılmaktadır. Yani tek adam yönetimiyle, tek kişinin aldığı kararlarla ülke yönetim hale gelmiş ve halkın seçmiş olduğu meclis neredeyse devre dışı kalmış herhangi bir fonksiyonları kalmamış. Bugün binlerce insan hukuksuzluktan dolayı veya bir iftiraya uğramaktan dolayı mahkemelerde sürünüyor hale gelmişler. Yani öyle bir hale gelmişiz ki bugün bir insan suçlandığı zaman neyle suçlandığını bilmesi lazım ve devletin bunun senin suçun şu diye kendini kanıtlaması gerekirken maalesef bugün tutuklanan insanlar siz kendinizi suçsuz olduğunuzu kanıtlayın diye bir noktaya gelindi. Yani bu adalet ve hukuk anlamında da yine bu iktidarın değişmesi lazım. Diğer konuda özgürlük konusunda vatandaşın artık özgür bir şekilde kendi fikrini ifade edememe noktasına gelinmiş, yani sosyal medyada bir paylaşımdan dolayı yüzlerce insan hakkında soruşturmalar başlatıldı, tutuklanmalar yapılıyor. Bölgemizde insanlar arasında gezerken soruyoruz, inanınki insanlar konuşmaktan korkuyorlar. Fikirlerini beyan etmekten veya iktidarı eleştirmekten çekiniyorlar. O anlamda ciddi bir baskı olduğunu görüyoruz. Diğer bir konuda liyakat ehliyet meselesi yani bugün devlet AK Parti devleti haline getirilmeye çalışıyor. Yani AK Parti olmayan parti üyesi olmayan iş bulamaz diyelim ki herhangi bir ihale alamaz. Herhangi bir çalışma yapılamaz gibi bir noktaya gelmiş. Eğer bir kadro dağıtılacaksa işte iktidarın teşkilatlarından verilecek olan isimlerden gider. Dolayısıyla bugün birisi eğer bir işe yerleşmek istiyorsa veya bir ataması yapılması isteniyorsa illaki partiden referansı olması gerekiyor diye alımlar duyumlar görüyoruz. Rüşvet yolsuzluk yine aynı şekilde yani rüşvet olmadan işin yürümediğini görüyor duyuyoruz. Buda neyi gösteriyor, ad sahibine göre işler. Eğer baştan aşağıya doğru bütün yetkililer bu rüşvet meselesinde gerekli olan tepkiyi göstermiş olsalardı bu kadar açık seçik bir şekilde ortalarda konuşulmaz buralara kadar gelmezdi.”

‘İsraf ediyorlar’

Yönetenlerin israf ettiğini ve ülkenin kaynaklarının boşa harcandığını belirten Bozan, sözlerini şöyle sürdürdü: “İsrafa bakıyorsunuz maalesef israf konusunda vatandaşlar çocuğuna bir pantolon alamadığı için intihar ederken insanlar bugün tenceresine bir aş koyamazken, 2019’da sarayın Sayıştay’ın verdiği rakamlara göre sarayın günlük gideri 10 milyon, yani eski hesapla 10 trilyon para. 1 ayda 300 trilyon para yani bu kadar israf kabul edilemez. Ne İslam’a sığar ne insanlığa sığar nede ülkenin gerçekliklerine sığar. Bugün 1 aylık sarayın gideri Diyarbakır için biz değerlendirme yaparsak orta ölçekli 30 trilyondan 10 tane fabrika kurarsın. Her bir fabrikada bin kişi çalışsa 10 bin insan yapar bu 10 bin insandan her biri 5 nüfuslu olursa 50 bin kişi ekmeğini yemiş olur ama bu ne yapıyor maalesef bir sarayın böyle gereksiz ihtiyaçları için harcanmış oluyor. Yine bugün Türkiye’de maalesef ihaleler yolsuzluklarla yani bahsedildiğini basında da görüyoruz. İşte 5 tane ana şirket sürekli Türkiye’nin en büyük ihalelerini alıyor ve bu insanlara vergi afları olsun bunlarla bazı insanlar zenginleştiriliyor. Ekonomik anlamında, özgürlük anlamında, adalet anlamında liyakat ve ehliyet anlamında Türkiye’nin bir seçime ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz.”

fesih-bozan-.jpg

‘AKP artık yolun sonuna geldiğini görüyor’

İktidarın erken seçime yanaşmamasının sandıktan çıkamama korkusundan kaynaklandığını ifade eden Bozan, “AKP ve ortağı MHP seçimi kazanabileceklerine inansalardı tabii ki hodri meydan diyeceklerdi. Ama onlar da biliyorlar ki, şuan ki vatandaşların içinde bulunduğu sıkıntıdan dolayı iktidarını kaybedecekler. İktidarı kaybetme korkusu onlara, ‘ işte daha zaman var, erken seçim kabile devletlerinden olur’ dedirtiyor.  ‘Öyle şey mi olur’, diyorlar, sanki ülkede erken seçim 18 yıl içinde hiç yapılmamış gibi.’ Erken seçim yapılmaz’ sözlerinin hemen arkasından erken seçim kararı alındığını da hepimiz biliyoruz. AKP artık yolun sonuna geldiğini görüyor. Gördüğünden dolayı da en az zaten kalan süreyi bitireyim. Ya da koşulları seçimleri etkileyecek şekilde oluşturayım diyor.  Bir de seçim kanunlarını, iktidarın seçimde kazanması için ne gerekiyorsa ona yönelik olarak değiştirmek istiyorlar” diye konuştu.

Vatandaş geçinemiyor, alım gücü gittikçe düştü

Erken seçimi dayatan koşullardan ekonomiye ve vatandaşın ekonomik sıkıntılarına değinen Bozan, şunları söyledi: “Vatandaş geçinemiyor bunu vatandaştan da duyuyoruz, mesela adam diyor ben geçen 18 TL 140 liraya aldığım yağ şuanda 220, 230 liradır. Pirinç torbası yine 5 kg’lık pirinç daha önce 35 liraydı, şuanda 65 lira civarında yani 5 litrelik ayçiçeği yağı 30lirayken şuanda 70 lira arasında değişiyor. Yumurtayı dediğiniz gibi her gittiğinizde farklı bir fiyatla alabiliyorsunuz. Yani market fiyatları günlük şimdi her şey dışarıdan dolarla geldiği için her ne kadar saraydakiler veya damadın onların keyfi yerinde herhangi bir sıkıntıları yok problemleri yok onların ekonomileri iyi.  Bizim bahsettiğimiz ekonomisi iyi olan vatandaştır. Vatandaşın ekonomisi kötüdür, yoksa iktidar sakinlerinin onların keyifleri yerinde onların ekonomisi gayet iyi. O yüzden vatandaş kan ağlıyor. Gelip bizden iş talep edenler var, rica edenler, işsiz olduklarını, mağduriyetlerini dile getiren insanları görüyoruz. Mesela bir kapıcı bir bina görevlisi 4 tane çocuğunu üniversite mezunu yapmış, yememiş içmemiş bu haliyle çocuğunu eğitmiş ama dördününde boş olduğunu ne olur bir kişiyi bari işe yerleştir yardımcı ol diye gelip benden iş talep eden kişiler var. Buna benzer onlarca insan bize gelip iş talebinde bulunuyor. 36 yaşına gelmiş hala evlenemeyen kişileri görüyoruz. Neden diye sorduğumuzda daha iş sahibi değilim, nasıl geçim yapacağım diye onun derdinden dolayı evlenemez hale gelmiş,  gençlerimiz maalesef evlenemiyor da.”

‘AKP hayal aleminde’

 Gençlerin işsiz olduğunu ve gelecek kurma noktasında bekleyişte olduğunu dile getiren Bozan, şunları söyledi: “Cumhurbaşkanımız bir taraftan evliliğe teşvik ediyor, ama öbür taraftan evlenmek için gerekli olan işin var mıdır hazırlığın var mıdır? Onu görmüyor, onu bilmiyor gibi. Yani Türkiye maalesef AKP iktidarı tarafından algı yönetimiyle idare ediliyor. İnsanlara yanlış bilgilerle yalan eksik bilgilerle verilerek insanlar ikna edilmeye çalışıyor. Maalesef verilen rakamlarla görülen enflasyon rakamları olsun, işsizlik rakamları olsun, ihracat rakamları olsun borçlandırmalardan bahsedilmiyor. Mesela diyelim ki ileride Türkiye’nin iç ve dış borcu 232 milyarken geçen ay itibarıyla hazinenin iç ve dış borcu 1 trilyon 800 milyara çıkmış. Şimdi bunu söylemiyor; Biz İMF’nin borcunu bitirdik. Bitirdik ama 50 farklı yerlerden borç aldın ama. Borcu aldığı yer katlamalı değişmiş keşke o rakamda değişseydi katlamalı değişmiş. Dolayısıyla bu dönem maalesef AKP yanlış bilgilerle vatandaşı algı, hayal ve sanal aleminde yüzdürerek idare ettiği bir noktaya gelindi.” 

‘Diyarbakır’da en az 150 bin işsiz var ve bunun yarısı genç’

Diyarbakır’daki işsizlik oranına ilişkin konuşan Bozan, “TÜİK işsizlik rakamlarını açıklarken Türkiye genelini veriyor. İl bazında işsizlik rakamları açıklanmıyor. Bu rakamları Diyarbakır İŞKUR’dan da sordum ama net bir yanıt alamadım. Zamanla değişmekle birlikte kendilerine başvuran işsizlerin sayısının 100 bin ila 150 bin arasında olduğunu öğrendim. Bu sayı İŞKUR’a başvuruda bulunanlar ama gerçek işsizlik bunun çok çok üzerindedir. Pandemi sürecinde işçi çıkarmanın yasak olması nedeniyle ücretli izine ayrılan işçiler var ve günlük 39 TL’ye geçinmek zorundalar. İktidar işsiz sayısını az göstermek için işçileri izne çıkartıyor. En iyimser rakamlarla Diyarbakır’da 150 bin işsiz olduğu söylenebilir. Bu işsizlerin de yüzde 50’sini gençler oluşturuyor. Türkiye genelinde açıklanan yüzde 26.1 işsizlik oranı Diyarbakır’da 2 katına çıkmaktadır” dedi.

İstihdama ve üretime dönük yatırımlar yapılmıyor

Pandemi sürecinde son 9 ayda kapanan işyerleri olduğunu ifade eden Bozan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Pandemi sürecinin başından bu yana 890 işyeri kapandı. 890 işyerinin her birinde bir işçi dahi çalışsa 890 işçi işsiz kaldı demektir. Bunların aileleri var, geçindirmek zoruna oldukları insanlar var. Bunları da hesaba kattığınızda binlerce insanın yaşamı etkilenmiş demektir. Diyarbakır’da hizmet sektöründe ve esnaflarda ciddi istihdam sorunları yaşandı. Zaten kentte hizmet sektörü dışında da ciddi yatırımlar yok ve bunlara büyük ihtiyaç var. Ülkede yatırımlar üretime yönelik olarak yapılmadığında istihdam sorununu çözmek de mümkün olmuyor. Bölgeye 7 milyar TL yatırım yapıldığı söyleniyor, iktidar tarafından ama bu yatırımlarda açılan fabrika görmüyoruz, bütün paralar yollara, betona gömülüyor. Yatırımdan ziyade israf ve birilerini besleme politikası izleniyor. Kentimize, bölgemize geçmişte Milli Görüş hükümetinin yaptığı gibi üretim yatırımları yapılmalı. Eğer milletimiz bize yine iktidar imkânı verirse aynı üretim ekonomisi ile yatırımları sürdüreceğiz. Çiftçimizi destekleyeceğiz. Hayvancılığı geliştirecek olan yatırımlar yapacağız. Sanayiyi geliştirecek hamleler yapacağız. Üretim ve istihdam ağırlıklı yatırımlarla ekonomiyi canlandıracağız.”

‘Sur’da yaşanan mağduriyet Bağlar’da yaşanmasın’

Bağlar’daki kentsel dönüşüme ilişkin olarak ise Bozan şöyle konuştu: “Bağlar gerçek anlamda kentsel dönüşüme çok ihtiyaç duyan bir ilçemiz. Ekonomik gelir seviyesi düşük olan ailelerin toplandığı bir yer Bağlar. Bağlar’da düzensiz ve çarpık bir yapılaşma var. Tabii Bağlar’daki kentsel dönüşüm ihtiyacını yerine getirirken, vatandaşın mağdur edilmemesi, hakkının verilmesi önceliğimiz olmalıdır. Bunun yanında kentsel dönüşümün birilerine yeni rant alanları olarak açılmamsı gerekiyor. Doğru bir planlama ile vatandaşın hakkı hukuku, menfaati korunmalıdır. Bağlar üzerinden birilerini zenginleştirmekten kaçınılmalıdır. Elbette vatandaş Sur deneyiminden kaynaklı evinin elinden gitmesi kaygısı yaşamaktadır. Vatandaş evinin karşılığında borçlanmadan bir ev sahibi olabilecek mi? Yoksul vatandaşların evleri birilerine peşkeş çekilecek mi, vatandaşın da bizim de bu konuda kaygılarımız var. AKP iktidarının geçmiş kentsel dönüşüm deneyimleri bu güvensizliğin temelini oluşturmaktadır. Sur’da yüzlerce ailenin nasıl mağdur edildiğini, sözleşmelerinin dahi tek taraflı feshedildiğini biliyoruz. Biz vatandaşın mağdur olmamasını, rıza göstermesini ve hakkının hukukunun korunmasını esas alıyoruz. Bunun yanında yeni yapıların depreme dayanıklı olarak yapılması gerekiyor. Bağlar’ın çehresi değişecek, vatandaş mağdur olmayacak diye bir resim çiziliyor. Yetkililer açıklamalarına uygun bir pratik ortaya koyduklarında ve vatandaşın hakkı korunduğunda kentsel dönüşüme karşı değiliz. Sur’da da kentsel dönüşüm adı altında vatandaşın evi 50-60 bin TL’ye alındı ve vatandaşa 150-200 bin TL’ye TOKİ’den ev satıldı. Borçlanan vatandaş mağdur edildi. Ama vatandaşa evine karşılık ev verilmeliydi. Sur’da yapılmayan Bağlar’da yapılacak mı, vatandaş borçlanmadan yeni bir ev sahibi olabilecek mi, bunu yaşayarak göreceğiz. Sur’da oldu; vatandaşın evinin yerine dükkân yaptılar ve bunları başkalarına peşkeş çektiler. Vatandaşın da sözleşmesini tek taraflı iptal ettiler. Hâlbuki devlet imzasının arkasında durmak zorundadır. Vatandaşa karşı tek taraflı bir fesih olayı olmaması lazım. Bunun benzerinin Bağlar’da da yaşanmamsı gerekir.”

‘Öz amcam Covid-19’dan vefat etti ama ölüm raporuna bulaşıcı hastalık yazıldı’

Pandemi sürecine ve kentte artan vaka sayılarına ve alınan tedbirlere ilişkin ise Bozan şu değerlendirmelerde bulundu:  “Pandemi dünya genelinde bir saflın ve gerek Türkiye’de gerekse de bölgede bu hastalıktan hayatını kaybeden vatandaşlar var. Tabii hastalığa ne kadar erken ve etkili bir müdahale olursa yaygınlaşmasının da o kadar kolay önüne geçilir. Hastalığın yayılmasını önleyecek tedbirlerin yanı sıra sağlık altyapısının da güçlendirilmesi gerekiyor. Sahra hastanelerinin kurulması bu kapsamda ciddi bir ihtiyaçtı ve bunu daha önce de dile getirdik. Testi pozitif çıkan vatandaş karantina için evine gönderiliyor. Bunu doğru bulmuyoruz. Çünkü evine giden vatandaşın çarşı pazarda, markette dolaştığını biliyoruz. Bunun yanında pandemi süreci uzadıkça vatandaşın da maske, mesafe, hijyen konusunda gerekli hassasiyeti göstermediğini, kuralların gevşediğini görüyoruz. Yine, Sağlık Bakanlığı’nın verdiği rakamların da doğru olmadığını biliyoruz. Niye, çünkü hastanelerde vefat eden birçok kişinin hastalığının ölüm kayıtlarına farklı yazıldığını biliyoruz. Hasta Covid19’dan vefat ediyor ama bu ölüm raporuna salgın hastalık, zatüre diye yazılıyor. Benim öz amcam Covid-19’dan vefat etti ama ölüm raporuna bulaşıcı hastalık yazılmıştı. Yani vefatlar farklı isimler altında yazılıyor ve koronavirüse bağlı ölüm sayısı düşük gösteriliyor. Ölüm oranlarının ve vaka sayısının düşük gösterilmesi vatandaşın da hastalığı küçümsemesine ve önlemleri gevşetmesine, toplumda bir rehavete yol açıyor.”

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum